Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : DENİZLİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/12/2021
DAVANIN KONUSU : İTİRAZIN İPTALİ
İSTİNAF TALEP TARİHİ : 24/01/2022-08/02/2022
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 31/05/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 02/06/2023
İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı aleyhine taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuş olduğu anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine verilen dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalının borçlu olduğu firmalarla görüşerek eniştesine kefil olduğunu, davalı ile birlikte kefil sıfatı ile imzalar atarak bonolar verdiğini, ancak davalının borçlarını ödemediğini, müvekkilinin tüm borçları kefil sıfatı ile ödediğini, ödemeleri bankalar aracılığı ile yaptığını, müvekkilinin toplam 387.550,00 TL bedeli alacaklılara kefil sıfatı ile ödemek zorunda kaldığını, asıl borçlu davalının borcunu ödemesi gerektiğini, ancak davalının borcu ödemediğini, müvekkilinin 410.550,00 TL alacağını tahsil edebilmek için Denizli 3. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, ancak davalı tarafın bu takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, bu itirazın kötü niyetli olduğunu, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı tutmak kaydıyla davalının Denizli 3. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu kötü niyetli itirazının iptaline, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 20/12/2021 tarihli açıklama dilekçesinde; 387.550,00 TL asıl alacak ,30.000,00 TL takip öncesi işlemiş faiz olmak üzere toplam 410.557,00 TL alacak yönünden itirazın iptaline, takibin devamına, takip öncesi faiz yönünden fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, %20 ‘den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ettiklerini beyan etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili tarafından ilk derece mahkemesine verilen cevap dilekçesinde özetle; davalının Ankarada ikamet etmekte olduğunu, yetkili mahkemenin Ankara Mahkemeleri olmakla yetki itirazlarının kabulüne karar verilmesini, diğer taraftan davaya konu bono ve çeklere ilişkin kefalet zamanaşımı süresi dolmakla birlikte, iş bu davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesini, müvekkili ile davacının enişte kayın olmakla birlikte güvene bağlı dialoglar kurulduğunu, müvekkilinin yaşadığı ekonomik sıkıntılar nedeniyle sektörden ayrılarak 2011 davacı …’a mağazalarını devrettiğini, müvekkilinin Denizli CBS’nda davacı hakkında güveni kötüye kullanmak ve dolandırıcılık suçlarından şikayette bulunduğunu, Denizli ili … İlçesi … Mevkii … pafta … parselde … adına kayıtlı taşınmazı davacı …’a davalı …’ın borçlarına karşılık gelmek sureti ile devredildiğini, yine …’ın borçlarına karşılık gelmek sureti ile gerek eşi … gerekse babası … adına kayıtlı tarlaların …’tan herhangi bir bedel alınmaksızın kullanımına bırakıldığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI : Denizli Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas, … Karar sayılı ve 29/12/2021 tarihli kararı ile; ” tüm dosya kapsamından; davacının kefil sıfatı ile davalının borçlu olduğu bono ve çekler nedeniyle toplam 238.700,00 TL ödeme yaptığı mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemeleri ve 22.11.2021 tarihi ek bilirkişi raporu ile tespit edildiği, 6098 Sayılı TBK’nun 596/1.fıkrasında ”Kefil, alacaklıya ifada bulunduğu ölçüde, onun haklarına halef olur. ” aynı kanunun m. 596/5 fıkrasında ise ”Kefilin rücu hakkına ilişkin zamanaşımı, kefilin alacaklıya ifada bulunduğu anda işlemeye başlar.” denildiği, kefilin asıl borçluya rücu hakkı/talebi yönünden yasada ayrıca ve özel olarak bir zamanaşımı süresi belirlenmediğinden 10 yıllık genel alacak zamanaşımı süresine tabi olduğu kabul edildiği,(TBK 146. Madde).