Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/237 E. 2022/374 K. 04.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ: 10/12/2021
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 04/03/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Başkanın inceleme raporu okundu.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
A-)Açılan dava ve iddia :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle “…davalının ticari faaliyet gösteren bir tacir olduğunu, sebze fidesi üretimi ve ticareti yaptığını, her ne kadar ticaret siciline kayıtlı değil is ede yıllık alım ve satım tutarı itibari ile TTK’nın 11/2. maddesine göre tacir olduğunu, bilanço usulüne göre defter tuttuğunu, müvekkilinden geçmiş yıllardan beri toptan sebze fidesi alan davalının gönderdiği çekler ve yaptığı kısmi ödemeler sonrası aralarında oluşan cari hesapta davacı müvekkilim lehine en son 219.348,84-TL bakiye alacak oluştuğunu, davalı tarafından borcun ödenmesi için çek verileceğinin bildirilmesine rağmen oyalama yoluna gidildiği anlaşıldığından takipten önce işleyen avans faizi ile birlikte oluşan alacağın tahsilini temin için Antalya Genel İcra Dairesinin … Esasında ilamsız icra takibi başlatıldığını, Antalya Genel İcra dairesinin …. Esasında ise davalı şirket hakkında başlatılmak zorunda kalınan icra takiplerine konu asıl alacak ve işlemiş faizine mahsuben şimdilik talep edilen tutarla birlikte 219.400,00-TL. İçin, tahsilde tekerrür olmamak üzere her iki takip dosyası üzerinden davalılar aleyhine, sunulan belgeler ve takip dosyaları da değerlendirilerek teminatsız veya uygun görülecek teminat karşılığı, mallarına, üçüncü kişiler dahil hak ve alacaklarına ihtiyati haciz konulması için ihtiyati haciz kararı verilmesini…” talep ve dava etmiştir.
B-)İlk Derece Mahkemesinin İhtiyati Haciz Kararı :
İlk Derece Mahkemesi tarafından 26/11/2021 tarihli tensip tutanağı (19) nolu ara kararı ile “Davacı vekilinin dosyadaki cari hesap ekstresi, irsaliyeli fatura, ürün teslim tutanağı ve diğer belgeler dikkate alınmak suretiyle İhtiyati Haciz Talebinin KABULÜ ile;Dava değeri olan 219.348,84-TL’nin %20’sine tekabül eden 43.869,77.-TL oranında nakti teminatın mahkeme veznesine depo edilmesi veya kesin ve süresiz banka teminat mektubu sunulduğu takdirde, davalının borcunu karşılayacak miktarda menkul ve gayrimenkul mallarıyla, üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasına,…” karar verilmiştir.
C-) Cevap ve Karşı Talepler ile İhtiyati Hacze İtiraz :
İhtiyati haciz kararına itiraz eden vekili itiraz dilekçesinde özetle “…26.11.2021 tarihli tensip tutanağının 19 nolu ara kararı ile yetkisiz mahkeme tarafından verilen ihtiyati haciz kararını kabul etmediklerini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, yetki, zamanaşımı, hak düşürücü süre, husumet ve hukuki yarar nedeniyle itiraz ettiklerini, 22.11.2021 tarihli dava dilekçesinde aleyhe hususları kabul etmediklerini, tensip tutanağı ile verilen hukuka aykırı ihtiyati haciz kararı ile yargılama yapılmaksızın, deliller toplanmaksızın, müvekkillerine savunma hakkı verilmeksizin, davacı tarafından haklılığa ilişkin makul ve makbul bir belge sunulmamaksızın, yaklaşık ispat yükümlülüğü dahi gerçekleştirilmeksizin, davacı tarafın yargılama neticesinde elde etmek istediği hukuki menfaatler hukuka aykırı tedbir kararı ile yargılama yapılmaksızın doğrudan hüküm kurularak kararın infazına geçildiği ve duruşma yapılmasına dahi gerek kalmadığını, bu kararın tensiben kaldırılmasını talep ettiklerini, davacı vekili her ne kadar ihtiyati haciz istemiş ise de, davacının amacı para alacağını teminat altına almak olduğuna göre, HMK 33.maddesindeki “uygulanacak hukuk normunun resen hakimce tespit edilmesi ve uygulanması hakime aittir” ilkesi gereğince talep hakkında ihtiyati haciz hükümlerinin uygulanması ve bu hükümler çerçevesinde talebin değerlendirilmesi gerektiğini, ayrıca dava konusu itirazın iptali istemi olduğuna göre, HMK 389 maddesi gereğince ihtiyati tedbir sadece “uyuşmazlık konusu hakkında” verilebilmesi karşısında talebin ihtiyati tedbir olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını belirterek, tensiben verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını…” talep etmiştir.
