Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1854 E. 2022/1115 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 27/05/2022
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket (Kuruluşun Hükümsüzlüğüne Dayalı)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 15/09/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, dava dışı Antalya Ticaret Sicili Müdürlüğünün … sicil numarası ile tescilli bulunan … Şirketi ve yine dava dışı Antalya Ticaret sicilinde … sicil numarası ile tescilli bulunan … Şirketi ile birlikte birtakım taşınmazlarını ayni sermaye olarak koymak suretiyle davalı şirketin unvanı ile bir anonim şirket kurduklarını, davalı şirketin Antalya Ticaret Sicilinde … sicil numarası ile tescil edildiğini, müvekkilinin dava dışı şirketlerde uzun yıllardır pay sahibi olduğunu, bahsi geçen şirketin esas sözleşmesinin “sermaye” başlıklı 6. Maddesi uyarınca dava dışı … şirketine ait toplam değeri 25.800.000,00.-TL olan taşınmazları davalı şirkete ayni sermaye olarak konulduğunu, yine bahsi geçen şirketin esas sözleşmesinin “sermaye” başlıklı 6. Maddesi uyarınca dava dışı … şirketine ait toplam değeri 40.650.000,00.-TL olan taşınmazları davalı şirkete ayni sermaye olarak konulduğunu, ayni sermaye olarak konulan taşınmazların, davalı şirketin varlığını önemli miktarda oluşturduğunu, şirket varlığı üzerinde önemli miktarda tasarruf edilebilmesi için şirket genel kurulunun bu hususta karar alması, yönetim kurulunu temsil açısından yetkilendirilmesinin zorunlu olduğunu, davalı şirketin esas sözleşmesindeki “sermaye” başlıklı 6. Maddenin geçerli hukuki bir dayanağı olmadığından söz konusu maddenin batıl olduğunun tespit edilmesinin gerektiğini belirterek davanın kabulü ile davalı şirketin esas sözleşmesindeki sermaye başlıklı 6.maddedinin geçerli hukuki bir dayanağı olmadığı, söz konusu işlem emredici hükümleri ve anonim şirketim temel yapısına aykırılık teşkil ettiğinden batıl olduğunun tespitine, ayni sermayeye konu olan bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarında bulunan davalı şirket lehine ayni sermaye konulmasına ilişkin şerhlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafın dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususların doğru olduğunu, dava dışı şirketlerin ayni sermaye olarak koydukları taşınmazlar ile ilgili olarak genel kurul kararı almadıklarını ve almayacaklarını da açıkça beyan ettiklerini, iş bu dava için 23/03/2022 tarihinde genel kurulun toplandığını, davanın kabulü yönünde oy birliği ile karar alındığını, kararın uygulanması için yönetim kurulunun yetkilendirildiğini belirterek şirketinin esas sözleşmesindeki sermaye başlıklı 6.maddenin geçerli hukuki bir dayanağı olmadığını, söz konusu işlem emredici hükümlere ve anonim şirketin temel yapısına aykırılık teşkil ettiğinden batıl olduğunun tespitine, dava dışı şirketler tarafından ayni sermayeye konu olan bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarında bulunan şirketi lehine ayni sermaye konulmasına ilişkin şerhlerin kaldırılmasını istemiştir.
