Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/1749 E. 2021/1540 K. 01.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
DÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ İSTİNAF KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : DENİZLİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/03/2021
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle)
YAZIM TARİHİ : 01/10/2021

Yukarıda tarih ve sayısı yazılı kararın istinaf edilmesi üzerinde dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü;
Davacılar vekili ; müvekkili …davalı …’in kullanmış olduğu motosiklet ile çarpması sonucu ağır yaralandığını ve dizlerinin kırıldığı, davalının %100 kusurlu olduğu, ehliyetsiz olarak motosiklet kullandığı, çocuklarına bakmak için anne ve babasının işinden ayrıldığını ve gelir kaybı yaşadıklarını, ayrıca hastane ve yol masrafları yaptıkları, kazaya sebep olan aracın sigorta şirketine başvuru yapıldığını ve 159.000,00 TL ödeme yapıldığı ancak yeterli olmadığını, geçici/sürekli işgöremezlik, kalıcı kazanç kaybı, işgücü kaybı, güç ve efor kaybı, tedavi ve iyileşme giderleri, … ve … yönünden gelir kaybı masrafları biçimindeki maddi tazminatların tüm davalılardan 11.6.2012 kaza tarihinden işleyecek avans faiziyle tahsilini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş vekili; usul ve yasaya aykırı davanın reddini savunmuş, mahkeme sigorta şirketi hakkındaki davayı tefrik ederek başka bir esasa kaydetmiştir.
Mahkeme, kesin süre verildikten sonra arabulucuya başvurulduğundan dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar vermiştir.
Davacılar vekili istinafında ; davanın arabuluculuğa başvurulmadığı gerekçesiyle usulden reddedildiğini, haksız fiil nedeniyle açılan davada ticari bir alacağın söz konusu olmadığını, dava asliye ticaret mahkemesinde görüldüğü gerçek kişilerin de dosyada taraf olması gerçek kişiler açısından arabulucuğa başvurulmasını gerektirmediği, tensip tutanağının 20 no’lu ara kararında davalılar … ve … yönünden arabuluculuk son tutanağının sunulması için tarafımıza 1 hafta kesin süre verildiği ancak sonradan arabuluculuk yoluna başvurulmuş ve anlaşmama tutanağı dosyaya sunulmuştur. Eksiklik sonradan giderildiği için davanın reddedilmemesi gerektiği, bu nedenle mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
Dava, trafik kazası nedeniyle açılan maddi – manevi tazminat istemine ilişkindir.
Duruşma açılmasını gerektiren sebep bulunmadığından HMK’nın 353. ve 355. maddeleri gereğince inceleme ve müzakereler kamu düzeni ve istinaf nedenleriyle sınırlı biçimde dosya üzerinden yürütülmüştür.
Buna göre;
1-Dairemizce de benimsenen İzmir Bölge Adliye Mahkemesinin 11.Hukuk Dairesinin 21/12/2019 tarih … Esas … Karar sayılı ilamında “…01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı yasanın 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5. maddesine eklenen 5/A- 1 maddesinde ” Bu Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. ” düzenlemesi getirilmiş olup, bu madde hükmüne göre, Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen mutlak ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, her iki tarafın tacir ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu davalar, nisbi ticari dava olup, nisbi ticari davalardan kaynaklanan alacak ve tazminat talepleri de, zorunlu arabulucu kapsamındadır. 7155 sayılı yasanın 18/ A-2 maddesi uyarınca dava şartı olarak ticari davalarda zorunlu arabuluculuk söz konusu olduğunda ve taraflar uyuşmazlık hakkında arabulucuya başvurmadan dava açtığında, dosya üzerinden davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerekmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda dava arkadaşlığı, mecburi ve ihtiyari dava arkadaşlığı olmak üzere iki ana başlık altında düzenlenmiştir. 6100 sayılı Kanun’un “ihtiyari dava arkadaşlığı” başlıklı 57/3. maddesinde; davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması hallerinde, birden çok kişinin birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabileceği düzenlenmiştir. Davanın, birden fazla kişi hakkında aynı veya benzer sebepten doğması, yalnız hukuki sebep olmayıp, bir olaya, yani aynı vakıaya ve fakat farklı hukuki sebeplere dayanılarak da birden fazla kişinin dava açması veya dava edilmesidir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesinde “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” ve aynı yasanın 88. maddesinde ise “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur” düzenlemesine yer verilmiş olup; motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, ayrıca birden fazla kişinin zararı tazmin ile yükümlü olması durumunda, zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtilmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir.
