Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/154 E. 2023/146 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
ARA KARAR TARİHİ : 22/12/2022
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 02/02/2023
İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, Müvekkili … ile davalı …’in, Antalya Ticaret Sicili Müdürlüğü’ne … sicil numarası ile kayıtlı … Ltd.Şti. ‘ni kurduğunu, 20.05.2022 tarih ve … sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilen şirket sözleşmesinin 7.maddesi gereği müvekkili … ile davalı …’in şirketi münferiden temsile yetkili kılındığını, … Ltd.Şti.nin okul öncesi eğitim veren bir şirket olup, Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne bağlı olarak kreş hizmeti verdiğini, dava dışı şirketin, her ay düzenli olarak Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne teslim etmesi gereken resmi evraklar bulunduğunu, müvekkili tarafından işbu dava açılmadan önce haricen davalının İl Müdürlüğüne teslim edilen resmi evraklara personel, veliler adına sahte imza attığının öğrenildiğini, dava dışı şirket adına banka hesabı ve şirket kredi kartı çıkarmak üzere tarafların İş Bankası … Şubesine gittiklerini, banka tarafından hem şirket ortaklarına şahsi kredi kartı hem de şirket adına ticari kredi kartı çıkartıldığını, şirket kredi kartı için banka tarafından şirket ortaklarının şahsi kefaleti ve müteselsil sorunluluğa ilişkin imzaları alındığını, şahsi kredi kartının davalıya teslim edildikten 2 gün sonra davalının 80.000TL. nakit avans çekmesi üzerine, şirket kredi kartının banka tarafından iptal edildiğini, zira banka nezdinde şirket kredi kartına kefaleti bulunan davalının riski arttığından, davalının basiretsiz davranışı sebebiyle şirket kredi kartının iptal edildiğini, bu nedenle bir kısım şirket harcamalarının, müvekkilin şahsına ait kredi kartları üzerinden yapılmak zorunda kalındığını, bu olaylar üzerine, şirketin 20.05.2022 tarihinde kurulmuş olup yeni bir şirket olduğundan ve şirketin Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne bağlı okul öncesi eğitim kurumu olması nedeniyle; müvekkilinin gerek şahsi olarak gerekse daha sonra vekillikleri kapsamında davalı ile görüşerek şirketin temsilini müşterek imza yetkisine çevirmek üzere karar alınmasının istendiğini, TTK’nın 630. maddesi uyarınca davalının şirket müdürlüğünden alınması, gecikmesinde tehlike bulunan hâllerde mahkemenin temsil yetkisini “ihtiyati tedbir” olarak kaldırabileceği, müvekkilin şirketi münferiden temsile yetkili olduğu dikkate alındığında şirketin organsız kalmayacağının açık olduğunu, davalının, dava dışı şirket muhasebecisine, müşterek imza yetkisini kabul etmeme nedeni olarak, şirketi senetle borçlandırmak suretiyle ana okulunu devir almak için münferit imzanın tek koz olduğunu beyan ettiğini, esasen davalının, şirkete zarar verici ve gerçeği yansıtmayan borçlandırma iradesi bulunduğu açık olduğunu, bu kapsamda davalının tedbiren şirket adına borçlanma yetkisinin tensiple birlikte kısıtlanmasına karar verilmesin talep ettiklerini, TTK M. 630/2 gereği, müvekkilin vazgeçilemez ortaklık hakkına dayanarak ve 3.fıkrada örnek kabilinden sayılan “Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi” haklı nedenlerin somut olayda gerçekleştiğinin sabit olduğunu, davalının şirket adına resmi kuruma ibraz ettiği sahte belgeler nedeniyle hukuki ve cezai sorumluluğu olduğunun tartışmasız olduğunu, M.630/3 ‘de belirtildiği şekilde davalının iş ve işlemleri ile “özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal” ettiğini, davalı, şirket yöneticisi olsun olmasın hiçbir bireyin yapmaması gereken Türk Ceza Kanununda suç olarak tanımlanmış resmi belgede sahtecilik eylemini ifa ettiğini, müvekkilinin de şirketi münferiden temsil yetkisi bulunduğnu, esasen müvekkilinin işbu davayı açmasının TTK m.626’da kendisine yüklenen özen ve bağlılık yükümlülüğünün ifası niteliğinde olduğu da dikkate alınarak, dava dışı şirketin, okuldaki öğrencilere, velilere ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’ne karşı görev ve sorumlulukları nedeniyle davalının temsil yetkisinin kaldırılması gerektiğini, dava dışı şirketin okul öncesi eğitim verdiği ana okulu binası ekte sunulan kira sözleşmesi gereği kiraya veren Yaşar Işık ‘tan 5+5 yıllığına kiralandığını, davalı, şirketi münferiden temsile yetkili olup kira sözleşmesini feshetme yetkisini de haiz olduğunu, böylesi bir durumda kamu hizmeti ifa eden şirketin, ana okul öğrencileri ve velileri ile İl Müdürlüğü nezdinde yaşanacak