Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
DÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ İSTİNAF KARARI
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/10/2019
DAVA : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 13/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/05/2022
Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen kararına karşı davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmakla, dosyada duruşma yapılmasını gerektiren eksiklik görülmediğinden Hukuk Muhakameleri Kanunu’nun 353/1-a-3 maddesi uyarınca istinaf incelemesinin duruşmasız yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin sürücüsü olduğu … plaka sayılı araç ile dava dışı …’nın sürücüsü olduğu, … plaka sayılı motosikletin çarpışması sonucu motosiklet sürücüsü …’nın yaralandığı, müvekkiline ait aracın 05/05/2011 kaza anı itibari ile geçerli trafik sigortası olmadığı için davalı …’ının dava dışı …’ya 23/03/2017 tarihinde 78.299,00 TL tazminat ödediği ve ödediği bu tazminatı Antalya 10. İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyası ile müvekkilinden rücuen tahsilini talep ettiği, davalı …’nın tazminat ödemesini araç sürücülerinin kusur durumunu dikkate almadan yaptığı, oysa Antalya (Kapatılan) 10. Sulh Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporundan müvekkilinin tali, dava dışı … ‘nın ise asli kusurlu olduğu görüşüne yer verildiği, müvekkilinin yaralanan karşı araç sürücüsünün kusuru nispetinde tazminattan sorumluluğu bulunmadığından bahisle borçlu olmadığının tespiti ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; meydana gelen trafik kazası sonucu …’nın %14 oranında malul kalacak şekilde yaralandığı, davacının sürücüsü olduğu aracın zorunlu mali mesuliyet sigortası bulunmadığı için bu kişiye maluliyet tazminatı ödendiği, ağır kusurlu olanın davacı borçlu olduğu, davacı borçlunun süresinde borca itiraz etmediği, öte yandan menfi tespit davasının kısmi dava olarak açılamayacağından bahisle davanın reddini istemiştir.
DELİLLER :
Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas, … karar sayılı dosyası, Antalya (Kapatılan) 10. Sulh Ceza Mahkemesinin … esas, … karar sayılı dosyası, ıslah dilekçesi, kusur raporu, tazminat bilirkişisi raporu, tüm dosya kapsamı.
İDM KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; alınan kusur raporuna göre trafik kazasının meydana gelmesinde davacı borçlu sürücünün %15, dava dışı yaralanan sürücü … ‘nın %85 oranında kusurlu oldukları, tazminat bilirkişisinin raporu itibariyle davacı borçlunun zarardan kusur oranınına isabet eden 14.748,71 TL ile sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacının Antalya 10. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına konu maluliyet tazminatının 63.550,29 TL ana para ve 647,00 TL takip öncesi işlemiş faiz sebebi ile borçlu olmadığının tespitine, şartları oluşmadığından davacı lehine kötüniyet tazminatı verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, 07/01/2020 tarihli tavzih şerhi ile hüküm fıkrasının ikinci bendinde yer alan “Harçlar Kanunu uyarınca alınması lazım gelen 4.385,31 TL harçtan davacı tarafından peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.353,91 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına” ibaresinin maddi hataya dayalı olduğu belirtilerek HMK’nın 459. maddesi gereğince “Harçlar Kanunu uyarınca alınması lazım gelen 4.385,31 TL harçtan davacı tarafından peşin alınan 31,40 TL harç ile 1.119,50 TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 3.234,41 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına” şeklinde düzeltilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesi ile üçüncü kişiye yapılan tazminat ödemesine sadece kusur yönünden itiraz edildiği, tazminat miktarına yönelik bir itirazlarının bulunmamasına rağmen ilk derece mahkemesince tazminat bilirkişisinden dava dışı üçüncü kişinin maluliyet zararının miktarına yönelik rapor alınmasının ve bu rapora göre hüküm oluşturulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, yine kötüniyet tazminatına hükmedilmemesinin doğru olmadığı, gerekçeli kararın iki nolu hüküm fıkrasında bakiye harcın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken müvekkilinden tahsil karar verilmesinin doğru olmadığını beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; menfi tespit davasının kısmi dava olarak açılamayacağı ve ıslahla arttırılamayacağı, öte yandan davanın haksız fiilden kaynaklanması nedeniyle … açılmış olsa dahi asliye hukuk mahkemesinde görülmesini beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiş, 08/01/2020 tarihli istinaf dilekçesi ile de tavzih kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurmuştur.
