Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/3166 E. 2023/235 K. 24.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
DÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ İSTİNAF KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/06/2022
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 24/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 24/02/2023

Yukarıda tarih ve sayısı yazılı kararın davacılar ve davalı … ve … tarafından istinaf edilmesi üzerinde dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Davacılar vekili; 18/05/2012 günü davacılardan …’ın bulunduğu caddenin karşısına geçerken davalılardan …’ın sevk ve idaresindeki diğer davalı …’ın işleteni olduğu … plakalı aracın çarpması sonucu yaralandığını, davalıların olay anında ve sonrasında davacı taraf ile ilgilenmediği, yardım girişimin- de bulunmadığını belirterek; bu kazadan dolayı davacı …’ın kazanç kaybı, çalışma gücü kaybı, bakım ve tedavi masrafı için olmak üzere toplam 20.000,00.-TL nin, davacılar babası … ve annesi …’nın yaptıkları tedavi masrafına karşılık 10.000,00.-TL maddi tazminatın; … için 100.000,00.-TL, anne ve babası olan her bir davacı için de ayrı ayrı 20.000,00.-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … ve … vekili: gerçekte davacı …’a önce başka bir aracın çarptığını, bundan sonra müvekkilinin aracın önüne düştüğünü veya bu araçtan kaçarken müvekkilinin aracına çarptığını ve bundan sonrada bir başka araç tarafından ezildiğini davacının iddiasının aksine önce çarpan müvekkilinin sonra da ezmiş olmasının mümkün olmadığını, müvekkillerinin kazadan sonra davacı taraf ile iletişime geçtiğini, …’ın babasının müvekkilinden şikayetçi olmamak için para istediğini, müvekkilinin kazada herhangi bir kusuru olmadığı gibi istenilen tazminat miktarlarının da fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi: kazaya karışan … plakalı aracın kaza tarihinde kişi başı 225.000,00.-TL limit ile ve kusur oranında sigortalı olduğunu, davadan önce müvekkili şirkete başvurulmaması sebebi ile müvekkilinin temerrüte düşürülmediğini, müvekkilinden ancak yasal faiz talep edilebileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme, kusur oranları yönünden hükme esas alınan yerel bilirkişi raporuna göre kazanın meydana gelmesinde davacı …’ın %75 davalı …’ın ise %25 oranında kusurlu olduklarının belirtilmesi; ceza yargılaması sebebi ile alınan bilirkişi raporuna göre sanık …’ın tali kusurlu, davacı … ’ın ise asli kusurlu bulunması, bunları teyit eder şekilde ATK trafik ihtisas dairesinin kazanın meydana gelmesinde davalı …’ın %25, davacı …’ın %75 oranında kusurlu bulunması karşısında bütün bu kusur raporları hükme esas alındığı, maluliyet oranı yönünden ise, ATK’dan rapor alınmış meslekte kazanma gücünü %3,3 oranında kaybettiği, 9 ayda iyileşeceği bir başkasının sürekli bakımına muhtaç olmadığı yönünde rapor düzenlendiği, davacı …’ın alınan aktüer bilirkişi raporuna göre, kusur oranları gözetilerek talep edebileceği çalışma gücü kaybına dayanan tazminat alacağı 10.253,77.-TL olması, davacı … ın kaza tarihinde 17 yaşında olup kazanç kaybı talep edemeyeceğinin anlaşılması, yine davacı …’ın bu kazadan dolayı …. tarafından karşılanmayan asgari tedavi masraflarının hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda 7.017,40.- olması, yine bakıcı masrafı talep edemeyeceğinin anlaşılması, davacının kusur oranına öde tedavi masrafları için talep edebileceği tazminatın (7.017,40/%25=) 1.754,35.- TL olması karşısında davacının toplam 12.008,12.-TL olan maddi tazminat talebinin kabulü gerektiği, davacı anne babanın ise tedavi masrafı talebi yersiz olduğu, zira tedavi masrafları zaten …için istenilebilecek masraflar olduğu, gerçekte bu masrafları …. ’ın anne babası sıfatıyla kendileri karşılamış olsa bile bu onları evlatları için yaptığı bir yardım olduğu, bu husustaki aktif dava ehliyeti …’a ait olması karşısında anne ve babanın maddi tazminat taleplerinin reddine karar vermek gerektiği, davacı …’in tüm davalılar hakkındaki maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile, davacının 18/05/2012 tarihinde meydana gelen kazadan dolayı çalışma gücü kaybına karşılık 10.253,77 TL tedavi masraflarına karşılık 1.754,35 TL olmak üzere toplam 12.008,12 TL maddi tazminatın davalı … ve …’ den kaza tarihi, davalı sigorta şirketinden dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müteselsilen alınarak adı geçen davacıya verilmesine, davacının bakıcı masrafı için 1.000 TL kazanç kaybı için 1.000 TL çalışma gücü kaybı için 6.746,23 TL olmak üzere toplam 8.746,23 TL fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddine, davacılar .. ve …’in 10.000 TL lik tedavi masraflarına ilişkin maddi tazminat taleplerinin tüm davalılar yönünden reddine, davacı …’in manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, 10.000 TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacılar … ve …’in oğulları …ın yaralanmasından dolayı olan manevi tazminat taleplerinin reddine karar vermiştir.
