Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/939 E. 2022/699 K. 18.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 05/01/2022
DAVANIN KONUSU: İhtiyati Haciz
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 18/04/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi. Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
A-)İhtiyati Haciz Talebi :
Talep eden vekili değişik iş başvuru dilekçesinde özetle “…talep dilekçesine ekli 17/08/2021 tarihli, 100.000,00.-TL bedelli e-fatura ve sevk irsaliyesine dayalı borcun muaccel olmasına rağmen ödenmediğini, borçlunun haczi kabil mallarını kaçırma olasılığının yüksek olduğunu belirterek, rehinle temin edilmemiş bu alacağının tamamı için borçlunun taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarına ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini…” talep etmiştir.
B-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :
İlk Derece Mahkemesi tarafından 05/01/2022 tarihli değişik iş kararı ile “…Talep eden vekilinin ihtiyati haciz talebinin kabulüne, tüm dosya kapsamına göre talebe konu 100.000,00.-TL’nin % 20’sine karşılık gelen 20.000,00.-TL nakit veya kesin, süresiz, sınırlamasız mahkememizce kabul edilebilecek banka teminat mektubu karşılığında borçlu davalı şirketin taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarına borcuna yetecek kadar ihtiyati haciz konulmasına,…” karar verilmiştir.
C-)İhtiyati Hacze İtiraz :
İhtiyati haciz kararına itiraz eden vekili itiraz dilekçesinde özetle “…kabulüne karar verilen ihtiyati haczin talep eden tarafça Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasıyla müvekkiline karşı icra takibi başlatıldığını, genel yetkili mahkemenin Ankara Mahkemeleri olduğunu, ihtiyati hacze dayanak gösterilen 17/08/2021 tarihli e faturaların müvekkiline ulaşmadığını, ayrıca müvekkilinin ticari defterlerinde böyle bir borcun bulunmadığını, faturaların vadesinin geldiğinin ispatlanamadığını, ihtiyati haciz talebinin soyut iddiaya dayandığını belirterek bu nedenlerle bu kararın kaldırılmasını…” talep etmiştir.
D-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :
İlk Derece Mahkemesi tarafından 05/01/2022 tarihli ek karar ile “… TBK.nun İfa yeri başlıklı 89.maddesi gereğince; Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır; para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde, ifa edilir, hükmü gereğince, davacının ikamet adresinin Antalya ili olduğu göz önüne alındığında Antalya icra dairesinin yetkili olduğu kabul edilmiş, borçlu vekilinin bu itirazı yerinde görülmemiştir. Faturaların tebliğ edilmediği, borçlunun defterlerinde kayıtlı olmadığı, vadesinin gelmediği gibi hususlardaki esasa ilişkin itirazları mahkememiz bu aşamada inceleyebilecek durumda olmadığı gibi yasada öngörülen itiraz sebeplerinden de değildir. Bu nedenle itirazlar yerinde görülmemiş ve reddine…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Kararı muteriz vekili istinaf etmiş ve dilekçesinde özetle “…Huzurdaki davada ihtiyati haciz talep eden şirketin, ihtiyati haciz kararına dayanak gösterdiği 17.08.2021 tarihli e-fatura müvekkile ulaşmamıştır. Kaldı ki, müvekkilin alacaklı görünen tarafa ticari defter ve kayıtlarında böyle bir borcu bulunmamaktadır. Sayın yüksek mahkemenin de malumu olduğu üzere İİK’nın 257. maddesinde rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcu bulunması halinde ihtiyati haciz istenebileceği, vadesi gelmemiş bir borçtan dolayı ise ancak borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa, borçlunun taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden işlemlerde bulunursa ihtiyati haciz istenebileceği hükme bağlanmıştır. Yine İ.İ.K.’nın 258. maddesinde alacaklının alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermek zorunda olduğu düzenlenmiştir. ihtiyati haciz talebine dayanak gösterilen faturalar alacaklıya tebliğ edilmediği gibi, faturalarda belirtilen borcun vadesinin geldiği, muaccel olduğu da ispatlanamamıştır….” denilerek ilk derece mahkemesi ek kararının kaldırılarak ihtiyati hacze itirazın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :
Talep ;ihtiyati haciz isteminden ibarettir.
İstinaf edilen husus ihtiyati hacze itirazın reddine dair ara karar hakkındadır.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Fatura düzenleyenin imzasını taşıyan bir tür yazılı belgedir. Senet niteliğinde olup olmadığı tartışmalıdır. Çünkü bir belgenin senet olarak nitelendirilebilmesi için borç altına giren kişinin imzasının bulunması, bir borç ikrarı taşıması gereklidir. Oysa faturalarla bir başkası aleyhine borç yaratılmış olmaktadır.
