Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/522 E. 2022/791 K. 10.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 04/10/2018
DAVANIN KONUSU: Tazminat
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 10/05/2022

İlk Derece Mahkemesinin dava dosyası istinaf yasa yolu incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olmakla, istinaf incelemesi HMK’nın 356. vd. maddelerince duruşmalı olarak yapılan açık yargılama sonucunda dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACILARIN İDDİALARININ ÖZETİ: Davacılar vekili, davacı …. ile davalılardan … Tic. Ltd. Şti arasında Antalya … … ada … parselde kurulmakta olan … Sitesinden 2 adet daire satın alınması için 31/10/2007 ve 18/04/2008 tarihli gayrimenkul alım sözleşmelerinin imzalandığını, davalı … Ltd. Şti.’nin taşınmazları sözleşmede belirtilen günde teslim etmediğini, sözleşmede davalı şirketin getiri garantisi taahhüdünde bulunduğunu, 8 nolu bölümün 128.000,00 TL bedelle satılabildiğini, garanti taahhütnamesine göre davacının 63.093,50 TL zararının olduğunu, davacının geç teslim nedeniyle kira gelirinden mahrum kaldığını, taşınmazların tamamlanmadan satıldığını, davalı şirketler arasında organik bağ bulunduğunu ileri sürerek, dairelerin tam teslim edilmemesinden dolayı yönetime ödenen 10.870,58 TL, yoksun kalınan kira bedeli olarak 19.440,00 TL, getiri garantisi taahhütnamesi gereğince 63.093,50 TL olmak üzere toplam 93.404,08 TL’nin değişen oranlarda işyecek temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
DAVALILARIN SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davalı … Ticaret Ltd. Şti. vekili, dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirketin 31/10/2007 tarihli sözleşmenin tarafı olmadığını ve imzasının bulunmadığını, sözleşmenin muhatabının … Tic. Ltd. Şti olduğunu, sıfat yokluğundan davanın reddinin gerektiğini, davacı şirketin sahibi olan …’in davaya konu edilen daireler, sözleşmeler, hak ve borçları ile ilgisinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı … Tic. Ltd. Şti davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının …. blok …. numaralı daire için 8.120,00 TL,… blok … numaralı daire için 8.120,00 TL kira talep edebileceği, … blok …. numaralı dairenin garantili satış fiyati sebebi ile davacının uğradığı kaybın 63.093,51 TL olduğu, iki taşınmazın tamamlanamadığı ve eksikliklerin giderilmesi için davacının 10.878,58 TL harcama yaptığı gerekçeleriyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı … Ticaret Ltd. Şti. vekili istinaf dilekçesinde; eser sözleşmesinden kaynaklanan davaların beş yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığını, müvekkili şirketin diğer davalı şirketten ayrı tüzel kişiliğe sahip olduğunu, davacının dayandığı sözleşmede, müvekkili şirketin temsilcisinin imzasının bulunmadığını, bir şirketin daha önceki ortağın şahsi borçları ve taahhütleri ile şirkete sonradan ortak olan kişilerin sorumlu tutulmasının doğru olmadığını, davalı şirketler arasında organik bağın bulunmadığını, İlk Derece Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu, istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.

Dairemizin … Esas … karar sayılı ilamı ile davalının istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiş, verilen karar temyiz edilmekle Yargıtay 11. Hukuk Dairesi … -… E-K sayılı ilamı ile ”-Dava, alacağın temliki niteliğinde olan sözleşmeler ile satın alındığı iddia edilen taşınmazlardaki eksik işler, yoksun kalınan gelir ve sözleşmede kararlaştırılan garanti bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, sözleşmelerin tarafı … Tic. Ltd. Şti. ile … limited şirketi olup, satıcı … Tic. Ltd. Şti. ile birlikte sözleşmelerde taraf olmayan … aleyhine davanın açıldığı, mahkemece Antalya 1. Tüketici Mahkemesinin 06/05/2014 tarih … Esas- … Karar sayılı kararına dayanılarak davalı şirketler arasında organik bağ bulunduğu, bu iki şirketin birbirinin devamı niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de davalı … vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Davacılardan … Ticaret Limited Şirketinin dayanılan sözleşmelerin tarafı olmadığı ve dolayısıyla aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı hususu değerlendirilmeksizin karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3- Temel hukuk kurallarının en önemlilerinden biri sözleşmelerin ve borç ilişkilerinin nisbiliği ilkesidir. Alacak hakkı ancak hukuki ilişkinin tarafları arasında ileri sürülebilir. Ticaret şirketlerinde ise sınırlı sorumluluk ilkesi, ortaklardan ayrı ve bağımsız malvarlığı oluşumunun sonucudur. Diğer bir ifadeyle tüzel kişilerin ve ortakların mal varlığı ve sorumlulukları birbirinden ayrılmaktadır. Ticaret şirketlerinde sınırlı sorumluluk ya da ayrı malvarlığı ilkesinin alacaklıların menfaatlerine zarar verecek şekilde kötüye kullanılması durumunda, alacaklıların hak ve menfaatlerini korumak için hukuk sistemlerinde hakkaniyet gereği “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi” geliştirilmiş ve tüzel kişiliğin arkasına sığınılarak durumu kötüye kullanan ortakları şirket borçlarından şahsen sorumlu tutma imkanı getirilmiştir. Teorinin uygulanmasının yasal dayanağı olarak dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağını düzenleyen MK’nın 2. maddesi kabul edilmektedir.
