Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
DÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ İSTİNAF KARARI
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : DENİZLİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/01/2021
DAVANIN KONUSU : Trafik kazasından kaynaklı araç değer kaybı
Denizli Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/01/2021 tarih … Esas … Karar sayılı kararın istinaf edilmesi üzerinde dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü;
Davacı vekili;
25/12/2019 tarihinde Denizli … Mahallesinde müvekkili … …’nun maliki, …’nun sürücü olduğu … plakalı araç ile … tarafından … poliçe numarasıyla sigortalanan, davalı …’nin maliki, … …’nin sürücüsü olduğu … plaka sayılı araç arasında maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini belirterek, müvekkilinin aracında gerçekleşen değer kaybının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili;
Davanın zorunlu trafik mali mesuliyet sigortası poliçesi kapsamında gerekli müracaatların yapılmamış olması ve arabuluculuk görüşmelerini de yanlış sigorta şirketi olan … İle yürütülmesi nedeniyle usulden reddini talep etmiştir.
Mahkemece, sigorta şirketi hakkındaki dava tefrik edildikten sonra, 6102 sayılı Ticaret Kanunun 5.maddesiyle 01/01/2019 tarihinden itibaren arabuluculuk dava şartı olarak düzenlendiğinden ve davacının dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurmadığından bahisle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine hükmedilmiştir.
Davacı vekili istinafında;
Sigorta şirketi ile aralarında ihtiyati dava arkadaşlığı bulunup kendileri ile davalılar arasında mutlak ya da nisbi bir ticari dava da bulunmadığından davalılar yönünden arabulucuya başvurmanın bir dava şartı olmadığını, öyle olsaydı dahi davayı tefrik ettikten sonra Denizli Asliye Ticaret Mahkemesinin görevsiz olacağını ve görevsiz mahkemece dava şartı yokluğundan red kararından önce görevsizlik kararı vermesi gerektiğini, kabule göre de red vekalet ücretinin 100 TL olması gerekirken 4.080 TL olarak hükmedilmesi hatalı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklı araç değer kaybı istemine ilişkindir.
Duruşma açılmasını gerektiren sebep bulunmadığından HMK’nın 353. ve 355. maddeleri gereğince inceleme ve müzakereler kamu düzeni ve istinaf nedenleriyle sınırlı biçimde dosya üzerinden yürütülmüştür.
Buna göre;
Dairemizce de benimsenen İzmir Bölge Adliye Mahkemesinin 11.Hukuk Dairesinin 21/12/2019 tarih 2019/2564 Esas 2019/1548 Karar sayılı ilamında “…01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı yasanın 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5. maddesine eklenen 5/A- 1 maddesinde ” Bu Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. ” düzenlemesi getirilmiş olup, bu madde hükmüne göre, Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen mutlak ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, her iki tarafın tacir ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu davalar, nisbi ticari dava olup, nisbi ticari davalardan kaynaklanan alacak ve tazminat talepleri de, zorunlu arabulucu kapsamındadır. 7155 sayılı yasanın 18/ A-2 maddesi uyarınca dava şartı olarak ticari davalarda zorunlu arabuluculuk söz konusu olduğunda ve taraflar uyuşmazlık hakkında arabulucuya başvurmadan dava açtığında, dosya üzerinden davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerekmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda dava arkadaşlığı, mecburi ve ihtiyari dava arkadaşlığı olmak üzere iki ana başlık altında düzenlenmiştir. 6100 sayılı Kanun’un “ihtiyari dava arkadaşlığı” başlıklı 57/3. maddesinde; davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması hallerinde, birden çok kişinin birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabileceği düzenlenmiştir. Davanın, birden fazla kişi hakkında aynı veya benzer sebepten doğması, yalnız hukuki sebep olmayıp, bir olaya, yani aynı vakıaya ve fakat farklı hukuki sebeplere dayanılarak da birden fazla kişinin dava açması veya dava edilmesidir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesinde “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” ve aynı yasanın 88. maddesinde ise “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur” düzenlemesine yer verilmiş olup; motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, ayrıca birden fazla kişinin zararı tazmin ile yükümlü olması durumunda, zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtilmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir.
