Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/1009 E. 2022/1178 K. 19.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
DÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ İSTİNAF KARARI

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: DENİZLİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/10/2021
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 19/07/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 21/07/2022

Yukarıda tarih ve sayısı yazılı kararın istinaf edilmesi üzerinde dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Davacı vekili; müvekkilinin içinde bulunduğu …. plakalı araç ile …. plakalı araç arasında 21/08/2010 tarihinde yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, Av. ….’ın müvekkilinin haberi dahi olmadan Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 17/06/2014 tarihinde …. Esas numarasıyla davalı …. Sigorta A.Ş. hakkında dava açtığını, muayeneden sonra Av. …’ın, davalı …. Sigorta A.Ş. Arasında 20.000TL tazminat miktarı, 1.250TL yargılama giderleri, 2.730TL işlemiş faiz, 2.400TL yargılama vekalet ücreti ve 2.375TL icra vekalet ücreti olmak üzere 28.755TL’lik bir sulh ve ibra protokolü yaptıklarını, müvekkiline 11.000TL verildiğini, mahkemece davanın konusuz kaldığı gerekçesi ile karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, KTK’nın 111/2 ve TBK 28, HMK 315/2 maddeleri uyarınca ibra protokolünün iptali ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000TL maddi, 100.000TL manevi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsilini talep ettiği görülmüştür.
Davalı …. Sigorta A.Ş vekili; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Ticaret Mahkemeleri olduğunu, davaya konu kazanın 21/08/2010 yılında meydana geldiğini, 2 Yıllık süre dolduktan sonra dava açılmış olması sebebi ile zaman aşımı itirazında bulunduklarını, davacı tarafa müvekkili şirket tarafından 25/04/2014 tarihinde 25.021,00 TL bizzat davacı asil …’ya ödendiğini, Adana 1.Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas sayılı dosya ile dava açıldığını, o dava devam ederken de müvekkili tarafından ödeme yapılması ve tarafların ibralaşması üzerine dosyada karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiğini, kararın kesinleştiğini, kesin hüküm olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili olduğu sigorta şirketinin sorumluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, poliçe limitinin 150.000,00 TL olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı …. Sanayi A.Ş vekili; müvekkili şirkete husumet yöneltilemeyeceğini, …. San A.Ş ile “… Taşımacılık Dağıtım Depolama Hizmetleri Ticaret ve Ltd Şti” arasında 01/02./2010 ile 31/12/2010 tarihleri arasında yürürlükte olan nakliye sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin konusunun …. Sanayi A.Ş.’nin bildireceği noktalardan, yine …. A. Ş.’nin belirleyeceği noktalara nakliyenin tedarik edeceği araçlar ile taşınması olduğunu, müvekkilinin işleten sıfatının olmadığını, sözleşmenin 6.2. maddesinde malların taşınması sırasında kendisinin ya da istihdam ettiği şahısların hataları ve kusurlarından meydana gelecek zarardan nakliyecinin sorumlu olacağının belirtildiğini savunarak esas yönünden de davanın reddini talep ettiği görülmüştür.
Mahkemece; davacının davalı (… ) …. sigortacısı aleyhine açtığı davanın HMK 119/1-b,2. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, maddi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verilerek, 325.249,80 TL sürekli iş göremezlik tazminatının kaza tarihi olan 21/08/2010 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte (davalı …. Sigorta A.Ş. yönüyle dava tarihi olan 06/04/2016 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek ve poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmak üzere) tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 3.543,67 TL geçici iş göremezlik tazminatının kaza tarihi olan 21/08/2010 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte (davalı …Sigorta A.Ş. yönüyle dava tarihi olan 06/04/2016 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek ve poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmak üzere) tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacının tedavi giderleri ve bakıcı masrafı taleplerinin feragat nedeniyle reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilerek 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 21/08/2010 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ….Sigorta A.Ş. dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verildiği görülmüştür.
