Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/2448 E. 2022/1468 K. 24.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
EK KARAR TARİHİ: 26/08/2022
DAVANIN KONUSU: İhtiyati Haciz
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 24/10/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Talep eden vekili, müvekkili ile karşı taraf şirket arasında ticaret yapıldığını, müvekkili şirketin profil sektöründe de çalışan bir firma olduğunu, karşı tarafın muhtelif tarihlerde ticari mallar verdiğini, karşı tarafın müvekkili şirkete muaccel ve ödemesi gecikmiş, faizsiz anapara borcunun 44.540,62 USD olduğunu, borcun ödenmediğini, karşı taraf ile iletişim kuramadıklarını, karşı tarafın tüm mal varlıklarını alacaklı olan müvekkili şirketten kaçırdığına yönelik güçlü duyumların alındığını ileri sürerek, 44.540,62 USD tutarında asıl alacak hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece 04/08/2022 tarihli karar ile; talep edilen 44.540,62.-USD (1,00.-USD= 18,00.-TL) (44.540,62 X 18,00) 801.731,16.-TL miktarlı borcun muaccel olmasına rağmen ödenmediği ve rehin ile de temin edilmemiş bulunduğu gerekçeleriyle, ihtiyati haciz talebinin İİK’nın 257. maddesine uygun olmakla, borçlunun kendisine ait menkul ve gayrimenkulleri ile 3.kişilerdeki hak ve alacaklarının borca yetecek kadarına ihtiyati haciz konulmasına karar verilmiştir.
Karşı taraf vekili, iddia edilen ihtiyati hacze konu vakıanın müvekkili ile karşı taraf arasındaki cari hesap ilişkisi nedeniyle bedeli ödenmeyen faturalara konu alacak talebine ilişkin olduğunu, karşı tarafın müvekkilinin ihtiyati hacze konu faturalara mahsuben toplam 145.330,66.-USD ödeme yapıldığını ikrar ettiğini, karşı tarafın talebinin asıl alacağa ilişkin olmadığını, kur farkına ilişkin olduğunu, 12/09/2018 tarih 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 1567 sayılı Türk Parası’nın kıymetini koruma hakkında 32 sayılı kararda değişiklik yapılmasına dair karar uyarınca; “Türkiye’de yerleşik kişilerin, bakanlıkça belirlenen haller dışında kendi aralarındaki menkul ve gayrimenkul alım satım taşıt ve finansal kiralama dahil her türlü menkul ve gayrimenkul alım satım taşıt ve finansal kiralama dahil her türlü menkul ve gayrimenkul kiralama, leasing ile iş, hizmet ve eser sözleşmelerinde sözleşme vadesi ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamaz” hükmünün getirildiğini, karşı tarafın talebinin bu genelgeye aykırı olduğunu, talebinin reddinin gerektiğini, kabulünün de usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığını, karşı tarafın bu alacak için temerrüt ihtarında bulunmadığını, karşı tarafça sunulan e-mutabakat metnine müvekkilce mutabık değiliz cevabı verildiğini, 2004 sayılı İİK’nun 257.maddesinde ihtiyati haciz talebinin kabulü için gerekli olan şartların belirtildiğini, müvekkil yönünden bu şartların gerçekleşmediğini, karşı tarafça Antalya Genel İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararının icraya konulduğunu, taraflarınca icra itiraz edildiğini, müvekkilinin icra nedeniyle banka hesaplarına bloke konulduğunu, keşide ettiği çeklerin ödenmesinde acze düştüğünü, ticari itibarının zedelendiğini belirterek itirazlarının kabulü ile müvekkilinin ticari itibarının zedelenmiş olması ve yaşadığı mağduriyet nedeniyle zararlarının tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece 26/08/2022 tarihli ek karar ile; İİK’nun 265 maddesinde itiraz nedenleri sınırlı olarak sayılmış olup, sadece yetki, teminat ve ihtiyati haciz şartlarına yönelik olarak itiraz edilebilecektir. Somut olayda ise, itiraz eden tarafça döviz cinsinden anlaşma yapılamayacağı, faturalar konusunda mutabakat olmadığı, yine borçluya yapılmış bir ihtar bulunmadığı, faturaların irsaliyelerinin olmadığı, defterlerde kayıtlı olmadığı, faturalarda talep edilen alacağın aslında kur farkından kaynaklandığı, müvekkili tarafından asıl fatura tutarlarının