Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/445 E. 2022/545 K. 28.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ALANYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 23/12/2021
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 28/03/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACI VEKİLİ DAVA DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; … A. Ş.’nin (Mersis No :…) T. C. Ziraat Bankası … şubesinden ve İNG Bank … şubesinden kullandığı kredilere, davacı müvekkil …’un yanı sıra, davalılar … ve … müştereken ve müteselsilen kefil olduğu; … A. Ş. (Mersis No :…)nin Garanti Bankası … Şubesinden kullandığı ticari krediye davacı müvekkil … ile davalılardan … birlikte kefil olduğu, …, toplamda 703.466,00 TL asıl alacak olarak, birlikte kefaletten kaynaklı olarak sorumlu olduğu, takas – mahsup sonucunda, davalı …; 616.466,00 TL + 5.805,70 TL işlemiş faiz olmak üzere takip tarihine kadar takas – mahsuptan sonra toplam 622.270,70 TL den sorumlu olduğunu, borçlunun vaki itirazının 622.270,70 TL asıl alacak (takas – mahsup yapıldıktan sonraki bakiye miktar yönünden) ve ödeme tarihi ile takip tarihi arasındaki (mahsup sonucu bakiye kalan miktar için işlemiş faiz tutarı olan 5.805,70 TL yönünden iptaline, takibin devamına karar verilmesini; Davalı … tarafından; …’un 616.466,00 TL asıl alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine ve davacı müvekkil ödenmesine, Davalı …’un vaki itirazı haksız ve kötüniyete dayalı olduğundan dolayı HMK. 329 maddesi uyarınca davacı müvekkil tarafından vekiliyle kararlaştırdığı akdi vekalet ücretinden sorumlu tutulmasına ve akdi vekalet ücreti ile birlikte tüm yargılama giderleri ile dava vekalet ücretinin davalı … üzerine yükletilmesine ve davacı müvekkile ödenmesine karar verilmesini, Davalı … yönünden; davalı …’un 604.800,00 TL asıl alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine ve davacı müvekkil ödenmesine, davalı …’un vaki itirazı haksız ve kötüniyete dayalı olduğundan dolayı HMK. 329 maddesi uyarınca davacı müvekkil tarafından vekiliyle kararlaştırdığı akdi vekalet ücretinden sorumlu tutulmasını, talep ve dava etmiştir.
DAVALILAR VEKİLİ CEVAP DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; davanın her iki davalıya da ayrı ayrı iki itirazın iptali davası şeklinde görülmesi gerekir. Kaldı ki, davacının her iki borçluya karşı tek bir itirazın iptali davası açmasında hukuki yararı da bulunmadığı, bu itibarla yargılamanın daha rahat ve şeffaf ilerleyebilmesi adına davanın iki ayrı dava şeklinde açılması gerektiğinin tespiti ile usulden reddini, müvekkillerden her ikisi de takipten önce temerrüde düşürülmediği için faiz isteğinin hukuki gerekçesi bulunmadığı, bu itibarla esasa dair cevaplarımıza geçmeden önce takipte istenen ve dava ile itirazımızın iptali istenen faiz alacaklarına ayrıca itiraz ve davanın bu yönde reddini, taşınmaz satışından gelen tüm paranın davacıya teslim edildiği hususu yargılamanın ilerleyen aşamasında ilgili taşınmazın diğer mirasçılarının da tanık olarak dinletilmesi sonucunda ispat edileceği, ayrıca şirket borç ve alacak durumunun net olarak tespiti amacıyla mahkemece etraflıca araştırma yapılarak ilgili tüm kurum ve kuruluşlara müzekkere yazılarak devir tarihi olan 11/01/2018 tarihi itibariyle şirket alacak ve borç durumunun bilirkişi marifetiyle hesaplanmasını, davanın usul ve esastan reddi ile Serik İcra Müdürlüğü … Esas ve yine Serik İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyalarda başlatılmış olan takiplerin ayrı ayrı iptaline karar verilmesini, davaya konu icra takipleri davacı tarafından yukarıda bahsettiğimiz ve yargılamanın ilerleyen aşamalarında ispatlayacağımız üzere haksız ve kötü niyetle başlatılmış olduğundan İİK m.67 gereğince alacak miktarlarının %20′ sinden az olmamak üzere belirlenecek tazminatın davacıdan alınarak müvekkillere verilmesini, talep etmiştir.
Mahkemece,” Serik 3. Asliye Hukuk Mahkemesince “görevsizlik” değil “gönderme” kararı verilmiştir. Başka bir ifade ile Serik 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ile mahkememiz arasında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 22. maddesinde belirtilen şekilde görev uyuşmazlığı doğmadığından merci tayini yolunda bir karar verilmeksizin dava dilekçesinin görev yönünden reddine mahkememizin görevsizliğine kararı verilmesi gerekmiştir. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderine o mahkemece bakılacağından, bu konuda karar vermek görevli mahkemeye bırakılmıştır. Görevsizlik, yetkisizlik ve gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise; talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderini ödemeye mahkum edileceğinden davanın usulden reddine ” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE ÖZETLE ; Alanya Asliye Ticaret Mahkemesinin görevsizlik kararanının hatalı olduğunu düşündüklerini , somut olayda olumsuz görev uyuşmazlığı oluştuğunu HMK 21. maddesi kapsamında görevli yargı yerinin belirlenmesine ihtiyaç duyulduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava; itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Öncelikle; davaya Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı ile bakan Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasında bir görev uyuşmazlığı bulunmadığı; zira Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının teknik anlamda ve HMK daki dava şartı olarak düzenlenmiş görevsizlik kararı niteliğinde olmadığı, karar niteliğinin “ devir” “ gönderme” niteliğinde bulunduğu kabul edilmelidir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi uyarınca mahkemelerin görevi ancak yasa ile belirlenebilir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkindir.
Anayasa’nın 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Tabii hakim ilkesi gereği yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi belirlenmiş olan mahkemede görülmesi gereklidir.
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul Genel Kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır.
Nitekim karar 07.07.2021 günü alınmış, ancak yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılacaktır.
Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesinin görev açısından verdiği karar yerinde olup, istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalılar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi. 28/03/2022