Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/978 E. 2023/984 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 09/02/2021
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 25/05/2023

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
DAVACININ İDDİALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, Davalı … ile davacı müvekkil arasında 17/11/2005 tarihinde hisse devri sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme ile davalının …. Konut Yapı Kooperatifinde … blok …. Kat …. numaralı bağımsız bölümdeki hissesinin tamamını ve üyelik hakkını müvekkil davacıya sözleşmede yazılı bedel mukabilinde devrettiğini, devir bedelini nakden alan davalının, devir alan müvekkil şirketin sözleşmeyle birlikte kooperatife üye kaydedilmesine, evrakların müvekkil adına düzenlenmesine ve her türlü ilişkilerin müvekkil adına yürütülmesine muvafakat ettiğini, bu sözleşmeyle birlikte davacıya ait kooperatif hissesinin kendi adına devri için lüzumlu işlemlerin yapılması amacıyla mezkur kooperatife başvuran müvekkile kooperatif yetkilileri tarafından … adına bir kooperatif hissesi bulunmadığının bildirildiğini, bunun üzerine Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. esas sayılı dosyasında davalı … adına kooperatif üyeliğinin tespiti talepli dava açıldığını, davanın tüm masraflarını müvekkilinin karşıladığını, yargılama sonucu davalının kooperatif üyesi olduğunun, üyeliğine karşılık gelen bölümün >… blok …. Kat … numaralı bağımsız bölüm olduğunun tespit edildiğini, kararın Yargıtay onamasından geçerek 08.08.2012 tarihinde kesinleştiğini, devir sözleşmesine konu kooperatif hissesini mahkeme kararıyla iktisap eden davalı …’ın, hisse devri sözleşmesi gereğince hissesini devretmeye bir türlü yanaşmadığını, müvekkilini sürekli oyaladığını, müvekkilinin 06/04/2016 tarihinde davalıya ihtarname çekerek hisse devri sözleşmesi gereği davalıdan devir borcunu ifa etmesini talep ettiğini, davalının ise 14/04/2016 tarihli cevap ihtarnamesinde; “kooperatif hissesinin kendisine ait olduğunu, hisseye karşılık iktisap ettiği malvarlığına ilişkin mülkiyetin tamamen şahsına ait bulunduğunu, mülkiyeti kesinlikle devretmeyeceğini” beyan ederek geçersiz ve mesnetsiz biçimde hisse devri sözleşmesinin olmadığını iddia ettiğini, devam eden süreçte haricen edinilen bilgiye göre davalının kendi adına tespitine karar verilen bağımsız bölüm tapusunu almak yerine kooperatif ile anlaşarak 82.500,00 TL karşılığında tapudan vazgeçtiğini, davalının sözleşme uyarınca belirtilen taşınmazı müvekkiline devretmesi veya rayiç bedelini müvekkiline ödemesinin şart olduğunu, davalının taşınmazdan 82.500,00 TL tutar karşılığında vazgeçmesi nedeniyle bu tutar üzerinden davalı aleyhine Antalya 4. İcra Müdürlüğü’nün …. sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalının haksız itirazıyla takibin durduğunu , diğer taraftan taşınmazın rayiç değerinin 82.500,00 TL den daha yüksek olduğunu, takibe konu tutarın müvekkilinin zararını karşılamayacağını, bu nedenle karar tarihine en yakın olan bir tarihte bilirkişiden dairenin rayiç bedeli ile ilgili rapor alınarak raporda belirtilen bedelin davalıdan tahsilini talep ettikleri, bu nedenle itirazın iptali yanında alacak davası açtıklarını belirterek itirazın iptaline takibin devamına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 30.000,00-TL alacağın 08/08/2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle davalıdan tahsiline, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, bu talebini duruşmada tekrarlamıştır.