6098 sayılı TBK’ nın 61 ve 62. maddeleri uyarınca, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır. Zarara neden olan aracın vereceği zararları poliçe ile teminat altına alan sigorta şirketlerinin sorumluluğu ise, TTK ile sigorta genel şartlarında düzenlenmiş olup, sigorta şirketleri, yukarıda belirtilen yasa hükümlerine göre, araç işleteni ve araç sürücüsü ile birlikte, zarar görene karşı müştereken ve müteselsilen sorumludur. 6098 sayılı TBK’nın 162 ve 163. maddeleri uyarınca, müteselsil sorumlu borçluların her biri, borcun tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu olup, zarar gören, zararının giderilmesini, sorumluların tamamından veya bir kısmından isteyebilecektir.” şeklinde açıklandığı üzere trafik kazalarında sigorta şirketi yanında sürücü ve işletene tazminat davası yöneltilmiş ise, davalılar müteselsil sorumlu olduklarından 6100 sayılı HMK’nın 57 vd maddeleri uyarınca aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğunun, her bir davalı yönüyle ayrı dava olduğunun ve dolayısıyla sürücü ile işletenin haklarındaki davanın ticari nitelikte olmadığının kabulü gerekir. ( (yine bu mahiyette Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3.Hukuk Dairesinin 16/04/2019 tarih ve 2019/259 Esas 2019/274 Karar; Kayseri Bölge Adliye Mahkemesinin 3.Hukuk Dairesinin 07/07/2020 tarih 2020/649 Esas 2020/495 Karar; Adana Bölge Adliye Mahkemesinin 3.Hukuk Dairesinin 10/03/2020 tarih 2020/449-425 Esas-Karar sayılı ilamları).
Bu açıklamalara göre istinaf itirazının incelenmesinde, mahkemenin sigorta şirketi ile sürücü ve işleten aleyhlerine açılan tazminat davasında zorunlu arabuluculuğa müracaat eden sigorta şirketi hakkındaki davayı ayırması, eldeki davayı, sürücü ve işleten yönüyle de, 6325 sayılı yasanın 18-A maddesi uyarınca mecburi arabuluculuğa başvurulmadığından 6100 sayılı HMK’nın 114/2 madde ve bendi uyarınca usulden reddi hatalı olmuştur. Çünkü ayırmadan evvel de, tefrik ile de sürücü ve işletenin sigorta şirketi ile birlikte veya müstakilen hasım olduğu dava, 6102 sayılı TTK’nun 4. maddesi uyarınca (salt sürücü ve işleten yönüyle değerlendirildiğinde) ticari bir dava değil, 6098 sayılı TBK’nın 49. ve izleyen maddeleri ile 2918 sayılı KTK’nın 85 ve takip eden maddeleri uyarınca haksız fiile dayalı bir davadır. Bu sebeple davacının istinaf başvurusunun kabulüne, kararın HMK’nın 353/1-a,4 madde ve bendinin verdiği imkan dahilinde kaldırılmasına, sigorta şirketi hakkında tefrik edilen davanın derdest olması halinde o dosya ile birleştirme işleminin değerlendirilmesi, aksi halde taraf delillerinin eksiksiz toplanması ile icra edilecek tahkikat sonucunda gereken kararın verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine hükmetmek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN KABULÜNE,
2-HMK’nun 353/1-a/4. madde ve bentleri uyarınca ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde kendisine iadesine, 162,10 TL istinaf başvurma harcının hazineye irat kaydına,
4-Kararın tebliği, kullanılmayan avansın iadesi vs. gibi işlemlerin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme ve müzakere sonucunda 27/10/2021 tarihinde HMK 353/1-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliği ile karar verildi.
….