Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/664 E. 2022/550 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
DÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ İSTİNAF KARARI

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/12/2021
DAVA: Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ: 14/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 14/04/2022

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmakla, dosyada duruşma yapılmasını gerektiren eksiklik görülmediğinden Hukuk Muhakameleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf incelemesinin duruşmasız yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında kira akti bulunduğu, davalının İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün …. , … ve …. takip sayılı dosyaları ile davacı aleyhine icra takibine başladığı, usulsüz tebligatlarla takibin kesinleştirilerek davacı şirketin işyeri adresinde haciz ve muhafaza işlemi yapılıp haczedilen menkul eşyaların cebri icra yolu ile satışının gerçekleştirildiği, müvekkili tarafından İstanbul 21. İcra Hukuk Mahkemesinin …. , …. ve …. esas sayılı dava dosyalarına açılan şikayet davaları sonucu bahsi geçen takip dosyalarındaki ödeme emirlerinin tebliğ işlemlerinin usulsüzlüğüne ve tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olduğuna karar verildiği, müvekkili şirkete ait eşyaların muhafaza altına alınması sebebiyle müvekkilinin iş yapamaz duruma geldiği ve bir daha ekonomik olarak toparlanamadığı beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 13.620,00 TL maddi tazminat ile 100.000,00 TL manevi tazminatın haksız haciz tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin kira ve sair kalem borçlarını ödememesinden dolayı hakkında icra takibine başlanıldığı, ödeme emirleri başka dosyalarda olduğu gibi davalı şirketin çalışanına tebliğ edildiği, icra mahkemesince davacı borçlunun takibin durdurulmasına yönelik tedbir talebinin ret edilmesinden dolayı haciz işlemlerine devam edildiği, tazminat unsurlarının oluşmadığı, diğer yandan sözleşme gereğince İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğunu beyanla davanın reddini istemiştir.
DELİLLER :
Antalya 6. İcra Müdürlüğünün … talimat sayılı dosya örneği, İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün …. takip sayılı dosya örneği, İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün …. takip sayılı dosya örneği, İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün …. takip sayılı dosyası, İstanbul 13. İcra Hukuk Mahkemesinin …. esas sayılı dosya örneği, İstanbul 29. İcra Müdürlüğünün …. takip sayılı dosya örneği, İstanbul 21. İcra Hukuk Mahkemesinin 15/01/2018 gün ve … esas, …. sayılı karar örneği, İstanbul 21. İcra Hukuk Mahkemesinin 15/01/2018 gün ve …. esas, …. sayılı karar örneği, İstanbul 21. İcra Hukuk Mahkemesinin 15/01/2018 gün ve …. esas, …. sayılı karar örneği, tüm dosya kapsamı.
İDM KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin 22/10/2020 gün ve … esas, …. sayılı kararı ile; usulsüz tebligat nedeniyle duran takibe konu alacağa ilişkin davacının inkarı olmadığı gibi açılmış olan menfi tespit davasının da bulunmadığı, bununla beraber davacının kira uyarlama davasının reddedildiği ve davalının açtığı tahliye davasının da davalı lehine sonuçlandığı, bu sebeplerle somut olayda haksız hacizden söz edilemeyeceği, yine kişilik haklarına saldırı oluşturacak şekilde bir haciz işlemi de bulunmadığı, davalının, dava konusu eylem bakımından yasal hakkını kullandığı ve sorumluluk koşullarından olan hukuka aykırılık unsurunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı tarafından yapılan istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 23/03/2021 gün ve … esas, …. sayılı kararı ile eksik olan takip dosyalarının aslı veya tamamının onaylı bir örneği dosya içerisine alınıp, bu dosyalarla beraber icra hukuk mahkemesinin ödeme emri tebliğ tarihlerinin düzeltilmesi kararlarına