Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2023/2445 E. 2023/1842 K. 06.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
DÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ İSTİNAF KARARI

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/06/2023
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ : 06/12/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 06/12/2023

Yukarıda tarih ve sayısı yazılı kararın istinaf edilmesi üzerinde dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle : … yönetimindeki ve davalı şirket tarafından ‘‘…/…’’ genişletilmiş kasko sigorta poliçe numarasıyla sigortalanan ‘‘…’’ (… yarı römork) plaka sayılı araç, İdaremiz yol ağına dâhil Isparta-Burdur-Ağlasun yolunda 30.07.2021 tarihinde tek taraflı trafik kazasına sebebiyet verdiğini, Kaza neticesinde yolda bulunan ekipmanlar hasar görmüş ve kullanılamaz hale geldiğini, Müvekkil İdare tarafından düzenlenen kaza sonrası yaklaşık maliyet hesap cetvelinde 20.212,00-TL tutarında İdare zararı tespit edildiğini, Hasar bedelinin ödenmesi için öncelikle davalı şirkete yazılı ihtarda bulunulmuş ancak aradan geçen süre zarfında müvekkil İdarenin zararı karşılanmadığını, Sonrasında Antalya Genel İcra Dairesi … Esas sayılı dosyasıyla davalıya karşı ilamsız icra takibi başlatılmış ancak davalının haksız itirazı neticesinde takibinin durdurulmasına karar verildiğini, Davalının Antalya Genel İcra Dairesi … Esas sayılı dosyası için haksız olarak yaptığı itirazın iptaline ve takibin devamına, Davalının %20 den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine, Yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kaza sebebiyle 30.07.2021 – 30.07.2022 vadeli … plakalı … nolu poliçe kapsamında müvekkil şirketten davacının uğradığını iddia ettiği hasarı talep edildiğini, İzah olunacak sebeplerle müvekkil şirkete atfedilecek kusur ve sorumluluk bulunmadığından davanın reddi gerektiğini, Davaya konu kaza 30.07.2021 tarihinde gerçekleştiğini, Müvekkil şirket sigortalısı ile … no.lu Genişletilmiş Kasko Poliçesi 30.07.2021 tarihinde tanzim edilmişse de poliçeye ilişkin taksitlendirilmiş ilk prim ödemesi 24.09.2021 tarihinde gerçekleştirildiğini, sigorta primi ve ödeme şekli, poliçe özel şartlarında kararlaştırılır. sigorta priminin yıllık ya da aylık olarak tespit edilmesi mümkündür. sigortacının sorumluluğu, sigorta ücretinin tamamının veya taksitle ödenmesi kararlaştırılmış ise ilk taksitin poliçenin tesliminde ödenmesi ile başlayacağını, Sigortacı olarak davalı müvekkilin sorumluluğu poliçe priminin ilk taksitinin ödenmesi ile başlayacak olup taksit 24.09.2021 tarihinde ödenmiş olduğundan sorumluluk başlangıcı bu tarih olacağını, ilgili tarihte poliçe teminatı başlamamış durumda olduğunu, bu sebeple müvekkil şirketin kaza tarihi itibariyle sorumluluğu bulunmadığını, Kaza tarihi itibari ile zarardan sorumlu olmayan müvekkil şirkete karşı açılan işbu davanın reddi gerektiğini, itirazın iptali davasına konu icra takibinin iptaline karar verilmesi gerektiğini, usule uygun başvuru yapılmadığını, ” 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir.” şeklindeki hükmü gereği sigorta şirketine başvuruda bulunması gerekirken işbu şart sağlanmadığından davacının davacasının usulden reddi gerektiğini, kaldı ki işbu başvurunun gerçekleşmiş olması halinde dahi başvurunun yapıldığının davacı tarafından sunulan deliller ile ispat edilmesi gerektiğini, Sigorta şirketine yapılmış olan başvurularda belirli kriterlerin sağlanması gerekmektedir. Maddi hasarın meydana geldiği değer kaybı vb. alacaklar bakımından Sigorta Tahkim Kuruluna başvuru yolu açık olup davacı işbu çözüm yoluna başvurmak yerine yargı süresini uzatmak amacı ile dava yolunu tercih ettiğini, ancak usul ekonomisi ilkesi gereği yargılamanın tahkim yolunda yapılması gerekmekte iken hukuk ilke ve esaslarına aykırı olarak açılan davanın reddini talep ettiklerini, Davacı taraf dava dilekçesinde müvekkil şirketten dava dilekçesinde müvekkil şirketten ödediğini iddia ettiği hasar bedelini talep ettiğini, Ancak davacının işbu talebi haksız olup reddi gerektiğini, Davacının talep etmiş olduğu hasar miktarı fahiş tutarda olup işbu miktarda hasar meydana geldiğinin iddia edilmesi hukuka aykırı olduğunu, Davacı her ne kadar sigortalının kusuru bulunması sebebi ile icra takibinin başlatıldığını iddia etmiş ise de işbu beyanlar gerçeği yansıtmadığından davacının icra takibinin devamı taleplerinin reddi gerektiğini, Bir aracın kaza neticesinde oluşan hasarına ilişkin bedel hesaplanırken aracın basit bir onarımla giderilemeyecek derecede kullanılamaz hale gelmiş parçalarına değişim ve değişim işçiliği bedeli yansıtılmakta; basit bir müdahale (örneğin lokal boya veyahut darbeli düzeltme) ile giderilebilecek parçalarına ise onarım ve işçilik bedeli yansıtılmaktadır. Bilirkişi, bu gibi eski hale getirme usullerini tespit ettikten sonra bir parçanın aracın markasına göre kaza tarihinde ki rayiç bedelinin ne kadar olduğu, yeni parçanın araca takılmasının ne kadar işçilik gerektirdiğini, onarım