Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1859 E. 2022/1119 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 23/05/2022
DAVANIN KONUSU: Genel Kurul Kararının İptali (Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali)
KARARIN YAZIM TARİHİ: 15/09/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilince istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili ihtiyati tedbir talepli dava dilekçesinde özetle, Mülkiyeti davalı kooperatife ait tapunun Antalya ili …. İlçesi, … Mahallesi … ada … nolu parseller üzerinde inşaat yapmak üzere davalı kooperatif ile müvekkil şirket arasında inşaat sözleşmesi yapıldığını, anılan sözleşmenin davalı kooperatif tarafından feshedildiğini, fesih beyanının müvekkiline 09.10.2019 tarihinde ulaştığını, müvekkili şirketin aynı zamanda davalı kooperatif nezdinde bedelini ödeyerek en başta 22 adet üyelik aldığını, bu üyeliklerin devirler neticesinde 3 adete düştüğünü, halen müvekkilinin davalı kooperatif nezdinde …. nolu, …. nolu ve …. nolu üyelikleri bulunduğunu, anılan üyeliklerin bizatihi bedellerinin ödendiğini, üyeliklerin inşaat sözleşmesinden kaynaklı alacaklar sebebiyle kooperatiften devralınmadığını, müvekkilinin anılan üyelikler ile ilgili borcunun da bulunmadığını, işbu davalarının davalı kooperatif yönetiminin taraflar arasındaki feshedilmiş eser sözleşmesinden kaynaklı gerçek dışı borç uydurarak, tamamen farklı bir statüye ve 1163 sayılı Kooperatif Kanununa tabi müvekkiline ait 3 adet kooperatif üyeliğinin müvekkili tarafından devrinin önlenmesine dair 21/04/2022 tarih ve 51 sayılı haksız ve hukuksuz kararına ilişkin olduğunu, yine bu karar içeriğinden de anlaşılacağı üzere taraflar arasındaki eser sözleşmesinden kaynaklı damga vergisinden müvekkilinin sorumlu olduğundan bahisle kararda geçen 1.286,142,03-TL verginin müvekkili şirket tarafından ödenmesi aksi halde müvekkile ait …. numaralı üyeliklerin müvekkili tarafından devrinin durdurulması ve önlenmesi mahiyetinde olduğunu, müvekkilinin dava konusu karardan şifahen haberdar olduğunu, kooperatif tarafından kararın müvekkiline resmi olarak tebliğ dahi edilmediğini, davalı kooperatifin müvekkiline eser sözleşmesinden kaynaklı 50 MİLYON TL borcunun bulunduğunu, bu hususta davalarının devam ettiğini, davalının borcunu ödemediğini, bunu bilen kooperatifin yönetimi salt müvekkile zarar vermek adına daha önce de olduğu gibi müvekkilinin üyelik haklarını ihlal edecek ve müvekkile zarar verecek her türlü kötü niyetli, usul ve yasaya aykırı kararı almaktan çekinmemesi, dava konusu karar ile üyeliklerin devrinin önlenmesi sebebiyle müvekkilinin telafisi imkansız zararlara uğrayacağının açık olduğunu belirterek dava konusu 21/04/2022 tarih 51 sayılı yönetim kurulu kararının, uygulanmasının yargılamanın sonuna kadar geri bırakılmasına ve durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi tarafından 23/05/2022 tarihli ara karar ile; davanın, uygulanmasının tedbiren durdurulması istenilen kooperatif yönetim kurulu kararının iptaline ilişkin olduğu, dava sonucunda elde edilecek faydayı sağlar şekilde tedbir kararı verilemeyeceği belirtilerek davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen tedbir talebinin reddine ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, mülkiyeti davalı kooperatife ait taşınmaz üzerinde inşaat yapmak üzere davalı kooperatif ile müvekkil şirket arasında inşaat sözleşmesi yapıldığını, anılan sözleşmenin davalı kooperatif tarafından feshedildiğini, fesih beyanının müvekkiline 09.10.2019 tarihinde ulaştığını, müvekkili şirketin aynı zamanda davalı kooperatif nezdinde bedelini ödeyerek en başta 22 adet üyelik aldığını, bu üyeliklerin devirler neticesinde 3 adete düştüğünü, halen müvekkilinin davalı kooperatif nezdinde .. nolu, .. nolu ve …nolu üyelikleri bulunduğunu, anılan üyeliklerin bizatihi bedellerinin ödendiğini, üyeliklerin inşaat sözleşmesinden kaynaklı alacaklar sebebiyle