İşbu zamanaşımı süresinin de TBK 596/5 maddesi uyarınca kefilin alacaklıya ifada bulunduğu andan itibaren işlemeye başlayacağı hüküm altına alındığı, davacı tarafından takibe konu ödemeler 2011 ve 2012 yıllarında yapıldığı,18.08.2016 olan takip tarihi itibari ile alacağa ilişkin zamanaşımı süresinin dolmadığı, davalı taraf, davacının kefil sıfatıyla yaptığı ödemeleri inkar etmemiş bu ödemelerin karşılığında 2011 yılında davacı …’a mağazalarını devrettiğini, … parselde … adına kayıtlı taşınmazı davacı …’a davalı …’ın borçlarına karşılık gelmek sureti ile devredildiğini, yine …’ın borçlarına karşılık gelmek sureti ile gerek eşi … gerekse babası … adına kayıtlı tarlaların …’tan herhangi bir bedel alınmaksızın kullanımına bırakıldığını bu sebeplerle borç ilişkisinin tamamen sona erdiğini iddia ettiği, davalı tarafça rücuya konu alacağın tamamen sona erdiği iddiası usulüne uygun deliller ile ispat edilemediği” gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, Denizli 3. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında icra takibine yapılan itirazın kısmen iptali ile, 238.700,00 TL asıl alacak, 131.508,80 TL işlemiş faiz, olmak üzere toplam 370.208,80 TL üzerinden takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, şartları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF TALEBİ VE SEBEPLERİ: Davacı vekili 08/02/2022 tarihli istinaf dilekçesinde; davalı tarafın müvekkilinin alacağını dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde ve Cumhuriyet Başsavcılığına vermiş olduğu dilekçelerde ikrar ettiğini, mahkemece de ikrarın tespit edildiğini, ispat külfetinin davalıda olduğunu, davalının iddiasını ispat edemediğini, mahkemece davanın tümden kabulüne, alacak likit olduğundan icra inkar tazminatı taleplerinin kabulüne ve harçlandırdıkları dava değeri dışındaki fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğunu, diğer yandan kararda yargılama giderinin hatalı yazıldığını, 6.688,60 TL yargılama giderinden davalının sorumlu tutulması gerekirken 668,86 TL yazıldığını, açıklanan nedenlerle mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
Davalı vekili 24/01/2022 tarihli istinaf dilekçesinde; davaya konu alacak kalemi teşkil eden senetlerin neredeyse tamamından borçlu olarak … Mobilya Ltd.Şti’nin gösterildiğini, dava dışı şirkete başvurulmaksızın müvekkiline karşı dava ikame edilmesinin hatalı olduğunu, davanın husumetten reddi gerektiğini, taraflar arasındaki ilişkinin güvene dayalı olarak ilerlediği, borcu kabul anlamına gelmemek kaydıyla borcun varlığı kabul edilse dahi, borçların karşılığını teşkil etmek üzere müvekkilin eşinin ve babasının tarlalarını kullanım hakkının devredildiğini, Denizli ili … ilçesi … Mevki, … parselde yer alan müvekkilinin annesi adına kayıtlı taşınmazın müvekkilinin borçlarına karşı davacıya devredildiğini, fabrikanın kapatılma sürecinde fabrikada bulunan tüm makinelerin ve bir bayide bulunan ürünlerin müvekkilinin borçlara karşılık olarak davacıya bırakıldığını, bu hususa ilişkin tanıklarının bulunduğunun beyan edildiğini, davacının müvekkilinin eniştesi aynı zamanda halasının oğlu olduğunu, davaya konu senet ve çeklerin bir kısmının müvekkilinin yöneticisi olduğu … Mobilya Ltd.