Borç yükümlüsü olarak bir tüzel kişilik bulunmakta iken, şirketin ortaklarına ya da başka bir şirkete karşı borçtan dolayı yönelinemez. Ancak, tüzel kişiliğin kötüye kullanıldığı bazı istisnai hallerde tüzel kişilik perdesi aralanmak suretiyle, gerçek ya da tüzel kişi ortakların sorumluluğu cihetine gidilebilmektedir.
Uygulama ve doktrinde, tüzel kişi ile ortaklarının ya da birden fazla tüzel kişi şirketin birbirinden ayrı olan çalışma alanlarının ve malvarlıklarının birbirine karışması halinde ve ayrıca borçlu şirketin sermayesinin yetersiz kalması durumunda, yani istisnai hallerde tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisinin uygulanmasının mümkün olabileceği kabul edilmektedir.
Belirtmek gerekirse bu teoriye ihtiyatlı yaklaşılmalı, zira teori ile kurallara istisna getirildiğinde mümkün olduğunca dar yorumlanmalı ve bu teorinin uygulanmasına ancak tüzel kişilik kavramının arkasına saklanılarak dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı, kendisine tanınan hakkın kötüye kullanılarak üçüncü kişilerin zarara uğratıldığı, zarara yol açan tüzel kişinin sorumluluğuna hükmedebilmek için ise başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olmadığı durumlarda başvurulmalıdır. (ÇAMOĞLU, Ersin , ‘’ Ticaret Ortaklıkları Bağlamında Perdenin Kaldırılması Kuramı ve Yargıtay Uygulaması’’, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, C.32, .S.2, BATIDER, 2016, s.11-15 )
Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması üç şekilde görülebilmektedir. İlki tüzel kişilik perdesinin düz kaldırılması, bu hal şirket borcundan dolayı şirket yönetici ve ortaklarına gidilme olanağı sağlamaktadır. İkincisi tüzel kişilik perdesinin ters kaldırılması, bu hal şirket yönetici veya ortağının borcundan dolayı şirket tüzel kişiliğine gidilmesini sağlamaktadır. Üçüncüsü ise tüzel kişilik perdesinin çapraz kaldırılması olup, bu hal ise hakim şirketler topluluğunda söz konusu olabilmektedir.
İkinci konu ise, Güven Teorisidir. Güven kavramı; temelinde, dürüstlük, samimiyet kavramlarını barındıran hukuki, ekonomik, sosyal ve kültürel bir kavramdır. Hukuk, uyuşmazlıkların çözümünü zaman zaman kaynağını dürüstlük kuralından alan taraflar arasındaki güven ilişkisinde bulmaktadır. Güven teorisi, tarafların menfaatleri arasında denge kurmayı amaçlar ve kaynağını dürüstlük kuralından alır. Kendine özgü mahiyet arz eden güven sorumluluğu bir kişinin veya kuruluşun davranışlarıyla başkalarında yarattığı haklı beklentiler nedeniyle oluşan güven ilişkisinden kaynaklanır. Temeli Alman Borçlar Kanunu’na dayanan bu teorinin, borçlar hukuku mevzuatımızda düzenlemesi bulunmamakla birlikte, gerek Türk hukukunda gerekse İsviçre hukukunda kendisine uygulama yeri bulan bu teori bir kimsenin kendi yarattığı dış görünüşün meydana getirdiği sonuçlara kendisinin katlanmasının gerekliliği, aksi yönde bir düşüncenin iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil edeceğinin kabulüne dayanır. Bu kapsamda yorum sırasında güven teorisinin uygulanması TMK’nın 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük ilkesinin gereğidir. Kanunun getirdiği güvenin korunmasına ilişkin hükümler yanında, tarafların sözlü veya yazılı davranışları bu güven ortamını sağlayabilir. Sağlanan güvenin, güven sorumluluğu kapsamında, hukuken korunması gerekir. Güven sorumluluğunda taraflar birbirlerinden bekledikleri güveni boşa çıkarmamalıdır. Bu itibarla güven teorisi hukuki güven, istikrar ve hakkaniyet düşüncesini esas alır. Hukukun bir amacı da kişilerin gerek birbirleriyle gerekse devletle olan ilişkilerinde güven ve sürekliliği sağlamaktır. Yasa’ya aykırı sakat bir işlemin uzun bir süre sonra geri alınması adalet, hakkaniyet, kamu düzeni ve istikrar ilkelerine dolayısıyla hukuka aykırı olur. Topluma ve kişiye hizmetle yükümlü bir hukuk devleti kişiye haksızlık yapmamak ve kendisinin yararlandığı bir süreden kişiyi de yararlandırmak zorundadır. (HGK, T. 06.10.2020, S:2016/(21)10-1602 E, 2020/711 K)