Sürelerinde verdikleri istinaf dilekçeleri ile;
Davacılar vekili; aleyhlerine fazla vekalet ücreti taktir edildiğini, maddi ve manevi tazminat ret sebebi ortak olduğu halde, her bir davacı vekil eden yönüyle maddi ve manevi için ayrı ayrı aleyhlerine vekalet ücreti yüklenmesinin doğru olmadığını, vekil deni …’ın ciddi kaza geçirdiği ve 9 ay komada ve sürekli bakıma muhtaç kaldığı halde, çokça tedavi gideri yaptığı halde, çok düşük tedavi giderine hükmedilmesinin, bakım giderine hiç hükmedilmemesinin, yine yaşı küçüktür diye geçici iş göremezlik zararı olmayacağının kabul edilmesinin ve de TBK’nın 50/II.madde ve bendindeki hakkaniyete göre belirleme/taktir hakkının kullanılmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, anne baba 9 ay boyunca çocuğa bakmak için iş ve güçlerinden kaldıklarını,hiç olmazsa her biri yararına 9 aylık asgari ücret üzerinden maddi tazminata hükmedilmesi gerektiğini, hal ve şartlara dosyadaki delillere göre davacı …lehine çok az manevi tazminat taktir edildiğini, ayrıca anne-babanın manevi tazminat taleplerinin reddinin de doğru olmadığını,
Davalılardan … ve … vekili; kusur durumunun eksik ve hatalı belirlendiğini, itirazlarının nazara alınmadığını,kaza saati,yolun durumu(orta refüjün ağaçla kaplı olup görüşün az olması) ve mağdurun kaçışının irdelenmediğini, maluliyet raporuna itirazlarının irdelenmediğini, davacı …’ın iş göremezliğinin fazla çıkarıldığını,kendisi sapa sağlam olup askerlik görevini de yapmış olduğunu, tedavi ve bağlantılı masraflarına ilişkin raporun hayali yersiz olduğunu, itirazlarının dikkate alınmadığını, mahkemenin de rapora tam inanmadığı için yeme-içme masraflarını hariç tutmuş olduğunu, taktir edilen manevi tazminatın da fahiş olduğunu,bu hususta kusur nispetlerinin gözetilmediğini
İleri sürerek hükmün kaldırılması ile talebi gibi karar verilmesini istemişlerdir.
Dava, trafik kazası sebebiyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Duruşma açılmasını gerektiren gerektiren sebep bulunmadığından HMK’nın 353. ve 355. maddeleri gereğince inceleme ve müzakereler kamu düzeni ve istinaf nedenleriyle sınırlı biçimde dosya üzerinden yürütülmüştür.