DAVALININ SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davalı vekili, öncelikle yetki itirazında bulunduklarını, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, Kocaeli Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu, dosyanın yetkili olan Kocaeli mahkemelerine gönderilmesi gerektiğini, hisse satış sözleşmesinin düzenlenme tarihinin 17/11/2005 olduğunu, talep ve iddiaya konu alacağın bu tarihte muaccel olduğunu, davacının iş bu alacağını, talep ettiği tarihin ise Antalya 14. Noterliği’nin 06/04/2016 tarihli ihtarnamesi ile yapıldığını, 14/04/2016 tarihinde ihtarnameye cevap verildiğini, taleplerin reddedildiğini ve zaman aşımı itirazında bulunulduğunu, yapılan icra takibinin bundan çok daha sonra olduğunu, talep tarihinde alacağın talebine ilişkin 10 yıllık zaman aşımının dolduğunu, sözleşmeyi kabul etmediklerini, belirterek öncelikle yetki itirazlarının kabulüne, mahkemenin yetkisizliğine ve dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesine, zaman aşımı itirazlarının dikkate alınarak davanın zaman aşımı yönünden reddine, yargılama ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “… davacının talep edebileceği tutarın 177.760,77.-TL olduğu, takipte istediği asıl alacak miktarının 82.500,00.-TL olduğu, takipten evvel davacı tarafça davalıya ihtarname çekilmiş ise de, ihtarnamede ödenen paranın iadesinin istenmemesi sebebi ile bununla ilgili davalı tarafın temerrüde düşürüldüğünden söz edilemeyeceği, bu nedenle takipte istenen işlemiş faiz talebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla itirazın iptali davasının asıl alacak miktarı yönünden kısmen kabulüne karar verilmiş, alacak belirlenebilir nitelikte olduğundan davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmiştir. Davacının takipte istediği 82.500,00.-TL’nin mahsubu ile bakiye kalan alacağı 95.260,77.-TL’dir. Davacı alacak davasında 30.000,00.-TL talep etmiş, yargılama sırasında dava değerini arttırmamıştır. Bu nedenle taleple bağlı kalınarak alacak davasının 30.000,00.-TL yönünden tam kabulüne karar verilmiş, daha evvel temerrüt olmadığından faiz dava tarihinden itibaren işletilmiştir. Yine davacı vekili takip talebinde ve alacak davasında avans faiz istemiş ise de, tarafların tacir olmaması işin de ticari iş olmaması sebebi ile bu konuda yasal faize hükmedilmesine …” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yetki itirazlarının ilk derece mahkemesince değerlendirilmediğini, HMK6.madde gereğince müvekkili davalının ikamet yeri olan Kocaeli’de bu davanın görülmesi gerektiğini, dava konusu uyuşmazlıkta HMK 10.madde hükmü uygulanma olanağının olmadığını, çünkü taraflarınca kabul edilen sözleşmenin olmadığını, yetki konusunda HMK 12.madde uygulanmasının mümkün olmadığını, zira davacının taleplerinde ve davaya esas teşkil eden icra takibinde davacının ayni bir talebinin söz konusu bulunmadığını, borçlar kanunun 146. Maddeye göre 10 yıllık zamanaşımının dolduğunu, davacının alacağının dayandırdığı 60.000,00 TL bedelli kooperatif hissesi satış sözleşmesinin düzenleme tarihinin 11/10/2005 olduğunu talep ve iddiaya konu alacağın bu tarihte muaccel olduğunu, davacının alacağını talep ettiği tarih ise Antalya 14. Noterliğinin 06/04/2016 tarihli ihtarnamesi olduğunu, bu ihtarnameye müvekkilince Kocaeli 6. Noterliği kanalı ile cevap verildiğini ve taleplerinin reddedilip zamanaşımı itirazında bulunulduğunu, sözleşmenin imzalanmasından sonra kooperatif hissesinin devrinde meydana gelen olumsuzlar yada imkansızların müvekkilinin devir borcundaki muacceliyeti ortadan kaldırmayacağını, müvekkilinin sözleşme tarihindeki devir borcunu yerine getiremeyeceğini davacı tarafça anlaşılması üzerine ödemiş olduğu parayı talep yerine müvekkili adına kooperatife üyeliğin tespiti için dava açıp sonucu beklemesinin tamamen keyfi tercihi olup zamanaşımının ve zamanaşımı yönündeki iddialarının haklılığını ortadan kaldırmayacağını, davacının iş bu haksız takibe konu ettiği alacak iddialarının söz konusu kooperatif üyeliğinin tespiti davasının öncesinde, sonrasında hatta dava devam ederken de talep etme hakkının bulunduğunu, sulh