Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN ARA KARARIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ: 12/07/2023
DAVANIN KONUSU: İflas (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas (İİK 156))
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 01/12/2023
İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davalı tarafın tüm taleplere ve tebliğ olunan ihtarnameye ile yazılı olarak temerrüte düşmesine rağmen müvekkilinin sözleşme ile sabit olan alacağını ödemeyen davalı hakkında, alacak herhangi bir rehinle temin edilmemiş bulunduğundan ve açılan bu davanın yargılamasının uzun sürme ihtimaline binaen, davalıya ait mal varlığına ilişkin olarak İİK 159 maddesi gereği muhafaza tedbirleri alınmasını ve 161 maddesi gereği defter tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece 12/07/2023 tarihli ara kararı ile, “…davacı vekili tarafından davalı tarafın tüm taleplere ve tebliğ olunan ihtarnameye ile yazılı olarak temerrüte düşmesine rağmen müvekkilinin sözleşme ile sabit olan alacağını ödemeyen davalı hakkında, alacak herhangi bir rehinle temin edilmemiş bulunduğundan ve açılan bu davanın yargılamasınun uzun sürme ihtimaline binaen, davalıya ait mal varlığına ilişkin olarak İİK 159 maddesi gereği muhafaza tedbirleri alınmasını ve 161 maddesi gereği defter tutulmasına karar verilmesini talep etmiş ise de; tedbir talebinin kısmen kabulü ile, davalı tarafça ödeme emrine itiraz edilmiş olup, mahkememizce zorunlu görülmediğinden İİK 159.maddesi gereğince muhafaza tedbiri talebinin reddine, İİK 161. maddesi gereğince iflas dairesi tarafından davalıya ait malların defterinin tutulmasına” karar verilmiştir.
Ara karara karşı davalı vekili tarafından itiraz edilmesi üzerine mahkemece 20/10/2023 tarihli ara karar ile, verilen tedbir kararını mevcut delil durumuna ve yasaya uygun olduğu, dosyaya sunulan deliller ile ihtiyati tedbir kararı vermeye yetecek ölçüde yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği, itiraz nedenlerinin asıl davada göz önüne alınacak sebepler olduğu gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafın cezai şartın ve cezai şartı aşan zararın tahsili amacı ile 29/12/2022 tarihinde Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açtığını, yapılan yargılama sonucunda mahkemenin 24/03/2022 tarih, …. Esas, …. Karar sayılı kararı ile davanın görev yönünden reddine, yetkili ve görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğuna karar verildiğini, davacının dosyanın yetkili ve görevli mahkemeye gönderilmesi yönünde talepte bulunmadığını, mahkemenin 25/05/2022 tarihli ek kararı ile davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, dava sırasında tedbir kararı verilmediğini, daha sonra davacı tarafın Antalya Genel İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası ile takip başlattığını, takibe taraflarınca itiraz edildiğini, davacı tarafın bu defa itirazın kaldırılması ve iflas davasını açtığını, müvekkilinin bu süreçlerin hiçbirinde muhafaza tedbiri olarak defter tutulmasını gerektirir bir iş ve işlemin içerisine girmediğini, müvekkil kooperatifin mal kaçırmadığını, aksine üyelerden yedek akçe kapsamında para toplandığını, davacının haklı çıkması durumunda alacağını alamaması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, taraflar arasında 30/01/2016 tarihli, Antalya ili, ….ilçesi, …. Mahallesi, …. Tapulaması …. ada, … , …. , ….numaralı parsellerde yapılacak inşaat sözleşmesini davacının yüklenici, müvekkil kooperatifin ise iş sahibi sıfatı ile imzaladığını, davacı tarafın sözleşmeden kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmediğini, taraflarınca davacı tarafa sözleşme gereği sorumluluklarını yerine getirmesi aksi takdirde doğacak zararlardan davacının sorumlu olacağı ve müvekkil kooperatif tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedilmesi de dahil her türlü hukuki yola başvurulacağının ihtar edildiğini, verilen süre içerisinde davacının hak ve yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davacı tarafın cevabi ihtarına istinaden ek süre verildiğini, ancak yine sorumlulukların yerine getirilmediğini, sözleşmenin haklı nedenle sonlandırıldığını, davacının cezai şart ve cezai şartı aşan zarara ilişkin taleplerinin haksız olduğunu, aksine müvekkili kooperatifin haklı nedenle sözleşmeyi feshettiğini, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşmediğini, dolayısıyla defter tutulmasına ilişkin muhafaza tedbirinin hukuka aykırı ve ölçüsüz bir tedbir olduğunu istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 156. maddesi gereğince itirazın kaldırılması ve iflas istemine ilişkindir. Talep ise, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 159. madde gereğince muhafaza tedbir talebinin kabulü ile davalının malvarlığının defterinin tutulmasına dair tedbire itirazın reddine dair ara karara ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle; davalı vekilinin itirazının reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İcra ve İflas Kanunun 159. Maddesi: “İflas talebi halinde mahkeme, ilk önce alacaklıların menfaati için zaruri gördüğü bütün muhafaza tedbirlerini emredebilir. Borçlu ödeme emrine itiraz etmemişse, alacaklının talebi üzerine, mahkeme mutlaka bu tedbirlere karar vermeye mecburdur. Bu emirler iflas dairesince yerine getirilir.
Mahkeme, defter tutmadan gayrı bir muhafaza tedbiri isteyen alacaklıdan, ileride haksız çıktığı takdirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğruyabilecekleri zararları karşılamak üzere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 96 ncı maddesinde yazılı bir teminat alınmasını isteyebilir. Borçlu ödeme emrine itiraz etmemiş veya alacak bir ilama bağlı ise teminat aranmaz. Devlet ve adli yardıma nail kimseler de teminat göstermek mecburiyetinde değillerdir.
Bu maddeye göre alınan muhafaza tedbirleri borçlu aleyhindeki icra takiplerine tesir etmez.” şeklinde düzenlenmiştir.
Kanun yollarına başvurma başlıklı İcra ve İflas Kanunun 164. Maddesi ise: “Ticaret mahkemesince verilen nihaî kararlar, 160 ıncı maddenin son fıkrasına göre alınan masraftan karşılanmak suretiyle mahkemece re’sen taraflara tebliğ olunur.
Bu kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi kararına karşı da tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir. İstinaf ve temyiz incelemeleri, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre yapılır.
İflâs kararına karşı kanun yoluna başvurulması, iflâsın ilânına ve masanın teşkiline mâni değildir. Yalnız ikinci alacaklılar toplantısı, iflâs kararı kesinleşmedikçe yapılamaz.
Bölge adliye mahkemesince iflâs kararı kaldırılırsa, borçlunun malları üzerindeki tedbirler devam eder. Şu kadar ki, ticaret mahkemesi davanın seyrine göre bu tedbirleri değiştirmeye veya kaldırmaya yetkilidir.” şeklindedir.
Somut olayda; kanun koyucu İİK 164.maddede açıkça nihai kararlara karşı istinaf kanun yolunun açık olduğunu belirtmiş olup muhafaza tedbirleri için kanun yolunun açık olduğuna dair ibareyi bilinçli olarak yazmamıştır. Kanun koyucu bilinçli olarak susarak sadece nihai kararlara karşı istinaf kanun yolunun açık olduğunu belirtmiştir. Bu bilinçli susma iflas davasının özelliğiyle ve iflas erteleme davalarında verilen tedbirlerinde nihai kararla incelenebildiğiyle de uyumludur.
Öte yandan; defter tutma, hakkında iflası talep edilen tarafın o tarihteki malvarlığına ilişkin durumuna dair bir tespit niteliğinde olup borçlunun malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisini kısıtlar nitelikte değildir. Borçlunun ödeme emrine itiraz etmediği durumlarda mahkemece zorunlu hükmedilmesi gerekirken, eldeki somut dosyada olduğu gibi borçlunun itiraz ettiği durumlarda da mahkemenin takdirine bırakılmıştır.
Sonuç olarak; eldeki itirazın kaldırılması ve iflas kararı verilmesi talebiyle açılan davada İİK 159. madde gereği mahkemenin takdirine bırakılan defter tutma kararının niteliği ve İİK 164. madde gereği nihai kararlara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesi karşısında HMK’nın 341. maddesinde hangi kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabileceğinin belirtilip eldeki defter tutma kararına karşı istinaf kanun yolunun açık olmadığı anlaşılmakla 352/1-b maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İlk Derece Mahkemesi 12/07/2023 tarihli ara kararına ilişkin istinaf başvuru dilekçesinin 6100 Sayılı HMK’nın 352/1-b maddesi uyarınca USULDEN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 269,85 TL maktu istinaf karar harcı peşin olarak alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 352. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f. maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.01/12/2023
…