Şti’nin borçlu sıfatına haiz olduğunu, bir kısmının ise müvekkil …’ın yine bu şirket nama hesabına hareket ederken şahsen borçlu sıfatıyla imzaladığı hususunun açık olduğunu, müvekkilinin eşi …’ın … Mobilya Ltd. Şirketinde ortak olduğunu, akrabalık ilişkisi sebebiyle HMK’nun 203. Maddesi gereğince tanık dinlenebileceğini, HMK’nun 202. Maddesi gereğince yazılı delil başlangıcı bulunması halinde tanık dinlenebileceğini, cevap dilekçelerinde tapu kayıtlarına, ….. odası kayıtlarına, tarafların ticari defter ve kayıtlarına dayanılmasına rağmen ilk derece mahkemesi tarafından bahsedilen delillerin toplanmadığını, davacı … ile müvekkilin eşin …’a ait … ,… ,…. ve … nolu parseller bakımından 8 yıl süreli kira sözleşmesi yapıldığını, müvekkilinin eşine herhangi bir ödeme yapılmadığını, bahsi geçen kira bedellerinin davacıya olan borçtan mahsup edildiğini, davacının … Mobilya Ltd. Şti ‘nin ürünlerinin ve bu şirkete bağlı herhangi bir kullanım hakkının kendisine devredilmediğini beyan ederek tanık dinletme taleplerine muvafakat göstermemişlerse de, dilekçelerinde sundukları 22/03/2011 tarihli tediye makbuzunun yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğunu, tanık dinlenebileceğini, … parsele ait olarak davacının taşınmazı satın aldığını ileri sürmüş ise de; ödemeye ilişkin olarak herhangi bir delilin dosyaya sunulmadığını, söz konusu taşınmazın bedelinin borçlardan mahsup edildiğini, bilirkişi raporunun hatalı hazırlandığını, işlemiş faiz hesabının hatalı hesaplandığını, bilirkişi tarafından …’a ciro edilen senet asıllarına ulaşılamadığından anılan bedelin kefil sıfatıyla mı? Yoksa borçlu sıfatıyla mı? ödendiğinin tespit edilemediğinin belirtildiğini ve dava dışı … Tekstil A.Ş.ile davacı arasında bir ticari ilişki bulunmadığının tespit edildiğini, … Ltd.Şti tarafından saklama sürelerinin dolduğu beyan edilmekle dosyaya herhangi bir belgenin sunulmadığını, bedellerin ödendiği varsayımından hareketle kabul yönünde tesis edilen hükmün hatalı olduğunu, borçlusunun kim olduğu dahi belli olmayan senetlerin kefil sıfatıyla ödendiğinin kabulü ile karar verilemeyeceğini, … A.Ş.ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda söz konusu çeklerin lehtarının müvekkil … olmadığı, çek lehtarı olarak … Mobilya Ltd. Şti ‘nin gözüktüğü tespit edilmesine rağmen senet bedelinin müvekkiline yükletilmesinin hukuka uygun olmadığını, ödeme tarihi 30/03/2013 ve lehtarı … ltd.şti olan senette keşide yerinin bulunmaması sebebiyle senedin geçersiz olduğunu, senet lehtarı … bakımından senet bakımından adresinin çizilmiş olması ve senette tahrifat olması sebebiyle senedin geçersiz olduğunu, 30/08/2012 tarihli lehtar bilgisi yazılmayan senedin ise, lehtar ismi olmaması sebebiyle geçersiz olduğunu, geçersiz olan senetlerin kefil sıfatıyla ödendiğinin iddia edildiğini, ödemenin kesin olarak ispatlanamadığını, ödemenin yapıldığı kabul edilse dahi, müvekkiline haber verilmeksizin doğrudan ödeme yapılmasının müvekkilinin zarara uğratmak maksatıyla yapılan bir ödeme olduğunun açık olduğunu, husumet itirazlarını tekrar ettiklerini, senetlerin imza edildiği tarihte TBK’nun 584. Maddesi gereğince kefalet durumunda eşin rızası gerektiğini, kefaletin geçerli olmadığını, bilirkişi raporunda … Ltd.Şti’nin kapama işlemlerinin yapılmaması sebebiyle ticari defterlerinin delil olarak nazara alınamayacağını, taraflarınca ticari defter ve kayıtlara dayanılmış olmasına rağmen iş bu dava kapsamında yalnızca dava dışı kişilerin ticari defterlerinin incelendiğini, tarafların ticari defterlerinin incelenmesi gerektiğini, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: 6100 sayılı HMK’nun 355/1 maddesi uyarınca, istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava, itirazın iptali davasıdır.
İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçelerle; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar taraf vekilleri tarafından istinaf edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde; dilekçede belirttikleri bono ve çeklerin asıl borçlusunun davalı olduğunu, davacının kefil sıfatı taşıdığını ve kefil sıfatıyla borçların davacı tarafından ödendiğini, ancak davalının borcunu ödemediğini ileri sürmüştür.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında enişte- kayınbirader akrabalık ilişkisi bulunduğunu, güvene dayalı olarak hareket ettiklerini, davalının 2011 yılında sektörden ayrılarak mağazalarını davacıya devrettiğini, güveni kötüye kullanmak ve dolandırıcılık suçlarından dolayı savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu, davacıya olan borçlarına karşılık olarak Denizli ili, … ilçesinde bulunan … parsel sayılı taşınmazı davacıya devrettiğini, yine davacıya olan borcuna karşılık eşi … ile babası … adına kayıtlı tarlaları ücretsiz olarak davacının kullanımına bıraktığını ileri sürmüştür.
1- Kararın HMK’nın 297/1-c maddesine uygun olarak yazımı gereklidir. HMK’nun 297/1-c maddesinde, hükmün, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği öngörülmüştür. Yine Anayasa’nın 141/3. madde hükmü de tüm mahkeme kararlarının gerekçeli olmasını buyurmaktadır. Kararlarda bulunması gereken gerekçeler sayesinde taraflar, hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi, karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da inceleme sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanabilecektir. Diğer bir anlatımla, İstinaf ve Yargıtay denetimi ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Açıklanmaya çalışıldığı üzere, mahkemece, tarafların tüm delillerinin açıkça değerlendirilerek talebin hangi gerekçeyle reddedildiğinin karara yansıtılması gerekirken, yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması, Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesini, HMK’nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkını ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkını ihlâl edecektir.(Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Başkanlığının 03.02.2014 tarih, 2014/725 esas 2014/677 karar )
HMK’nun 298/2 maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
Mahkeme kararında davalı tarafın rücuya konu alacağın tamamen sona erdiği iddiasını usulüne uygun delillerle ispat edemediği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekili 20/12/2021 tarihli dilekçesinde; 387.550,00 TL asıl alacak ve 30.000,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 417.550,00 TL alacak yönünden itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme kararına göre rücu talep edilen alacağın tamamen sona erdiği davalı tarafından ispat edilmediği kabul edildiğine göre,hüküm kısmında davanın kısmen kabulüne karar verilmesi çelişkilidir.
Mahkeme kararında gerekçe bulunmamakla birlikte mahkemece bankacı bilirkişi … ve Mali Müşavir … tarafından düzenlenen 11/01/2021 tarihli bilirkişi heyeti raporuna itibar edilerek yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmaktadır.
HMK’nun 267.maddesinde bilirkişi sayısı düzenlemekte olup anılan maddede; kural olarak bir kişinin bilirkişi olarak seçilebileceği belirtilmekle birlikte, açıklığa kavuşturulması gereken maddi vaka birden fazla uzmanlık alanına ait bilgilerin bir araya getirilmesini ve birleştirilmesini zorunlu kılıyorsa, bunun gerekçesi açık gösterilmek suretiyle birden çok kişinin de bilirkişi olarak seçilebileceği belirtilmiştir. Ancak, seçilen bilirkişi sayısının tek olması gerekir; çift sayıda bilirkişi seçilemez. Bunun nedeni, oybirliği ile karar verilmemesi halinde ortaya çıkan sakıncalara meydan vermemektir.
Hükme esas alındığı düşünülen bilirkişi raporunu düzenleyen bilirkişi heyetinin yasaya uygun şekilde teşekkül ettirilmediği anlaşılmakla birlikte hesaplanan işlemiş faiz yönünden bilirkişi raporunun denetime elverişli ve gerekçeli olmadığı, faiz miktarına ne şekilde ulaşıldığının raporda açıklanmadığı görülmektedir.