gibi maliyetlerin neler olduğunu, aracın eski hale getirilmesi için gereken sürenin ve harcanacak emeğin ne kadar olacağı gibi birçok unsuru hesaplayarak bir bedele ulaşmaktadır. Buna ek olarak görülmektedir ki davacının aracında meydana geldiği iddia edilen hasarların hiçbiri oluşmadığını, araçta meydana gelen hasarın başvuruya konu kaza ile illiyet bağı bulunmamakla birlikte müvekkil tarafından alınan ekspertiz raporu doğrultusunda başvurucuya gerekli ve ilgili ödemelerin tamamı yapıldığını, Müvekkil şirketin yapmış olduğu ödemeler değişen/onarılan parçaların piyasa rayiç değerine uygun olarak düzenlenen rapor uyarınca yapıldığını, Başvurucu tarafından sunulan fahiş katsayılarla yapılan ekspertiz hesaplamasına itiraz ettiklerini, Müvekkil Şirketin Sorumluluğu, Sigortalının Kusuru Ve Poliçe Limiti İle Sınırlıdır. Bu sebeple teminat sınırının dikkate alınmasını talep ettiklerini, Talep eden, tazminat istemi ile müvekkil şirkete müracaat etmiş ve başvuru konusu hakkında hasar dosyası açıldığını, yapılan incelemelerde talebin teminat kapsamı dışında kaldığı tespit edildiğini, Bu sebeple müvekkil sigorta şirketi başvuruyu reddetmiş olup müvekkil şirketin temerrüt halinden ve faiz sorumluluğundan bahsedilmesi olmadığını, haksız davanın sigorta şirketine başvuru yapılmamış olması sebebi ile usulden reddine, Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurulması gerekirken usul ekonomisine aykırı olarak dava açılmış olması sebebiyle davanın usulden reddine, zamanaşımı sebebi ile davanın reddine, takibin iptaline, icra inkar tazminatı taleplerinin reddine, İcra takibinin konusu olan meblağın %20’sinden aşağı olmamak üzere Kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, taleplerin haksız ve hukuki gerekçelerden uzak olması sebebiyle davanın esastan reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince ‘’Eldeki dava dosyasında, haksız fiil niteliğinde trafik kazası nedeniyle maddi tazminata dayalı takip yönünden itirazın iptali talep edildiğinden kesin yetki kuralına tabii değildir. Haksız fiil Burdur adli yargı sınırları içerisinde meydana gelmiştir. İcra takibi Antalya Genel İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasından başlatılmıştır. Davalı borçlu tarafından icra müdürlüğünün yetkisine İstanbul İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğu belirterek itiraz edilmiştir. Davalı sigorta şirketinin merkezinin İstanbul İcra Müdürlüklerinin yetki çevresi içerisinde bulunduğu, sigorta acentesinin İzmir ilinde olduğu, görülmektedir. Bu durumda birden çok icra müdürlüğünün yetkili olduğu ve kesin yetki kuralının bulunmadığı bu halde davacının yetkisiz olan Antalya’da icra takibi başlatması üzerine seçim hakkı süresinde yetki itirazında bulunan davalıya geçmiş olup davalı seçimini kendi ikametgahından yana kullanmış olması nazara alındığında takibin başlatıldığı icra müdürlüğü yetkisiz olacağından; Yetkili İcra Dairesinde takip yapılmadığı ‘’ gerekçesiyle davanın HMK’nın 114/2 ve 115. Maddeleri gereği usulden reddine, karar verilmiştir.
Davacı vekili, davanın sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceğini, davalı sigorta şirketinin bilge müdürlüğünün Antalya’da olduğunu, bölge müdürlüğünün şubeye göre üst merci olduğunu, ilgili HGK kararının da bu yönde olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Duruşma açılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından inceleme ve görüşmeler HMK’nın 353 ve 355’inci maddeleri uyarınca istinaf sebepleriyle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı biçimde dosya üzerinden yürütülmüştür.
Buna göre;
Davacı, davalının kazaya karışan aracı İhtiyari sorumluluk sigortasınca sigortaladığını belirterek eldeki davayı açmıştır.
2918 sayılı KTK’nun İhtiyari mali sorumluluk sigortasına uygulanacak hükümler başlıklı 100. Maddesinde ‘’ Bu Kanunun sorumluluğun kaldırılması veya tazminatın azaltılmasına ilişkin 95 inci maddesi, doğrudan doğruya talep ve dava hakkına ilişkin 97 nci maddesi ve zamanaşımına ilişkin 109 uncu maddesi ihtiyari mali sorumluluk sigortasında da uygulanır ‘’ düzenlemesi aynı yasanın Görevli ve Yetkili Mahkeme başlıklı 110. Maddesinde ise ‘’Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir ‘’ düzenlemesi bulunmaktadır.
Buna göre İhtiyari mali sorumluluk sigortasına uygulanacak hükümler başlıklı 100. Maddenin görev ve yetkiyle ilgili 110. Maddeye atıf yapmadığı 110. Maddenin ZMSS sigortalarında uygulandığı belirtilen nedenle mahkemece verilen kararda bir usulsüzlük bulunmadığının anlaşılmasına göre davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b-1.madde ve bendi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan sıfatı gereği harç alınmasına yer olmadığına,
3-Yapılan istinaf başvuru giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın tebliği, kullanılmayan avansın iadesi, kararın kesinleştirilmesi vs. gibi işlemlerin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme ve müzakere sonucunda 06/12/2023 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.