Mahkemece, davalı şirketin ortakları … A.Ş ve … A.Ş olduğu, davacının ise davalı şirketin ortağı veya yetkilisi konumunda olmadığı, bu nedenle davacının davalı şirket aleyhine ana sözleşmenin herhangi bir maddesinin iptalinin veya batıl olduğunun tespiti davasını açma hakkı bulunmadığı gerekçesiyle, davalının aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın TTK 445 ve devamı maddelerince açılmış genel kurul kararının iptal davası değil şirket esas sözleşmesinin 6. Maddesinin butlan olduğuna ilişkin tespit davası olduğunu, bu davayı ilgili herkesin açabileceğini, davacının davalı şirketin paylarına sahip dava dışı şirketlerde uzun yıllar pay sahibi ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, ayrıca davalı şirkette de yönetim kurulu üyesi olduğunu, bu nedenle dava açmakta hukuki yararı bulunduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının dava dışı … ve … şirketlerinde uzun yıllar pay sahibi ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, davalı şirketin de yönetim kurulu üyesi olduğunu, dava dışı … ve … şirketlerinin ayni sermaye olarak koydukları taşınmazlarla ilgili olarak genel kurul kararı almadıklarını ve almayacaklarını beyan ettiklerini, iş bu dava hakkında 23/03/2022 tarihli genel kurulda davanın tamamen kabulü yönünde karar alındığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava, davalı anonim şirket esas sözleşmesinin sermaye başlıklı 6. Maddesinin batıl olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Anonim şirket genel kurul kararlarının iptali ile ilgili bir davada, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin … esas, … karar sayılı ilamında yokluğun veya batıllığın tespiti hususunda dürüstlük kurallarına aykırı düşmedikçe olumlu oy vermiş paydaşlar da dahil olmak üzere menfaat sahibi tüm ilgililerin herhangi bir süreye tabi olmaksızın dava açabileceklerini ancak, yokluk ve butlanı gerektiren hususun öğrenilmesinden sonra uzun süre sessiz kalıp dava açmayan ilgililer yönünden TMK’nın 2. maddesi uyarınca dava açma hakkının düşüp düşmediğinin de değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarına göre mülga 6762 Sayılı TTK’nun 329 ve 405. maddeleri uyarınca anonim şirket ortakları kural olarak şirkete yatırdıkları sermayeyi geri isteyemezler. Bu maddelere paralel olarak 6102 Sayılı TTK’nun 379 ve devamı maddeleri ile 480. Maddesinde düzenleme yapılmıştır.
Somut olayda, davacı …, davalı şirketin ana sözleşmesinin “sermaye” başlığı altında düzenlenen 6. Maddesinde dava dışı ortak şirketlerin ayni sermaye koymalarının taahhüt edilmiş olmasına rağmen dava dışı ortak şirketlerin genel kurullarında bu yönde alınmış bir karar bulunmadığından batıl olduğunun tespitini talep etmiş, davalı şirketi münferiden temsile yetkili temsilcilerden … davayı kabul ettiklerini beyan etmiş, ilk derece mahkemesi de davacının aktif husumeti bulunmadığından davanın usulden reddine karar vermiştir.
Davalı … Şirketi’nin ortaklarının dava dışı … A.Ş ve …. A.Ş olduğu, şirketin 29/12/2021 tarihinde tescil edildiği, şirket ana sözleşmesinin 6. Maddesinde “sermaye” başlığı altında sermayenin dava dışı ortak şirketler tarafından belirtilen oranlarda “ayni” olarak taahhüt edildiği, şirket yönetim kurulunun 31/12/2021 tarihli kararı ile tasfiye aşamasına geçildiği, sicilde şirketin ünvanına “tasfiye halinde” ibaresinin eklendiği, tasfiye memuru olarak şirket temsilcilerinden …’ün atandığı anlaşılmıştır.
Davacı, davalı şirket ortaklarından TTK’nın 529 ve devamı maddelerinde anonim şirketlerin sona erme ve tasfiyesi düzenlenmiş olup, 533/2. Maddede tasfiye halindeki şirketlerin tasfiye sonuna kadar tüzel kişiliğini koruyacağı, ticaret unvanına ”tasfiye halinde” ibaresinin ekleneceği ve organlarının yetkilerinin tasfiye amacıyla sınırlı olacağı hükümlerinin düzenlendiği, somut olayda davalı şirketin tasfiye halinde olduğu bu nedenle tasfiyeye yönelik işlemlerin yapılabileceği; ticaret sicil kayıtlarına göre davacının davalı şirkette pay sahibi olmadığı, davalı şirketin temsilcileri arasında olsa da eldeki dava bakımından aktif husumetinin bulunmadığı, davacının aktif taraf sıfatının (husumet) varlığına ilişkin bu hususun dava şartı olması nedeniyle mahkemece re’sen gözetilmesi gerekeceği, dava şartları gerçekleştikten sonra davanın davalı yanca kabul edilmesinin değerlendirilmesi gerekeceği gibi yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve içtihatlar karşısında davadaki talep mahiyeti, taraflar, dava dışı paydaş şirketler ve yetkilileri arasındaki yakın akrabalık ilişkisi göz önüne alındığında Medeni Kanun’un 2. Maddesi uyarınca herkesin, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzeni tarafından korunamayacağı ilkesi karşısında HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1. gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacı vekili ile davalı temsilcisinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1. gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekili ile davalının İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurularının ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince davacı ve davalı tarafından harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacının ve davalının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgililerine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davacı ve davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın Dairemiz tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1. bendi gereğince aynı kanunun 361/1. maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 15/09/2022

….