Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/2674 E. 2023/1394 K. 05.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ : 24/05/2022
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 05/09/2023

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Başkanın görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili sunduğu dava dilekçesinde özetle; Davalı anonim şirkette azınlık pay sahiplerinin genel hukuk ilkeleri ve anonim şirketler hukuku normları ve esas sözleşme hükümleriyle korunan menfaatlerinin sürekli bir şekilde ihlâl edildiğini, bu durumun şirketin haklı sebeple feshi, bu mümkün olmadığı takdirde davacıların şirket ortaklığından çıkma haklarını kullanmaları için yeterli sebep olduğunu, hâli hazırda davalı anonim şirketin, şirketin menfaatlerinden ziyade münhasıran ve büyük ölçüde çoğunluk pay sahibinin menfaatlerine hizmet eder hale geldiğini, davalı şirket tarafından, davacı pay sahiplerinin genel kurula katılım hakkının engellendiğini, Covıd-19 salgının yoğun olarak hissedildiği ve şehirler arası seyahat kısıtlamalarının bulunduğu bir dönemde tüm itirazlarına rağmen genel kurul yapıldığını ve karar alındığını, esas sermaye sisteminin benimsendiği davalı şirkette genel kurul tarafından sermaye artırım kararı verilmesi gerekirken, yönetim kurulu kararı ile sermayenin artırılmak istendiğini, hukuka aykırı bir şekilde yönetim kurulunca sermaye artırım kararı alındığını ve pay sahiplerinin rüçhan hakkının ihlâl edildiğini, bu konuyla ilgili olarak alınan yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti için Antalya 1. Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyasında dava açıldığını, buna rağmen, davalı şirket tarafından özellikle azınlık haklarının kullanılmasını engellemek amacıyla “ekonomik olarak gerek olmamasına rağmen” sermaye artırım kararı almak için 11/11/2020 tarihinde olağanüstü genel kurul toplantısı yapıldığını, bu toplantıya davacıların katıldığını, toplantıda TTK m. 437.madde uyarınca bilgi alma ve inceleme hakkının kullanılması amacıyla bazı bilgi ve belgelerin taraflarına verilmesinin talep edildiğini ancak şirket tarafından dürüst hesap verme ilkelerine uygun bir şekilde bilgi verilmek yerine, oldukça yüzeysel ve talep ettikleri hususları karşılamayan bazı bilgi ve belgelerin taraflarına elektronik posta ile gönderildiğini, pay sahiplerinin eşit şartlarda eşit işleme tabi tutulması gerektiğini, davacılara karşı şirket tarafından eşit davranılmadığını, davacıların taleplerinin hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedildiğini, ortaklar arasında şirket işlerinde ciddi görüş ayrılıklarının bulunduğunu, ortak amaç doğrultusunda birlikte çalışmalarının mümkün olmadığını, taraflar arasında güven ilişkisinin sona erdiğini, 11/11/2020 tarihinde yapılan genel kurulda yine sermaye artırımının gündeme alındığını, hâl böyle olunca azınlık pay sahipleri olarak TTK m. 420 ve Yönetmelik m. 28’e dayanarak toplantının ertelenmesinin talep edildiğini beyanla fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, TTK m. 531. uyarınca davalı şirketin haklı sebeplerle feshine, feshe karar verilmediği takdirde; davacı pay sahiplerine paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacıların şirketten çıkarılmasına, her türlü yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili sunduğu cevap dilekçesinde özetle; genel kurulda hukuka aykırı bir durumun bulunmadığını davalı şirketin ilgili genel kurulun yapılması için Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne başvuruda bulunduğunu ve bu başvurusunun kurum tarafından kabul edilerek genel kurulun yapıldığını, Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından toplantıya temsilcinin de atandığını, şirket genel kurul toplantılarının gerçekleştirilmesinin emredici bir hüküm ile yasaklansa idi, bu durumda Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün ne toplantı yapılmasına izin vereceğini ne de temsilci atayacağını, ancak böyle bir durum olmadığından Genel Kurul’un yapılmasına bizzat Ticaret Sicil Müdürlüğünce izin verildiğini, Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Müdürlüğü’nün 20.03.2020 tarih ve … sayılı yazısının tamamının incelenmesinde pandemi döneminde yapılacak Şirket Genel Kurullarının iptal edileceğine dair hiçbir emredici hükmün bulunmadığını, sermaye arttırma kararının alınış usulüne ilişkin olarak; davalı şirket yönetim kurulunun 18.03.2020 tarihinde sermaye artışı konusunun görüşülmesini genel kurul gündemine aldığını ve 08.04.2020 tarihinde yapılan genel kurulda sermaye artışının kabul edildiğini, bu sebeplerle sermaye artışı kararının genel kurul tarafından kabul edilmiş olmakla alınan kararlarda herhangi bir usulsüzlüğün bulunmadığını, davalı şirketin Amasya ili … İlçesi sınırları içinde bulunan büyükbaş besi hayvanı dışkısı, yumurta tavuğu dışkısı, şeker pancarı küspesi, soğan ve benzeri tarımsal ve mezbaha atıklarından biyogaz üzerinden elektrik ürettiğini, Elektrik Enerjisi ve Organik & Organamineral Katı ve Sıvı Gübre üretimi amaçlı olarak kurulan tesisten elektrik enerjisi ve gübre üretimi yapmakta olduğunu, ilgili projenin toplam yatırım tutarının yaklaşık 30 milyon € olup işletme ömrünün ise 30 yıl olarak planlandığını, proje için 21.09.2017’de EPDK’dan Üretim Lisansı ve 28.03.2017 tarihinde T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığından da ÇED Olumlu Raporu alındığını, santralın inşaatına ise Nisan 2018’de başlandığını, tesisin 1. Ünitesinin (1,067 Mwe ) Ekim 2018 tarihinde geçici kabulünün yapıldığını, açıklanan projenin gerçekleştirilmesi için davalı şirketin yatırım yapmış olup halen bu yatırımları yapmaya devam ettiğini, her ne kadar davalının elektrik ve gübre üretimi yapıp maddi gelir elde etse de projenin büyüklüğü nazara alındığında finansman ihtiyacının olduğunu, davalının yaptığı ve halen yapmakta olduğu yatırım için finansmana ihtiyaç duyduğunu ve neticesinde Yapı Kredi Bankasına başvurarak kredi talebinde bulunulduğunu, kredi talebinde bulunulurken davacıların tamamının kredi başvurusunu bizzat kefil olarak imzaladıklarını, dolayısıyla yapılan yatırımın bizzat davacıların bilgisi ve isteği dahilinde yapıldığını, yapılan kredi başvurusu sonucunda bankanın, başvuruyu şartlı olarak kabul ettiğini ve proje finansmanının kredi yoluyla %80’ini karşılayabileceğini, ancak bakiye %20’nin ise şirketin sermayesinden karşılanması gerektiğini aksi taktirde kredi temin edilmeyeceğinin bildirildiğini, davacılar ve davalı şirketin bu koşullarda kredi kullanmayı kabul ederek şirketi borçlandırdıklarını, ekte sundukları sözleşmenin 5. Sayfasında bu hususun açıkça yazılı olduğunu, davacıların yukarıda belirtilen %20’lik yatırım bedelini kabul ettiklerini ancak bu güne dek şirkete nakdi hiçbir katkılarının olmadığını, toplam proje bedelinin 30.000.000 € (yaklaşık 270.000.000TL ) olup projenin finansmanı için gereken %20 oranındaki öz kaynak tutarının ise 6.000.0000 € (yaklaşık 54.000.000 TL ) olduğunu, davalı şirketin sermayesinin ise sadece 2.500.000 TL olup bu sermaye ile proje bedelinin %1’inin dahi ödenebilmesinin mümkün olmadığını, davalının özkaynak ihtiyacı olan 6.000.000 Euro’nun ödenebilmesi için sürekli borç almış olup artık borç alabilmesinin imkansız hale geldiğini, özkaynak oranı eksi bakiye vermiş olmakla şirketin sermaye artışı yapmasının kaçınılmaz hale geldiğini, 2020 ve devam eden yıllar içerisinde ödenecek olan kredi ana para ve faiz geri ödemesi için davalıda yeterli sermaye ve gelir bulunmadığını, lisansı 2019 Ekim ayında alınmış olan 1,5 Mw Biyogaz güç artışı yatırımının 2 yıllık süre zarfında yapılması gerektiğini, aksi durumda mevzuat gereği alınmış olan lisans iptal olacağından, davalı şirketin bu yatırımı gerçekleştirebilmesi amacıyla sermayeye ihtiyaç duyduğunu, davalının sermaye artışına gitmesi için birçok haklı gerekçesi bulunmakta olup davacı tarafça sermaye artışına ihtiyaç duyulmadığı yönünde ileri sürülen iddianın gerçeği yansıtmadığını beyanla açılan davanın reddine, tüm yargılama giderlerinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı azınlık pay sahiplerinin davalı anonim şirketin feshi, bu mümkün olmadığı takdirde ortaklıktan çıkma taleplerine ilişkin olarak haklı sebep kapsamında ileri sürdükleri iddialara ilişkin yapılan değerlendirmede, öncelikle bilgi alma ve inceleme hakkını kullanamadıklarına dair TTK kapsamında yasal yollara