içinde meseleyi çözmeye yönelik girişimlerinin olduğu iddialarının tamamı soyut ve gerçek dışı olduğunu, davacının müvekkilinden iş bu sözleşemeye ilişkin talebinin Antalya 14. Noterliğinin 06/04/2016 tarihli ihtarnamesi ile olduğunu, yapılan icra takibinin bundan çok daha sonra olup talep tarihinde alacağın talebine ilişkin 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmasına rağmen bu hususun mahkemece hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, davacının zamanaşımını kesin hiçbir talep ve hukuki girişiminin bulunmadığını, dava konusu olayda BK 128.maddenin uygulanması imkanın olmadığını, çünkü dava konusu uyuşmazlığın taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden doğmadığını, adi sözleşmeyle ile devri vaat edilenin bir taşınmaz olmayıp kooperatif hissesi olduğunu, dosyaya sunulan 11/03/2019 tarihli bilirkişi raporunun açıkça hatalı olmasına rağmen hükme esas alındığını, Adli Tıp Kurumu raporunun yeterli görülmesinin hatalı olduğunu, hisse devri sözleşmesinde nakden ve tamamen bedelinin alındığına yönelik kayıt bulunsa da müvekkiline böyle bir ödeme de yapılmadığını, devir sözleşmesinin ortaklıktan ayrılırken müvekkiline hile ile imzalattırıldığını düşündüklerini, davacının dava dilekçesindeki 30.000,00 TL’lik kooperatifteki bağımsız bölümün rayiç değerine ilişkin alacak talebinin iş bu davaya konu edilmesinin de yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkemece dosyada alınan bilirkişi raporlarının açıkça hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, 11/12/2020 tarihli ek bilirkişi raporunun da hatalarla dolu olup itirazlarının dikkate alınmadığını, kabul anlamına gelmemek ile birlikte müvekkilinin 2013 yılında ödemiş olduğu 60.000,00 TL’nin 2014yılındaki karşılığının 169.000,00 TL ‘nin çok üzerinde bir değere sahip olacağını, istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava, itirazın iptali ve alacak istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, itirazın iptali davasının kısmen kabulüne alacak davasının ise kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Bir hakkın belli bir süre içinde ileri sürülememesi sebebiyle dava yoluyla elde  edilebilme imkanının kalmaması veya kanunda öngörülen sürenin geçmesi sonucu bir hakkın  kullanılmasının mümkün olmaması zamanaşımı kurumunu ifade etmektedir (Türk Hukuk  Kurumu: Türk Hukuk Lügatı C., Ankara 2021, s. 1 Uf). Zamanaşımı, borçluya borcunu ödememe imkanını veren, ayrıca alacaklıyı alacağını zamanında istemeye teşvik eden bir kurumdur. Başka bir deyişle zamanaşımı kurumu, hukuki güvenlik ilkesinin bir sonucu olarak alacaklıyı, alacağını zamanında ileri sürmeye zorlamaktadır. Zira alacaklının alacağını  kanunda öngörülen süre içerisinde ileri sürmeyip hareketsiz kalması, alacağın tahsili için ciddi bir iradeye sahip olunmadığı hususunda borçluda bir güven uyandırır.
Zamanaşımı bir maddi hukuk kurumu olmadığından borcu sona erdiren değil; var olan  bir hakkın talep edilmesini engelleyen bir savunma aracıdır. Bu niteliği itibari ile de zamanaşımı alacağın varlığını değil, talep edilebilirliğini ortadan kaldırır. Başka bir deyişle kanunun öngördüğü zamanaşımı süresinin dolması, hakkın varlığını sona erdirmemekte fakat  dava yoluyla hakkın ileri sürülmesi durumunda borçlunun bir karşı hakka (defi hakkına)  dayanarak ileri sürülen hakkı sürekli olarak engellemesi söz konusu olmaktadır. Borçlu,  zamanaşımı defini ileri sürerek alacak hakkının zamanaşımına uğradığı için edimi ifa etmek  zorunda olmadığım ifade etmektedir. Bununla birlikte eğer davalı zamanaşımı defini ileri sürmezse; hakim bu durumu re’sen nazara alamayacak ve şartlar mevcutsa alacağa hükmedebilecektir. Ancak zamanaşımı defini ileri süren tarafın bu hakkını dürüstlük kuralına  aykırı olacak şekilde kullanmaması gerekir. Aksi halde hakkın kötüye kullanılması söz konusu olur. Başka bir deyişle borçlunun zamanaşımı defini ileri sürmesi dürüstlük kuralına aykırı olmadığı sürece hakkın kötüye kullanılması yasağı gündeme gelmez (Akyol, Şener: Dürüstlük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı, İstanbul 2006, s. 65).
Zamanaşımı süreleri genel olarak yalnızca alacak hakları için öngörülmüş olup bu haklarının zamanaşımı sürelerine tabi tutulmasının çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Özellikle  uzun yıllar boyunca talep edilmemiş olan alacak hakkının ya elde edilmiş ya da ifa dışındaki bir nedenle sona ermiş olması; uzun yıllar boyu ifanın kanıtı olan belgeleri saklamasının borçludan beklenemeyecek olması; ifa talebiyle karşılaşan borçlunun borcunu ifa etmiş olsa  bile ifayı ispat etmesinin neredeyse olanaksız olması ve bu durumda borçlunun hukuken  korunmasının gerekmesi; hukuk düzeninin istikrar kazanmış durum ve ilişkilere dokunmak  istememesi; hukuki güvenlik ilkesi ve geçmişte kalan olaylardan dolayı uyuşmazlığın  sürdürülmesinde kamu yararı bulunmaması bu nedenler arasında yer almaktadır (Erdem,  Mehmet: Özel Hukukta Zamanaşımı, İstanbul 2010. s. 16.)
818 sayılı BK, l l.01.2011 tarihinde kabul edilen 6098 sayılı TBK’nın 647. maddesi  ile yürürlükten kaldırılmış; 6098 sayılı TBK ise 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 5/1. maddesi; “Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan  hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri, eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam  eder. Ancak, bu sürelerin henüz dolmamış kısmı, Türk Borçlar Kanununda öngörülen süreden uzun ise, yürürlüğünden başlayarak Türk Borçlar Kanununda öngörülen sürenin geçmesiyle, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi dolmuş olur” hükmünü haizdir. Buna göre, 818 sayılı BK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. 
Davacı ile davalı arasında 17/11/2005 tarihli kooperatif hisse devir sözleşmesinin yazılı olarak imzalandığı, davalının dava dışı kooperatifteki peşin ödemeli hissesini 60.000,00 TL bedelle davacıya devrettiğini belirttiği, davalı tarafça bu sözleşme ve altındaki imza inkar edilmiş ise de ilk derece mahkemesince ATK Fizik ihtisas Dairesince alınan bilirkişi raporuna göre sözleşme altındaki imzanın davalının el ürünü olduğunun belirttildiği anlaşılmaktadır.
Davalının dava dışı …. Kent Konut Yapı Kooperatifindeki üyeliğinin tespiti için Antalya 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin ….Esas sayılı dosyasının bulunduğu, Antalya 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/03/2009 tarih …. Esas, ….Karar sayılı kararı ile davacının 26/03/2003 tarihli 60.000,00 TL bedelli ödemesi sebebiyle peşin ödemeli olarak …. Blok Kat:…. Daire:…. ‘in davacıya tahsisinin gerçekleştirildiği ve davacının tek ödemeli kooperatifin üyesi olduğunun tespiti ile …. blok …. Kat … nolu bağımsız bölümünün bu üyeliğe karşılık gelen bağımsız bölüm olduğunun tespitine karar verildiğini, bu kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesince onanarak 08/08/2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Davalının, bu tespit kararının kesinleşmesinden sonra 06/02/2014 tarihli sözleşme ile kooperatif hissesini bedelsiz ve bu hissesi karşılığı …. Blok …. Kat …nolu bağımsız bölümdeki haklarını 82.500,00 TL bedelle kooperatife devrettiği görülmüştür.