Davalı ….Sigorta vekilinin süresinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde ;
1-Adana 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin …. esas sayılı dosyasında davacı müvekkili ve sigortalısını ibra edip, feragat ettiğinden, davanın kesin hüküm nedeniyle reddi gerektiğini,
2-Müvekkili tarafından yapılan ödemeler mahsup edildikten sonra kalan bakiye poliçe limiti 121.224,00TL iken, bu hususun hükümde belirtilmediğini,
3-Müvekkillinin geçici iş göremezlik zararlarından sorumlu olmadığını,
4-Müvekkilinin ödeme yaptığı tarihlerde yapılan ödemenin (müterafik kusur ve hatır taşıması indirimleri de yapılmak suretiyle) yeterli olup olmadığı hususunun alınan bilirkişi raporlarında değerlendirilmediğini,
5-Davacının maluliyet oranıyla ilgili aldırılan 3 raporda derin çelişkiler mevcut olup, bu çelişkinin giderilmediğini,
6-Davacının olay günü hatır için taşındığını, üstelik bu durumun Adana 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin dosyasında da kabul edildiğini,
7-Islahla artırılan kısmın bu tarih itibariyle zamanaşımına uğradığını, üstelik mahkemenin aynı dosyada 2 kez ıslah yapılamayacağını göz ardı ettiğini,
8-Davacı müvekkilli olduğu şirketten de manevi tazminat talep ettiğinden, lehlerine red vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini,
9-Müvekkilinin vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden kalan poliçe limitinin hükmolunan tazminata oranı nispetinde sorumlu tutulması gerektiğini,
10- Maddi tazminattan ıslahla istenen kısmın bakiye poliçe limitinin üzerinde kalan kısım yönünden davanın reddi gerektiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararın kaldırılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı … A.Ş. Vekilinin süresinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde;
1-Müvekkili olduğu şirketin işleten sıfatı bulunmadığını, müvekkilinin araç üzerinde zilyetliği dahi bulunmadığını, müvekkilinin yalnızca mallarını nakliye sözleşmesi uyarınca diğer davalı …. şirketine taşıttığını, her ne kadar yerel mahkeme taşıma işinin müvekkilli olduğu şirket adına gerçekleştirildiğini kabul etmiş ise de; müvekkilinin iş sahibi olduğunu, müvekkilline ait malların, kendi fabrikasından yine kendi deposuna taşındığını, mahkemenin aracın sadece müvekkilinin taşıma işlerine tahsis edildiği şeklindeki tespitin de hatalı olduğunu, sözleşmenin 4.5 maddesinde şirket ürünleri ile birlikte araca başkasına ait başka ürünlerin yüklenemeyeceğinin yazılı olduğunu, yani nakliyecinin müvekkilin mallarını taşımadığı zamanlarda aynı araçla başkalarının nakliye işini üstlenmekte serbest olduğunu, müvekkilinin güzergahı taşıma ücretinin belirlenmesi amacıyla tespit etiğini, bu durumun kendisine araç üzerinde fiili hakimiyet vermeyeceğini, yine sözleşmede araç plakalarının geçmediğini, nakliyecinin en uygun aracı seçeceğini, araç üzerindeki logo sadece giydirme işlemi olup, reklam amacı taşıdığını, sözleşme hitamında söküldüğünü, müvekkilinin kira sözleşmelerinin tarafı olmadığını, ayrıca müvekkil ile diğer davalı arasında imzalanan sözleşmenin de uzun süreli olmadığını,
2-Kazaya en yakın tarihli maluliyet raporunun hükme esas alınması gerektiğini,
3-Kusur oranlarının netleşmediğini, kazaya karışan diğer araç sürücüsünün kusuru olup olmadığının değerlendirilmediğini,
4-Davanın zamanaşımına uğradığını,
5-Müvekkili hakkındaki davanın kesin hüküm nedeniyle reddi gerektiğini,
6-Müterafik kusur ve hatır taşıması indirimlerinin yetersiz olduğunu,
7-Mahkemece reddedilen maddi tazminat tutarı 184.946,17TL iken, 50.000TL imiş gibi kabul edildiğini ve bunun da vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin hatalı tespit edilmesine yol açtığını, ileri sürerek ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararın kaldırılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı … Ltd. Şti. vekili süresinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde ;
1-Davada ihbar olunan olmalarına rağmen, gerekçeli kararda hem ihbar olunan hem davalı olarak yer aldıklarını,
2-Davada tüm alacakların zamanaşımına uğradığını,
3-Davada daha önce verilmiş kesin hüküm olduğunu,
4-Müvekkilinin işleten sıfatı bulunmadığını, aracı kiralayan …. şirketine davaları ihbar edilmesine rağmen, ne hükümde geçtiğini, ne de aleyhine hüküm kurulduğunu, müvekkillinin araç şoförlerini yasanın aradığı şartlar doğrultusunda belirlediğini, logosunu reklam amaçlı araç üzerinde kullandığını, aracın yalnızca müvekkilinin işlerin tahsis edilmiş olmadığını, ayrıca müvekkilinin güvenlik amaçlı olarak araçları takip ettiğini,
5- Kazaya en yakın tarihli maluliyet raporunun hükme esas alınması gerektiğini,
6-Kusur oranlarının netleşmediğini, kazaya karışan diğer araç sürücüsünün kusuru olup olmadığının değerlendirilmediğini,
7-Müterafik kusur ve hatır taşıması indirimlerinin yetersiz olduğunu,
8-Mahkemece reddedilen maddi tazminat tutarı 184.946,17TL iken, 50.000TL imiş gibi kabul edildiğini, bunun da vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin hatalı tespit edilmesine yol açtığını ileri sürerek ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararın kaldırılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Dava trafik kazası nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Duruşma açılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından inceleme ve görüşmeler HMK’nın 353 ve 355. maddeleri uyarınca istinaf nedenleri ve kamu düzeni ile mahdut biçimde dosya üzerinden yürütülmüştür.
