Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/2037 E. 2023/1626 K. 16.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
KARAR TARİHİ : 16/10/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ : 22/09/2023
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 16/10/2023

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, … Sebze Meyve Taşımacılık Tarım Turizm Kuyumculuk Emlak Tekstil Tarımsal Üretim Pazarlama ve Ticaret Limited Şirketinin … Mah. … Blv. … Sitesi No:… … /Antalya adresinde sebze ve meyve komisyonculuğu işi ile faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin ise şirketin %50 hissesi ile ortağı olduğunu, davalının ise şirketin diğer %50 hissesine sahip ortağı olduğunu, tarafların 2017 yılında ortak olduklarını, müvekkilinin ailesinin desteği ile dükkanı belediyeden kiraladığını, aylık kira bedelinin 6.000,00.-TL olduğunu, şirketin sermayesinin 500.000,00.-TL olduğunu, her bir ortağın eşit 250.000,00.-TL sermaye koyduğunu, belediyeden kiralanan dükkanın 40-50 bin civarında devir bedelini müvekkilinin annesinin de ortak olduğu … Tarım Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi tarafından ödendiğini, davalı tarafın şirketin sebze meyve işi ile iştigal ettiği için çiftçilerden alınan ürünler için nakdi sermaye getireceğini beyan ettiğini, ortaklık devam ederken davalı tarafın 2021 yılına kadar koyacağı sermayeyi getirmediğini, şirketten kendi hesabına bir çok kez para çekme işlemi yaptığını, müvekkilinin ortaklığı devam ettiremeyeceğini, şirketin iflasına yol açmaması için şirket ortağı olan davalının temsil yetkisinin azli ile şirket ortaklığından çıkarılması gerektiğini, davalı şirket ortağının şirketin yönetimi ve işleri ile ilgilenmediğini, şirketin çeklerini, vergilerini, şirketin çalışanlarının maaşlarını, elektrik, su gibi şirketin zorunlu karşılanması gereken masraflarını ortağın duyarsız kalması ve şirketin borçları ile ilgilenmemesinden dolayı dava dışı 3.şirket tarafından yani müvekkilinin annesinin ortak olduğu şirketin ödediğini, müvekkilinin sürekli ailesinden borç alarak şirketin devamını sağlamaya çalıştığını, ödemelerin banka kayıtları ile mevcut olduğunu, müvekkilinin aile bireylerinin sürekli borç alınarak şirkete sermaye oluşturma çabasının müvekkilini yorduğunu, ailesi ile arasını bozulmasına neden olduğunu, davalının şirketin hiçbir işi ile ilgilenmediğini, şirkete dahi uğramadığını, davalının müvekkilinden habersiz müstahsillerden ve üreticilerden meyve ve sebze satın aldığını, bu satın alınan malların bedellerini ödemek için bir girişimde bulunmadığını, davalı tarafın alınan müstahsillerin bedelini ödemek zorunda olduğunu, ödemelerin aksaması durumunda belediye ile imzalanan kira sözleşmesi uyarında sözleşmenin feshedilebileceğini, kira sözleşmelerinin feshini ya da satış işlemlerinin veya tahsislerinin iptaline belediye encümeni tarafından karar verilebileceğini, müvekkilinin şirketinin kiracılık hakkına zeval gelmemesi için aile şirketinden destek alıp hem kiraları hem de üreticilerin ücretlerini ödemek zorunda kaldığını, halen bir çok firmaya ve üreticiye borcunun bulunduğunu, bir yıl içerisinde üreticinin ürün bedellerini 3 kez ödenmemesinin kira sözleşmesinin feshine yol açacağını, fesh edilen sözleşme hakkında ise yeniden kiralama yapılamayacağının kanun da yer aldığını, müvekkilinin davalı diğer ortağına hiçbir zaman ulaşamadığını, davalı tarafından kendisine cevap verilmediğini, tarafların çift imza kullanmasının gerektiğini, davalı tarafta buluna çek koçanını müvekkilinin imzası taklit edilerek mal alımı yaptığını, müvekkilinin üreticilere güven kaybı yaşanmaması adına imzanın sahteliğini bilmesine rağmen çek bedellerini ödediğini, şirketin yarı faal durumda olduğunu, davalı tarafın aksi karar alınıncaya kadar müdür olarak seçildiğini ve münferiden temsile yetkili olduğunun belirtildiğini, davalı tarafın ortak olduğu tarihten bu yana müvekkiline hiçbir şekilde alacak borç ilişkileri hakkında bilgi vermediğini, genel kurul toplantısı yapmadığını, davalı tarafın TTK hükümlerince özen ve bağlılık yükümlerini yerine getirmediğini, şirketin feshine karar verilmesi halinde şu anki durumdan daha ağır bir durumun ortaya çıkacağını, şirketin devam etmesi adına iş bu davanın