Ayrıca; kabul edilen 238.700,00 TL asıl alacak içerisinde bulunan ve … Ltd.Şti’ne ödendiği iddia edilen toplam 74.000,00 TL tutarındaki bonoların aslı veya fotokopisi dosyada bulunmadığından, bilirkişi raporunda belirtildiği gibi söz konusu bonolarda davacının kefil sıfatı mı? asıl borçlu sıfatı mı? taşıdığı anlaşılamamaktadır.
Yine; … A.Ş.’ye ödeme olarak kabul edilen 14.000,00 TL bedelli çekin keşidecisinin davacı olduğu, kefil sıfatı bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı davasını söz konusu bono ve çekleri kefil sıfatı ile ödediği iddiasına dayandırmış olup, söz konusu ödemelerin ne şekilde hükme esas alındığına ilişkin kararda bir gerekçe bulunmadığı gibi alınan bilirkişi raporlarında da bu konuda bir açıklama bulunmamaktadır.
HMK’nun 26. Maddesi gereğince, hakim talepten fazlaya hükmedemez. Davacı vekili 20/12/2021 tarihli açıklama dilekçesinde; 30.000,00 TL takip öncesi işlemiş faiz talep ettiklerini beyan etmesine rağmen mahkemece talep aşılarak 131.508,80 TL işlemiş faize hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Davalı vekilinin istinaf itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görülmüştür.
Taraflar arasında HMK’nun 203.maddesinde düzenlenen derecede akrabalık ilişkisi bulunmaması, dosyaya yazılı delil başlangıcı niteliğinde herhangi bir belge sunulmamış olması nedeniyle davada tanık dinlenmesi mümkün olmadığından, her iki tarafın tacir olmadığı beyan edildiğinden ve ticari defterlerinin incelenmesi söz konusu olamayacağından, HMK’nun 357. Maddesi gereğince, ilk derece mahkemesince ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemeyeceğinden davalı vekilinin sair istinaf itirazları ise yerinde görülmemiştir.
2-Davacı vekili , cevap dilekçesinde ve cumhuriyet savcılığına verilen dilekçede; davalının borcu ikrar ettiğini ileri sürmüştür. Dava dilekçesinde çok sayıda bono ve çeke dayalı olarak talepte bulunulduğu, davalının borca karşılık olarak dilekçesinde belirttiği taşınmazın devredildiği ve yine tarlaların davacının kullanımına bırakıldığı yönündeki beyanının açık bir ikrar mahiyetinde olmadığı ancak örtülü bir kabulü bulunduğu anlaşılmaktadır.
Ancak; HMK’nun 31. Maddesi gereğince; Hakimin davayı aydınlatma görevi bulunmakta olup, Hakim, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişki gördüğü hususlar hakkında taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir.
Mahkemece, davalı taraf isticvap edilerek cevap dilekçesindeki örtülü kabul beyanı açıklattırılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Mahkemece bu husus üzerinde durulmadan eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, davacı vekilinin istinaf itirazı bu nedenle yerinde görülmüştür.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; mahkemece HMK’nun 297. Maddesine aykırı olarak gerekçesiz olarak, yasaya uygun şekilde teşekkül ettirilmeyen yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden kararın kaldırma nedenine göre taraf vekillerinin sair istinaf itirazları incelenmeksizin istinaf başvurularının kabulü ile; HMK’nun 353/1.a-6 maddesi gereğince, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-HMK’nun 353/1.a-6 maddesi uyarınca Denizli Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas, … Karar sayılı ve 29/12/2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren yerel mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Taraflardan ayrı ayrı peşin alınan istinaf karar harcının talep halinde taraflara ilk derece mahkemesince iadesine,
5-Taraflardan alınan istinaf kanun yoluna başvuru harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
6-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararla değerlendirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere,oybirliği ile karar verildi. 31/05/2023
…