Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/86 E. 2022/373 K. 04.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 02/11/2021
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 04/03/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Başkanın inceleme raporu okundu.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
A-)Açılan dava ve iddia :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle “… Davacıya ait … plaka sayılı aracın 23.09.2019 tarihli Araç Kira Sözleşmesi ile dava dışı …. tarafından kiralandığı, 25.09.2019 tarihinde saat: 07:30 sıralarında …. kontrolündeki …. plaka sayılı araç ile … plaka sayılı … kontrolündeki aracın Antalya-Konya Karayolu …. ilçesi …. Mahallesi …. Mevkiinde çarpışması neticesinde ölümlü-yaralamalı trafik kazası meydana geldiği, kaza sonucu davacıya ait …. plaka sayılı araçta tamiri mümkün olmayacak derecede ağır hasar oluştuğu ve aracın pert olarak Antalya İli …. Mahallesi …. Cad. No:…. … Antalya adresinde bulunan …. servisine çekildiğini ve halen orada olduğunu, müvekkili şirket ile davalı taraf arasında düzenlenen …. plaka sayılı araca ait Genişletilmiş Kasko- Muafiyetli … Poliçe Nolu 02.05.2019 başlangıç, 02.05.2020 bitiş tarihli sigorta poliçesi mevcut olduğunu, müvekkiline ait aracın 2017 model 35.000 km altında ve hasar kayıtsız ve emsallerine göre oldukça iyi olduğunu, günümüz piyasa değerinin 100.000,00-89.000,00 TL aralığında olduğunu, müvekkilinin araç bedelini davalı taraftan talep etmesine rağmen piyasa değerinin çok altında bir bedel teklif edildiğini, arabuluculuk müessesesinden de bir sonuç alınamadığını, müvekkilinin söz konusu aracı kira sözleşmesi ile kiralama işi yaptığını, bu nedenle araçtaki hasarın tespiti ile, ileride arttırılmak kaydıyla şimdilik 85.000,00 TL nin zararlandırıcı olayın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek reeskont faizi ile araç yaklaşık 300 gündür kiraya verilememesinden dolayı bu süre boyunca mahrum kalınan günlük 250,00 TL kiralama bedelinin şimdilik 3.500,00 TL kazanç kaybının haksız fiilin vuku bulduğu 23.09.2019 tarihinde işleyecek reeskont faizi ile davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini …” talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle “… Alacağı temlik eden şirkete ait … plaka sayılı aracın şirketlerinde de … nolu kasko poliçesi ile sigortalı olduğunu, 25/09/2019 tarihinde gerçekleşen kazada şirketlerince hasar dosyasını oluşturmuş, hasara ilişkin ekspertiz raporu alarak zarar miktarını tespit etmiş aracın onarımı mümkün olmadığından pert işlemi için gerekli devir/mutabakat evraklarını ileterek davacıya IBAN bilgisi ve paylaşması için gerekli bilgilendirmenin yapıldığını, davacı, bu bildirime rağmen evrakları paylaşmaktan imtina etmek suretiyle iş bu davanın açılmasına kendi kusuruyla sebebiyet verdiğini, davanın reddi gerektiğini, Kasko poliçesi genel şartları hasar ve tazminat başlıklı B-1 bölümü 1.1.maddesi “Rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği tarihten itibaren en geç beş iş günü içinde sigortacıya bildirimde bulunmak” yükümlülüğünü sigortalıya getirmektedir. Öncelikle belirtmek isteriz ki alacaklının haklarına halef olan davacının bu yükümlülüğe aykırı hareket ederek geç bildirimde bulunduğunu, Davacı yanca borcun ifası için gerekli olan belgelerin teslimi edimi yerine getirilmediğinden somut olayda alacaklının temerrüdü söz konusu olduğunu, dolayısı ile yine kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının kendi temerrüdünden kaynaklanan bu durumda şirketlerinden ifayı talep hakkı bulunmadığını, davanın bu nedenle tümden reddi gerektiğini …” talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :
İlk Derece Mahkemesi tarafından “…Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Kemer Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 16/09/2021 gün ve …. E. …. K. sayılı ilamında, HSK’nın 07/07/2021 gün ve 608 s. kararı gerekçeye dayanak yapılmıştır. HSK’nın 07/07/2021 gün ve 608 s. kararında 01/09/2021 tarihinden önce açılan davaların da, Antalya Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu yönde herhangi bir yasal düzenleme de yoktur. 01/09/2021 tarihinden önce açılan ve derdest olan davaların görevsizlik kararı ile Antalya Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesi, yukarıda yazılı Yargıtay HGK emsal içtihadında belirtilen tabii hakim ilkesine de aykırıdır. …” gerekçesi ile davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğundan dolayı usulden reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Kararı davacı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde özetle “….Antalya Asliye Ticaret Mahkemesinin kararı açıkça usul ve yasaya aykırıdır. : Kemer 1.Asliye Hukuk Mahkemesi …E. 16.09.2021 tarihli gerekçeli kararında açıkça “TALEP BEKLENİLMEKSİZİN GÖNDERİLMESİNE” ibaresi bulunmasına rağmen davamızın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi hiçbir hukuk kuralı ile bağdaşmamaktadır. Zira, Anayasanın 11.maddesinde, Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu ifade edilmiş olup Anayasa’nın 40.maddesinde ise “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır” hükmü yer almaktadır. Buradaki devlet kavramı “idarenin” yanısıra, ayrı bir erk olarak “yargı” organını da kapsamakta olup Anayasa hükümlerinin, idare makamlarıyla birlikte yargı yerlerini de bağlayan kurallar olduğu dikkate alındığında, Anayasanın 40.maddesinde belirtilen yükümlülüklerin yargı organları bakımından da geçerli olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır. Bu doğrultuda Kemer 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin gerekçeli kararında tarafımızın talep göndermesi gerektiğine dair hiçbir süre vermemiş ve başvurulacak merciyi göstermemiştir…” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :
Dava ;Tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Öncelikle; davaya Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı ile bakan Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasında bir görev uyuşmazlığı bulunmadığı; zira Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının teknik anlamda ve HMK daki dava şartı olarak düzenlenmiş görevsizlik kararı niteliğinde olmadığı, karar niteliğinin “ devir” “ gönderme” niteliğinde bulunduğu kabul edilmelidir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi uyarınca mahkemelerin görevi ancak yasa ile belirlenebilir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkindir.
Anayasa’nın 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Tabii hakim ilkesi gereği yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi belirlenmiş olan mahkemede görülmesi gereklidir.
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul Genel Kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır.
Nitekim karar 07.07.2021 günü alınmış, ancak yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılacaktır.
Açıklanan bu gerekçeler ile davaya Asliye Hukuk Mahkemesince Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı ile bakılmaya devam edilmesi gerektiğinden; davacı yanın istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan gerekçe ile
1-Davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE
2-İstinaf eden davacı taraftan alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınıp HAZİNEYE GELİR KAYDINA, buna ilişkin harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince yazılmasına
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama yargılama giderinin KENDİ ÜZERİNDE BIRAKILMASINA
4-İstinaf incelemesi duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine YER OLMADIĞINA
5-İstinaf incelemesi için yatırılan ve artan istinaf gider avansının yatıranına İlk derece mahkemesince İADE EDİLMESİNE
Dair; dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucu HMK’nun 362/1-c. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 04/03/2022 tarihinde ve oy birliğiyle karar verildi.