kooperatiften devralınmadığını, müvekkilinin anılan üyelikler ile ilgili borcunun da bulunmadığını, işbu davanın davalı kooperatif yönetiminin taraflar arasındaki feshedilmiş eser sözleşmesinden kaynaklı gerçek dışı borç uydurarak, tamamen farklı bir statüye ve 1163 sayılı Kooperatif Kanununa tabi müvekkiline ait 3 adet kooperatif üyeliğinin müvekkili tarafından devrinin önlenmesine dair 21/04/2022 tarih ve 51 sayılı haksız ve hukuksuz kararına ilişkin olduğunu, yönetim kurulu kararının kooperatif ana sözleşmesi ve 1163 sayılı kanun hükümlerine aykırı olduğunu, gerek dosyada mübrez Kooperatif Ana Sözleşmesi gerekse 1163 sayılı Kanun’da davalı kooperatif yönetimine, üstelik tamamen farklı bir konudan, eser sözleşmesinden kaynaklı alacak iddiasıyla herhangi bir üyelik yönünden devrinin önlenmesi yönünde karar alma yetkisi veren bir hükmün bulunmadığını, yönetim kurulunun böyle bir yetkisinin olmadığını, keza yönetim kuruluna, dava konusu kararlar tarihinde genel kurul tarafından bu hususlarda karar alma yetkisi dahi verilmediğini, kaldı ki bu yönde genel kurul tarafından verilecek olası yetkinin de hem içerik olarak hem de şekil olarak ana sözleşme ve kanun hükümlerine aykırı olacağından geçersiz olacağını, bu haliyle de yetkisiz ve dayanaksız olarak alınmış kararın yok hükmünde olduğunu, dava konusu yönetim kurulu kararı sebebiyle müvekkilinin ağır zarar gördüğünü, müvekkilinin ne yüklenici sıfatıyla ne de üye sıfatıyla davalı kooperatife borcu olmadığını, bilakis yüklenici sıfatıyla müvekkilin davalı kooperatiften kararda geçen damga vergisinden çok daha fazla alacağının bulunduğunu, mahkemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 449. maddesinin tatbikinin düşünülmemesinin hatalı olduğunu ileri sürerek tedbire ilişkin red kararının kaldırılması ile davalı hakkında talep ettikleri tedbir kararına hükmedilmesini talep etmiştir.
Talep, ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, talebin reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İhtiyati tedbir 6100 Sayılı HMK’nın 389 vd. Maddelerinde düzenlenmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 389/1. Maddesine göre, mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Bu hüküm uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için, tedbir konulması talep edilen mal yada hakkın uyuşmazlık konusu olması gerekir.
HMK’nın 390/3 maddesine göre, tedbir talep eden, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorundadır.
Mahkeme, davanın (dava konusu uyuşmazlığın) esasını çözümleyecek veya böyle bir sonuç doğuracak biçimde (nitelikte) ihtiyati tedbir kararı veremez (Prof. Dr. Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 4. Baskı, 2020, sh 465).
Somut olayda; davanın, davalı kooperatif yönetim kurulu tarafından alınan 21/04/2022 tarih ve 51 sayılı kararının mutlak butlan ile batıl olduğunun tespiti, bunun mümkün olmaması halinde kararın iptali talebine ilişkin olduğu, davacının talebinin, davanın sonucunda elde edilebilecek bir hususun ihtiyati tedbir yolu ile elde edilmesi niteliğinde olup davanın esasını çözümleyecek veya böyle bir sonuç doğuracak biçimde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği, dolayısıyla tedbir talebinin reddine ilişkin İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olup davacı tarafın istinaf talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, mahkemece, davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin reddine dair verilen ara karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yolu başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İhtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
3-İhtiyati tedbir talep eden davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince ihtiyati tedbir talep eden davacıya İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda oybirliğiyle ve 6100 Sayılı HMK’nın 394/5. maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.15/09/2022