açıldığını, müvekkilinin ortağı olduğu şirkette müdür olarak bulunan davalının azlini istemesi ve yetkilerinin kaldırılmasını talep etmesinde haklı sebeplerinin olduğuna şüphe olmadığını, davalı tarafın şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır şekilde ihlal ettiğinin sabit olduğunu, davalı tarafın şirketi zarara uğrattığının ortada olduğunu, davalı tarafın müdürlük yetkilerini kötü niyetle, dürüstlük kuralına ve hakkaniyete aykırı olarak kullandığını belirterek davalı tarafın haklı sebeplerle şirket ortaklığından çıkarılmasını, iş yerinde mevcut malzeme ve araçlar hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesini, esas hakkında karar verilene kadar şirketin temsili ve yönetimi için tedbiren kayyum atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, mahkememizin 12/06/2023 tarihli tedbir kararının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davanın usule aykırı olarak ikame edildiğini, davada aktif husumet yokluğu bulunduğunu, şirket genel kurulunun müvekkilinin ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin herhangi bir kararı bulunmadığını, şirket ortağının çıkarılması için genel kurul kararının mecbur olduğunu, dava konusu şirkette müvekkili ve davacının %50 pay sahibi bulunduğunu, usule aykırı olarak ikame edilen davada müvekkili aleyhine verilen tedbir kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin %50 pay ortağı ve müdürü bulunduğu … Sebze Meyve Taşımacılık Turizm Kuyumculuk Emlak Tekstil Tarımsal Üretim Pazarlama ve Ticaret Limited Şirketinin 2017 yılında kurulduğunu, faaliyete başladığı günden bugüne kadar bütün yükümlülüklerini yerine getirdiğini, müvekkilinin şirketin malları üzerinde kullanmış olduğu tasarruf ve devir yetkisini şirket hak ve zararına aykırılık teşkil edecek bir biçimde veya şirketin amacına aykırı bir biçimde kullandığına dair somut bir delil bulunmadığını, davacı tarafın talebinin şirketteki salt kendi menfaat ve üstünlüğünü sağlamak amacını taşıdığını, sunulan nedenlerin mesnetsiz ve soyut iddialardan ibaret olduğunu, yaklaşık ispatın gerçekleşmediğini belirterek itirazlarının kabulü ile mahkememizin 12/06/2023 ara kararı ile verilen tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, “… verilen tedbir kararının dosyada mevcut delil durumuna ve yasaya uygun olduğu, dosyaya sunulan deliller ile ihtiyati tedbir kararı vermeye yetecek ölçüde yaklaşık ispat şartının gerçekleştiği, itiraz nedenlerinin asıl davada göz önüne alınacak sebepler olduğu anlaşılmakla yerinde görülmeyen itirazın reddine karar vermek gerekmiş,…” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde ayrıntılı bir şekilde açıkladıkları sebeplerle mezkur şirkete kayyım atanması gerektiğini, İlk Derece Mahkemesinde tedbir olarak davalı şirket müdürünün yetkilerinin kaldırılarak kayyım atanmasına karar verilmesini talep etmelerine rağmen 12/06/2023 tarihli ara kararla taleplerinin reddedildiğini, davalının dava dilekçesinde detaylıca belirttikleri işlemleri sebebiyle şirketin sağlıklı bir şekilde yürütmesine engel olduğunu ve güven ortamını zedelediğini, uygulamada, gerek ortaklar arasında çıkan anlaşmazlılar nedeniyle gerekse şirketin organsız kalması durumunda şirketi için kayyım atanmasının sıklıkla istendiğini, TTK’da limited şirketlere kayyım atanmasına ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığını, bu nedenle TMK 403,426/3 ve 427/4 maddelerinin uygulandığını, davalı şirket ortağı …’nın şirket yönetimi ve işleri ile ilgilenmediğini, müvekkili için çekilmez hale gelen şirket müdürünün basiretsizliği, iyi niyet ve dürüstlük kurallarına davranışları, şirketin açıkça zarara uğratılması dair davalı hakkındaki şikayetleri nedeniyle tedbir olarak şirkete kayyım atanması gerektiğini, istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
İstinafa konu ara karar, 12/06/2023 tarihli şirkete kayyım atanması talebinin reddine ilişkindir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1. gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1. gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf karar harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince ilgilisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f. maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.16/10/2023