6098 sayılı TBK’ nın 61 ve 62. maddeleri uyarınca, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır. Zarara neden olan aracın vereceği zararları poliçe ile teminat altına alan sigorta şirketlerinin sorumluluğu ise, TTK ile sigorta genel şartlarında düzenlenmiş olup, sigorta şirketleri, yukarıda belirtilen yasa hükümlerine göre, araç işleteni ve araç sürücüsü ile birlikte, zarar görene karşı müştereken ve müteselsilen sorumludur. 6098 sayılı TBK’nın 162 ve 163. maddeleri uyarınca, müteselsil sorumlu borçluların her biri, borcun tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu olup, zarar gören, zararının giderilmesini, sorumluların tamamından veya bir kısmından isteyebilecektir.” şeklinde açıklandığı üzere trafik kazalarında sigorta şirketi yanında sürücü ve işletene tazminat davası yöneltilmiş ise , davalılar müteselsil sorumlu olduklarından 6100 sayılı HMK’nın 57 vd maddeleri uyarınca aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğunun, her bir davalı yönüyle ayrı dava olduğunun ve dolayısıyla sürücü ile işletenin haklarındaki davanın ticari nitelikte olmadığının kabulü gerekir. ( (yine bu mahiyette Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3.Hukuk Dairesinin 16/04/2019 tarih ve 2019/259 Esas 2019/274 Karar; Kayseri Bölge Adliye Mahkemesinin 3.Hukuk Dairesinin 07/07/2020 tarih 2020/649 Esas 2020/495 Karar; Adana Bölge Adliye Mahkemesinin 3.Hukuk Dairesinin 10/03/2020 tarih 2020/449-425 Esas-Karar sayılı ilamları).
2-Bu açıklamalara göre istinaf itirazının incelenmesinde, mahkemenin sigorta şirketi ile sürücü ve işleten aleyhlerine açılan tazminat davasında zorunlu arabuluculuğa müracaat eden sigorta şirketi hakkındaki davayı ayırması, eldeki davayı, sürücü ve işleten yönüyle de, 6325 sayılı yasanın 18-A maddesi uyarınca mecburi arabuluculuğa başvurulmadığından 6100 sayılı HMK’nın 114/2 madde ve bendi uyarınca usulden reddi hatalı olmuştur. Çünkü ayırmadan evvel de, tefrik ile de sürücü ve işletenin sigorta şirketi ile birlikte veya müstakilen hasım olduğu dava, 6102 sayılı TTK’nun 4. maddesi uyarınca (salt sürücü ve işleten yönüyle değerlendirildiğinde) ticari bir dava değil, 6098 sayılı TBK’nın 49. ve izleyen maddeleri ile 2918 sayılı KTK’nın 85 ve takip eden maddeleri uyarınca haksız fiile dayalı bir davadır. Bu sebeple davacının istinaf başvurusunun kabulüne , kararın HMK’nın 353/1-a,4 madde ve bendinin verdiği imkan dahilinde kaldırılmasına , taraf delillerinin eksiksiz toplanması ile icra edilecek tahkikat sonucunda gereken kararın verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine hükmetmek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçeye göre;
İstinaf başvurusunun esastan kabulüne; HMK’nın 353/1-a,4 madde ve bendi uyarınca kararın kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine gönderilmesine; peşin ödediği istinaf ilam harcının istemesi halinde davacıya iadesine; 01/10/2021 gününde, oy birliğiyle ve HMK’nın 353/1-a madde ve bendi uyarınca kesin olarak karar verildi.