Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/914 E. 2023/654 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 31/01/2022
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)|Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 30/03/2023

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili asıl dava ve birleşen dava dilekçesinde özetle; davalıların müvekkiline karşı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe giriştiklerini ancak bu kambiyo senetlerinin müvekkilinden hile ve aldatma yoluyla alındığını, müvekkilinin eski çalışanlarının onu şikayet ile tehdit etmeleri üzerine başvurduğu arkadaşının kocası olan davalı asilin müvekkilinin mal varlığını olası haciz ve cezalardan korumak için kendi üzerine geçirttiğini, daha sonra ise müvekkilimi kandırıp kendi üzerine geçirdiği mallara karşı bir teminat olduğunu söylediği takibe konu senetleri imzalattığını, müvekkilinin bu senetleri ve yine protokolü alacaklı olduğunu düşünerek imzaladığını çünkü müvekkilinin Türkçe bilmediğini, davalı tarafından kandırıldığını, zira hesap hareketlerinden görüleceği üzere müvekkilin bankadaki parasının çektiği gün aynı şekilde davalı tarafından aynı miktarların kendi ve diğer davalı şirket hesabına yatırıldığını belirtmiş davaya konu takiplerden borçlu olmadıklarının tespitini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili … ile davacı arasında akrabalık ilişkisi olduğunu, bu yakınlık nedeniyle müvekkilinin davacıya zaman zaman borç paralar verdiğini, takibe konu senetlerin de yine bu borçlar nedeniyle imzalandığını, davacının iddialarının borçtan kurtulmaya yönelik olduğunu davacının yıllardır Türkiye’de yaşadığını resmi kurumlarda bir çok işlem yaptığını ve tercüman kullanmadığını bu sebeple Türkçe bilmediğine ilişkin iddiasının doğru olmadığını, davacının kambiyo senetlerine karşı iddialarını yazılı delil ile kanıtlaması gerektiğini öne sürmüş davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, “…Davacının iddiası bu senetlerin hile ve aldatma yoluyla imzalatıldığı yönündedir. Bilindiği üzere kambiyo senetlerine ilişkin defiler mutlak ve nisbi olmak üzere iki çeşittir. Mutlak defiler sahtelik ehliyet ve senet metninden anlaşılan uygunsuzluk halleri olmakla herkese karşı nisbi defiler ise ancak muhatabına karşı ileri sürülebilen defilerdir. Davacının iddiası iradesinin fesada uğratılması olduğundan bu ehliyete ilişkin bir itiraz olup mutlak defidir. Bu sebeple herkese karşı ileri sürülmesi mümkündür. Yine ileri sürülen maddi olgunun aldatma ve hile olduğu dikkate alındığında iddianın her türlü delille ispatlanması caizdir. Davacının iddiası Türkçe bilmediği, bu sebeple imzalatılan protokol ve senedin kendi alacağına yönelik olduğu konusunda davacının kendisini aldattığı yönündedir. Türkçe bilinmemesine ilişkin maddi olgunun incelenmesinde davacının delili tanık beyanlarıdır. Tanıklardan … davacının ne kadar Türkçe bildiğini bilmediğini belirtmiş, tanık … bu konuda bir beyanda bulunmamış ama beyanlarından maliye ile ilgili sıkıntılar ve mal varlığı ile ilgili konuları davacının davalı ile görüştüğü anlaşılmıştır. Diğer yandan tanık …’in görgüye dayalı ve olay örgüsü içindeki beyanlarına göre davacı gayet iyi derecede Türkçe bilmektedir. Diğer yandan isticvap beyanında davacı resmi işlemlerdeki basit beyanlar nedeniyle tercüman kullanmadığını söylese de bu işlemler taşınmaz satışı gibi gayet önemli işlemler olup davacının Türkçe bilmediği konusunda gerek tapu müdürlüğü gerekse de noter nezdinde bir şüphe dahi uyansa tercüman bulundurulmasının sağlanacağı kuşkusuzdur. Anılan bu sebeplerle davacının Türkçe bilmediği iddiası yerinde görülmemiştir. Bu noktadan sonra davacının protokol ve senet imzalanması hususunda aldatıldığı iddiası incelendiğinde; davacının uzun yıllardır Türkiye’de yaşayıp ticari faaliyette bulunması hasebiyle alacaklı olan bir tarafın senede imza koyması gerekmediğini bilebilecek oluşu, protokolde hükümlerin gayet açık ve anlaşılabilir olmakla davacının borçlu konumunda olduğunun belirli olduğu, tanık …’in beyanına göre protokolün de davacı tarafından okunup incelendikten sonra imzalandığı dikkate alındığında davacının aldatatma iddiasını kanıtlayamadığı…” gerekçesiyle davanın reddine, davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hile