Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/2614 E. 2022/1669 K. 18.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ : 12/09/2022
DAVANIN KONUSU : Tazminat
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 18/11/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, Müvekkilinin ortağı olduğu şirketin iki ortağı bulunduğunu, ortaklardan davacı …’ın bu şirketin %75’ine, diğer davalı kardeşi …’ın ise %25’ine sahip olduğunu, davalı …’ın davacı şirketin en önemli mal varlığı olan Antalya ili … İlçesi … Mah. … ada, … parselde kayıtlı taşınmazı 05/04/2019 tarihinde diğer davalı şirkete devrettiğini, devrin davalı … tarafından bedelsiz bir şekilde yapıldığını, bu devirden dolayı müvekkilinin ortağı olduğu şirkete yapılmış bir ödeme olmadığını, limited şirkete ait en önemli mal varlığının alınmış bir genel kurul kararı olmadan devrinin yapılmasının yasal olmadığını, davalı şirketin bu taşınmaz için herhangi bir bedel ödemediği gibi taşınmaz üzerindeki ipotek yükünü de kaldırmadığını belirterek; dava konusu taşınmazın davalı şirket adına olan kaydının iptali ile müvekkili şirket adına kayıt ve tesciline, işletme hakkının devrinin iptali ile müvekkili şirkete iadesine, ticari işletme konusu malların ve menkullerin iptali ile davacı şirkete iadesine, devir tarihinden dava tarihine kadar müvekkili şirketin bu devirden kaynaklanan zararının tespiti ile davalı şirketten alınarak davacı şirkete teslimine, mahkeme farklı kanaat halinde ise taşınmazın işletme bedelinin içindeki menkullerin dava tarihi itibariyle bedelinin tespiti ile davacı şirket adına dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesi ve dava konusu taşınmaz üzerine tedbir konulması yine ticari işletme devrinin tedbiren müvekkili şirkete teslim edilmesini talep etmiştir.
Davalı … Ltd Şti vekili, davacının kabulü mümkün olmayan bir hukuki argümana dayandığını, tamamen kötüniyetli olduğunu, taşınmazın değerinin de arttığını nazara alarak, taşınmazı geri alma çabasına giriştiğini, davacı, dava konusu taşınmazın, devreden şirketin tek malvarlığı olduğunu iddia ettiğini, bu iddia doğru olmadığını, tapu kayıtları incelendiğinde bahse konu şirketin dava konusu taşınmazdan başka iki ayrı taşınmazı daha olduğunu, davacı, dava dilekçesinde otelin 300 milyon türk lirası olduğunu beyan ettiğini, davacıdan sadece 500 bin türk lirası teminat talep edildiğini, taşınmaz bedeli karşısında, talep edilen teminat oldukça düşük olduğunu, teminatın en azından, taşınmaz değerinin %15’i nispetinde olması gerektiğini, müvekkile ait taşınmazın tapu kaydına konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasını, ilk talepler kabul edilmeyecek olursa, bu kez teminat miktarının davacı tarafından bildirilen 300 milyon türk lirası değerin %15’in aşağı olmayacak şekilde tamamlanmasını, tüm yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı-alacaklıya yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili,”öncelikle cevap dilekçemizi ve tedbir itiraz dilekçemizi tekrar ediyoruz. Davacının en başından beri devrinden haberdardır. İfade tutanaklarında bu durum mevcuttur. TTK 555 hükmü anonim şirketlere özgündür limitedde uygulanmaz. Antalya … Ltd Şti .tek mal varlığı dava konusu taşınmaz değildir. Müvekkilim dava konusu taşınmazı üzerindeki hacizlerle birlikte devir almıştır. Üzerindeki tahkikatlar toplandığı taktirde değerini aşmaktadır. Dava dilekçesinde otelin değerinin üç yüz milyon olduğu açıkça yazmaktadır, kira sözleşmesinde gösterilen tutarlar otelin değeri gözetildiğinde çok düşüktür, müvekkilim itiraz dilekçesinde belirttiğimiz 2 parselin kiracısıdır. Abonelikler değiştirilmediği için gelen faturaların üzerinde eski aboneler yazılmaktadı, iskan alınamadığı için abonelikler bu şekilde gözekmektedir. bu nedenle ihtiyati tedbirin teminat miktarına itiraz ediyoruz” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkemece, “… 6100 sayılı HMK’nın 389 maddesinde mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, 390. maddesinde tedbir talep eden tarafın, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebi ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu belirtilmiştir. Yine aynı yasanın 394/2. Maddesinde, ihtiyati tedbirin uygulanması sırasında karşı taraf hazır bulunuyorsa, tedbirin uygulanmasından itibaren; hazır bulunmuyorsa tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın tebliğinden itibaren 1 hafta içinde, ihtiyati tedbirin şartlarına, mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin olarak, kararı veren mahkemeye itiraz edebilir düzenlemesi bulunmaktadır. Somut olayda, dava konusunun tapu iptal ve tescil olduğu, davalı vekilinin iddialarının yargılamayı gerektirdiği, dava konusu uyuşmazlığın taşınmazın aynına ilişkin olduğu, dava konusu taşınmazın devredilebilmesinin ileride dönülmez zararlara sebep olabileceği açık olduğu, gayrimenkul hukukundan kaynaklı uyuşmazlıklarda dava sonuçlanana kadar taşınmazların devrinin önlenmesi bakımından tedbirin verilmesi gerektiği ve HMK’nın 389. Maddesinde belirtilen gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halinin oluştuğunun kabul edilmesi gerektiği nazara alındığında mahkememizce günümüz şartları değerlendirilerek ve daha sonra yeniden değerlendirilmek kaydıyla 500.000,00-TL teminat karşılığı taşınmaz değerini engelleyici şekilde tedbir kararı verilmesinin uygun olacağı kanaatine varıldığı, ticari işletme devrinin tedbiren davacı şirkete verilmesi talebi ise bu konuda haklılığı ispata yeterli kayıt sunulmadığından reddedilmesi gerektiği ve bu şekilde ihtiyati tedbir kararının yerinde olduğu görülmekle, davalı vekilinin tedbir kararına karşı yapmış olduğu itirazlarının reddi ile mahkememizce verilen ihtiyati tedbir kararının devamına…” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının devri bilmekte olduğunu, rızası ile ve bedeli ödenerek devrin gerçekleştiğini, dava dilekçesinde de bu hususu yer verildiğini, kolluk ifadelerinde de davacının bilgisi dahilinde devrin gerçekleştiğinin beyan edildiğini, otelin şirket ana faaliyet konusu oluşturmadığını, davacının açıkça kötü niyetli olduğunu, temsile yetkili ortak …’ın devrede yetkili olduğunu, devir için genel kurul kararına ihtiyaç olmadığını, dava konusu taşınmazın devreden şirketin tek ve en önemli mal varlığı değeri olmadığını, davacının talebinin TTK 560.maddesi gereğince zamanaşımına uğradığını, dava dilekçesinde dava konusu taşınmazın 300.000.000,00 TL olduğu iddia edilmesi karşısında davacıdan sadece 500.000,00 TL teminat alınmasına karar verilmesinin hatalı olduğunu, taşınmazın değerinin %15 ile %20’si arasında teminata hükmedilmesi gerektiğini, ihtiyati tedbirin şartlarının bulunmadığını, istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
İstinaf konu İlk Derece Mahkemesi kararı ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen 12/03/2022 tarihli ara karardır.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, ihtiyati tedbire itirazın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, dava konusu taşınmazın değerinin mahkemece henüz tespit edilmediği gibi ihtiyati tedbir kararlarında teminat miktarının mahkemece belirlenebileceği, davalı tarafın savunmalarının yargılama aşamasında değerlendirilecek husular olduğu da birlikte değerlendirildiğinde davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1. gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f. maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.18/11/2022

….