Somut olayda; eksik işlerden kaynaklı talep edilen alacağa ilişkin olarak davacı …. ile davalı … Tic. Ltd. Şti. arasında akdedilen sözleşmelerin taşınmaz satımına ilişkin olması nedeniyle eksik işlerin açık ayıp olarak değerlendirilmesi gerektiği hususu ile taşınmaz satımına ilişkin TBK’nun m. 244/3 hükmünde belirtilen süre gözetilip değerlendirilmeden talep edilen bu alacağa hükmedilmesi doğru olmayıp bu yönden kararın bozulması gerekmiştir.
Mahkemece güçlü delil olarak belirtilip gerekçeye esas alınan Antalya 1. Tüketici Mahkemesinin 06/05/2014 tarih … sayılı kararından anlaşıldığına göre, tüzel kişilik perdesinin aralanması yoluna gidilmediği, davalı … Tic. Ltd. Şti.’nin yapmış olduğu broşürlerde hem kendi ünvanına hem de diğer davalı …’nin ünvanına yer verdiği, bu nedenle davalı şirketler arasında organik bağ bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği, bununda tüketici hukuku kapsamında verilen güven esas alınarak sözleşmenin tarafı olmayan davalı …’nin sorumluluğuna da gidilmiştir. Tüketici Mahkemesi bu kararını tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisine dayanarak değil, belirtilen şekilde oluşturulan güveni esas alarak verdiği anlaşılmaktadır. Zira, iki ayrı tüzel kişiliği olan şirketlerden uyuşmazlığa konu sözleşmelerin tarafı olmayan davalı …’nin sorumlu tutabilmesi için yukarıda açıklanan tüzel kişilik perdesinin kaldırılması hallerinden hiç birisine uymadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece yapılması gereken davacı alıcıya sözleşmelerin tarafı olan davalı … Tic. Ltd. Şti. ile diğer davalı şirketin birlikte güven verip vermediğinin belirlenip sonucuna göre bir karar vermekten ibaret olduğu halde tarafların hukuki durum ve sorumluluklarının yanılgılı değerlendirilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerekmiştir.” gerekçeleriyle bozulmuştur.
Bozmadan sonra usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmuştur.
Ayıp kavramı ile eksik iş kavramı birbirinden farklıdır. Ayıp; kanun ya da sözleşmede öngörülen unsurlardan birinin veya birkaçının eksikliği ya da olmaması gereken vasıfların olmasıdır. Eksik iş ise; sözleşme konusu işlerin yapılmaması yani hiç yapılmayan iştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ‘nun 2017/13-660 Esas ve 2021/187 Karar sayılı ve 2.3.2021tarihli kararında da anlatıldığı üzere “….Hemen belirtmek gerekir ki, eksik iş, yapılması gerektiği halde yapılmayan işleri, ayıplı iş ise, eserde olması gereken vasıfla fiilen mevcut olan arasındaki farkları ifade eder. İşin yapılmayan kısmının teslim ve muayenesi söz konusu olamayacağından iş sahibinin eksik işler yönünden ihbarda bulunmasına ya da ihtirazı kayıt koymasına gerek yoktur. İş sahibinin muayene ve ihbar yükümlülüğü sadece ayıplı işler içindir…” denilerek eksik işlerin açık ayıp olarak nitelendirilemeyeceği TBK zamanaşımı süresi içinde talep edilebileceğ………Hal böyle olunca, mahkemece yapılacak iş, konusunda uzman kişilerden oluşturulacak yeni bilirkişi heyeti aracılığı ile, talep edilen hususlarla ilgili “açık ayıp”, “gizli ayıp” ve “eksik ifa” ayrımı yapılması, eksik ifa nedeniyle ihbar şartı aranmaksızın davacının 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde satıcıların sorumluluğuna gidebileceğinin kabul edilmesi, açık ayıplar için teslimden itibaren 30 günlük süre içinde ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığının araştırılması, gizli ayıpların ise ortaya çıkması sonrası derhal yapılıp yapılmadığı, bu ayıpların bildirimi yönünde satıcılar tarafından alıcının oyalanıp oyalanmadığının TMK.’ nun 2. maddesi gereğince gözetilmesi, sonucunda ayıp ve eksik ifanın tespiti halinde nisbi metot yöntemi uygulanarak davacının satın aldığı konutun değeri ile eksik ve ayıplı halindeki değerinin belirlenmesi, yapılacak oran sonrası davacının isteyebileceği bedel indirimi miktarının taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli raporla tespit edilmesi ve bu değer farkının ödetilmesine karar verilmesidir. Mahkemece, değinilen bu hususlar göz ardı edilerek, eksik ve yetersiz bilirkişi raporuna dayalı yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir…” denilerek hükme bağlanmıştır.