G E R E K Ç E
Uyuşmazlık, trafik kazasına bağlı yapılan tazminat ödemesinin halefiyet ilkesi gereği rücuen tahsili için başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti isteğine ilişkindir.
5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi gereğince kurulan Güvence Hesabı, zarar görenlere ödediği tazminatı, … Yönetmeliği’nin 16. maddesi gereğince zarardan sorumluluğu bulunanlardan rücu edebilir. Yine TBK.’nun 162/2 ve 168. maddeleri gereğince müteselsil sorumlulukta diğerlerine rücu hakkına sahip olan borçlulardan her biri, ifa ettiği miktar oranında alacaklının haklarına halef olur.
05/09/2011 tarihinde davacının sürücüsü olduğu kamyonet ile dava dışı …’nın sürücüsü olduğu motosiklet arasında meydana gelen trafik kazası sonucu … yaralanmıştır. Davacının sürücüsü olduğu aracın zorunlu mali mesuliyet sigortası bulunmadığından davalı … tarafından …’ya 78.299,00 TL maluliyet tazminatı ödemesi yapılmıştır. Davalı … ödediği tazminat ve feri’lerini zarara sebebiyet veren …’den rücuen tahsili için Antalya (Kapatılan) 10. İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyası ile 78.299,00 TL asıl alacak, 791,57 TL işlemiş faizi, 87,70 TL ihtiyati haciz masrafı, 440,00 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti toplamı 79.618,27 TL üzerinden ilamsız icra takibine başlamış, takibin kesinleşmesi üzerine haciz aşamasına geçilmiş, bilahare davacı borçlu tarafından eldeki menfi tespit davası açılmış, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
1-Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar ticari davalardır. TTK 5/1 maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme asliye ticaret mahkemeleridir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden itibaren yasanın 5/3 maddesi gereği asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki işbölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı rücuen tazminat davasında, görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda; 22.03.1944 tarih, 37 esas, 9 karar sayılı (03.07.1944 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan) Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle halefiyet davası ticari dava sayılamaz. Bu dava aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” ilkesi benimsenmiştir. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir.
Somut olayda, davalı … zorunlu trafik sigortası bulunmayan aracın neden olduğu trafik kazasında zarar gören üçüncü kişiye ödediği tazminatı Yönetmeliğin 16. maddesinde sayılan hallerde zarardan sorumlu olan gerçek kişi sürücüye rücu etmektedir. TTK nun 4/1 maddesinde belirtilen her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili nispi dava söz konusu değildir. Davalının halefi olduğu zarara uğrayan motosiklet sürücüsü gerçek kişi olup, davalının sürücüsü olduğu araç da hususi kullanıma aittir ve uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklanmaktadır.
Bu durumda uyuşmazlığın genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
6100 Sayılı HMK.’nun 1 inci maddesine göre görev hususu kamu düzenine ilişkin ve aynı yasanın 114/1-c maddesi uyarınca ayrıca dava şartı olduğundan aynı Kanunun 115 inci maddesi uyarınca da her aşamada mahkemece kendiliğinden göz önüne alınması zorunluluğu bulunduğu dikkate alındığında, davaya bakma görevi asliye hukuk mahkemelerine ait olduğu halde davaya asliye ticaret mahkemesince bakılması usul bakımından hukuka aykırı ve bu husus kamu düzeniyle ilgili olduğundan 6100 Sayılı HMK un 355/(1) inci fıkrası uyarınca resen Dairemizce göz önüne alınmıştır.
2-Gerekçeli karar hüküm bölümünün ikinci bendi gereğince alınması gereken 4.353,91 TL harcın davalıdan tahsili yerine davacıdan tahsili ile Hazineye verilmesi şeklinde hüküm kurulmuş, ilk derece mahkemesince bu hatanın fark edilmesi üzerine 07/01/2020 tarihli tavzih kararı ile 3.234,41 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına şeklinde hüküm fıkrası düzeltilmiştir.
Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa HMK’nın 305. maddesi gereğince tavzih, hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar varsa HMK’nın 304. maddesi gereğince tashih yoluna gidilir.
HMK’nın 323/1-a maddesi gereğince ilam harçları yargılama giderlerinden olup, aynı yasanın 326. maddesi gereğince yargılama giderleri aleyhine hüküm verilen taraf üzerine bırakılır.
İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabul edildiği, alınması gereken harç miktarının kabul edilen dava değerine göre belirlendiği, karar ve ilam harcının davalıdan tahsili gerekirken davacıdan tahsiline karar verilmesinin tavzih değil tashih yoluyla düzeltilmesi gerektiği, ilk derece mahkemesince her ne kadar “tavzih şerhi” ismiyle düzeltme yapılmış ise de, yapılan işlemin gerçekte tashih olduğu dikkate alındığında davacı vekili ile davalı vekilinin bu karara karşı yaptığı istinaf başvurusunun reddi gerekir.
3-Kural olarak alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının belli bir bölümünü dava konusu yapabilir. Zira; hiç kimse kendi lehine olan davayı (tam dava) açmaya zorlanamaz.(HMK m.24/2)
Bu bağlamda davacının alacağının şimdilik belli bir kesimi için açtığı davaya, kısmi dava denilir. Kısmi dava 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında; “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” denilmiştir.
Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (mesela, ödünç veya satış sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu (aynı hukuki ilişkiden doğan) alacağın şimdilik bir kesiminin dava edilmesi gerekir.
Dava konusu alacak, bir alacağın belli bir kesimi değil (bilakis bağımsız bir alacak) ise, o zaman dava, kısmi dava olarak nitelendirilemez.
Davacının davasını açıkça kısmi dava olarak nitelendirmesi zorunlu değildir. Davacının kısmi dava mı yoksa tam dava mı açtığı, dava dilekçesinden (talep neticesinden) anlaşılır. Davacı, dava sebebi olarak gösterdiği vakıalardan doğan alacağının tümünü mü, yoksa yalnız bir kesimini mi istediğini açıkça bildirmelidir. (m.119, 1/ğ). Aksi halde, yani davacı alacağının yalnız bir kesimi için dava açtığını bildirmemiş ise, dava, kısmi dava değil tam dava sayılır.
Hukukumuzda kısmi dava açılması mümkündür (HMK m.109). Bundan başka, kısmi davanın mümkün olması, hiç kimsenin kendi lehine olan davayı (yani tam dava) açmaya zorlanamayacağı kuralına (HMK m.24) da uygundur. Borçlar Hukuku bakımından da, alacaklının alacağının bir kısmını istemesine (dava etmesine) bir engel yoktur (TBK m. 84).
Şu halde, alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının şimdilik belli bir kısmını dava konusu yapabilir. Ancak, alacaklının böyle bir kısmi dava açmada korunmaya değer (meşru) bir hukuki yararının bulunması gerekir.
Kısmi davanın açılması mümkün olan hallerde davacının, yargılama giderlerinden tasarruf etmek için, kısmi dava açmasında korunmaya değer (meşru) bir hukuki yararı vardır. Buna karşılık, bir alacağın (keyfen) küçük parçalara bölünerek, her parça için ayrı ayrı dava açılmasında, korunmaya değer bir hukuki yarar yoktur.
Davacının, alacağını küçük parçalara bölerek her parça için ayrı kısmi dava açmasında korunmaya değer bir hukuki yararı olmadığı gibi, böyle bir davranışı hakkın kötüye kullanılması olarak da nitelendirilebilir. (TMK.m.2) Bu nedenle, bu şekildeki kısmi davaların, esasına girilmeden, caiz (mesmu) olmadıklarından dolayı reddi gerekir (Prof. Dr. B. Kuru Medeni Usul Hukuku 23. Baskı Ank. 2012, sh. 277-278).
