Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/813 E. 2022/1180 K. 19.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
DÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ İSTİNAF KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/12/2019
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 19/07/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 21/07/2022

Yukarıda tarih ve sayısı yazılı kararın davacılar/davalı tarafından istinaf edilmesi üzerinde dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Davacılar vekili; davalı …’e ait, davalı … şirketine trafik sigortası ile sigortalı, davalı …’in sevk ve idaresindeki …. plakalı aracın 11/12/2015 tarihinde aşırı hız nedeniyle virajı alamayarak kaldırıma çıkarak, kaldırımda yürüyen yaya …’in ölümüne neden olduğunu, davacı … ile maktul …’in 1981 yılında evlendiklerini, bu evlilikten aynı yıl içinde davacı …’in dünyaya geldiğini, maktul ile eşinin 1997 yılında boşandıklarını, 2003 yılında tekrar bir araya gelerek evliliklerini gayri resmi olarak devam ettirdiklerini, Antalya 26.Asliye Ceza Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyasında davacı tarafın ceza davasında müdahil olduğunu,marangozluk yapan maktulün vefatından önce aylık kazancının 2.500 TL olduğunu, davacı …’nın, eşi …’in maddi desteğinden yoksun kaldığını, bu kaza nedeniyle davacıların büyük acılar yaşadıklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere şimdilik davacıların her biri için 20.000’er TL manevi tazminat ve 25.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı … şirketi vekili; davalı aracın müvekkili şirkete zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davacı …’in yaş itibariyle destekten çıktığını, davacı …’nın da maktulün resmi eşi olmadığını, müvekkilinin davadan önce temerrüde düşürülmediğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalıların davaya karşı cevap dilekçesi sunmadıkları görülmüştür.
Mahkemece; davacı …’ün maddi tazminat davasının kabulüne karar verilerek, 158.650,69 TL maddi tazminatın davalılar … ve … yönünden kaza tarihi olan 11/12/2015 tarihinden itibaren, davalı … şirketi yönünden ise dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davalı … şirketinin poliçe limitleriyle sınırlı sorumlu tutulmasına, davacıların manevi tazminat yönündeki davasının ödeme nedeniyle konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verildiği görülmüştür.
Davalı …vekilinin süresinde sunmuş oluduğu istinaf dilekçesinde;
1-Davacı yanın başvuru şartını yasada aranan şekilde yerine getirmediğini,
2-Müvekkiline sigortalı araç sürücüsüne izafe edilen kusur oranının yüksek olduğunu,
3-Ölenin davacıya destekliği hususunun dosya kapsamında ispatlanamadığını, davacı ile ölenin kısa süredir beraber yaşamakta olduklarını,
4-Kabul anlamına gelmemek kaydıyla, hükme esas alınan raporda davacı için hesaplanan tazminattan imam nikahlı olması nedeniyle indirim yapılmadığını, davacının yeniden evlenip evlenmediği hususunun bile araştırılmadığını,
İleri sürerek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Dava, trafik kazası, (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
Duruşma açılmasını gerektiren gerektiren sebep bulunmadığından HMK’nın 353. Ve 355. Maddeleri gereğince inceleme ve müzakereler kamu düzeni ve istinaf nedenleriyle sınırlı biçimde dosya üzerinden yürütülmüştür.
Buna göre;
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, usule ve yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle kanıtların toplanması ve değerlendirilmesinde bir usulsüzlük görülmemesine, mahkemenin ilamda yazılı şekilde ortaya koyduğu taktirine, mahkemenin değerlendirmesi ve vardığı neticede istinaf nedenleri yönüyle usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davacı ile destek 1981 yılında evlenmiş, aynı yıl müşterek çocukları diğer davacı … doğmuş, sonrasında 1997 yılında resmi olarak ayrılmış olup, fakat tüm tanık beyanlarına göre 2003 yılından itibaren kaza tarihine kadar aynı apartmanda davacı müşterek çocuklarıyla beraber yaşadıklarının anlaşılmasına, davanın açıldığı tarihte sigorta şirketine başvurunun yasal zorunluluk olmamasına, davacının istinaf tarihinde ve halen yeniden evlenmemiş olmasına, imam nikahlı eşin destekten yoksun kalma tazminatından indirim yapılması gerektiği yönündeki iddiaların yersiz olmasına göre, usul ve yasaya uyun mahkeme hükmüne yapılan tüm itirazların esastan reddine karar vermek gerekir.
6100 Sayılı HMK’nın 329. maddesinde “Kötüniyetli davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, yargılama giderlerinden başka, diğer tarafın vekiliyle aralarında kararlaştırılan vekâlet ücretinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir. Vekâlet ücretinin miktarı hakkında uyuşmazlık çıkması veya mahkemece miktarının fahiş bulunması hâlinde, bu miktar doğrudan mahkemece takdir olunur.
Kötüniyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, bundan başka beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkûm edilebilir. Bu hâllere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır.”
351. maddesinde ise; “İstinaf başvurusunun kötüniyetle yapıldığı anlaşılırsa, Bölge Adliye Mahkemesince, 329 uncu madde hükümleri uygulanır.”
Hükümlerine yer verilmiştir.
Dava tarihi itibariyle sigorta şirketine başvurunun dava şartı olarak düzenlenmediğinin açık olması, davacı ile desteğin 1981 yılından ölüm tarihine kadar 16 yıl resmi, kalan sürede gayri resmi beraberliklerinin tüm dosya kapsamına göre ortaya konmasına rağmen, davalı vekilince dosyada mevcut olmayan kısa süreli birliktelik gibi gerçek dışı beyanların ileri sürülmesi, yine davacının evlenmediği nüfus kayıtlarından açıkça görünmesine rağmen bu hususların istinaf konusu yapılması karşısında, Dairemizce istinaf başvurusunun kötüniyetle yapıldığı kanaatine ulaşılmıştır.
Yukarıda izah edilen nedenler ışığında davalı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı hakkında HMK 351 maddesi atfıyla 329. maddesi uyarınca 5.000 TL disiplin cezası uygulanmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Müstenif davalı taraf vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (b-1) bendi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Müstenif davalı hakkında 6100 Sayılı HMK’nın 351 maddesi atfıyla 329. maddesi uyarınca 5.000 TL disiplin cezası uygulanmasına,
3-Müstenif davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile peşin yatırılan 2.709, 35 TL istinaf karar harcının hazineye gelir kaydına, bakiye 8.128,08 TL’nin müstenif davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Artan gider avansı var ise yatırana iadesine, yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-işbu kararın taraflara tebliği, avans ve harç tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 19/07/2022 tarihinde 6100 Sayılı HMK’nun 361/1 ve 362/1-a maddeleri uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.