Davalı …’nin sorumlu tutabilmesi için yukarıda açıklanan tüzel kişilik perdesinin kaldırılması hallerinden hiç birisine uymadığı anlaşılmakta ise de; davacı alıcıya sözleşmelerin tarafı olan davalı … Tic. Ltd. Şti. ile diğer davalı şirketin birlikte güven verdikleri, davalı … Tic. Ltd. Şti.’nin yapmış olduğu broşürlerde hem kendi ünvanına hem de diğer davalı …’nin ünvanına yer verdiği, Antalya 1. Tüketici Mahkemesinin 06/05/2014 tarih … sayılı kararının davalıların güven sorumluluğunun olduğuna dair güçlü delil teşkil ettiği sonucuna varılmıştır.
Somut olayda; eksik işlerden kaynaklı talep edilen alacağa ilişkin olarak davacı … ile davalı … Tic. Ltd. Şti. arasında akdedilen sözleşmelerin taşınmaz satımına ilişkin olması nedeniyle eksik işlerin açık ayıp olarak değerlendirilmesi gerektiği yönündeki bozma gerekçesine Dairemizce itibar edilmemiş, diğer yönlerden bozma kararı doğrultusunda aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı … Ltd. Şti. tarafından açılan davanın aktif husumet yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Diğer davacının açtığı davanın KISMEN KABULÜNE, 90.212,09 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacı … … Şirketi’ne verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-Alınması gerekli 6.162,38 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
Bu konuda Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/01/2019 tarih ve … Esas – … Karar sayılı, … Harç sayılı Harç Tahsil Müzekkeresinin ilk derece mahkemesince İPTALİNE,
4-Davacı … Ltd. Şti. ‘nin Usulden reddedilen davası yönünden peşin yatırdığı 1.595,11 TL harctan alınması gerekli 80,70 TL harcın mahsubu ile 1.514,41 TL nin davacıya iadesine,
5-Davacı … … Şirketi tarafından yapılan; keşif ücreti, bilirkişi ücretinden oluşan 1.871,80 TL yargılama giderinin kabul oranına göre 1.807,83 TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiyesinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davacı … Ltd. Şti. tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince taraflara İADESİNE,
8-Davacı tarafından yatırılan teminatın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
9-Davacı … … Şirketi kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul oranınca hesaplanan 12.520,15 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
10-Davalı … Tic. Ltd. Şti kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca red oranınca hesaplanan 3.191,99 TL nispi vekalet ücretinin davacı … … Şirketinden alınarak davalı … Tic. Ltd. Şti’ne VERİLMESİNE,
11-Davalı … Tic. Ltd. Şti kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacı … Ltd. Şti.den alınarak davalı … Tic. Ltd. Şti’ne VERİLMESİNE,
12-İstinaf incelemesi yönünden;
13-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince … Ticaret Ltd. Şti. Den alınması gerekli 6.162,39 TL nispi istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 1.540,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.621,79 TL istinaf karar harcının adı geçen davalıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA, harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince YAZILMASINA,
Dairemizin … Esas, 07/07/2020 tarih, … Karar, … harç nolu harç tahsil müzekkeresinin iptaline,
14-Davalının istinaf başvurusu ve Yargıtay temyiz yoluna başvurması nedeniyle yapılan yargılama masraflarını kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
15-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
16-Dairemiz kararının Yargıtayca bozulması üzerine 6100 Sayılı HMK’nın 373/4. maddesi gereği duruşma açıldığından davacı ve davalı lehine vekalet ücreti verilmesine YER OLMADIĞINA,
17-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nın 356. maddesi uyarınca duruşmalı olarak oybirliği ile HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince karar tarihi itibariyle dava değerinin kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi. 10/05/2022