Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/449 E. 2022/544 K. 28.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 11/11/2021
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 28/03/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVACI VEKİLİ DAVA DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; müvekkilinin medikal ürünler sattığını ve davalı şirketin hastane işlettiğini, davalının müvekkilinden sarf malzemeleri ve danışmanlık hizmeti satın aldığını, 25/03/2021 tarihine kadar davalı şirketi temsile ve imzaya yetkili kişinin … olduğunu, ancak …’ ın yetkilerini … ‘ a devrettiğini, müvekkilinin davalıdan aralarındaki 2 adet cari hesap ekstresine dayalı alacağının bulunduğunu, iş bu alacağın ödenmemesi üzerine davalı aleyhine Antalya Genel İcra Dairesi’ nin … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalının takibe itirazı üzerine icra takibinin durduğunu, davalının itirazlarının haksız ve kötü niyetli olduğunu beyan ederek itirazın iptali ile icra takibinin aynen devamına, haksız itiraza konu alacak miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİ CEVAP DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; taraflar arasında herhangi bir iş akdi bulunmadığını, bu nedenle davacının faturaya dayalı alacak talebinin olamayacağını, davaya yetkili mahkemenin Kırşehir Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu ve yetkisizlik itirazlarının kabulünü, davacı tarafından sunulan cari mutabakat ekstreleri, fatura ve teslimat belgelerinin yetkisiz kişilerce imzalandığını, bu kişilerin müvekkil şirket adına işlem yapmaya yetkilerinin bulunmadığını, taraflar arasında mevcut olduğu iddia edilen ticari ilişkinin asılsız olduğunu ve davacı tarafın aksini ispata elverişli hiçbir delil sunamadığını beyanla, yetkisizlik itirazlarının kabulünü, mahkeme aksi kanaatte ise davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEMECE ; “Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Anılan Yasanın 230. maddesinde, faturada bulunması gereken zorunlu unsurlar beş madde halinde gösterilmiştir. Bu zorunlu unsurlar, aynı zamanda, faturada olağan içeriğin ne olduğunu ortaya koymaktadır. Fatura sözleşmenin ifası aşamasıyla ilgili olduğundan TTK’nın 23/2. maddesine göre süresinde itiraz olunmamak suretiyle kabul edildiği varsayılan fatura içeriği ancak sözleşmenin ifasıyla ilgili olarak faturada yer alması olağan sayılan malın cinsi veya yapılan işin adedi, türü, bedeli gibi hususlara ilişkin olabilir. Faturanın içeriğine sekiz gün içerisinde itirazda bulunulmadığı takdirde; sadece, faturada belirtilen verilerin doğru olduğu karinesi doğar. Ancak fatura sözleşme olarak değerlendirilemeyeceği gibi yalnız başına sözleşmenin varlığını da ispata elverişli değildir. Satıcı kimse, diğer taraf adına düzenlediği faturaya; fatura içeriği ile bağdaşmayan bazı koşul ve kayıtlar koymuş ise, bu kayıtlar, karşı tarafı bağlayıcı olmaz; sadece, faturanın olağan içeriğinde kabul edilen kayıtlar bağlayıcı olabilir (Y.H.G.K. 10.10.1979 gün, E: 1977/11-1317 ve K:1979/285; 14.03.1980 gün, E:1978/11-1147 ve K:1980/1418 sayılı ilâmları. Y.11. HD.’nin 05.05.2005 tarih, E:2004/7832 ve K.2005/4738; Y.19. H.D.’nin 30.11.1992 gün, E:1992/2335 ve K:1992/6296 sayılı ilâmları). Bu nedenle yetki kaydının davalıyı bağlamayacağı kabul edilmiştir.Yine faturaya dayalı ilamsız icra takiplerinin para borcuna ilişkin olması sebebiyle alacaklının ifa zamanındaki ikametgah adresinde bulunan mahkemenin yetkili olabilmesi yerleşik içtihatlar uyarınca davalı tarafça akdi ilişkinin varlığı kabul edilmelidir. Bizzat davacının dilekçesinde belirttiği emsal hukuk genel kurulu kararında dahi alacaklının akdi ilişkiyi inkar etmemesi nedeniyle, alacaklının yerleşim yerinin yetkili olduğu kabul edilmiştir. Davalı yan gerek takibe yapmış olduğu itiraz gerekse süresi içinde sunmuş olduğu cevap dilekçesinde akdi ilişkiyi kabul etmediğinden BK 73 uyarınca yetkili mahkemenin belirlenmesi olanaklı değildir. Davacı sözleşmenin varlığını usulüne uygun delillerini sunarak yetkili mahkemede kanıtlamalıdır.Anlatılan nedenlerle yetkili mahkemenin Kırşehir Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla mahkememizin yetkisizliğine dair yetki yönünden usulden reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; İlk derece mahkemesince verilen yetkisizlik kararının hatalı olduğunu, davaya dayanak oluşturan imzalı faturada anlaşmazlık halinde Antalya mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olacağı ifadesinin bulunduğunu, faturayı alan kişinin aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde fatura içeriği hakkında itirazda bulunulmaması halinde bu içeriği kabul etmiş sayılacağını, dava konusu faturalar üzerinde davalı tarafın yetkililerinin imzasının bulunması göz önüne alındığında itiraz edilmeyen bu faturalarda yer alan kayıtların tacir olan her iki tarafı da bağlayacağını, yetki kaydını da dikkate alındığından Antalya Mahkemelerinin yetkili olduğu ve taraflar arasında akdi ilişkinin var olduğunu, davalı tarafın keşide ettiği Kırşehir 1.Noterliğinin 29/03/2021 tarih … yevmiye numaraları ihtarnamesinde davalının diğer faturalarda belirtilen malzemenin eksik ayıp ve piyasa fiyatından çok fazla fiyatla fatura edildiği ibaresine yer verilmekle akdi varlığını kabul edildiğini, davaya konu faturaların yer aldığı cari hesap ekstresinin hem davalı şirket çalışanı hem de vekil kılınan … ve şirket yetkilisi … vekil tayin ettiği, … tarafından imzalandığı, mağazaya teslim tutanaklarında da şirket çalışanlarının imzasının bulunduğunu, bütün bu açıklamalar uyarınca taraflar arasında sözleşme ilişkisinin varlığının sabit olmasına rağmen ilk derece mahkemesince yetkisizlik kararı verilmesinin hatalı olduğunu istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, mahkemenin yetkisizliği sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı incelendiğinde; İtirazın iptali davası, itirazın hükümden düşürülmesi ana başlığı altında düzenlenmekle takip hukuku içinde ve takip talebiyle sıkı sıkıya bağlantılı ele alınması gereken, sonucuyla takibin devamına etkili bir dava türü olarak karşımıza çıkmaktadır ve takip talepnamesinde dayanılan borç ve borcun sebebi ile bağlılık asıldır. İtirazın iptali davalarında alacaklı, takipte dayanmadığı belgeler dışındaki başka belgelere dayanamaz.
Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkemenin, icra takibinin yapıldığı İcra Dairesi’nin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelemesi gerekir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Eş söyleyişle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın mahkeme öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır. Mahkemenin, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi doğaldır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda, mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27/11/2013 tarihli ve 2013/13-372 E., 2013/1606 K. sayılı kararı).
İİK’nın 50/1. maddesine göre, para ve teminat borçlarına ilişkin icra takiplerinde yetkili icra dairesi, HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle belirlenir. HMK’nın 6. maddesine göre, genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Aynı Kanun’un “Sözleşmelerden doğan davalarda yetki” başlıklı 10. maddesinde ise, sözleşmeden doğan davaların, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceği hüküm altına alınmıştır.
İcra takibinin yapıldığı ve eldeki davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 89. maddesinde ise borcun ifa edileceği yer düzenlenmiştir. Buna göre;
“Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır;
1- Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,
2- Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde,
3- Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde, ifa edilir.
Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa edilebilir”.
Kısaca özetlemek gerekirse, HMK’nın da ki yetki kuralları ilamsız icra takiplerinde kıyasen uygulanır. İtirazın iptali davalarında icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazlar da öncelikle incelenmelidir. HMK’nın 6. maddesine göre ilamsız icrada genel yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesi iken, sözleşmeden doğan para borçlarının takibi için başlatılan takipte sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda sözleşmede aksine bir şart konulmamış ise para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödeneceğinden, ifa yeri de alacaklının yerleşim yeri olacaktır. Böyle bir durumda alacaklı kendi yerleşim yerinde bulunan icra dairesinde de takip yapabilecektir.
Somut olayda; davacı tarafça davalı hakkında faturaya dayalı olarak genel haciz yoluyla ilamsız icra takibinin başlatıldığı, davalının vekili aracılığıyla icra dairesine sunduğu itiraz dilekçesinde icra dairesinin yetkisiyle borca ve ferilerine de itiraz ettiği anlaşılmaktadır.
İlk Derece Mahkemesince öncelikle davalının icra dairesi yetkisine yapmış olduğu itiraz değerlendirilmeksizin, takibe konu faturada teslim alan imzasının bulunduğu da gözetilmeyip fatura ve dava tarihinde yürürlükte bulunmayan Borçlar Kanunun 73. Maddesine göre davalının, mahkemenin yetkisine itirazının, taraflar arasındaki akdin ispatlanmadığı gerekçesiyle kabulüne karar verilmesi hatalı olmuş olup davacı vekilinin istinaf talebinin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılacak iş ; öncelikle Antalya İcra Dairesinin yetkisine itirazın incelenip, takibe ve davaya konu faturada teslim alan imzasının da bulunduğu ve yine fatura teslime ilişkin belgede de imzanın bulunduğu hususları gözetilerek bu konuda gerekli incelemenin yapılması suretiyle davalının yetki itirazında haklı olduğu ve icra dairesinin yetkisiz olduğu sonucuna ulaşılır ise, Antalya icra dairesinin yetkisizliği nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi, şayet davalı-borçlunun icra müdürlüğünün yetkisine itirazında haksız olduğu ve İcra Müdürlüğünün yetkili olduğu sonucuna ulaşılır ise, bu kez mahkemece işin esasına girilerek tarafların delillerinin toplanarak oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesinden ibarettir.
Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince ANTALYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİnin 11/11/2021 tarih ve … Esas … Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın ANTALYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİne GÖNDERİLMESİNE,
4-İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırıldığından davacı vekilinin diğer istinaf nedenlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
5-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
6-Davacı tarafından istinaf incelemesi için yapılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 86,10 TL posta gideri olmak üzere toplam 306,80 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince peşin alınan ve harcanmayan istinaf gider avansının İlk Derece Mahkemesince ilgiliye iadesine,
9-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve HMK’nın 353/1-a maddesince kesin olarak karar verildi. 28/03/2022