Davacının, davalıya Antalya 14. Noterliğinin 06/04/2016 tarihli ihtarnamesi ile 17/11/2005 tarihli hisse devir sözleşmesi gereğinin yerine getirilerek kooperatifteki tüm hak ve alacaklarının bedelsiz olarak davacı şirkete devir için ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 günlük süre verildiği, davacı şirketin izni olmadan kooperatifle bir anlaşmaya varılmaması kooperatifin hisse karşılığı verdiği veya vereceği her türlük hak ve alacakların bu süre içerisinde şirkete verilmesini talep edildiği belirtilmiştir.
Davacının itirazın iptali davasına konu alacağının dayanağı ise 17/11/2005 tarihli sözleşmeye dayalı alacak istemine ilişkindir. Bu nedenle davalının yetki itirazının yerinde görülmeyerek yargılamaya devam edilmesi doğru olup, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Ancak 818 sayılı Borçlar Kanunun 125.maddesi “Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik müruru zamana tabidir.” şeklinde düzenlenmiş olup, TBK 146.madde de aynı hükme yer verilmiştir. Davacının takibe konu ettiği alacak 17/11/2005 tarihli sözleşmeden kaynaklı olup, sözleşme gereğince ilk talep tarihinin 06/04/2016 tarihli Antalya 14.Noterliği ihtarnamesi olduğu, davacının İlk Derece Mahkemesinin gerekçesinde belirttiği gibi dava dışı kooperatife yönelik bu hisse devir sözleşmesine ilişkin bir talebi bulunmaması sebebiyle borcun ifa olanağının bulunmadığı ve zamanaşımının davalının kooperatif üyeliğinin tespitine ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren işleyeceği gerekçesinin hatalı olduğu anlaşılmaktadır. Davacı İlk Derece Mahkemesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere 17/11/2005 tarihli sözleşme gereğince ödenen bedelin iadesi için icra takibi başlatmış olup, bu bedelin iadesini talep hakkının sözleşme tarihinden itibaren her zaman mümkün olduğu davalının açtığı kooperatif üyeliğinin tespiti davasının bu talebin davacı tarafça davalıya yönetilmesine ve davalıdan bu bedelin istenilmesine engel teşkil etmediği hususu gözetilerek 17/11/2005 tarihinden itibaren Antalya 14.Noterliğinin 06/04/2016 tarihli ihtarnamesi ile davacının ilk talepte bulunduğu, davalının bu ihtarnameye cevabında icra takibine itirazında ve eldeki davaya süresinde vermiş olduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı itirazında bulunduğu hususu gözetilerek davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yanılgılı değerlendirme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi hatalı olmuş olup, davalı vekilinin istinaf talebinin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Davacının rayiç bedele yönelik alacak talebinin ise İlk Derece Mahkemesince gerekçeli kararda davacının söz konusu bağımsız bölümün rayiç bedelinin talep etme hakkı bulunmadığı sadece davalıya ödediği bedelin güncellenmiş halinin talep edebileceği belirtildikten sonra davacının bu yöndeki talebinin reddine karar verilmesi gerekirken gerekçe içerisinde çelişkide yaratılmak suretiyle davacının rayiç bedele yönelik açık talebi bulunmasına rağmen davacının güncellenmiş davalıya ödediği bedelin daha fazla olduğu dikkate alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuş olup, davalı vekilinin istinaf talebinin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Sonuç olarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince esastan kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince ANTALYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİnin 09/02/2021 tarih ve …. Esas, ….Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
3-a-Davanın zamanaşımı nedeniyle USULDEN REDDİNE,
b-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 179,90 TL harçtan peşin olarak yatırılan 976,23 TL harcın mahsubuyla bakiye 796,33 TL harcın davacıya iadesine,
c-Yargılama giderinin davacı taraf üzerine bırakılmasına,
d-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
e-Davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince davacıya İADESİNE,
f-Davalı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince davalıya İADESİNE,
4-İstinaf incelemesi yönünden;
a-Davalının istinaf başvurusu kabul edildiğinden 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince peşin olarak yatırılan 1.921,22 TL nispi istinaf karar harcının talebi halinde davalıya İADESİNE,
b-Davalı tarafından istinaf incelemesi için yapılan 492,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 121,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 775,10 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
d-İstinaf gider avansından kullanılmayan kısmının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince ilgilisine İADESİNE,
5-Kararın Dairemizce taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-2. bendi gereğince aynı kanunun 361/1. maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.25/05/2023