Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2023/531 E. 2023/593 K. 17.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
DÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ İSTİNAF KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/10/2022
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 17/04/2023
YAZIM TARİHİ : 17/04/2023

Ceza yargılamasında temin edilen raporda; 30/01/2020 günü …’un sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı aracı ile Karabük ili istikametinden Kastamonu ili istikametine seyir halinde iken aracın ön kısımları ile …. istikametinden gelip kavşağa kontrolsüz bir şekilde giren davalıya sigortalı araç sürücüsü …’nın sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı aracın sol yan ve ön kısımlarına çarpması neticesinde trafik kazası sebebiyle dava konusu yaralanmalı trafik kazası meydana gelmiş; sürücü …’un sevk ve idaresindeki otomobil ile meskun mahaldeki bölünmüş yolu takiben seyrederek geldiği olay mahalli kavşağa hız azaltmadan yaklaştığı, yolun sağındaki tali yoldan kavşağa giriş yapan sürücüye karşı etkin tedbir almadığı ve bu sürücü idaresindeki aracın sol ön kısmına çarpması ile meydana gelen olayda dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı davranışı ile tali kusurlu olduğu, sürücü …’nın sevk ve idaresindeki otomobil ile meskun mahaldeki bölünmüş yolu takiben seyrederek geldiği olay mahalli kavşakta istikametine hitap eden ‘Dur’ levhasına rağmen kontrolsüzce kavşağa giriş yaptığı, solundan gelen ve ilk geçiş hakkı bırakmadığı sürücü idaresindeki araç tarafından çarpılması ile meydana gelen olayda dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı davranışı ile asli kusurlu olduğu bildirilmiştir.
Davacı vekili; kaza nedeniyle davacının ağır şekilde yaralandığını, boynunda kırık oluştuğunu, müvekkilinin kusursuz olması ve %13 maluliyeti bulunmasına rağmen davalı sigorta şirketince müvekkiline kusur izafe edilerek ve maluliyet oranı düşülerek eksik ve yetersiz ödeme yapıldığını belirterek şimdilik 500,00 TL geçici iş göremezlik ile 500,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili; davacının talep ettiği tazminat davasının, arabuluculuk süreci neticesinde davacı taraf ile anlaşılması sonucu konusuz kaldığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; dosyadaki 19/04/2021 tarihli Arabuluculuk Anlaşma Belgesi’nde davacıya sürekli/ geçici iş göremezlik ve bakıcı gideri olarak toplam 32.000,00 TL ödenmesinde anlaşıldığı, tarafların birbirlerini ibra ettiklerinin belirtildiği, 29/04/2021 tarihinde de anılan tutanakta belirtilen miktarın davacı vekiline ödendiğini, 07/06/2012 tarih 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18. maddesine eklenen fıkralarla kanun koyucunun iradesini çok daha net bir şekilde ortaya koyarak arabuluculuk anlaşma tutanağına ilam niteliği verdiği, anlaşılan hususlarda dava açılmasının mümkün bulunmadığı açıklanmış olmakla tarafların kazadan sonra alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olan ihtiyari arabuluculuk yoluna başvurarak uyuşmazlığı çözdükleri, icra edilebilirlik şerhi dahi alınmadan davalı sigortanın ödeme edimini yerine getirdiği, bu şekilde mahkemelerin iş yükünün azaltılması için getirilen arabuluculuğun amacının hasıl olduğu, arabuluculuk anlaşmasının KTK’nın 111. maddesi kapsamında ibraname sayılamayacağı, arabuluculuk yoluyla yapılan anlaşmanın tarafları bağladığı, arabuluculuk tutanağında taraflarca anlaşılan maluliyet oranından daha fazla oranda maluliyete uğrandığı iddiasıyla ek dava açılamayacağı (İzmir B.A.M, 2017/2055 E. 2020/483 K.), bu haliyle davanın dinlenmesinin mümkün olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinafında; davalı sigorta şirketince arabuluculuk tutanağına ibraname özelliği kazandırılmak istendiğini, oysa belgenin usulsüz olduğunu, öncelikle müvekkili adına yalnızca geçici ve sürekli iş göremezlik başvurusu bulunmasına rağmen tutanakta geçici ve sürekli bakıcı ihtiyacı, tedavi ve yol giderlerinin de yer aldığı, bu şekliyle 6 kalem zarar sayılmasına rağmen hangi zarar kalemi için ne kadar ödeme yapıldığının yazmamasının da usulsüz olduğunu, müvekkilinin maluliyet oranı %13 olmasına rağmen %10 üzerinden hesaplama yapıldığını, tutanakta arabulucu ücretinin de yazmadığını, bu haliyle de tutanağın geçersiz olduğunu, toplantı yerinin Çankaya olmadığını, tüm aşamaların arabulucunun inisiyatifinde ilerlediğini, kendilerinin sürecin dışında tutulduğunu, halihazırda da müvekkilinin maluliyetinin arttığını ileri sürerek kararın kaldırılması ile davanın esasına girilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesini talep ettiği görülmüştür.
Dava, yaralanmalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Duruşma açılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından inceleme ve görüşmeler HMK’nın 353 ve 355’inci maddeleri uyarınca istinaf sebepleriyle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı biçimde dosya üzerinden yürütülmüştür.
Buna göre;
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, usule ve yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle kanıtların toplanması ve değerlendirilmesinde bir usulsüzlük görülmemesine, mahkemenin ilamda yazılı şekilde ortaya koyduğu takdirine, davacı ile davalı arasında imzalanan arabuluculuk anlaşma belgesi geçici ve sürekli iş göremezlik istemiyle yapılan başvuru sonrası düzenlenmiş olup, aynı zarar kalemlerinin işbu davanın da konusunu oluşturmasına, sürecin yasaya uygun olarak tamamlanarak taraflar arasındaki uyuşmazlığın arabuluculuk marifetiyle sonlanmasına, mahkemenin değerlendirmesi ve vardığı neticede istinaf nedenleri yönüyle usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, 6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi kapsamında yapılan inceleme neticesinde istinaf talebinin yerinde olmadığının anlaşılmasına göre davacının başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1.madde ve bendi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine,
2-Davacının peşin yatırdığı istinaf ilam harcı yeterli olduğundan başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Yapılan istinaf başvuru giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Kullanılmayan avansların ilgililerine iadesine,
5-Avans iadesi, kesinleştirme, kararın temyiz edilmemesi durumunda harç tahsil müzekkeresinin düzenlenmesi ve sair işlemlerin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 17/04/2023 tarihinde 6100 Sayılı HMK’nun 361/1 ve 362/1-a maddeleri uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta süre içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi