Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/2056 E. 2023/1649 K. 16.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
KARAR TARİHİ : 16/10/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN ARA KARARIN
MAHKEMESİ : ALANYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ : 21/07/2023
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 16/10/2023

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkili …’ın davalı … Tur. ve Tic.Ldt.Şti.’nin %50 paylı ortağı ve yetkili müdürü olduğunu, diğer %50 paylı ortak … müvekkilin kayını olup, aynı zamanda diğer münferit yetkili müdür olduğunu, müvekkilinin kaynının tüm işleri kendine bağlaması müvekkili sadece kağıt üzerinde yetkili göstermesi, şirketten dışlaması, tamamen pasifize bir durumda bırakması, müvekkili bezdirmek ve bıktırmak için kasıtlı ve kötü yönetim sonucu müvekkilin teminat olarak verdiği iki adet taşınmazı kaybetme tehlikesi ile kamu borçlarına karşı tüm malvarlığını kaybetme tehlikesi altında bırakması sonucu mevcut ortaklık ilişkisi çekilmez hale gelmiş olup … Tur. ve Tic. Ltd. Şti.’nin haklı sebeple feshi gerektiğini belirterek dava sonuna kadar; müvekkilinin haklarının korunabilmesi için şirkete ait araçların tespit edilerek 3. Şahıslara devrinin önlenmesine yönelik ihtiyatı tedbir kararı verilmesine, karşı tarafın şirketteki hakimiyeti ve müvekkil yöneticinin şirket yönetiminden uzak tutması, şirketin bayilik sözleşmelerini kendi kuracağı şirkete taşıma yönündeki girişimleri ve stoktaki mallara yönelik maliyeti altında kampanya düzenlemesi ile şirketteki menkul demirbaşlar ile stoktaki malların tüketilmesinin önlenmesi, şirket değerinin korunması ve şirketin kanuna, şirket sözleşmesine ve dürüstlük kuralına uygun yönetimin dava sürecinde korunması elzem olduğu dikkate alınarak yönetim kayyımı atanmasına, TTK 531. Maddesinin 2. cümlesi gereği davalının paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davalı pay sahibinin şirketten çıkarılmasına, davanın kabulü ile Müvekkilin paydaşı olduğu şirketin Türk Ticaret Kanunu’nun 531. maddesi uyarınca haklı nedenle feshine, tasfiye sonunda kalacak bedelin hissedarlara hisseleri oranında ödenmesine, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, mevcut bir durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın veyahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde ihtiyati tedbir kararı verilebilecek olması, ihtiyati tedbir talep eden tarafın dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunluluğu bulunması, mahkemece şirkete kayyım atanması, yönetimin temsil yetkisinin kısıtlanması da faal olan şirketin işleyişini etkileyecek tarzda tedbirlerden ve ancak zorunlu hallerde başvurulması gereken tedbirlerden olması, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 530. maddesine göre mahkemenin şirkete kayyum ataması yönünde bir tedbir talebinin kabul edebilmesi için şirketin organsız kalması gerekmesi, şirketin organsız kaldığının iddia olunmaması, yöneticilerin sorumluluğu davasına konu olabilecek hususlar ihtiyati tedbir kararlarının verilmesinin gerekçesi olamaması, nedenleri ile davalı şirkete kayyım atama talebinin reddi gerekmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 636. maddesi gereğince limited şirketlerin feshinin talep edilmesi halinde talep halinde mahkemenin gerekli tedbirleri alacağının düzenlenmiş olması, davalı şirketin taşınır ve taşınmaz mal varlığının el değiştirmesi halinde ihtiyati tedbir talep eden davacı ortakların hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı veya tamamen imkansız hale geleceğine ilişkin dosya kapsamına sunulan belgelerle yaklaşık ispat koşulunun da gerçekleştiği anlaşılmış olmakla, tedbirde orantılılık ve ölçülülük ilkesi ile birlikte gerek ortaklığın gerekse davacı ortakların menfaatleri, bu bağlamda davacı ortakların şirketteki payı gözetilerek, ihtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin kısmen kabulü ile aleyhine tedbir istenilen davalı şirket adına kayıtlı taşıtlar üzerine 3. kişilere devrini önlemeye yönelik ihtiyati tedbir şerhi konulmasına, şeklinde karar verilmiştir.
Ara karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirketin iki ortaklı yapıdan oluştuğunu, her iki ortağın münferiden karar alma yetkisine sahip olduğunu, ortaklardan ve müdürlerden birisinin kendisi olduğunu, diğerinin ise eşi … olup, aralarındaki boşanma davasının derdest olduğunu, aralarındaki husumetin derinleştiğini, şirketin kağıt üzerinde yönetimin olmasına rağmen fiilen mümkün olmadığını, şirketin bayilik sözleşmelerini diğer ortağın ve yetkilinin kendi kuracağı şirkete taşıma yönündeki girişimleri ve stoktaki mallara yönelik maliyeti altında kampanya düzenlenmesi ile şirketteki menkul demirbaşlar ile stoktaki malların tüketilmesinin önlenmesi, şirket değerinin korunması, şirketin kanuna, şirket sözleşmesine ve dürüstlük kuralına uygun yönetimin dava sürecinde korunmasının gerekli olduğundan bahisle, şirkete yönetim kayyumu atanması gerektiğini belirterek mahkemenin davalı şirkete kayyum atanmasına ilişkin talebinin reddine yönelik kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Talep, ihtiyati tedbir talebine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın davacının davalı şirkete kayyum atanması yönündeki tedbir talebinin reddine, davacının davalı şirkete ait araçların üçüncü kişilere devrinin önlenmesine yönelik ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, TTK’nın 636/3. maddesi uyarınca haklı nedenlerden dolayı davalı şirketin fesih ve tasfiyesi olmadığı taktirde TTK’nın 638/2. Maddesi uyarınca haklı nedenlerle şirket ortaklığından çıkmak ve tespit edilecek pay bedelinin tahsili istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince ihtiyati tedbir yoluyla davalı şirkete kayyum atanması talebinin reddi üzerine istinaf yoluna başvurulmuştur.
TTK’nın 636. Maddesinde, geçici hukuki koruma konusunda özel bir hüküm bulunmamakla birlikte mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir. Bu hüküm doğrultusunda genel hüküm olan HMK 389 vd.maddeleri uygulanmalıdır. Davacı her ne kadar davacı, tarafların yarı oranında hissedarı oldukları şirkette, davalı şirketin diğer ortağı ve yetkilisinin yönetim yetkisini kötüye kullanarak şirkete zarar verdiğini iddia ederek, bu zararın önlenmesi için, davalı şirketin diğer ortağı ve yetkilisinin temsil yetkisinin kaldırılması veya sınırlandırılması yönünde geçici hukuki koruma talep etmiştir. Bu talebin, HMK 389 vd.maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
HMK 389.maddesi uyarınca, mevcut durumda meydana gelecek bir değişme nedeniyle gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebilir. Davamızdaki uyuşmazlığın konusu, davalı şirketin diğer ortağı ve yetkilisi ile davacı ortak arasında olduğu iddia edilen anlaşmazlıklar nedeniyle temsil ve ilzam yetkisinin kötüye kullanılıp kullanılmayacağıdır. HMK 390/3.maddesinde, yaklaşık ispat koşulu aranmıştır. Ancak, bu ispat koşulunun mutlak bir ispat olarak anlaşılmaması gerekir. İddia ve savunma içeriğine göre, şirketin %50’şer hisselerine sahip olan davacı ve davalı arasında ciddi uyuşmazlık çıktığı anlaşılmaktadır. Şirketin yöneticilerinin davacı ile boşanma davası devam eden diğer ortağı olduğu anlaşılmaktadır. Davacı, diğer ortak ve yetkilinin davalı şirketteki yönetim yetkisinin kötüye kullandığını iddia etmiş, yönetim yetkisinin kaldırılmasını istemiştir.
Aralarında ciddi uyuşmazlık bulunan iki şirket ortağından birisinin, davanın devamı sırasında temsil ve ilzam yetkisini tek başına kullanması, davacı açısından önemli zararlara sebebiyet verileceği endişesini yaratabilir. Tarafların hak ve sorumluluk dengesinin korunması gerekir. Davalı şirketin diğer ortak ve yetkilisinin temsil yetkisini kötüye kullandığı kesin olarak kanıtlanmamış olmakla birlikte, aralarında ciddi tartışma ve uyuşmazlıklar bulunduğu, ortakların karşılıklı güvenlerinin zedelendiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, şirketin yönetimiyle ilgili olarak geçici hukuki koruma sağlanması için şartların bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı, davalı şirkete yönetim kayyumu atanmasını, dolayısıyla şirketin diğer ortağı ve yetkilisinin temsil yetkisinin kaldırılmasını istemektedir. Geçici hukuki koruma önlemi alınırken, tarafların menfaat dengesinin ve şirketin menfaatlerinin korunması gerekir. Davalı şirketin mevcut münferit yetkili yöneticilerinin mevcut yönetim ve temsil yetkisinin tedbiren tamamiyle kaldırılması halinde, şirketin yönetimindeki süreklilik aksayacak, şirketin menfaatlerinin tam anlamıyla sağlanması güçleşecektir. Ancak, davalı şirketin münferit yetkili yöneticilerinin temsil ve ilzam yetkisi muhafaza edilmekle birlikte, temsil ve ilzam yetkisinin kullanılmasının mahkememizce atanacak bir denetim ve onay kayyımının onayına bağlanması suretiyle gerekli hukuki koruma sağlanabilecektir.
Bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin, davalı şirkete kayyum atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddi kararı hukuka aykırı bulunduğundan, bu ret kararının kaldırılması ve davalı şirkete denetim ve onay kayyımı atanması suretiyle, davacının talep ettiği geçici hukuki korumanın sağlanması gerektiği kanaatine varılmıştır. Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, davalı şirketin mevcut münferit yetkili yöneticilerinin yönetim ve temsil yetkisinin tedbiren bütünüyle kaldırılması talebi yerinde görülmemiş, ancak davalı şirketin münferit yetkili yöneticilerinin yönetim ve temsil hakkının tedbiren sınırlandırılması yönündeki geçici hukuki koruma talebi haklı bulunmuştur.
Dairemizce kabul edilen tedbir talebi, davalı şirketin münferit yetkili yöneticilerinin yönetim hakkını ve temsil yetkisini bütünüyle kaldırmadığı gibi, atanan kayyım her iki tarafın ve şirketin hak ve menfaatlerini gözeteceğinden, tedbir nedeniyle muhtemel bir zarar öngörülmediğinden, HMK 392.maddesi uyarınca takdiren teminat alınmasına lüzum görülmemiştir.
Açıklanan bu gerekçelerle, davacı tarafın istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, HMK 353/1.b.2.madesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ilk derece mahkemesi ara kararının kaldırılarak ihtiyati tedbir verilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.2. maddesi uyarınca istinaf talebinin kısmen kabulüne; İlk Derece Mahkemesinin, kayyım atanması yönündeki tedbir talebin reddine ilişkin 21/07/2023 tarihli ara kararın kaldırılmasına,
2-HMK 389 vd.maddeleri uyarınca davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü ile Manavgat Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı … Turizm Ve Ticaret Limited Şirketi’ne denetim ve onay kayyımı olarak Mali Müşavir …’un atanmasına,
3-… Turizm Ve Ticaret Limited Şirketinin yöneticilerinin, şirketle ilgili her türlü karar ve tasarruf işleminin (şirket malvarlığı üzerinde tasarruf etme, şirkete ait banka hesaplarından para çekme, kambiyo evrakı düzenleme ve şirket adına harcama yapma dahil her türlü işlemin) geçerliliğinin, Dairemizce atanan kayyımın onayına bağlanmasına,
4-Kayyımın denetim ve onay görevini yaparken, ortakların hak ve menfaatini ve şirket menfaatlerini gözetilmesine,
5-Davacı tarafından, İlk Derece Mahkemesi veznesine, görevin başlangıcında ve her ay peşin yatırılmak suretiyle kayyıma her ay 2.000,00 TL ücret ödenmesine,
6-Kayyım atama kararının ticaret sicilinde tescil ve ilanına, tescil ve ilan masraflarının davacı tarafından karşılanmasına, bu konuda gerekli işlemlerin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
7-Tedbirin mahiyeti ve gerekçede açıklanan nedenlerle HMK 392.maddesi uyarınca, takdiren teminat alınmasına yer olmadığına,
8-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan masrafların, ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
9-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan 269,85 TL istinaf harcının talep halinde davacıya iadesine,
10-Gerekçeli kararın bir örneğinin ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f. maddesi gereğince kesin olarak karar verildi. 16/10/2023