Buna göre;
1/a-HMK’nın 297. maddesinde; verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Bu madde uyarınca, kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır. Ayrıca hüküm fıkrasında taraflara tanınan hak ve yükümlülüklerin gerekçeye uygun olarak açıkça belirtilmesi, birden fazla davalı var ise sorumluluklarının belirlenmesi gerekir.
b-Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
c- Gerekçe ve sonuç hükmün en temel unsurları olup, gerekçe doyurucu, ikna edici ve hüküm sonucu ile uyumlu olmadır. 297/1-c maddesindeki unsurları içermeyen bir gerekçe gerçek bir gerekçe olmayıp görünürde gerekçedir. Tutanak ve dilekçelere yansıyan beyanların, alınan raporların ve toplanan delillerin gerekçeli kararda gösterilmesi yeterli olmayıp 297/1-c maddede belirtilen şekilde delillerin değerlendirilmesi, toplanan delillere uygun bir biçimde ulaşılan sonuçların gösterilmesi ve çelişen delillerden hangisine hangi nedenlerden üstünlük tanındığının açıklanması, ispat kurallarına uygun değerlendirme yapıldığının gösterilmesi gerekir. (Gözütok Zeki, Hüküm Kurma Esasları ve Gerekçe sf.54)
ç-Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca mahkemeler Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Öte yandan, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nın 27.maddesine göre ise, davanın tarafları hukuki dinlenilme hakkına sahiptir. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Bu hak, yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir.
d- Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK.nun 297. (Mülga HUMK.nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK.nun 27.maddesinin (HUMK.nun 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
e-Buna göre manevi tazminatlara ilişkin hükümden hiçbir gerekçe bulunmamaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere kanun yolu denetimi yapılabilmesi ve tarafların adil yargılanmak hakkı kapsamında tüm taleplerin gerekçeli biçimde değerlendirilerek neticelendirilmesi icap eder. Bu yönüyle değişik gerekçe ile istinaf başvurularının kabulü ile kararın kaldırılması gerekir.
2-Yine mahkemenin davacının tedavisi ile bağlantılı (yemek, ulaşım, konaklama vs.) giderler hususunda red kararı verilmesi doğru olmamıştır. Bu hususta 10/03/2022 tarihli hekim bilirkişi raporundaki yeme içme, resmi hastane hasta muayene katılım ve reçete katkı payları, özel muayene, fizik tedav ve cerrahi işlemler fark ücreti ve ulaşım giderlerinin de dosya kapsamı, kusur durumu ve 6098 Sayılı TBK’nın 50.maddesinde hükmü uyarınca değerlendirilerek hüküm altına alınması gerekir.
3-Alınan heyet raporlarında davacı …’ın sürekli bakıcı ihtiyacı olmayacağı tespit edilmiştir. Davacının geçici iş göremezlik müddeti olan 9 ay içerisinde muvakkat bakım ihtiyacı bulunup bulunmadığı tespit edilmiş değildir. Bu yönden hekim bilirkişiden ek rapor temini ile geçici iş göremezlik süresi içerisinde geçici bakıcı ihtiyacı olacağının tespiti halinde net asgari ücret üzerinden hesaplama yapılarak sonuca gidilmesi gerekir. Yazılı gerekçe ile geçici bakım ihtiyacından kaynaklı gider talebinin reddi de doğru olmamıştır.
4-Bilindiği üzere 6098 Sayılı TBK’nın 56.maddesi “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Dosyadaki delillere göre davacıların çocuğu kazazede ….’un kalıcı maluliyeti bulunması, tedavi sürecine göre ağır bedensel zarara uğradığı gözetilerek ebeveyni olan davacılar yararına uygun miktarlarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken anne-babanın manevi tazminat isteklerinin reddine hükmedilmesi de doğru olmamıştır. Bu sebepten davacıların istinaf başvurusunun kabulü gerekir.
5-HMK 353/1-a,6 maddesine göre, Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması durumunda, bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir. (Değişik 28.07.2020T.7251 Sy.Kanun-35.madde)
6-Davacılar ile davalı … ve …’nin istinaf başvurularının kabulüne, kararın kaldırılarak izah edilen biçimde tahkikat yapılması ile oluşacak sonuca göre gereken kararın verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, istinaf kabul ve kaldırma gerekçesine göre tarafların şimdilik sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, hükmedilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
İstinaf başvurularının ESASTAN KABULÜNE; HMK’nın 353/1-a,6 madde ve bendi uyarınca kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, istinaf kabul ve kaldırma gerekçesine göre tarafların şimdilik sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına; peşin ödenen istinaf ilam harcının istem halinde ilgilisine iadesine; başvuru giderlerinin ilk derece mahkemesince nihai kararda gözetilmesine, dair, 24/02/2023 gününde, oy birliğiyle ve HMK’nın 353/1-a madde ve bendi uyarınca kesin olarak karar verildi.

….