Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/108 E. 2022/33 K. 12.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3.HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN ARA KARARIN
MAHKEMESİ : DENİZLİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/10/2021
DAVANIN KONUSU: İHTİYATİ TEDBİR
İSTİNAF TALEP TARİHİ: 16/11/2021
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/01/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 12/01/2022

Denizli Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas Sayılı …. tarihli ara kararı aleyhine davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş ve talebin süresinde olduğu anlaşılmakla; yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine verilen dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı idare arasında akdedilen sözleşmenin imzalanmasından yaklaşık 4 ay sonra; müvekkili şirket uhdesinde çalışan kalifiye işçilerin önemli bir bölümünün ve şirketin çeşitli kalem mallar açısından çalıştığı çok sayıda tedarikçi firma çalışanlarının korona olması nedeniyle ticari faaliyetlerinin önemli ölçüde azaldığını, yaşanan anormal fiyat artışları ve genel olarak tedarik zincirinde yaşanan ciddi aksamalar gibi hususlar dolayısıyla gerek taraflar arasındaki sözleşmede ve gerekse 4735 S. K.’da zikredilen mücbir sebep halinin gerçekleşmesi karşısında sözleşmenin müvekkili şirket tarafından feshedildiğini, Denizli Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Dairesi Başkanlığı’nın 20.08.2021 tarihli … sayılı ve fesih işlemleri konulu yazısında; bir takım sözleşme hükümlerinin yerine getirilmemesi dolayısıyla 18.08.2021 tarihli ve … sayılı Başkanlık Makamı Oluru yazısı ile müvekkili şirket ile davalı idare arasındaki iş akdinin fesih edildiğinin bildirildiğini, KİSK 20; sözleşmenin hiç, gereği gibi veya zamanında ifa edilmemesi hallerinin tümünü birden kapsayan, genel bir sözleşmeye aykırılık hükmü niteliği taşıdığını, Başkanlık makamının oluru ile sözleşmenin KİSK m.20 uyarınca feshedildiğini ve müvekkili şirketin kesin teminatının gelir olarak kaydedildiğini belirten davalı idarenin hukuka aykırı bir işlem tesis ettiğini, müvekkili şirket tarafından 367.500,00 TL kesin teminat verildiğini, Bu paraların ileride dâva kazanılınca, faiziyle birlikte ya da faizsiz olarak ve para değerindeki hızlı düşüş muvacehesinde, değeri çok düşmüş olarak iade edilecek olması bu zararı telâfi eden bir husus olmayacağını, kesin teminat mektubunun süresinin henüz dolmamış olduğunu, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; kesin teminat tutarının gelir olarak kaydedilmesinin telafisi imkansız mağduriyetlere yol açmasına istinaden işlemin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME ARA KARARI : Denizli Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas – … sayılı ve … tarihli kararı ile; “Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin yukarıda açıklanan gerekçelerle reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF TALEBİ VE SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kesin teminat bedelinin davalı idarece gelir olarak kaydedilmesi işleminde, dava sonucunda lehlerine karar verilse dahi müvekkilinin maddi zararının doğmasının kaçınılmaz olduğunu, artan enflasyon değerlerinin inşaat sektöründeki üretim girdilerine de etki ederek maliyetleri artırtırdığını, müvekkilinin yatırmış olduğu kesin teminat bedelinin geçen zaman içerisinde hiçbir hükmü kalmayacağını, bu durumda müvekkilinin ciddi anlamda üretiminde azalma meydana geleceğini ve maddi zarar oluşacağını, hem maliyet girdilerinin artması hem de işçi ücretlerinin artması sonucunda müvekkilinin ekonomik anlamda zorlanacağı için alacaklarının yeni yıldan önce müvekkiline teslim edilmesi gerektiğini, bu nedenle müvekkilince yatırılmış olan kesin teminat bedelinin davalı idarece gelir olarak kaydedilmesinin durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü gerektiğini belirterek, yerel mahkeme ara kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: 6100 sayılı HMK’nun 355/1 maddesi uyarınca, istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava, taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesinin idare tarafından yapılan fesih işleminin geçersizliğinin tespiti ile kesin teminat mektubunun iadesi istemine ilişkin olup, davacı vekili dava dilekçesinde davacı şirket tarafından verilen kesin teminat mektubunun gelir olarak kaydedilmesi yönündeki işlemin tedbiren durdurulmasını talep etmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin gecikmeler halinde uygulanacak cezalar ve kesitiler ile sözleşmenin feshi başlıklı 34. Maddesinde, yüklenicinin sözleşmeye uygun olarak teslim etmesi gereken malları teslim etmemesi halinde 10 gün süreli ihtar çekeceği ve akabinde sürenin bitmesi durumunda kesin teminatın irad kaydedilerek sözleşmenin fesh edileceği belirtilmiş, yine aynı sözleşmenin 35/4. maddesinde ise mücbir sebeplerden dolayı sözleşmenin feshi hükümlerini düzenlediği, bu durumda ise sözleşmenin genel hükümlere göre tasfiye edilerek kesin teminatın iade edileceği belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK 389 ve devamı maddelerinde düzenlenen İhtiyati tedbir hukuki müsessesi ile davanın açılması ile hüküm arasında geçen zaman içinde müddeabihin çeşitli şekillerde istenmeyen değişikliklere maruz kalması veya maruz bırakılması mümkündür. Bu değişiklikler sonucu davanın sonunda elde edilecek hükmün icrası, mümkün olmayabilir veya çok güçleşebilir. İşte ortaya çıkan bu tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla ihtiyati tedbir müessesesi kabul edilmiştir.
HMK’ nun 389. maddesinde ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, söz konusu maddede; meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkânsız hâle geleceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan hâller, genel bir ihtiyatî tedbir sebebi ve şartı olarak kabul edilmiştir. Mahkemece, ihtiyatî tedbir yargılamasının gerektirdiği inceleme ve ispat kuralları dikkate alınarak, yapılan incelemeden sonra, bu sakınca veya zararı ortadan kaldıracak tedbire karar verilmesi mümkün olacaktır.
İhtiyatî tedbirde asıl olan, ihtiyatî tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyatî tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Bunlar ihtiyatî tedbirin temel şartlarını oluştururlar.Tedbir hususunda bir kısım genel ilkeler konularak talebin kabulü veya reddine ilişkin takdir hakkı hakime bırakılmıştır.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre 6100 sayılı HMK 389 ve devamı maddeleri gereğince uyuşmazlığı çözer mahiyette tedbir kararı verilemeyeceği ve bu sebeple ihtiyati tedbirin verilmesine ilişkin yasal şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle tedbir talebinin reddine karar verilmesinde kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre mahkemece tesis edilen ara kararda herhangi bir hukuka aykırı yön görülmediğinden davacının yerinde bulunmayan bütün istinaf sebeplerinin HMK’nun 353/1.b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İncelenen ara kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla; davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcından, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydedilmesine,
3-Davacıdan peşin alınan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının hazineye irad kaydedilmesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacının üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının ilk derece mahkemesince istinaf talebinde bulunan davacıya iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 362/1-f maddesi uyarınca KESİN olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.12/01/2022