sorunlar ile yine kamu hizmetinin kesintisiz olması ilkesi gereği, davalının kira sözleşmesine ilişkin temsil yetkisinin tedbiren durdurulmasına ve keyfiyetten kiraya verene ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne bilgi verilmesine tensiple karar verilmesini talep ettiklerini, yine şirketin kamu hizmeti ifası nedeniyle, davalının şirket adına resmi kurum olan İl Müdürlüğü’ne daha fazla sahte evrak ibrazının önüne geçmek adına davalının Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü nezdinde şirketi temsil yetkisinin tedbiren durdurulmasına ve keyfiyetten Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’ne bilgi verilmesine tensiple karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece 22/12/2022 tarihli ara karar ile; 6100 sayılı HMK’nun 391. maddesinin madde gerekçesinde de açıklandığı üzere mahkemece asıl uyuşmazlığı çözecek mahiyette ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği, aksi halde geçici hukuki koruma olan ihtiyati tedbir davanın yerine ikame edilmiş olacağı, esasen Yüksek Mahkemenin çeşitli dairelerince verilen kararlarında da ihtiyati tedbir kurumunun bu niteliğinin vurgulandığı, (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 01.06.2012 tarih, 2012/12474 E. -2012/14232 K. Sayılı ilamı, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 26.11.2012 tarih ve 2012/9519 Esas, 2012/15466 Karar sayılı ilamı, 10.12.2012 tarih ve 2012/17116 Esas, 2012/16273 Karar sayılı ilamı, 13.11.2013 tarih ve 2013/14106 Esas, 2013/15221 Karar sayılı ilamı) Anılan kararlarda da belirtildiği üzere “dava sonunda elde edilecek faydayı sağlayacak şekilde”, başka bir deyişle “davanın ve uyuşmazlığın esasını halleder şekilde” ihtiyati tedbir kararı verilmesinin doğru olmadığı, anlatılan nedenli uyuşmazlığın esasını çözecek mahiyette ihtiyati tedbir kararı verilmesinin mümkün olmamasının yanında, somut olayda yaklaşık ispat koşulunun da bu aşamada gerçekleşmediği anlaşıldığından ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; okula şirket ile ilgisi olmayan kişilerin davalı ile birlikte girip çıktığını, okul içerisinde davalı tarafından sigara içildiğini, geçmişe dönük kamera kayıtlarının davalının okula çağırdığı elektrikçi işleminden sonra silindiğini, tamircinin kamera işi de yaptığını, davalının bilgi verme yükümlülüğünden kaçtığını, davalının keyfi, profesyonellikten uzak, kötü yönetimi nedeniyle gerek dava dışı şirket gerekse de müvekkilinin maddi ve manevi külfetinin doğduğunu, ihtiyati tedbir talebinin reddi kararının kaldırılması gerektiğini istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
Talep ihtiyati tedbir istemine ilişkin olup, istinafa konu ara karar ise ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6102 Sayılı TTK’nın görevden alma, yönetim ve temsil yetkisinin geri alınması ve sınırlandırılması başlığı altında düzenlenen 630. Maddesinde, “(1) Genel kurul, müdürü veya müdürleri görevden alabilir, yönetim hakkını ve temsil yetkisini sınırlayabilir.
(2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.
(3) Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.
(4) Görevden alınan yöneticinin tazminat hakları saklıdır.” hükmü düzenlenmiştir.
TTK’nın 630. maddesinde, azil davası yönünden özel bir geçici hukuki koruma öngörülmediğinden, bu konuda HMK’nın 389 vd. maddelerinin uygulanması gerekir.
HMK’nun 389/1. maddesi uyarınca mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’nın 390/3. maddesi uyarınca da tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Gerekçeli kararın 2. Sayfasının sondan 2. Paragrafında dava ile ilgili olmayan kooperatif konusunda açıklama yapılmış olması mevcut diğer gerekçeler ve değerlendirmeler dikkate alındığında maddi yazım hatası olarak kabul edilerek sonuca etkili görülmemiş, bu husus eleştirilmekle yetinilmiştir. Dosyada mevcut delil durumu itibariyle HMK’nın 389. vd. maddelerindeki ihtiyati tedbir koşullarının bu aşamada bulunmadığı, verilen red kararının sonucu itibariyle usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının ihtiyati tedbirin reddine ilişkin gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, mevcut delil durumu itibariyle bu aşamada kararın hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 179,90 TL maktu istinaf karar harcı peşin olarak alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın Dairemiz tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1. bendi gereğince aynı kanunun 362/1-f. maddesi kesin olarak karar verildi. 02/02/2023

….