başvurmadıkları, azınlık pay sahiplerinin rüçhan haklarını engelleyecek şekilde ve onları zora sokacak şekilde gerekli olmadığı halde sermaye arttırım kararı verildiği iddialarına ilişkin olarak, bilirkişi raporuna göre davalı şirketin yaptığı yatırımlar nedeniyle yüklü miktarda kredi kullandığı, şirket ortaklarını kredi sözleşmelerini kefil sıfatıyla imzaladıkları, şirketin yaptığı yatırımlar nedeniyle finansman ihtiyacının yüksekliği, bu finansmanın dışarıdan çoğunlukla da krediler aracılığıyla karşılanması dikkate alındığında sermaye arttırımının zorunlu olduğu, davacıların şirketin kötü yönetildiğine dair iddiaları yönünden ise, şirketin yaptığı yatırımlar yönünden yetersiz sermayenin olumsuz etkilerini gidermek amacıyla alınan sermaye arttırım kararı, hakim ortakların şirketi büyütme gayretleri ile bu kapsamda yapılan işlemleri dikkate alındığında şirketi kötü yönettiklerine dair bir emarenin bulunmadığı, ayrıca hakim ortakların şirketten borç para aldığı yada şirketin içinin boşaltılmaya çalıştıklarına dair de bir durumun olmadığı dikkate alındığında davacı tarafın TTK 531. Maddesi kapsamında ileri sürdüğü haklı sebebe gerekçe teşkil edecek vakıaların somut olayda bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece dava tarihinden sonraki olguların hükme esas alındığını, hatalı ve eksik bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, kendilerince ileri sürülen fesih sebeplerinin mahkeme tarafından incelenmediğini, müvekkillerinin genel kurula katılma haklarının engellendiğini, hukuka aykırı sermaye artırım kararları ile müvekkillerin rüçhan haklarının ihlal edildiğini, müvekkillerinin bilgi alma ve inceleme haklarının kısıtlandığını, davalı şirketin kötü yönetildiğini, davalı şirket ile müvekkilleri arasında güven ilişkisi sona erdiğini, tarafların bu ortaklığı yürütmesinin mümkün olmadığını ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
Dava, Anonim Şirkette azlık paya sahip şirket ortakları tarafından açılan şirketin haklı sebeple feshi, bu mümkün olmadığı takdirde çıkma payının belirlenerek davacıların ortaklıktan çıkmaları ile ortaklık payının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
TTK’nın 638/2. Maddesinde haklı sebeplerle limited şirket ortaklığından çıkma hali düzenlenmişken Anonim Şirketler ile ilgili hükümlerde doğrudan haklı sebeple ortaklıktan çıkma davası düzenlenmemiştir. Haklı sebeplerle ortaklığın feshi talebine ilişkin TTK’nın 531. maddesinde; “haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” şeklinde ancak sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahiplerince şirketin feshinin istenmesi halinde mahkemeye seçenek olarak düzenlenmiştir. Ayrıca anonim şirket pay sahibine ayrılma hakkı, halka açık anonim şirketin önemli nitelikli işlemlerinde tanınmıştır. SPK m. 23’e göre halka açık ortaklıkların birleşme, bölünme işlemlerine taraf olması, tür değiştirme veya sona erme kararı, mal varlığının tümünü veya önemli bir bölümünü devretmesi veya üzerinde bir ayni hak tesis etmesi veya kiralaması, faaliyet konusunu tümüyle veya önemli ölçüde değiştirmesi, imtiyaz öngörmesi veya mevcut imtiyazların kapsam veya konusunu değiştirmesi ile borsa kotundan çıkması, önemli kararlardır. Ayrılma hakkı, pay sahibi sayısı sebebiyle halka açık sayılan ortaklıkların SPK kapsamından çıkma kararında da söz konusu olabilir. Zira SPK m. 33 uyarınca, pay sahibi sayısı beş yüzü aştığı için halka açık sayılan ortaklıklar, paylarının borsada işlem görmesini istememeleri halinde, pay sahibi sayısının en az üçte ikisi ve toplam oyların en az dörtte üçü ile alınacak bir genel kurul kararı ile SPK kapsamı dışına çıkabilir.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1. gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1. gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 269,85 TL maktu istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA, harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince YAZILMASINA,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın Dairemiz tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1. bendi gereğince aynı kanunun 361/1. maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 05/09/2023