iddiasının tanık delili ile ispatının mümkün olduğunu, dinlenilen tanık beyanları, yazılı delil niteliğindeki taraflara ve özellikle davalılara ait banka hesap dökümleri ile davanın ispat edilmesine rağmen mahkemece hatalı olarak davanın reddine karar verildiğini, mahkemece iddialarının sadece davacının Türkçe bildiği olgusuna indirgediğini, başkaca hiçbir iddialarının incelenmediğini, iddialarının davacının Türkçe bilmediğine ilişkin olmadığını, yabancı olan davacının iradesi sakatlanarak zor durumdaki çaresizliğinden, tecrübesizlik ve bilgisizliğinden faydalanılarak senetlerin düzenlendiğine ilişkin olduğunu, senetlerin davacı tarafından boş olarak imzalandığını, senetlerdeki imza haricindeki yazı ve rakamların davacıya ait olmadığını, mahkemenin hükme esas aldığı davalı tanığı …’ın davalı …’in avukatının stajyeri olduğunu, tanığın doğrudan taraf olduğunu ve beyanın dikkate alınamayacağını, mahkemece dinlenilen davacı tanıklarının beyanlarının ve banka cevabi yazısının dikkate alınmadığını, davacının davalı …’de herhangi bir miktar para almadığını, aksine adı geçen davalının müvekkilinden para aldığını, bunun banka hesap hareketleri ile sabit olduğunu, davalı tarafından dosyaya sunulan protokolün gerçeği yansıtmadığını ve kendi içerisinde çeliştiğini, protokol tarihi 31/07/2017 tarihli olmasına rağmen davaya konu senetlerden birinin düzenlenme tarihinin 10/04/2017 olduğunu, yani protokol tarihinden önce geçmiş tarihli bir senet düzenlenerek müvekkile imzalattırıldığını, davalı ve yetkili olduğu şirketin iyi niyetli olmadığını, mahkemece ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasının da hatalı olduğunu, davanın kabulü gerekirken reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, hile iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacının borçlu olmadığını talep ettiği icra takiplerine dayanak bono altındaki imzalara bir itirazının olmadığı, ancak bonoların hile ile kendisinden alındığının iddia edildiği gözetildiğinde ispat yükü davacı taraftadır. Davacı taraf hile iddiasında bulunmuş ise de, dayandığı deliller hile iddiasını ispata elverişli olmadığı, dinlenen davacı tanıklarının görgüye dayalı beyanlarının olmadığı, davacı tanıklarından …’nın davalılardan … ile arasında taşınmaz devrinden dolayı husumetin bulunduğu gibi güven telkininde bulunmak amacıyla belirtilen şekilde beyanda bulunulmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, imzası ikrar edilmiş 31/07/2017 tarihli protokol içeriğinden davacının davalılardan …’den 650.000,00.-TL borç aldığının sabit olduğu ve uyap sisteminden yapılan incelemede davacının şikayeti üzerine şüpheliler davalı … ile dava dışı … hakkında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının … numaralı Soruşturma dosyası üzerinden yapılan soruşturma neticesinde, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 13/11/2021 tarih, … Karar Sayılı kararıyla şüpheliler hakkında bedelsiz senedi kullanma ve açığa imzanın kötüye kullanılması suçlarından Kovuşturmaya Yer Olmadığına karar verildiği ve kararın kesinleştiği hususları da birlikte gözetildiğinde davacının hile iddiasını ispat edemediği, İİK.’nın 72/4. maddesinin birinci cümlesi uyarınca davanın alacaklı lehine neticelenmesi halinde ihtiyati tedbir kararı kendiliğinden kalkacağından ve bunun için kararın kesinleşmesine gerek olmadığından İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1. gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1. gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince esas dava için alınması gerekli 179,90 TL maktu istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA, harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince YAZILMASINA,
3-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince birleşen dava için alınması gerekli 179,90 TL maktu istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA, harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince YAZILMASINA,
4-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
6-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
7-Kararın Dairemiz tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1. bendi gereğince aynı kanunun 361/1. maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.30/03/2023