göre takiplere süresinde bir itiraz varsa, icra takipleri duracağından, alacaklının itirazları hükümden düşürmek için bir dava açıp açmadığı sorularak, açmadığı takdirde bu imkan tanınarak sonucuna göre bir karar verilmesi ve davalı tarafın yetki ve zamanaşımı def’i konusunda da olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden yargılamaya devamla hüküm kurulması da usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek ilk derece mahkemesi kararı 6100 Sayılı HMK’nun 353/1 fıkra (a-6) bendi gereğince esası incelenmeden kaldırılmasına karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonucunda verilen 02/12/2021 gün ve …. esas, …. sayılı kararı ile; yerleşik Yargıtay uygulamasında haksız takip ve haciz nedeniyle ancak borçlu olmadığını bildiği kişi veya borçluya ait olmadığını bildiği eşyaya yönelik yapıldığı takdirde haksız haciz söz konusu olacağı, Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlü olduğu, gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşeceği, 6100 sayılı HMK ‘nın 190/1 maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, usulsüz tebligat nedeniyle duran takibe konu alacağa ilişkin itirazın iptali davası açma süresi geçtiğinden (1 yıllık hak düşürücü süre) davalı tarafa itirazın iptali davası açmak üzere süre verilemediği, zira böyle bir dava açıldığında dava usulden reddolacak ve iş bu dava konusu uyuşmazlığın çözümlenemeyeceği, iş bu davanın çözüme kavuşması açısından icra takibine konu alacağın haklılığına ilişkin görevli mahkemede esasa ilişkin yargılama yapılması gerektiğinden ve görevli mahkemede menfi tespit davası açıp kazanması halinde iş bu dava dosyasındaki iddiasında haklı çıkacak olan yani iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran davacı tarafa menfi tespit davası açmak üzere kesin süre verildiği, ancak davacı tarafça menfi tespit davası açılmadığı, bu sebeple davacı tarafın iddiasını ispat edemediği kanaatine varıldığı, haczin haksız olduğunu ispat etmek için verilen kesin sürede davacı tarafından menfi tespit davası açılmadığı, bununla beraber davacının kira uyarlama davasının reddedildiği ve davalının açtığı tahliye davasının da davalı lehine sonuçlandığı anlaşıldığından somut olayda haksız hacizden söz edilemeyeceği, yine kişilik haklarına saldırı oluşturacak şekilde bir haciz işleminin de bulunmadığı, davalının, dava konusu eylem bakımından yasal hakkını kullanan kişi durumunda olup, sorumluluk koşullarından olan hukuka aykırılık unsuru gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı istinaf dilekçesinde özetle; kira uyarlama davasının henüz kesinleşmediği, tahliye davasının haksız haciz uygulanmasına gerekçe olamayacağı, ilk derece mahkemesince bölge adliye mahkemesinin kaldırma gerekçesine göre işlem yapmadığı, kendilerine menfi tespit davası açılması için süre verilmesinin doğru olmadığı, karşı taraf lehine fazla vekalet ücreti takdir edildiğini beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
İSTİNAFA CEVAP :
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın istinaf yasa yoluna başvururken dahi borç inkarında bulunmadığı, müvekkilinin ödenmeyen kira alacağını tahsil için başlattığı icra takibi kapsamında gerçekleştirdiği tasarrufların tazminat nedeni yapıldığı, kira uyarlama davasının delil olarak gösterilmediği, kaldı ki bu davanın davacı aleyhine sonuçlandığı, bu davanın kesinleşmesinin beklenilmesinin gerekmeyeceği, öte yandan davacının kiralanandan tahliyesine dair kesinleşmiş karar bulunduğu, müvekkili şirketin davacı şirketten çok fazla miktarda alacağının bulunduğu, kira sözleşmesini inkar etmeyen davacı borçlunun kira bedelini ödediğini ispat etmesi gerektiği, davalının haklılığının eldeki davayla çözüme kavuşabileceği, davacı aleyhine açılan takiplerden sonuç alınamadığı, müvekkilinden yeni dava açılmasının istenilmesinin mali külfet getirmekten başka sonuca hizmet etmeyeceğini beyanla istinaf talebinin reddini istemiştir.
