Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/1487 E. 2022/1883 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
DÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ İSTİNAF KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/09/2020
DAVA: Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ: 01/12/2022
YAZIM TARİHİ: 06/12/2022

26/02/2015 günü saat 20:00 sıralarında, davacının idaresindeki … plakalı araç ile seyri sırasında olay mahalline geldiğinde gidiş istikametine göre sağ taraf sokaktan yola çıkış yapan ve davalı … idaresindeki … plakalı araç ile çarpışması sonucu meydana gelen kazada, davacıya ait aracın uğradığı hasar nedeniyle oluşan 7.900TL değer kaybı ile yapılan 250 TL masrafın davalılardan tahsili istenmiş; davalılar farklı dilekçelerle davaya cevap vermiş ve özce zamanaşımı nedeniyle davanın usulden, aksi halde esastan reddini istemişler; mahkemece, dava 2 yıllık zamanaşımından sonra açılmış ise de davalı sürücünün trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu da işlediği kabul edilerek 8 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasına ve bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın kısmen kabulü ile 7.250 TL’nin davalılardan faiziyle tahsiline karar verilmiş, kararın istinafen tetkiki ile kaldırılması ve davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi davalı sigorta şirketi vekilince müddeti içerisinde verilen dilekçeyle istenilmiş olmakla, duruşma açılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından inceleme ve görüşmeler HMK’nın 353 ve 355’inci maddeleri uyarınca istinaf sebepleriyle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı biçimde dosya üzerinden yürütülmüştür.
Buna göre;
1-Dava, maddi hasarlı trafik kazası sebebiyle uğranılan araç değer kaybının tazmini istemine dairdir.
Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu, trafikle ilgili olarak kamu düzeni ve güvenliğini sağlamak amacıyla kabul edilmiştir. Suç ile ulaşım araçlarının ve kişilerin güven içinde seyretmeleri amaçlanmış ve dolayısıyla trafik güvenliğini tehlikeye düşüren davranışlar önlenmek istenmiş, kamu düzeni ve güvenliğini korumak esas alınmıştır.
Türk Ceza Kanunu’nun 179. maddesinde genel güvenliği tehlikeye düşüren eylemleri önlemek için üç ayrı suç türü düzenlenmiş olup bu bakımdan, genel tehlike suçu niteliğindedir. Birinci ve ikinci fıkralarda aranan somut tehlike suçu, üçüncü fıkra ise soyut tehlike suçu niteliğinde olup birinci fıkrada kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımı için konulan her türlü işareti değiştirerek vb. başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından bir tehlikeye neden olmak, maddenin ikinci fıkrasında, ulaşım araçlarını tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare etme suçu (179/2) birinci fıkradan ayrı ve bağımsız olarak kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare edilmesi suç olarak tanımlanmış, 3. fıkrada; alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanmak düzenlenmiş, kanun koyucu, herkesin bulunabileceği cadde, sokak, mahalle arası, okul önü yerlerde meydana gelebilecek tehlike yaratan durumların önüne geçmek istemiştir.
İkinci fıkradaki bu suçun oluşabilmesi için aracın, tehlikeli bir şekilde sevk ve idare edilmesi gerekir. Aracın sevk ve idaresinin salt trafik düzenine aykırılığı bu suçun oluşumuna neden olmayacaktır. Aracın trafik düzenine aykırı olarak ve ayrıca kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde kullanılması gerekir. Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu önleyici bir etkiye sahiptir. Bu suçun oluşabilmesi için; araçları, kişilerin hayat, sağlık veya mal varlığı açısından tehlike arz edecek şekilde kullanmak, gerekmekle mağduru, TCK 179’ da sayılan eylemler ile tehlike altında olan toplum ve bireylerdir. Mağdur belirli olmadığı gibi, suçun işleniş aşaması ve şekline göre de birden çok kişi olabilmektedir. Failin, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu işlemesi tek bir kişiye yöneltilemeyeceği gibi, tüm toplumu etkileyebilen bir suç olarak tanımlanmıştır.
Aracın tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idaresi genellikle bir trafik kuralına aykırılıkla birlikte gerçekleşmektedir. Fail başkaları için tehlikeye neden olabilecek biçimde bir kuralı bilinçli biçimde ihlal ederse suç kastı gerçekleşir. Failin kural ihlalinin kasta değil de taksire dayanması durumunda bu suç oluşmaz. Suçun hareket unsurlarını araçların tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare edilmesi oluşturmaktadır, dolayısı ile her trafik kuralına aykırılıkta suç oluşmaz .
2-2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109/1 ve 2’nci maddeleri, “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar(1). Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir(2).” şeklinde düzenlenmiştir. Tazminat istemlerinde zamanaşımına dair 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 72/1’inci maddesinde de yine benzer şekilde düzenlemeye yer verilmiştir.
3-Dava konusu trafik kazasında yaralanan olmadığına göre maddi hasarla neticelenen kaza sebebiyle cezai mucip bir fiilden söz edilmesi kabil değildir. Bahse konu kazanın Antalya … sokak ve … sokak kesişiminde 4 yönlü gidiş geliş yol olan kontrolsüz kavşakta meydana geldiği, kazanın oluş şekline göre ulaşım araçlarını tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare etme suçu (179/2) oluştuğundan bahsedilemez. Yine, bu konuda açılmış bir ceza davası ve ilamı da bulunmamaktadır. Mahkemenin bu yöndeki kabulü dosya kapsamına ve olayın oluş şekline uygun düşmemiştir. Dolayısıyla, davalının kural ihlali (geçiş hakkı önceliği) TCK uyarınca suç teşkil etmediğinden iki senelik zamanaşımı süresinin tatbiki gerekir. Kaza, 26/02/2015 tarihinde gerçekleşmiş, eldeki dava ise 25/12/2017 tarihinde açılmıştır. Böyle olunca davalı tarafın yöntemince ileri sürdüğü zaman aşımı itirazı nazara alınarak davanın vaki zaman aşımı sebebi ile reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kısmen kabul kararı hatalı olmuştur. Davalı sigorta şirketinin istinaf itirazları yerindedir.
4-Açıklandığı üzere, davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf itirazının kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi için HMK’nın 353/1-b,2 maddesi ve bendine göre, hükmün yeniden tesisi gerekir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçeye göre;
I-Davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılmasına ve hükmün HMK’nın 353/1-b,2 madde ve bendi uyarınca aşağıda gösterilen şekilde yeniden oluşturulmasına,
II-1-Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine,
2-Alınması gereken 80,70 TL harcın, davacının peşin yatırdığı 139,19 TL’den mahsubuna, fazla alınan 58,49 TL’nin talebi halinde davacıya iadesine,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 8.150 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı sigorta şirketine verilmesine,
III-İstinaf yargılama harç ve giderleri yönünden;
1-Peşin ödediği istinaf ilam harcının talebi halinde başvuran davalı sigorta şirketine iadesine,
2-Davalı sigorta şirketinin yaptığı 221,60 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
3-Kullanılmayan avansların ilgililerine iadesine,
4-İİK’nın 36/5 maddesi gereğince davalı … Anonim Şirketi (eski unvan … Sigorta A.Ş.) tarafından Antalya Genel İcra Dairesinin … takip sayılı dosyasına icranın geri bırakılması kararı için yatırılan teminatın iadesine,
5-Avans ve teminat iadesi, tebligat, kesinleştirme ve benzeri işlemlerin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
01/12/2022 gününde, oy birliğiyle ve HMK’nın 362/1-a madde ve fıkrası uyarınca kesin olarak karar verildi.