Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1805 E. 2022/1114 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 19/04/2022
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 15/09/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davalı tarafından Antalya 2.İcra Müdürlüğü’nün ….. E. sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine 32.800TL tutarındaki bono ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığını, ancak söz konusu icra takibine dayanak bonolar üzerinde bulunan kaşede müvekkil şirket yetkilisine ait imza bulunmaması nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığını, altında imza olmayan bir evrakın hukuken bağlayıcı olmadığını, müvekkilinin ticaretinin durma noktasına geldiğini, teminatsız olarak veya müvekkili şirketin ekonomik imkanlarının yetersiz olması sebeplerinden ötürü uygun görülecek bir miktarla icra takibinin durdurulması için ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne, müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile Antalya 2.İcra Müdürlüğünün …. E. Sayılı icra takibinin iptaline ve kötü niyetli ve ağır kusurlu olunması sebebiyle de davalı tarafın takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davaya konu talebin zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın, takibe konu senetlerdeki imzalar yönünden, müvekkilinin hile yoluna başvurduğunu iddia ettiğini, TBK.m.39/1 uyarınca, bu husustaki talep süresinin 1 yıl olduğunu, Antalya 2. İcra Müdürlüğü’nün …. E. Sayılı dosyasına ait ödeme emri ve dayanak senetlerin, davacı şirket adına, 19.02.2019 tarihinde resmi yetkili olan …. tarafından bizzat tebellüğ edildiğini, davanın 25.06.2021’de açıldığından, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacı/borçlu şirketin pek çok icra dosyasının bulunduğunu, şimdiye kadar hiçbir alacaklısına ödeme yapma niyetinde olmadığını, davacının/borçlunun 3 yıl sonra müvekkili aleyhine işbu davayı ikame etmesinin sebebinin de; internet üzerinden satış yapan ulusal şirketler ile ticari ilişkisinin, taraflarınca tespit edildiğini, ticaret sicil evrakında görüleceği üzere davacı/borçlu şirketin 31.10.2018 tarihine kadar yetkilisinin …. olduğunu, icra dosyası dayanak senetlerinin düzenleme tarihinin de 13.03.2018 olduğunu, senetlerdeki şirket imzalarının senetlerin düzenleme tarihinde davacı/borçlu şirket yetkilisi olan ….’a ait olduğunu, haksız ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, davacının, basiretli tacir ilkelerine aykırı, hukuki mesnetten yoksun ve kötüniyetli davasının reddine, kötüniyetli davacının %40’dan aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı tarafça senetteki kaşenin davacı şirkete ait olmadığının iddia edildiğini, Antalya Ticaret Sicili Müdürlüğü yazı cevabında davacı şirketin ünvanı “….. Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi” olduğu, asıl borçlu şirket olup tüzel kişinin ünvanının tam olarak yazılması ve şirket ünvanı ile birlikte yetkililerin imzalarının bulunması senedin geçerliliği için yeterli olacağı, takip konusu senetteki kaşede davacı şirketin ünvanı tam olarak yazıldığı, kaşedeki ünvan altındaki adres, vergi no, telefon no gibi unsurların bulunmaması veya farklı yazılmasının senedin geçerliliği etkilemeyeceği, şirketlerin ticari faaliyetlerde kullandıklarını beyan ettikleri kaşeler dışında kullanmak için hazır tuttuğu kaşeler bulunabileceğinden, bu durumda, sonradan sahte kaşe düzenlemesi ihtimali ile davacı şirketin günlük kullanmadığı ancak hazır tuttuğu başka kaşelerin bulunma ihtimalinin aynı derecede olduğu, ayrıca kaşenin yapımı, kullanımı, el değiştirmesi herhangi bir tescile bağlı olmadığı gerekçesiyle, davacı tarafın kaşenin sahteliği iddiası yersiz kabul edildiğinden davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tarafından gerekli araştırma ve değerlendirme yapılmadan soyut varsayımlar doğrultusunda hüküm kurulduğunu, senet üzerinde kaşenin müvekkili şirkete ait olup olmadığının ve kaşenin sahteliği hususları üzerinde durulmadığını, imzanın ıslak imza yada dijital ortamdan kopyalanarak oluşturulan imza olup olmadığı hususlarının araştırılmadığını, imzanın yetkili temsilciye ait olup olmadığının araştırılmadığını bu nedenlerle kararın kaldırılması gerektiğini belirtmiştir.
Dava, kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Bononun düzenlenme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nun 776/(1)-g maddesi gereğince, takip konusu belgenin kambiyo vasfını taşıması için “senedi düzenleyenin imzasını” ihtiva etmesi zorunludur. Anılan maddede sorumluluk için sadece imzadan söz edilmiş, birden fazla imzanın bulunması koşul olarak kabul edilmemiştir. TTK’nun 778. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun’un 677. maddesi gereğince, şirketi temsile yetkili temsilcinin şirket kaşesi dışında senet üzerine atmış olduğu imza bizatihi kendisini sorumlu kılar. Yine TTK’nun 778. maddesi göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun’un 701ve 702/l. maddeleri gereğince, keşideci imzası dışında bononun ön yüzüne konulan her imza aval şerhi sayılır. Aval için sadece imza yeterli olup, ayrıca ad ve soyadın yazılması gerekli değildir.
Öte yandan bononun kambiyo senedi vasfı taşıyabilmesi için TTK’nun 776/1-9. maddeleri uyarınca düzenleyenin imzasının bulunması yeterli olup, bu imzanın düzenleyen şirket unvanı ya da kaşesi üzerine atılması gerekmez. Düzenleyenin imzasının bononun alt kısmında ve metni kapsar biçimde olması kafidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22/06/2016 tarih, 2014/12-1091 Esas, 2016/847 Karar, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 27/01/2016 tarih, 2015/24302 Esas, 2016/2329 Karar, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 27/01/2016 tarih, 2015/5065 Esas, 2016/956 Karar)
Keşidecinin el yazısıyla atılmış imzasının senedin ön yüzünde ve senet metninin altında bulunması gereklidir. Kanunen keşidecinin imzası yeterli olmakla birlikte keşidecinin kim olduğunun tespiti ve özellikle keşidecinin tüzel kişi olması durumunda keşideci unvanının poliçede yer alması, poliçenin kim tarafından verildiğinin tespiti bakımından önemlidir. Zira, poliçede imzası bulunanın borçlu olarak mı yoksa bir başka kişi adına temsilen veya vekaleten mi poliçeyi imzalamış olup olmadığının tespiti ancak ad ve soyadı veya unvan ile sıfatın belirtilmiş olması ile mümkündür.
Hemen vurgulanmalıdır ki şirket yetkilisi tarafından da olsa senede atılan ikinci imza, şirket bilgileri yazılarak atılmış ise şirketin bonodan sorumluluğu için, kaşe şartı bulunmadığından şirket kaşesi olmadan atılmış ise burada keşideci sıfatı söz konusu olmayacağından, bu imza aval olarak kabul edilir ve bu imza sahibi borçtan şahsen sorumlu olur.
Yukarıda açıklandığı üzere, 6102 sayılı TTK’nun 776/1. maddesinde bonoda bulunması gereken unsurların düzenlendiği, ilgili madde hükmünde senet borçlusunun kaşesinin ve kaşe üzerinde imzanın bulunmasının geçerlilik şartı olarak düzenlenmediği, davacı vekilinin dava dilekçesinde açıkça “takibe konu senette kaşe üzerinde şirket yetkilisinin imzasının bulunmaması” hukuki gerekçesine dayandığı, her ne kadar istinaf dilekçesinde bu iddiasını genişletir şekilde takibe dayanak kambiyo senetleri üzerinde müvekkili şirket yetkilisinin imzasının bulunmamakta olduğunu iddia etmiş ise de HMK’nın 357/1. maddesinde Bölge Adliye Mahkemesinde yapılamayacak işler başlığı altında “…ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz” düzenlemesi karşısında davacı vekilinin buna ilişen istinaf talepleri yerinde görülmemiştir.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1. gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; HMK m. 353/1-b-1. gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi.15/09/2022