G E R E K Ç E
Uyuşmazlık, haksız icra takibi ve haksız hacizden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi gereğince kusurlu ve hukuka aykırı bir fille başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür. Aynı Kanunun 58. maddesine göre kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir.
Davacı, İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün …. , …. ve …. takip sayılı dosyaları ile aleyhine icra takibine başlanılıp, takibin usulsüz tebligatlarla kesinleştirilerek, davacı şirkete ait menkul eşyaların satılmasından dolayı maddi ve manevi zarara uğradığını beyanla eldeki tazminat davasını açmış, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı borçluya verilen kesin süre içerisinde menfi tespit davası açılmadığı, davacının açtığı kira uyarlama davasının reddedilip, davalı alacaklının açtığı tahliye davasının ise kabul edildiği, somut olayda haksız işleminin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
1-Davacı İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün … , … ve …. takip sayılı dosyaları ile başlatılan icra takiplerinin, yapılan hacizlerin, muhafaza işlemlerinin ve hacizli eşyaların satışının usulsüz olduğunu ileri sürmektedir.
İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosya örneği incelendiğinde; davalı alacaklının 72.398,93 TL asıl alacak, 12.487,68 TL işlemiş faizi ve 2.247,78 TL işlemiş faizin KDV’si olmak üzere toplam 87.134,39 TL.’nın tahsili için davacı borçlu kiracısı aleyhine haciz ve tahliye talepli olarak adi kiraya özgü icra takibine başladığı, ödeme emrinin tebliğ edilip, takibin şeklen kesinleşmesi üzerine haciz aşamasına geçildiği, talep üzerine davacı borçluya ait eşyaların haczi için Antalya İcra Müdürlüğüne talimat yazısı yazıldığı, Antalya 6. İcra Müdürlüğünün …. talimat sayılı dosyası ile davacı kiracının işlettiği kiralananda 06/12/2016 tarihinde yapılan hacizde menkul mallar haczedilerek muhafaza altına alma ve yediemine teslim etme işleminin gerçekleştirildiği, alacaklının talebi üzerine yine asıl icra müdürlüğünce yazılan talimat doğrultusunda 06/07/2017 tarihinde taşınırların 8.500,00 TL bedel karşılığı üçüncü bir kişiye satıldığı, bu arada haciz işleminden önce davacı borçlu tarafından ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğüne ilişkin 12/10/2016 tarihinde şikayet davası açıldığı, İstanbul 21. İcra Hukuk Mahkemesinin 15/01/2018 gün ve … esas, …. sayılı kararı ile şikayet kabul edilerek ödeme emrinin davacı borçluya 11/10/2016 tarihinde tebliğ edildiğinin tespitine karar verildiği, alacaklının yaptığı istinaf başvurusunun reddedildiği, istinaf kararına karşı yapılan temyiz başvurusunun da Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 05/11/2020 gün ve …. esas, …. karar sayılı ilamı ile reddedildiği ve istinaf kararının onandığı görülmektedir.
İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosya örneği ve Uyap kayıtları birlikte incelendiğinde; davalı alacaklının 5.013,93 TL asıl alacak, 2.001,06 TL işlemiş faizi ve 360,19 TL işlemiş faizin KDV’si olmak üzere toplam 7.375,18 TL.’nın tahsili için davacı borçlu kiracısı aleyhine haciz ve tahliye talepli olarak adi kiraya özgü icra takibine başladığı, İstanbul 21. İcra Hukuk Mahkemesinin 15/01/2018 gün ve … esas, ….sayılı kararı içeriğine göre ödeme emrinin 31/03/2016 tarihinde tebliğ edildiği, takibin şeklen kesinleşmesi üzerine haciz aşamasına geçildiği, ancak dosyada kayden veya fiili haciz yapıldığına dair bir kayıt bulunmadığı, davacı borçlu tarafından ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğüne ilişkin 12/10/2016 tarihinde şikayet davası açıldığı, aynı icra mahkemesi kararı ile şikayet kabul edilerek ödeme emrinin davacı borçluya 11/10/2016 tarihinde tebliğ edildiğinin tespitine karar verildiği, alacaklının yaptığı istinaf başvurusunun ilk derece mahkemesi kararının kesin olması nedeniyle usulden reddedildiği görülmektedir.
İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyası ve Uyap kayıtları birlikte incelendiğinde; davalı alacaklının 1.743,98 TL asıl alacak, 1.393,30 TL işlemiş faizi ve 250,79 TL işlemiş faizin KDV’si olmak üzere toplam 3.388,07 TL.’nın tahsili için davacı borçlu kiracısı aleyhine haciz ve tahliye talepli olarak adi kiraya özgü icra takibine başladığı, davalı borçluya ödeme emrinin 31/03/2016 tarihinde tebliğ edildiği, takibin şeklen kesinleşmesi üzerine haciz aşamasına geçildiği, ancak dosyada kayden veya fiili haciz yapıldığına dair bir kayıt bulunmadığı, davacı borçlu tarafından ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğüne ilişkin 12/10/2016 tarihinde şikayet davası açıldığı, İstanbul 21. İcra Hukuk Mahkemesinin 15/01/2018 gün ve … esas, …. sayılı kararı ile şikayet kabul edilerek ödeme emrinin davacı borçluya 11/10/2016 tarihinde tebliğ edildiğinin tespitine karar verildiği, alacaklının yaptığı istinaf başvurusunun İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 25/10/2019 gün ve … esas, …. sayılı kararı ile reddedildiği ve 06/05/2020 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.
İcra hukuk mahkemesinin kesinleşen kararlarına göre her üç takip dosyasında davacı borçluya ödeme emri 11/10/2016 tarihinde tebliğ edilmiş sayılmıştır. Davacı borçlu vekili İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün …. , …. ve …takip sayılı dosyalarına 11/10/2016 tarihinde verdiği dilekçe ile icra dairesinin yetkisine ve borca itiraz etmiştir. Ödeme emri tebliğ tarihleri ile itiraz tarihleri dikkate alındığında, davacı borçlunun süresinde yaptığı itirazlar ile icra takipleri durmuştur. Takibe devam edilebilmesi için borçlunun itirazdan vazgeçmesi veya alacaklının itirazın kaldırılması ya da itirazın iptali kararı sunması gereklidir. Ancak bugüne kadar dosya kapsamında itirazın hükümden düştüğünü gösteren bir kayıt bulunmamaktadır.
Eldeki davaya konu icra takiplerinde davalı taraf alacaklı olduğunu iddia ederek takibe başlamış, davacı ise icra dairesinin yetkisiyle beraber borcu bulunmadığını ileri sürmüştür. Davacı borcu kabullenmediği için alacağın varlığını ispat yükü davalıya düşmektedir. Davacı borçlu zaten icra takibine süresinde itiraz ettiğinden, borçlu olmadığına dair menfi tespit davası açmaya zorlanamaz. Taraflar arasında kesinleşen ve tahliye ile sonuçlanan takip dosyalarından bağımsız olarak dava konusu edilen takip dosyalarındaki alacağın varlığını ve takiplerin haklı olduğunu davalı taraf ispatlamalıdır.
İİK.’nun 269/3 maddesi gereğince alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir.
Yine İİK.’nun 67/1 maddesi gereğince alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Mevcut takip dosyaları içerisinde itiraz üzerine icra takibinin durduğuna yönelik icra memuru kararı olmadığı gibi, borçlunun itirazının alacaklıya tebliğ edildiğine dair bir tebligat parçasına da rastlanamamıştır.
Öte yandan itirazın kaldırılması ya da iptali davası açmak için hak düşürücü süre geçse bile İİK.’nun 67/4 maddesi gereğince itirazın iptali süresini geçiren alacaklının genel hükümlere göre alacağını dava etmek hakkı bulunmaktadır.
