Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : DENİZLİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/07/2020
DAVANIN KONUSU: MENFİ TESPİT
İSTİNAF TALEP TARİHİ: 05/10/2020
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/09/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 15/09/2022
İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı aleyhine davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş ve talebin süresinde olduğu anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafın müvekkillerinin murisi … tarafından keşide edildiği iddia edilen 24/12/2015 keşide tarihli, 20/06/2016 ödeme tarihli 95.000,00 TL bedelli senede dayalı olarak Denizli 8.İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası ile müvekkilleri aleyhine icra takibi başlatıldığını, davacıların, davalıya böyle bir borcunun olmadığını, aralarında hiçbir ilişki bulunmayan davalıya senet vermesinin mümkün olmadığını, davalının borcun varlığını kanıtlamak durumunda olduğunu, dava konusu senedin temelinde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmediklerini, bu nedenle Denizli 8.İcra Müdürlüğü’nün … E nolu dosyasına yatacak paranın alacaklıya ödenmemesine ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilmesini , 24/12/2015 tanzim, 20/06/2016 ödeme tarihli 95.000,00 TL bedelli senetten dolayı davacıların borçlu olmadıklarının tespitini, davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeni ile senet bedelinin % 20’si üzerinden kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde; muris ile davalı arasında vekalet ilişkisinin mevcut olduğunu, davacıların satışı önlemek için ortaklığın giderilmesi davası açıldığını, davacı muris ile davalı arasında vekalet ilişkisi bulunduğunu, davacıların iddia ettiğinin aksine takip konusu bonoya ilişkin temel borç ilişkisinin kaynağı açık ve net bir biçimde ortaya konulduğunu, davalı müvekkilimin muris ile ticari/para ilişkisinin ötesinde vekalet ilişkileri ve bu vekalet ilişkisinden kaynaklanan hizmete yönelik bono ile temin edilmiş alacağı murisin vefatı ile muaccel hale geldiğini, hal böyleyken davacıların bonodan kaynaklanan temel borç ilişkisinin bulunmadığına ilişkin iddiaları mücerret iddialar olup davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI: Denizli Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas, … Karar sayılı ve 07/07/2020 tarihli kararı ile; “Bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerdiği, kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsız olduğu, Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kurallarının uygulanacağı, buna göre Denizli 8. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibine dayanak bono nedeniyle davacıların borçlu olmadığının tespitine ilişkin işbu dava açılmış ise de, murisin keşide tarihinde fiili ehliyetinin mevcut olduğu, davacılarca yazı ve imza inkarı yapılmış ise de bunun TTK’nun 4/2 maddesi gereğince basit yargılama usülüne tabi işbu davada süresinden sonra ileri sürüldüğü, davalı tarafın iddianın genişletilmesine muvafaatının bulunmadığı, 2004 Sayılı İİK ‘nun 72/4 maddesi hükmü “Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.” düzenlemesini içerdiği, işbu davada tedbir yoluyla takip durdurulmamış olup, bu nedenle alacaklının alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararı mevcut olmadığı, buna göre davacı aleyhine tazminata hükmedilmesi talebi yasal koşulları oluşmadığı” gerekçesiyle; Sübut bulmayan davanın reddine, tedbir yoluyla takip durdurulmamış olduğundan davacı aleyhine tazminata hükmedilmesi talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF TALEBİ VE SEBEPLERİ: Davacılar vekili 05/10/2020 tarihli istinaf dilekçesinde; davaya konu senet üzerinde bulunan yazıların tamamının muris … el ürünü olup olmadığının incelenmesini talep ettiklerini, bu taleplerinin mahkemece dikkate alınmadığını, davalının var olduğunu iddia ettiği ancak dosyaya sunulmayan 95.000,00 TL’lik vekalet ücretinin neye göre hesaplandığının belli olmadığını, iki ortaklığın giderilmesi davası için bu kadar yüksek miktarda bono verilmesini gerektirir koşullarının neler olduğunun açıklanmadığını, belirlenen ücretin BK’nun 19. Maddesine aykırı düşmemesi gerektiğini, tarifede ortaklığın giderilmesi davaları için 1.500,00 TL, vesayet davaları için 900,00 TL ücret belirlendiğini, buna göre talep edilebilecek vekalet ücretinin 3.900,00 TL olduğunu, vesayet dosyasının davalının senedi aldığını ve ücret sözleşmesini yaptığını iddia ettiği tarihten sonra açıldığını, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: 6100 sayılı HMK’nun 355/1 maddesi uyarınca, istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava, avukatlık vekalet ücreti alacağından kaynaklı bono senedine istinaden başlatılan icra takibine yönelik menfi tespit davasıdır.
İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçelerle;Sübut bulmayan davanın reddine, tedbir yoluyla takip durdurulmamış olduğundan davacı aleyhine tazminata hükmedilmesi talebinin reddine karar verilmiş, karar davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır.
Dava tarihinde yürürlükte olan 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında öncelikle görev açısından inceleme yapılmıştır.
28.11.2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun (TKHK) 2. maddesinde Kanunun kapsamı “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanunun “tanımlar” başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasının (l) bendinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukukî işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır.
6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Bunun yanında Kanunun 83. maddesinde de taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.
Bir hukukî işlemin sadece 6502 sayılı Kanunda düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir.
İstikrar kazanmış Yargıtay uygulamasında; vekalet akdinden kaynaklı uyuşmazlıklarda avukatın hizmet sağlayıcısı konumunda bulunması sebebiyle vekalet akdinin karşı yanında bulunan müvekkilin tüketici sayılıp sayılmayacağının tespitinde avukat tarafından takip edilen işin mahiyetine, müvekkilin amaç ve saikine bakılması gerektiği kabul edilmektedir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; davacı avukatın ortaklığın giderilmesi davası ve vasi tayini dava dosyalarında davacıların murisi olan …’in vekillik görevini üstlendiği, bu durumda davacıların 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3/k maddesi gereğince tüketici konumunda olduğu, davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesine ait olduğu, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; kararın kaldırma nedenine göre davacılar vekilinin istinaf itirazları incelenmeksizin, HMK’nun 353/1.a-3.maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-HMK’nun 353/1.a-3 maddesi uyarınca Denizli Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas, … Karar sayılı ve 07/07/2020 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren yerel mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacılardan peşin alınan istinaf karar harcının talep halinde davacıya ilk derece mahkemesince iadesine,
5-Davacılardan alınan istinaf kanun yoluna başvuru harcının Hazineye irad kaydedilmesine,
6-Davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararla değerlendirilmesine,
7-Artan gider avansının ilk derece mahkemesince istinaf talebinde bulunana iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere,oybirliği ile karar verildi. 09/09/2022
…