Buna göre;
1-a-Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, eldeki davada haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre yapılması gerekmektedir.
b-Davacının daha önce davalı sigorta şirketi aleyhine Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyasında sürekli iş göremezlik zararı istemiyle belirsiz alacak davası ikame ettiği, yargılama devam ederken %12 maluliyet oranı (kaynağı anlaşılamamıştır) üzerinden hesaplama yapan sigorta şirketi tarafından davacıya toplam 28.755TL ödeme yapılması üzerine taraflar arasında bila tarihli sulh, ibra ve feragatnamesinin imzalandığı, bu belge ile davacının sigorta şirketi, sigortalı ve sürücüyü ibra ettiği, davacı vekilinin tüm zararlarının karşılandığını beyan etmesi üzerine mahkemece konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği görülmüştür.
c-Mahkeme gerekçesinde KTK 111. maddeye atıfta bulunarak, eldeki davanın yasada öngörülen 2 yıllık hak düşürücü sürede açıldığı gerekçesiyle işin esasına girmiştir. Oysa bir önceki ödeme sonrası ibralaşma ve feragat, yargılama esnasında gerçekleştiğinden, burada KTK 111’in uygulanma olanağı yoktur. Davacı yargılama sırasında aldığı ödeme neticesinde feragat etmesi sonrası, ancak davacının maluliyetinde gelişen durumun varlığı halinde yeni bir dava ikame edebilir.
d-Bu durumda mahkemece davacının arızasının artan maluliyet kapsamında kalıp kalmadığı konusunda Adli Tıp Kurumundan önceki alınan raporların da irdelendiği usulüne uygun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olacak şekilde, yeni bir rapor alınıp sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Artan maluliyetin olması halinde işin esasına girilmesi, olmaması halinde ise davalı sigorta şirketi ile imzalanan ibranamenin yalnızca bakiye limit kadar diğer davalıları sorumluluktan kurtaracağı hususu gözardı edilmeksizin esas hakkında karar verilmesi gerekir. Davalılar istinaflarında bu yönüyle haklıdırlar.
2-Kabule göre de;
a-Davacı davasını belirsiz alacak davası olarak açmış, 22/01/2021 tarihinde 414.447,78 TL olarak dava değerini belirlemiş, daha sonra 06/09/2021 tarihinde verilen ek rapora göre yeniden bir belirleme dilekçesi vererek dava değerini bu sefer 93.755,01TL daha artırmış, mahkemece 06/09/2021 tarihli dilekçe davalılara tebliğ edilmemiştir. Belirsiz alacak davasında iki kez bedel artırım dilekçesi verilemeyeceği için ikinci dilekçenin ıslah dilekçesi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumda dilekçenin usulünce davalılara tebliği gerekirken, bu hususun atlanması isabetsizdir.