ödendiği, haksız döviz nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığı ileri sürülmüş ise de, faturaların tamamının irsaliyesinin de bulunduğu, malların teslim edilmediğine dair itiraz olmadığı, faturaların tamamının mal satışına ilişkin olup hiçbirinin kur farkı faturası olmadığı, dolar cinsinden fatura düzenlenmesine yasal bir engel bulunmadığı, tamamının USD cinsinden düzenlendiği, borçlu tarafın ibraz ettiği ödeme belgelerinin tamamının faturalarda açıklama kısmında belirtilen TL cinsinden bedeli dahi karşılamadığı, diğer itiraz sebeplerinin ise itiraz sebebi olmayıp esasa ilişkin açılacak olan bir davada ileri sürülebileceği anlaşılmakla, yerinde görülmeyen itirazın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, karşı taraf vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Karşı taraf vekili istinaf dilekçesinde özetle; faturaların e-fatura cinsinden olmakla birlikte faturalarda irsaliyenin yer almadığını, faturanın Türk Hukuku’nda borcun varlığını kanıtlayan bir evrak olmadığını, ihtiyati haciz talebinin kabulüne dayanak olarak kabulünün de mümkün olmadığını, alacaklının talebinin kur farkına ilişkin olduğunu, alacağın kaynağının alacaklının iddiası uyarınca cari hesap ve işbu cari hesaba yönelik olan faturalara ilişkin alacağa ilişkin olduğunu, alacaklı ile müvekkil arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesinin bulunmadığını, alacaklının işbu alacak için temerrüt ihtarında bulunmadığını, dosyaya da ihtarına yönelik bir delil sunmadığını, dosyaya ihtiyati haciz kararına itiraz dilekçe ekinde sunulan e-mutabakat metnine de müvekkilce mutabık değiliz cevabı verildiği gözetilerek ihtiyati haciz talebinin reddi gerekirken kabulünün de hatalı olduğunu, müvekkilin muayyen yerleşim yerinin bulunduğunu, bu adresin şirketin merkezi olduğunu, müvekkil taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemediğini, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanmadığını istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
Talep ihtiyati hacze itirazın reddine ilişkin ek kararın kaldırılması istemine ilişkindir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İhtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için mahkeme kararı ile, borçlunun mallarına geçici olarak el konulması olarak tanımlanmaktadır. İhtiyati haciz talep edebilmek için, İİK’nın 257/1.maddesine göre alacağın para alacağı olması, vadesi gelmiş ve rehinle temin edilmemiş olması ya da İİK’nın 257/2. maddesindeki şartların gerçekleşmiş bulunması gerekir.
İİK’nın 258/1. maddesinin ikinci cümlesinde “Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebebi hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur.” şeklinde yapılan düzenleme ile alacaklının ihtiyati haciz talep edebilmesi ve ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın varlığı ve istenebilir olduğunun tam ve kesin olarak ispat edilmesi gerekliliği aranmamış, bu konuda mahkemeye kanaat getirecek delillerin sunulması yeterli kabul edilmiştir. Maddi hukuka göre kimin haklı veya haksız olduğu İİK’nın 264. maddesi kapsamında yapılacak inceleme veya açılacak menfi tesbit, itirazın iptâli ya da istirdat davasında araştırılacak ve değerlendirilecektir.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1. gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, mevcut durum itibariyle İİK’nın 257 vd. maddelerindeki ihtiyati haciz koşullarının bulunmasına, kararın hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; karşı taraf vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1. gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Karşı taraf vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Karşı tarafın istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından talep eden lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f. maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.24/10/2022