D-)İlk Derece Mahkemesi Ara Kararı :
İlk Derece Mahkemesi tarafından 10/12/2021 tarihli ara karar ile “…Davalı tarafın, yetkisiz mahkeme tarafından verilen ihtiyati haciz kararını kabul etmediklerini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, yetki, zamanaşımı, hak düşürücü süre, husumet ve hukuki yarar nedeniyle ve ayrıca faturalar müvekkilleri … adına düzenlenmiş iken dosya ile ilgisi ve irtibatı bulunmayan şirket aleyhine de ihtiyati haciz kararı uygulanması nedeni ile ihtiyati haciz kararına itiraz etmiştir. 6098 sayılı TBK’nın 89. Maddesindeki düzenleme uyarınca, para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. Sözleşme ilişkisinin varlığı ihtilafsız olup uyuşmazlık konusunun para alacağına ilişkin oluşu ve ihtiyati haciz isteyen alacaklının yerleşim yerinin Antalya oluşu gözetilerek itiraz eden vekilinin mahkememizin yetkisine yönelik itirazının yerinde olmadığı değerlendirilmiştir. Ayrıca gerek dava dilekçesi ekinde bulunan Ticaret Sicil Gazetesi ilanından ve gerek dosya arasına aldırılan ticaret sicil kayıtlarından da anlaşıldığı gibi davalı … ….. şahıs Şirketi 08.03.2021 tarihinde tür değişikliği yaparak … unvanını aldığından bu yöndeki itirazın da yerinde olmadığına kanaat getirilmiştir. Neticeten İİK’nın 258/1 madde hükmüne göre; alacaklının alacağın varlığı ve muaccel olduğunu tam ve kesin şekilde ispat etmesi aranmamakta olup bu konuda mahkemeye kanaat verecek delilleri göstermesi yeterli kabul edilmekte olduğundan ve ibraz edilen belgeler aradaki ticari ilişkinin ve alacağın varlığı hususunda yaklaşık ispata elverişli görüldüğünden davalı vekilinin ihtiyati hacze yaptığı itirazın reddine…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Kararı ihtiyati hacze itiraz eden davalı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde özetle “…Davacı vekili her ne kadar ihtiyati haciz istemiş ise de, davacının amacı para alacağını teminat altına almak olduğuna göre, HMK 33.maddesindeki “uygulanacak hukuk normunun resen hakimce tespit edilmesi ve uygulanması hakime aittir” ilkesi gereğince talep hakkında ihtiyati haciz hükümlerinin uygulanması ve bu hükümler çerçevesinde talebin değerlendirilmesi gereklidir. Ayrıca dava konusu itirazın iptali istemi olduğuna göre, HMK 389 maddesi gereğince ihtiyati tedbir sadece “uyuşmazlık konusu hakkında” verilebilmesi karşısında talebin ihtiyati tedbir olarak kabul edilebilmesi mümkün değildir. (HGK`nun 2013/21-1791 Esas 2013/1676 Karar sayılı kararı) İİK’nun 257 ve devamı maddelerindeki düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava 22.11.2021 tarihinde açılmış olup daha tensip aşamasında hiçbir delil toplanmamış iken ihtiyati tedbir (aslında ihtiyati haciz) kararı verilmiştir. Ortada yapılan bir yargılama, alınan bir bilirkişi raporu bulunmamaktadır. Bu itibarla dava konusu edilen alacakların varlığı ya da yokluğu veya miktarı belli değildir ve yargılamayı gerektirmektedir. Bu durumda ihtiyati haciz talep eden davacının, alacaklarını ve ihtiyati haciz sebeplerinin varlığını ihtiyati haciz kararı verilmesini gerektirir biçimde delillendirdiği söylenemez. Başka bir anlatımla davacı ihtiyati haciz için gerekli olan “yaklaşık ispat” yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. (Yargıtay 7.hukuk dairesi’nin 2016/27367 esas 2016/14852 karar )…” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :
Dava; itirazın iptali davası olup; istinaf edilen husus ilk derece mahkemesinin ihtiyati hacze itirazın reddine dair ara kararı hakkındadır.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
2004 sayılı İİK’nın 257/1. maddesinde; “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir” düzenlemesi muaccel, bir başka deyişle vadesi gelmiş alacaklar yönünden ihtiyati haciz koşulları düzenlemiş olup, muaccel olmayan/vadesi gelmemiş alacak yönünden ise ihtiyati haciz koşulları aynı yasanın 257/2. maddesinde ise; “Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir:
1-Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa;
2-Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa;
Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
İİK’nun 257/1. maddesinde rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş para borçlarının alacaklısının ihtiyati haciz talep edebileceği belirtilmiştir.
