Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/948 E. 2022/1346 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
DÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ İSTİNAF KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/11/2021
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 15/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 15/09/2022

Yukarıda tarih ve sayısı yazılı kararın davacılar tarafından istinaf edilmesi üzerinde dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Davacılar vekili; davalı sigorta şirketince zmms sigortası yapılmış olan ve diğer davalı … tarafından kullanılmakta olan … plakalı otomobilin 17/09/2018 tarihinde müvekkili tarafından kullanılmakta olan ….plakalı otomobille çarpışması sonucu meydana gelen kazada müvekkillerinin yaralandığı söz edilerek, şimdilik 1.900,00 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat manevi tazminatın olay tarihinden işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili; davaya bakmaya yetkili mahkemelerin Bala Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olduğunu, yetki itirazında bulundukları, ayrıca kaza nedeniyle açılmış ceza dosyası olduğunu, bunun bekletici mesele yapılmasını, dosyada kusur raporu alınmasını ve davacıların ATK’ ya sevki ile maluliyet raporu alınmasını, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili; davaya bakmaya yetkili mahkemelerin İstanbul Anadolu Mahkemeleri olduğunu, yetkisizlik kararı verilmesini, davacı tarafınca müvekkili şirkete zorunlu olan başvuru şartının da yerine getirilmediğini, bu nedenle davanın usulden reddini, kabul anlamına gelmemekle beraber maluliyetin kaza ile illiyetinin kurulması ve özürlülük raporu aldırılması için davacıların ATK’ ya sevkini, davacıların müterafik kusuru bulunduğundan tazminat hesabından müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme, somut olayda kazanın Ankara’nın Bala ilçesinde meydana geldiği, davalı sigorta şirketinin yerleşim yerinin İstanbul, davalı sürücünün yerleşim yerinin Ankara, davacı zarar görenlerin yerleşim yerinin Manavgat, davaya konu sigorta poliçesinin Ankara’daki acenta vasıtasıyla tanzim edildiği, bu acentanın Ankara Bölge Müdürlüğü’ne bağlı olduğu ancak davanın tüm bu yetkili mahkemeler dışında Antalya’da açıldığı, davalıların süresi içinde yetki itirazında bulundukları ve ortak yetkili mahkemenin davalı gerçek kişinin yetki itirazında belirttiği Bala Mahkemeleri olduğu gerekçesi ile yetkisizlik kararı vermiştir.
Davacılar vekili istinafında; davanın birden fazla yerde açılabileceğini HMK’nun 6 ve 16. maddelerinin buna amir olduğunu, birden fazla yetkili mahkeme bulunması halinde seçim hakkının davacıya ait olduğunu, HGK’nın 2017 ve 2020 tarihli iki adet kararı ve KTK’nın 109.maddesine göre sigortanın şubesinin/bölge müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabileceğini, davalı sigorta şirketinin Antalya’da bölge müdürlüğü bulunduğunu açıklayarak kararın kaldırılmasını istemiştir.
Dava, trafik kazası nedeniyle açılan maddi manevi tazminat davası istemine ilişkindir.
Duruşma açılmasını gerektiren gerektiren sebep bulunmadığından HMK’nın 353. Ve 355. Maddeleri gereğince inceleme ve müzakereler kamu düzeni ve istinaf nedenleriyle sınırlı biçimde dosya üzerinden yürütülmüştür.
Buna göre;
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, usule ve yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle kanıtların toplanması ve değerlendirilmesinde bir usulsüzlük görülmemesine, mahkemenin ilamda yazılı şekilde ortaya koyduğu taktirine, dairemizin daha önceki kararlarına, Antalya Bölge Müdürlüğü’nün kaza ile bir bağının bulunmamasına ve bu bölge müdürlüğünün yetki sınırları içerisinde herhangi bir poliçe düzenlenmemiş olmasına, mahkemenin değerlendirmesi ve vardığı neticede istinaf nedenleri yönüyle usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, 6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi kapsamında yapılan inceleme neticesinde davacılar vekilinin istinaf talebinin yerinde olmadığının anlaşılmasına göre istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1.madde ve bendi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçeye göre;
Davacılar vekilinin başvurusunun ESASTAN REDDİNE, 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, davacılar tarafından başvuru giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kararın taraflara tebliği ile avans ve harç tahsil/iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, dair 15/09/2022 gününde, oy çokluğuyla ve HMK’nın 353/1-a madde ve bendi uyarınca kesin olarak karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülmekte olan tazminat davasında davalılar vekilinin süresinde verdiği cevap dilekçelerinde ilk derece mahkemesinin yetkisine itiraz edilmesi üzerine, ilk derece mahkemesince yetkili mahkemelerin Bala Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
6100 sayılı HMK.’nun genel yetkiyi düzenleyen 6. maddesininin 1. fıkrasına göre; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.”
Yine aynı Yasa’nın 16. maddesinde ise, “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.
