Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2408 E. 2022/1993 K. 22.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3.HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/05/2022
DAVANIN KONUSU: TAZMİNAT
İSTİNAF TALEP TARİHİ: 14/07/2022
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/11/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 28/11/2022

Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas, … karar sayılı 30/05/2022 tarihli kararı aleyhine davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş ve talebin süresinde olduğu anlaşılmakla; yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirket ile imza ettiği Ön Ödemeli Konut Satış Vaadi Sözleşmeleri ile bağımsız bölümler satın aldığını, sözleşme gereği henüz bağımsız bölüm tesliminin yapılmamış olması sebebiyle …. Parsel … Blok …. numaralı bağımsız bölümün 29.04.2020 -28.04.2021 tarihleri arası döneme ait kira tazminatı, …. Parsel … Blok … numaralı ticari nitelikli bağımsız bölüm için ise 31.08.2020 – 28.04.2021 tarihleri arası döneme ait kira tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; görevsizlik itirazının bulunduğunu, taraflar arasında mün’akid sözleşme ile belirlenen şartlar bağlamında ….. projesi …. parsel … blok …. numaralı ve …. parsel … blok …. numaralı bağımsız bölümlerin teslimi davacı adına gerçekleştirilecek olmakla birlikte; davacı yan ile müvekkili şirket arasındaki ortak kabul gereği teslim başlangıç tarihi tazminatsız olarak ve hiçbir şart ileri sürülmeksizin 180 gün daha ertelenebileceği, bu bağlamda, davacının her ihtimalde … Blok …. numaralı bağımsız bölüm için 30.06.2020 tarihine kadar, … Blok …. numaralı ticari nitelikteki bağımsız bölüm için 28.02.2021 tarihine kadar kira tazminatı ya da teslim talep etme hakkı bulunmadığını, pandeminin ortaya çıkması nedeniyle de tüm dünyada olduğu gibi Türkiye ‘de gecikmeler olduğunu, tedarik ve personel hususlarında oluşan durumlar karşısında müvekkili şirketin kusuru olmaksızın gecikmeler meydana gelmişse bu sürelerin de inşaat süresine eklenmesi gerektiğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI : Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30/05/2022 tarih ve …. Esas – ….Karar sayılı kararı ile; “Somut olayda, davacı tacir değildir. Her ne kadar ön ödemeli konut satışı vaadi sözleşmesi ile davalının davacıya devretmeyi vaat ve taahhüt ettiği davaya konu Antalya, … , …. Mahallesi …. ada … parsel … Blok …. numaralı taşınmaz “dükkan niteliğinde” ise de, dava dilekçesinden de anlaşılacağı üzere davacının davaya konu bağımsız bölümü yatırım amacıyla aldığı, bağımsız bölümde herhangi bir ticari faaliyette bulunmadığı açıkça anlaşılmıştır. Elde ki dava, 6098 sayılı TBK.’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Davacının ticari amaçla hareket ettiğine dair hiç bir delil ve bilgi de yoktur. Davacının tüketici sıfatıyla hareket etmediği, yatırım amacıyla hareket ettiği düşünülse bile bu durum davacıyı tacir, davayı ticari dava yapmaz. Satın alınan dükkanda ticari faaliyet yürütüleceği tamamen bir varsayımdır. Mülkün kira geliri elde etme amacıyla alınmış olması da mümkündür. Bu durumda, mevcut duruma göre uyuşmazlığın genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği…” gerekçesiyle “mahkememizin görevsizliğine, açılan davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle HMK.114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava dilekçesinin usulden reddine, 6100 sayılı HMK.nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra iki haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli Antalya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF TALEBİ VE SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının tacir kaydı bulunup bulunmadığının araştırılmadan eksik inceleme ile hatalı karar verildiğini, davacının satın almış olduğu ofisi mesleki amaçla alıp almadığının, aynı anda birden fazla taşınmaz alarak yatırım yaptığının, kira geliri hedeflediğinin, ikamet adresinin Antalya ili ve Türkiye sınırları dışında Almanya olduğunun ilk derece mahkemesi tarafından araştırılmaksızın, Antalya Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunun belirtilmesinin hatalı olduğunu, taşınmaz henüz teslim edilmediğinden, davacının bağımsız bölümde gerçekleştireceği faaliyet dava tarihi itibariyle tespite elverişli olmadığından bağımsız bölümde herhangi bir ticari faaliyette bulunulmadığı yönünde oluşturulan gerekçenin hatalı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : 6100 Sayılı HMK’nun 355/1 maddesi uyarınca, istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava, davalı yüklenici ile yapılan ön ödemeli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi uyarınca edimin süresi içerisinde ifa edilmemesi sebebiyle kira tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın mahkemenin görevsizliği nedeniyle usulde reddine karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır.
28.11.2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun (TKHK) 2. maddesinde Kanunun kapsamı “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanunun “tanımlar” başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasının (l) bendinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukukî işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır.
6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Bunun yanında Kanunun 83. maddesinde de taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.
Bir hukukî işlemin sadece 6502 sayılı Kanunda düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması, bunun için de kişinin güttüğü amaca bakılması gerekir. Taraflardan birinin tüketici sayılabilmesi için gerçekleştirdiği işleme yönelik güttüğü amaç ve saiki, tüketme ve kullanmaya yönelik olmalıdır.
Üsküdar 9. Noterliğinin 19/04/2018 tarih ve …. yevmiye nolu Düzenleme Şeklinde Ön Ödemeli Konut Satış Vaadi Sözleşmesi incelendiğinde; Antalya ili …. ilçesi … mahallesi … ada … parselde bulunan … blok K….bağımsız bölüm …. olan taşınmazın satıcı …. İnşaat A.Ş. tarafından alıcı …’e 377.000,00 TL bedelle, yine Antalya ili …. ilçesi …. mahallesi …. ada … parselde bulunan … blok …. Kat No:…. ticari dükkan olan taşınmazın satıcı …. İnşaat A.Ş. tarafından alıcı …’e 1.356.000,00 TL bedelle satılmak üzere anlaşıldığı görülmüştür.
Davacının UYAP sisteminde ve ticaret sicil internet sayfasında yapılan sorgulamalarda tacir olmadığı anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır.
Tacir olmayan davacının adına birden fazla taşınmaz olduğu, bu şekilde davacının dava konusu taşınmazı yatırım saiki ile alsa bile yukarıda bahsedilen açıklamalar uyarınca mahkemece verilen görevsizlik kararı yerinde olduğundan HMK’nun 353/1-b.1 maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İncelenen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla; davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalıdan peşin alınan istinaf kanun yoluna başvuru harcının hazineye irad kaydedilmesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davalının üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının ilk derece mahkemesince istinaf talebinde bulunan davalıya iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 362/1-c maddesi uyarınca KESİN olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.22/11/2022