b-Davacı hakkındaki ilk maluliyet raporu …. Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi tarafından hazırlanmış, …. tarihli raporda davacının sol gözündeki yaralanmadan dolayı %4 oranında malul kaldığı belirtilmiştir. İtiraz üzerine …. Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp ABD Başkanlığından alınan …. tarihli raporda davacının nörolojik arazları da anlatıldıktan sonra, sol gözündeki görme kaybına bağlı arızasının Çalışma Gücü Yönetmeliğine göre %39,2 olduğu, iyileşme süresinin 9 ay olduğu, yüzündeki izlerin sabit iz niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Mahkemece davalı itirazı üzerine çelişkinin giderilmesi amacıyla alınan ATK 2.İhtisas Kurulunun 12/04/2019 tarihli raporunda ise, davacının %45,2 oranında malul kaldığı ve 9 ayda iyileşebileceği belirtilmiş, mahkemece son rapor hükme esas alınmıştır. Oysa 14/02/2018 tarihli ve davacıya %39,2 oranında maluliyet veren rapora karşı davacı vekilinin 22/05/2018 tarihli celsede “İtirazlar yersizdir, kabul etmiyoruz, davacı muayene edilerek rapor alınmıştır. İtirazlar yerinde değildir, davayı sürüncemede bırakmaya yöneliktir. Dosya aktüer bilirkişisine tevdi edildin” şeklinde beyanda bulunduğu ve bu suretle %39,2’lik maluliyet oranı üzerinden davalılar yararına usuli kazanılmış hak doğacağı kuşkusuzdur. Hal böyle iken mahkemece bu husus göz ardı edilerek alınan son rapor üzerinden hesaplama yapılması hatalı olmuştur. (Yine usuli kazanılmış haklar ve davacı istinafının bulunmadığı gözetilerek, kaldırma sonrası yeni alınacak raporun işbu dosyada hükme esas alınan aktüer raporu tarihindeki verilerek göre hesaplanması gerekir.)
c-Mahkemece davacının hatır için taşındığı ve müterafik kusurlu olduğu kabul edildikten sonra, toplam tazminattan önce %20 indirim yapılmış, kalan miktardan yeniden %20 oranında indirim yapılması neticesinde toplam indirim oranı %36 olmuştur. Oysa Yargıtay’ın oturmuş içtihatlarına göre bu iki indirimin toplam tazminattan ayrı ayrı yapılması suretiyle toplam %40’a tekabül eden indirim yapılması gerekirdi.
d-Davalı sigorta şirketi poliçe limitiyle sınırlı sorumlu olmasına rağmen, sigortanın yaptığı ödemeler sonrası (sadece asıl alacaklar mahsup edilmek suretiyle) bakiye poliçe limiti kararda gösterilmemiştir. Yine davalı sigorta şirketi, bakiye poliçe limitinin hükmolunacak tazminata oranı nispetinde yargılama giderleri, harç ve vekalet ücretinden sorumlu olacaktır. Mahkemece bu husus gözden kaçırılarak davalı sigorta şirketinin hükmün ferilerinin tamamından sorumlu tutulması doğru olmamıştır.
e-Yine davacının davalı sigorta şirketinden limit kadar ödeme talebinin olmaması hükümde nazara alınmamış, davacı vekilinin davalı sigorta şirketinden manevi tazminat talebinin olup olmadığı da dilekçelerinden anlaşılamamıştır. Bu durumda davacıya talebinin açıklattırılmaması, yine davalı sigorta şirketi lehine, poliçe limitinin üzerinde kalan ve reddedilen (hakkaniyet indirimleri mahsup edildikten sonra) miktar üzerinden red vekalet ücretine hükmedilmemesi hatalıdır.
3-HMK’nın 353/1-a,4-6 madde ve bendine göre, tarafların davanın esası ile ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde bölge adliye mahkemesince esas incelenmeden karar kaldırılabilir ve dosya davanın yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilebilir.
4-Açıklanan tüm bu sebeplerle davanın esasına girilerek, taraf delillerin usulünce toplanması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi için hükmün kaldırılmasına karar verilmelidir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçeye göre;
1-Davalı …. Sigorta vekili, davalı … vekili ve davalı …. Ltd.şti vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne, kaldırma kapsam ve nedenine göre davalı …. Sigorta vekili, davalı …. vekili ve davalı …. Ltd.Şti’nin yukarıda değinilmeyen sair istinaf nedenlerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına,
2-İlk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a,6 madde ve bendi uyarınca kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
3- Peşin ödenen istinaf ilam harclarının istem halinde ilgililerine iadesine;
4-İşbu kesin kararın taraflara tebliği, harç ve teminat iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair 19/07/2022 gününde, oy birliğiyle ve HMK’nın 353/1-a madde ve bendi uyarınca kesin olarak karar verildi.