Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 22/06/2022
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 13/06/2023
İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
DAVACININ İDDİALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, Müvekkili şirketin inşaat ve inşaat işi ile iştigal ettiğini, müvekkili şirketin yine müvekkili … ile ihaleye girmek üzere adi ortaklık kurduğunu, şirket yetkilisinin … olduğunu, Burdur ilinde alınan ihaleler için … adi ortaklığı, Mardin ilindeki ihale işi içinde … ile adi ortaklık kurulmuş olduğunu, Burdur ilindeki ihale işi bitip teslim edildikten sonra …’e verilen ihale takibine ilişkin Antalya 16. Noterliğinin 05.10.2018 tarihli … yevmiye numaralı vekaleti iş bittiği için azlettiklerini, Müvekkili şirketin Mardin … Mah. 24 derslikli ilkokul yapım ihale işi için … ihale ile kurmuş olduğu adi ortaklığın ihale işlerini de yürütebilmek için Mardin’deki ihale işi ile ilgili sınırlı olmak üzere azil tarihinden 3 ay sonra tekrar …’e Antalya 16. Noterliğinin 05/07/2019 tarihli … Yevmiye numaralı vekaleti ile vekil tayin ettiğini, dava dışı …’in bir süre sonra hukuk dışı yollara başvurduğunu ve şirket içerisinde usulsüzlükleri tespit ettiğini, …’in azledildikten sonra kötü niyetli olarak müvekkilinini tanımadığını, mal almadığını, müvekkili şirket ile hiçbir ilgisi olmayan kişilere karşı geçmiş tarihli senet vermeye başladığını, söz konusu senetlerin üzerine de malen veya nakden ibaresi ve para alışverişi olmamasına rağmen ve dava dışı …’in yetkisiz olduğunu bilmelerine rağmen senetleri icraya koyduklarını, müvekkili şirket aleyhine senet imzalayan …’in derdest olarak evrakta sahtecilik suçundan soruşturmasının devam ettiğini, müvekkili şirket hakkında Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyada icra takibi başlattığını takibin konusunun 15.06.2021 tanzim 30.08.2021 vade tarihli 120.000,00 TL’lik senet olduğunu, ayrıca söz konusu senet üzerinde “nakden” kaydının mevcut olduğunu, takibe konu senetteki imzanın müvekkili şirket yetkililerine ait olmadığı gibi senette yazıldığı gibi şirkete herhangi bir nakit veya mal girişi de olmadığını, davalında müvekkili şirkete 120.000,00 TL nakit para vermediğini, senedin sahtecilik ürünü olduğunu, yine dava dışı …’in kötü niyet kapsamında geçmişe etkili olarak 4 farklı senet düzenlendiği ve bu senetler nedeniyle müvekkili şirket hakkında 4 farklı icra dosyası başlattıklarını belirterek, müvekkilinin Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALININ SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davalı vekili, müvekkilinin 15.06.2021 tanzim 30.08.2021 vade tarihli ve 120.000,00 TL bedelli senetten dolayı borçlu …Tic. Ltd. Şti ve … İş Ortaklığından olan alacağının tahsili için iş ortaklığına izafeten ortaklar …. Tic. Ltd. Şti ve … aleyhine Antalya Genel İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlattıklarını, senet üzerindeki imzalara ilişkin Antalya 2. İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile imzaya itiraz davası açıldığını ve davanın derdest olduğunu, müvekkilinin dava dilekçesinde belirtilen ve davacı iş ortaklığının bir dönem yetkilisi olan ve müteahhitlik yapan …’e de yaklaşık 10 yıldır tanıdığını, takibe dayanak senet üzerinde nakden ibaresinin mevcut olduğunu bunun aksini iddia eden davacı tarafça ispatı gerektiğini, müvekkilinin söz konusu icra ve ceza dosyalarında taraf olmadığını, belirtilen dosyaların da müvekkili aleyhine delil teşkil ettirilemeyeceğini, dava dışı … münferiden şirket temsile ve ilzama yetkili olduğunu, bu yetkilerin iş ortaklığı adına yapılacak tüm işlemleri kapsadığını belirterek, haksız davanın reddi ile %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “… dava dışı …’e her ne kadar Adi ortaklık sözleşmesi yapmak için yetki verilmiş ise de ( Antalya 16. Noterliğinin … yevmiyeli vekaletnamesi) bu şahsa ayrıca kurulacak adi ortaklığa kendini yetkili atayabilmesi hususunda yetki verilmediği, dava dışı şahsa verilen vekaletnamede kambiyo senedi düzenlenmesi hakkında da özel yetki verilmediği anlaşılmıştır. Antalya 16. Noterliğinin … yevmiyeli vekaletnamesi ile ihale işine ilişkin dava dışı şahsa geniş yetkiler tanınmış ise de; netice itibari ile işin ” kazanılan ihale ” işi ile sınırlandırılması nedeni ile bu şahsın ticari mümessil olduğunun da kabul edilemeyeceği anlaşıldığından dava dışı şahsın takibe konu senedi düzenlemede yetkili olmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne, davalının kötüniyetli olduğu ispatlanmadığından tazminat talebinin reddine …” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Karara karşı, davacılar vekili ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatı hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, kararın bu yönden kaldırılması gerektiğini, söz konusu senetlerin sahte ve geçmiş tarihli olduğunun açık olduğunu, dosya kapsamında davalının kötü niyetli olduğunun görülebileceğini, davalının borç verdiğine ilişkin savunmasına karşılık ödeme belgesini sunamadığını, davalının soruşturma aşamasındaki beyanı da dikkate alındığında davalının kötü niyetli olduğunun açık olduğunu, istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı iş ortaklığının bir dönem yetkilisi olan ve müteahhitlik yapan …’ın müvekkilini yaklaşık 10 yıldır tanıdığını, …’ın iş ortaklığının Milli Bakanlığındaki hak edişlerinin geciktiğini belirterek müvekkilinden şirket adına borç para istediğini, kendisine yardımcı olursa da şirketin Antalya ‘da yeni inşaat ihaleleri alacağını ve bu inşaatlarında boya ve sıva işlerini müvekkiline vereceğini, müvekkilininde …’ın yetkilisi olduğu iş ortaklığının Devlet ihalesi alıp okul işi yapması nedeniyle sağlam bir şirket olduğunu düşünüp …’ı da yıllardır