Diğer taraftan, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinde ise “Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentanın bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” ifadesine yer verilmiştir.
Keza Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları C.7 maddesinde, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinde, kazanın meydana geldiği yer mahkemesinde ya da zarar görenin ikametgâhının bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabileceği düzenlenmiştir.
Sigorta Şirketleri ve Reasürans Şirketlerinin Kuruluş ve Çalışma Esaslarına İlişkin Yönetmelik’in 10. maddesinde, şirketlerin bölge müdürlükleri ve şube açmak suretiyle yurt içinde teşkilatlanmasının, yurt dışında şube veya temsilcilik açması ilgili diğer mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla serbest olduğu, ancak bu şekilde faaliyete başlanmasını ve faaliyetin sona erdirilmesini müteakip bir ay içinde şirketçe Müsteşarlığa bildirimde bulunulması gerektiği düzenlenmiştir. Mevcut bu düzenleme dikkate alındığında Sigorta Şirketleri ve Reasürans Şirketlerinin Kuruluş ve Çalışma Esaslarına İlişkin Yönetmelik hükümleri uyarınca bölge müdürlüğü yapılanmasına izin verilmiş, genel müdürlük ile şube ve acenteler arasında bölge müdürlüğü adında bir yapılanmanın kurulabileceği kabul edilmiştir.
Bir davada, birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa, o zaman seçme hakkı davalılara geçer.
Somut olayda trafik kazası Ankara İli Bala İlçesi’nde gerçekleşmiştir. Davacıların yerleşim yeri Antalya İli Manavgat İlçesi, davalı ….’ın yerleşim yeri Ankara İli Çankaya İlçesi’dir. Davalı sigorta şirketinin genel merkezi ise İstanbul İli Kadıköy İlçesi’ndedir. Sigorta poliçesi Ankara İli Yenimahalle İlçesi’nde faaliyet gösteren bir acente tarafından düzenlenmiştir.
Yerleşik Yargıtay içtihatları zorunlu mali sorumluluk sigortasına dayanılarak açılan davalarda; merkez veya şubenin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerini yetkili kabul eden Kanun’un, acente ve şubeyi denetleyen, üst mercisi olan, genel merkezin emir ve talimatı doğrultusunda çalışan ve yetkisi şubeye göre daha fazla olan bölge müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğunu kabul etmekte ve sigorta şirketi tarafından yetki itirazının ileri sürülmesini hakkın kötüye kullanılması olarak da görmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11/02/2020 gün ve 2017/17-1087 esas, 2020/125 karar sayılı ilamı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16/04/2014 gün ve 2013/17-2098 esas, 2014/541 karar sayılı ilamı, Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 10/03/2016 gün ve 2016/2214 esas, 2016/3064 karar sayılı ilamı)
Mevcut bu durum karşısında davalı sigorta şirketinin Antalya’da bölge müdürlüğünün bulunduğu bilinmekle, ilk derece mahkemesince davalının yetki itirazın reddi ile yargılama devam edilmesi gerekirken, yerinde olmayan ve hakkı kötüye kullanılması niteliğinde olan yetki itirazına değer verilerek yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya uygun düşmemiştir.
Sayın çoğunluk, sigorta şirketlerinin Bölge Müdürlükleri ya da şubesinin bulunduğu yerde dava açılabilmesi için sigorta poliçesini düzenleyen acentanın o bölge veya şube müdürlüğüne bağlı olması gerektiği görüşündedir. Ancak 2918 Sayılı Trafik Kanunu’nun 110. maddesinde şubenin (bu arada Bölge Müdürlüğü) yetkili olması kuralı, 6100 Sayılı HMK.’nun 14/1 maddesinde yazılı olduğu gibi o şubenin işlemlerinden doğması şartına bağlanmamıştır. Poliçeyi düzenleyen acentanın davanın açıldığı bölge müdürlüğü veya şubeye bağlı olması gerektiği kuralının yasal bir zemini yoktur. Trafik kazalarından kaynaklanan haksız fiillerde yetkili mahkeme seçeneğinin fazla olması, zarar görenin yararına olup, ona getirilen bir kolaylıktır.
Öte yandan ilk derece mahkemesinin gerekçesine dayanak olarak gösterdiği Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14/03/2018 gün ve …. -…. esas, …. karar sayılı ilamında; davacılar davasını aracın zorunlu trafik sigortasını düzenleyen şirkete değil de, zorunlu taşımacılık mali sorumluluk sigortasını ve kasko sigorta poliçesini düzenleyen şirkete yönelttiğinden 2918 sayılı yasanın eldeki davada uygulanma olanağı bulunmamaktadır denilmektedir. Oysa eldeki davada davalı kaza yapan aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğundan, bahsi geçen ilamın somut olaya uygulanma imkanı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile 6100 Sayılı HMK.’nun 353/1 inci fıkrasının (a-3) bendi gereğince ilk derece mahkemesi kararının esası incelenmeden kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaati ile sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmiyorum.