Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/931 E. 2023/1424 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
KARAR TARİHİ : 14/09/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ : 07/02/2023
DAVANIN KONUSU : Genel Kurul Kararının İptali
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 14/09/2023

İlk derece mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı kooperatife 27/10/1993 tarihli hisse senedi ile üye olduğunu ve arsa edinmek amacıyla kooperatifin toplantılarına katıldığını, davalı kooperatife Halkbank aracılığıyla ödemeler yapıldığını, davalı kooperatif tarafından alınan 18/01/2013 tarihli karar ile aidatını ödemeyen üyelerin ihracına karar verildiğini, noter aracılığıyla ihtarname gönderildiğini, müvekkiline birinci ve akabinde 10 gün sonra ikinci ihtarnamelerin tebliğ edildiğini, tebliğden 1 ay sonra yükümlülükleri yerine getirmeyenler için kesin ihraç kararının verildiğini, 18/01/2013 tarihli karar defterinde bu hususun belirtildiğini, 28/06/2017 tarihinde kesin ihraç kararı konulu ihtarnamenin 30/06/2017 tarihinde müvekkilinin eski adresine tebliğ edildiğini, müvekkilinin ihraç kararlarından ve üyelik aidatlarının ödenmediğinden yeni haberinin olduğunu, müvekkili tarafından davalı kooperatife yapılan ödemelerin ve kooperatif kayıtlarının incelenmesi gerektiğini beyan ederek ihraç kararının kanuna uygun olmaması halinde iptalini aksi halde ödeme belgeleri ile ödenen aidat bedellerinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde belirttiği hususlar arasında çelişki olduğunu, her kooperatif üyesinin belli bir aidat ödeneceğini bildiğini ve bu yükümlülükleri yerine getirme zorunluluğu olduğunu, düzenli olarak aidat ödenmesi halinde ihtarnamede muhatabın olmayacağını, ihtarnamenin kooperatif kayıtlarında bulunan davacının adresine gönderildiğini, davacının kooperatif yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle ihraç edildiğini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan ilk yargılama sonunda; davacının 26.10.1993 tarihinde kooperatife üye olduğu ve üye defterine 59 nolu üye olarak kaydının yapıldığı, üyelik yükümlülüklerinin yerine getirilmediği gerekçesi ile iki adet ihtarname sonucunda 18.01.2013 tarihli 176 sayılı yönetim kurulu kararı ile davacının ihracına karar verildiği, bu ihraç kararından sonra yapılan 25.05.2013 tarihli genel kurul toplantısında ihraç işlemlerinin genel kurulca onaylandığı, ihraç işleminin 28.06.2017 tarihli ihtarname ile iadeli postayla davacıya 30.06.2017 tarihinde tebliğ edildiği ve ortaklıktan ihraç kararına karşı KK. 17. maddesinde belirlenen 3 aylık hak düşürücü süreden sonra dava açıldığı hususu son bilirkişi raporu ile belirlenmiş ise de; ihraç kararının notere tevdi edilmediği, tebligatın noter kanalıyla yapılmadığı, davacının en son kooperatif aidatını 22.04.2013 tarihinde ödediği dikkate alındığında, davacı üyenin aidat yükümlülüğü devam ettiği halde uzun süredir kooperatife uğramadığı, aidat borcunun bulunup bulunmadığını takip etmediği, dolayısı eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini yansıttığı, ihraç kararı her ne kadar noter kanalıyla tebliğ edilmemişse de iadeli taahhütlü posta yoluyla tebliğ edildiği hususu dikkate alındığında TMK’nın 2. maddesi kapsamında davanın yasal süre içinde açılmadığının kabul edilmesi gerektiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Dairemizin 30/09/2022 tarih, … Esas – … Karar sayılı ilamı ile; davanın süresinde açılıp açılmadığına ilişkin olarak, davalının savunmasında ileri sürdüğü tebligatın usulsüzlüğü yönünde gerekli inceleme yapılmadığı, geçersiz tebligat olması halinde davanın süresinde açıldığının kabulü ile yargılamaya devamla ihraç kararının usulüne uygun olup olmadığı konusunda inceleme yapılarak esas hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmediğinden ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmiştir.
Dairemizin kaldırma kararı sonrasında yapılan yargılama sonunda ilk derece mahkemesince; davacı asile gönderilen ihraç kararının iadeli taahhütlü posta yoluyla gönderildiği, gönderinin üzerinde ” kesin ihraç kararı tebliği” şerhinin bulunduğu, gönderinin davacının oğlu …’e 30.06.2017 tarihinde tebliği edildiği, bu adresin davacı tarafından kooperatife bildirilen adres olduğu, adres değişikliğine ilişkin kooperatife bilgi verilmediği, dava tarihinin ise 31.08.2018 olduğunun tespit edildiği, yerleşik Yargıtay kararları gereğince ihraç kararının tebliğinin noter kanalıyla yapılmasının şart olmadığı ancak kararın tebliğ edildiğinin davalı kooperatifçe ispatlanması gerektiği yönünde olduğu, (Emsal Yargıtay 23.HD 2015/5315 E.- 2016/3346 K.) ihraç kararının davacının bildirdiği adreste oğlu …’e teslim edildiği posta alındı örneği ve barkod kodu ile ispatlandığı, HGK’nın 2013/222-2308 Esas – 2015/1669 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere iadeli taahhütlü posta ile yapılan tebliğ işleminin 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılması gerekmediği, davacının üyelikten ihracına yönelik genel kurul kararının iptali talebiyle açılan davanın 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kooperatif tarafından müvekkil hakkında verilmiş olan ihraç kararının ve öncesindeki ihtarların müvekkilin eski adresine gönderildiğini ve ihraç kararının karşı tarafça notere tevdi edilmediğini, müvekkilin “… Cad. … Mah. No:… Antalya” adresinden ne zaman taşındığı veya ikamet bilgileri hakkında gerekli araştırma veya incelemenin yapılmadığı, müvekkilinin bahsedilen adreste iş yeri olarak faaliyet gösterdiğini ancak bu adresten taşındığını, … ile de herhangi bir irtibatının ve bağlantısının bulunmadığını, davaya konu adresin müvekkilin mernis adresi veya ikamet adresi olmadığını, eski iş yeri adresinin olduğunu, müvekkil tarafından mernis adresine ilişkin … Mahalle Muhtarlığı’ndan alınmış belgenin dosyaya ibraz edildiğini ancak mahkemece bu hususun dikkate alınmadığını, eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporunun esasa alındığını, raporu kabul etmediklerini, hakkaniyet gereği müvekkile hiç ulaşmayan tebligat ile müvekkilinin sorumlu tutularak usul ve yasaya aykırı olarak verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava, kooperatif üyeliğinden ihraca ilişkin kararın iptali istemine ilişkindir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HMK’nın 359/3 maddesi uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK’nın 355/1 maddesi gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda işlem yapılıp yargılama yapılmasına, davacının kooperatife bildirmiş olduğu adresine iadeli posta ile 30/06/2017 tarihinde yapılan tebligat ile ihraç kararının davacının oğluna tebliğ edilmesine, HGK’nın 2013/222-2308 Esas – 2015/1669 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere iadeli taahhütlü posta ile yapılan tebliğ işleminin 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmasının gerekmemesine, davacının hak düşürücü 3 aylık süre geçtikten sonra davayı açmış olduğunun anlaşılmasına göre; davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine karar vererek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 269,85 TL maktu istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL istinaf karar harcının davacı taraftan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yaptığı yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince ilgilisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın Dairemiz tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1. bendi gereğince aynı kanunun 361/1. maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.14/09/2023