Yasa’nın 258. maddesinde “(1)ihtiyati hacze 50 nci maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir. Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur. (2) Mahkeme iki tarafı dinleyip dinlememekte serbesttir.” denilerek, alacaklıya, alacağını ve icabında haciz sebeplerini haklı kılacak delillerinin sunma yükümlülüğü getirilmiştir. Bu kapsamda alacaklı alacağını yaklaşık olarak ispatlamakla yükümlüdür.
Bu açıklamalara göre ihtiyatı haciz “Alacaklının, bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence (garanti) altına almak için, mahkeme kararı ile, borçlunun mallarına önceden geçici olarak el konulması”dır.
Geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür.
Hukukumuzda kabul edilen bir diğer geçici hukuki koruma kararı ise ihtiyati tedbir kararlarıdır. İhtiyati tedbir, 6100 sayılı HMK’da 389 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. HMK’nın 389. maddesinde; ”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Birinci fıkra hükmü niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde de uygulanır” hükmü düzenlenmekle ihtiyati tedbir açıklanmıştır.
Amaç bakımından; ihtiyati tedbir, aynı uyuşmazlık konusu olan taşınır veya taşınmaz malların devrinin önlenmesi, dava sonuna kadar aynen muhafaza edilmesi veya bir tehlike yahut zararın önlenmesi amacıyla 6100 sayılı HMK’nın 389 vd. maddelerinde öngörülen durumlarda başvurulan bir yoldur. İhtiyati tedbirde, hakkında tedbir kararı alınan şey, esasen asıl davanın konusudur. İhtiyati tedbirin konusu geniştir. Gerçekten ihtiyati hacze konu teşkil eden şeyler dışında bir şeyin yapılması veya yapılmamasına dair fiil ve hareketler ile bir şeyin teslimi veya bir paranın ödenmesi veya ödenmemesi gibi yükümlülükler de ihtiyati tedbirin konusu teşkil ederler.
Buna göre, konusu para olan alacağın tahsilini güvence altına almak için İİK’nın 257 vd. maddeleri gereğince ihtiyati haciz talep etmek mümkün iken, uyuşmazlık para alacağına ilişkin olsun ya da olmasın HMK’nın 389 maddesindeki koşulların bulunması halinde uyuşmazlık konusu ile sınırlı olmak üzere ihtiyati tedbir karar verilebilir. Uyuşmazlık konusu olmayan, alacağın tahsiline yönelik olarak borçlunun tüm taşınır ve taşınmazları ile 3. kişilerdeki hak ve alacak üzerinde HMK’nın 389 maddesi çerçevesinde ihtiyati tedbir talep edilemez. Koşulları var ise İİK’nın 257 vd. maddeleri gereğince ihtiyati haciz talep edilebilir.
Eldeki davada alacak para alacağı bulunmakla ihtiyati haciz talebine konu olabileceği, davacı yanca sunulan telefon yazışmaları, BA/BS formları, irsaliyeleri faturalara göre ” yaklaşık ispatı” var olarak kabul etmesi, şirketin nevi değişikliğini dikkate alarak ara karar oluşturmuş olması karşısında davalı /itiraz eden tarafın istinaf başvurusu yerinde görülmediğinden esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan gerekçe ile
1-Davalı yan vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE
2-İstinaf eden davalı taraftan alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davalı yandan alınıp HAZİNEYE GELİR KAYDINA, buna ilişkin harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince yazılmasına
3-İstinaf eden davalı yan tarafından yapılan başvuru harcından ibaret istinaf yargılama yargılama giderinin KENDİ ÜZERİNDE BIRAKILMASINA
4-Davacı yan avansından kullanıldığı anlaşılan iki e-tebligat gideri 11,00 TL ve dosyanın gidiş/ dönüş posta masrafı 40,00 TL olmak üzere toplam 51,00 TL istinaf yargılama giderinin davalı yandan müştereken müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE
5-İstinaf incelemesi duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine YER OLMADIĞINA
6-İstinaf incelemesi için avans yatırılmadığından hüküm kurulmasına YER OLMADIĞINA
Dair; dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucu HMK’nun 362/1-f maddesi gereğince KESİN olmak üzere 04/03/2022 tarihinde ve oy birliğiyle karar verildi.