Faturaya itiraz edilmemesi sonucu kabul edilmiş sayılan fatura içeriğinden ne anlaşılması gerektiği hususu, Yargıtay kararlarıyla belirlenmiştir. Faturaya itiraz etmeyen kişi, öncelikle faturada yer alan miktara ilişkin hususları kabul etmiş sayılmaktadır. Faturada sadece sözleşmenin ifası aşamasına dair yer alması olağan sayılan satılan malın cinsi veya yapılan işin adedi, türü, bedeli gibi hususların var olduğu kabul edilmektedir. Dolayısıyla faturaya itiraz edilmemesiyle kabul edilmiş sayılan içerik bunlarla sınırlıdır.
Faturaya itiraz etmeyen kişi, bu hususların dışında faturada belirtilen malı teslim aldığını, hizmetten yararlandığını ya da işin yapıldığını da kabul etmiş olmaz. Bu durumda, malın teslim edildiğini veya hizmetin görüldüğünü ispat etmek faturayı düzenleyen tacire düşmektedir. Bu konunun ispatı ise sevk irsaliyesi, irsaliyeli fatura, teslim makbuzu, BA-BS formlarıyla mümkündür. Ayrıca faturaya, fatura bedelinin geç ödenmesi halinde ödenecek vade farkı kaydının konulmuş olması halinde bu kayıtları da kabul etmiş sayılmayacaktır. Çünkü sözleşmenin kuruluş sırasında kararlaştırılmamışken, sözleşmenin ifasına dair hususlarda değişiklik yapan ve karşı tarafın durumunu ağırlaştıran hususlar sonradan faturaya dahil edilse dahi, faturanın zorunlu ve olağan içeriğinden sayılmazlar. Ancak, faturayı teslim alan muhatap faturayı kendi ticari defterlerine kaydetmişse bu durum malın alındığına veya hizmetin görüldüğüne karine teşkil eder. Bu karinenin aksini ispat faturayı alan kişiye düşmektedir. İtiraza uğramayan ve ticari defterlere işlenmiş bir fatura bedelinin ödenmesinden kaçınılamaz. Eğer ki fatura alıcının ticari defterlerine işlenmiş değilse,satıcı alacak iddiasını diğer delillerie ispat etmelidir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 2001/ 1 Esas sayılı dosyasında işaret ettiği üzere
“……… fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur. Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir ve elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK.nun 23/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez.
Kısacası; TTK.nun 23. maddesinin 2. fıkrası uyarınca gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması halinde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için, faturayı düzenleyen kişinin aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ticari işletmesi icabı mal satmış, imal etmiş yada iş görmüş bir tacir olması gerekir. Bunun doğal sonucu olarak ta; esnafın gönderdiği faturaya itiraz olunmaması fatura içeriğini kabul etme sonucunu doğurmaz.
TTK.nun 23. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, faturanın özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır.
Ne var ki, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir.
Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK.nun 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır.
Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK.nun 23. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir… fatura sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olduğu için TTK.nun 23/2. maddesine göre süresinde itiraz olunmamak suretiyle kabul edildiği varsayılan fatura içeriği ancak sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak faturada yer alması olağan sayılan satılan malın cinsi veya yapılan işin adedi, türü, bedeli gibi hususlara ilişkin olabilir. Sözleşmenin kuruluşu aşamasında başta var olmayıp, İfa ile ilgili hususlarda sözleşmeyi değiştiren ve diğer tarafın durumunu ağırlaştıran kayıtların sonradan faturaya konulması durumunda -ki buna muhatabınca itiraz edilmese dahi- bu kayıtların faturanın zorunlu ve olağan içeriğinden kabul edilmesi, düzenlemenin şekline olduğu kadar amacına da aykırı düşecektir…….” Görüldüğü gibi salt fatura düzenlenmiş olması alacağın varlık ve miktarına kesin olarak delil kabul edilemeyecektir.
Eldeki somut olayda ; e-fatura ile uyumlu irsaliyeye, irsaliyede borçlu/muteriz şirketin kaşe ve imzasının bulunmasına ve bu imzanın inkar edildiğine dair bir beyanın dosyada mevcut olmamasına göre; kısmi ödemenin muacceliyet hakkında da kanaat vermiş olması göz önüne alındığında ilk derece mahkemesinin itirazın reddine dair karar yerinde olup, istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile
1-Muteriz/ borçlunun istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE
2-İstinaf eden muteriz taraftan alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcı peşin alınmış olmakla ayrıca harç tahsiline YER OLMADIĞINA
3-İstinafa gelen muteriz tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin KENDİ ÜZERİNDE BIRAKILMASINA
4-İstinaf incelemesi duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine YER OLMADIĞINA
5-İstinaf incelemesi için yatırılan ve artan istinaf gider avansının yatıranına İlk Derece Mahkemesince İADE EDİLMESİNE
Dair; dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucu HMK’nun 362/1-f. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 18/04/2022 tarihinde ve oy birliğiyle karar verildi.