Bu durumda alacaklıya itirazın kaldırılması, itirazın iptali ya da takip konusu alacakları kapsayan alacak davası açmak için süre verilerek, dava açıldığı takdirde sonucuna göre bir karar verilmesi, davalı alacaklı tarafından bir dava açılmazsa, bu kez İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün …. takip sayılı dosyasında takip kesinleşmeden satışı gerçekleşen menkul eşya bedellerinin icra müdürlüğü vasıtasıyla alacaklıdan geri alınabileceği dikkate alındığında, satış bedeli ile o tarih itibariyle rayiç bedelleri arasındaki farkın davalıdan tahsili, dava dilekçesiyle davacı taraf tespit ettikleri diğer zararları da talep ettiğinden, bu zararların neler olduğu açıklattırıldıktan sonra, davacının bahsettiği sair zararların icra takibinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı mahallinde değerlendirilerek, icra takibinden kaynaklanan zararı varsa tahsili, ayrıca İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün … , …. ve …takip sayılı dosyalarından dolayı davacının manevi tazminat talep etme koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olmuştur.
2-Kabule göre; karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT.’nin 10/3 ve 13/4 maddeleri gereğince maddi ve manevi tazminat davalarının tamamen reddi halinde avukatlık ücreti, tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmedilmesi gerekirken, fazla vekalet ücretine hükmedilmesi de usul ve yasaya aykırıdır.
Bilindiği üzere, 7251 Sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra a-6 ıncı bendinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş” olması halinde kararın esasının incelenmeden kararın kaldırılmasına karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
Deliller toplanmış olmasına rağmen delilleri değerlendiren bir karar verilmemiş olması (örneğin sadece zamanaşımı yönünden karar verilmesi), delillerin kısmen eksik toplanması ve bu kısmının değerlendirilmemesi, hükmün esasını etkileyen en önemli delilin toplanmaması madde kapsamında değerlendirilmelidir. Karşılaştırılmalı hukukta bu konu örneğin İsviçre’de “…önemli vakıaların tamamlanması gerekiyorsa…”, Alman Hukukunda ise “…eksiklik nedeniyle kapsamlı ya da çok emek harcayarak delil toplanması gerekiyorsa…” şeklinde düzenleme altına alınmıştır.
İlk derece mahkemesince icra takibine konu alacakların varlığı konusunda ispat yükü yanlış tarafa yüklenerek kesin süre içerisinde menfi tespit davası açılmadığı gerekçesiyle eksik inceleme ile karar verilmesi hem yukarıda gösterilen düzenlemelere, hem de 6100 sayılı HMK’nun 27. maddesinde yer verilen Hukuki Dinlenilme, Anayasanın 36. ve AİHS’nin 6. maddesinde hüküm altına alınan Adil Yargılanma Haklarına aykırılık teşkil eder. 6100 Sayılı HMK’nun 30. maddesinde belirtilen Usul Ekonomisi İlkesi gözetilerek veya üstü kapalı buna dayanılarak Adil Yargılanma ve Hukuki Dinlenilme Hakkı bertaraf edilemez.
Hal böyle olunca açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre; davacı vekilinin eksik incelemeye yönelik istinaf istemlerinin kabulü ile 6100 Sayılı HMK.’nun 353/1 inci fıkrasının (a-6) bendi gereğince ilk derece mahkemesi kararının esası incelenmeden kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin eksik incelemeye yönelik istinaf istemlerinin kabulü ile 6100 sayılı HMK.’nun 353/1 inci fıkrasının (a-6) bendi gereğince ilk derece mahkemesi kararının ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacı vekilinin peşin yatırdığı 80,70 TL istinaf karar harcının isteği halinde iadesine, 220,70 TL istinaf yasa yoluna başvuru harcının Hazineye gelir kaydına,
4-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, harç ve teminat iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
İlişkin dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 14/04/2022 tarihinde, 6100 sayılı HMK’nun 353. maddesi (1-a) bendi gereğince KESİN olarak oy birliği ile karar verildi.