Kısmi dava açabilmesi için alacaklının bu davayı açmada korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması şarttır. Hukuki yarar; dava konusuna ilişkin dava şartlarından olup; dava açıldığı anda var olmalıdır. Mahkemece, esas hakkındaki incelemeye geçilmeden önce; talep sahibinin bu hususta hukuki yararının bulunup bulunmadığına bakılmalı, hukuki yarar varsa talebin esasının incelenmesine geçilmelidir.
Dava konusu olayda, davacı icra takibi yoluyla istenilen tazminattan kusuru nispetinde sorumlu olduğunu ileri sürmektedir. Gerek ceza yargılamasında ve gerek sonraki aşamalarda davacı borçlunun trafik kazasının meydana gelmesinde ne oranda kusurlu olduğu belirtilmemiş, trafik kazası tespit tutanağı ile ceza yargılamasında davacının tali, dava dışı sürücünün ise asli kusurlu oldukları belirlenmiştir. Dolayısıyla talep konusunun miktarı belirli olmayıp taraflar arasında tartışmalıdır. Davacı dava açarken tam olarak ne oranda kusurlu olduğunu bilecek durumda olmadığından, kusur oranı kesin olarak belirlendiğinde ıslah yoluyla dava değerini artırmak suretiyle kısmi dava açmasında hukuki yararı da bulunmaktadır. Davalının menfi tespit davasının kısmi dava olarak açılmasında hukuki yarar olmadığına yönelik istinaf talebi yerinde görülmemiştir.
4-Kabule göre de; dava dilekçesi ve yargılama sırasındaki beyanlar itibariyle davacı borçlunun tazminat ödenen dava dışı …’nın uğradığı maluliyet oranı ve davalı tarafından ödenen tazminat miktarına itiraz etmediği halde, tazminat bilirkişisinden dava dışı …’nın %14 maluliyet oranına göre uğradığı zararın ne olduğu konusunda rapor alınması ve bu suretle davacının aleyhine olacak şekilde hüküm tesisi de dosya kapsamına ve HMK’nın 26. maddesi gereğince hakimin taleple bağlılık ilkesine uygun düşmemiştir.
Hal böyle olunca, açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre; davalı vekilinin menfi tespit istemli davanın kısmi dava olarak açılamayacağına ve tahsis kararına yönelen istinaf nedeninin 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca esastan reddine, uyuşmazlığın çözümünde asliye hukuk mahkemeleri görevli olmasına rağmen ilk derece mahkemesince bu husus göz ardı edilerek asliye ticaret mahkemesince davaya bakılması hukuka aykırı olduğundan, davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf taleplerinin 6100 Sayılı HMK.’nun 355. maddesi gereğince kabulü ile aynı yasanın 353/1 inci maddesinin (a-3) bendi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava dosyasına ilişkin kayıtların kapatılarak görevli Antalya Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi için dosyanın Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna gönderilmek üzere ilk derece mahkemesine iade edilmesine, kararın niteliği itibariyle taraf vekillerinin diğer istinaf nedenlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin menfi tespit istemli davanın kısmi dava olarak açılamayacağına ve tahsis kararına yönelen istinaf nedeninin 6100 Sayılı HMK.’nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurularının görev yönünden 6100 Sayılı HMK.’nun 355. maddesi gereğince KABULÜNE,
3-Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas – … Karar sayılı, 02/10/2019 tarihli kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1 fıkra (a-3) bendi gereğince ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA,
4-Dava dosyasına ilişkin kayıtların kapatılarak; davanın görevli Antalya Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi için dosyanın Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna GÖNDERİLMEK ÜZERE Antalya 3. Ticaret Mahkemesine İADE EDİLMESİNE,
5-Kararın niteliği itibariyle taraf vekillerinin diğer istinaf nedenlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
6-Davacının peşin yatırdığı 121,30 TL istinaf karar harcının isteği halinde iadesine, 44,40 TL istinaf yoluna başvuru harcının mahsubu ile Hazineye gelir kaydına,
7-Davalının peşin yatırdığı 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının Hazineye gelir kaydına, 1.096,32 TL istinaf karar harcının isteği halinde iadesine,
8-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
İlişkin dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 13/05/2022 tarihinde, 6100 sayılı HMK’nun 353. maddesi (1-a) bendi gereğince KESİN olarak oy birliği ile karar verildi.
……