tanıdığı için borç para verdiğini, ortaklığa ait imza sürgülerinde de …’ın iş ortaklığı adına yetkili olduğunun belirtildiğini, davacı tarafça iş ortaklığı sözleşmesinin ve imza sirkülerinin iptaline ilişkin veya noterlik işlemlerinin iptaline dair herhangi bir dava açılmadığını, davanın kabulünün hatalı olduğunu, istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Ceza ve Hukuk Mahkemeleri kararları arasındaki ilişkiyi düzenleyen 6098 sayılı TBK’nın 74. (818 sayılı BK 53) maddesi hükmü hukuk hakimini, ceza mahkemesinin kesinleşen kararı karşısında maddi hukuk bakımından kural olarak bağımsız kılmaktadır. Ancak hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Her mahkumiyet kararı o eylemin hukuka aykırılığını tespit etmesi bakımından hukuk hakimini bağlayıcı niteliktedir. Ceza hakiminin saptadığı maddi olaylar ve özellikle fiilin hukuka aykırılığı ve davacı/davalı tarafından işlenmiş olup olmadığı hukuk hakimini bağlar.
Ceza davası, maddi vakıaların belirlenmesi ve sonucu itibariyle taraflar arasındaki borç ilişkisinin kesin hükümsüzlüğünün anlaşılabilmesi için önem taşımaktadır. Nitekim borç ilişkisinin kesin hükümsüzlüğü hâkim tarafından re’sen göz önünde tutulacak nedenlerdendir ve buna ilişkin deliller her zaman ibraz edilebilir. (YHGK’nın 2014/19-1119 Esas, 2016/627 Karar sayılı ilamı)
Yargıtay Hukuk genel Kurulunun 2013/4-1008 esas ve 2014/490 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere ,… Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde düzenlenmiş olup; hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını; aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını; öngörmesi esasına dayanmaktadır.818 Sayılı B.K.nun “Ceza Hukukuyla Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53. maddesinde: “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararıyla da mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmü yer almaktadır (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi hükmü de paralel bir düzenlemeyi içermektedir).
Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı, ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa, diğer anlatımla beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, ceza davasında hükme dayanak yapılan maddi olgularla ve özellikle eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen, mahkumiyet kararının bu yönlerinin hukuk hakimini bağlayacağı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hususları doktrinde ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında kabul edilmektedir. Bilindiği gibi ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle, olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgular hakkındaki kesinleşmiş saptaması, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturur. Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasıdır (HGK’nın 16.09.1981 gün ve 1979/1-131 E., 1981/587 K. sayılı ilamı, Mustafa Çemberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s. 22 vd; Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, s. 844; YHGK’nın 28.03.2012 gün ve 19-24 E., 243 K. sayılı ilamı). Böylece, kural olarak hukuk hakimi ceza yasasındaki hükümlerle ve ceza hakiminin kararıyla bağlı tutulmamış; BK’nın 53. maddesi ile bağımsızlık ilkesi benimsenmiştir(Mustafa Reşit Karahasan, Tazminat Hukuku, 1996, s. 437 vd.).
Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak, hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusuyla hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Yargıtay H.G.K.’nun 10.1.975 gün ve 1971/406 E., 1975/1 K.; H.G.K.’nun 23.1.1985 gün ve 1983/10-372 E., 1985/21 K.; H.G.K.’nun 27.4.2011 gün ve 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı ilamları).
Somut olayda, davacıların davalı ve dava dışı … hakkında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma sayılı dosyası kapsamında resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma, hakaret ve tehdit suçları dolasıyla şikayetçi oldukları soruşturmanın UYAP’tan yapılan inceleme ile halen devam ettiği anlaşılmıştır.
İlk Derece Mahkemesince söz konusu soruşturmanın sonucunun davalının kötü niyetli olup olmadığı ve ceza yargılaması aşamasında ortaya çıkabilecek diğer deliller ve hukuk hakimini bağlayabilecek kararlar alınabileceği hususları da gözetilmek suretiyle beklenilmesi gerekirken bu husus gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş olup, taraf vekillerinin istinaf taleplerinin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Sonuç olarak, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin İlk Derece Mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince ANTALYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİnin 22/06/2022 tarih ve … Esas … Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın ANTALYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİne GÖNDERİLMESİNE,
4-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince peşin olarak yatırılan 2.049,30 TL nispi istinaf karar harcının ilk derece mahkemesince talebi halinde davalıya İADESİNE,
5-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince peşin olarak yatırılan 80,70 TL maktu istinaf karar harcının ilk derece mahkemesince talebi halinde davacıya İADESİNE,
6-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesinde yapılacak yargılama sonucunda dikkate ALINMASINA,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
8-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince peşin alınan ve harcanmayan istinaf gider avansının İlk Derece Mahkemesince ilgiliye İADESİNE,
9-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a-6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve HMK’nın 353/1-a. maddesince kesin olarak karar verildi.13/06/2023
…