Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1440 E. 2022/954 K. 20.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ: 15/03/2022
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 20/06/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davalı alacaklı tarafından müvekkili hakkında 30/09/2020 keşide ve sırasıyla 31/05/2021, 30/06/2021, 31/07/2021 vadeli her biri 2.000,00.-USD bedelli 3 adet çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus icra takibine giriştiklerini, takibe dayanak çeklerin lehtarının dava dışı ölen … olduğunu, davalı alacaklının ise …’ın eski eşi … olduğunu ve … ’ın …’ın mirasçısı olmayıp, müşterek çocuklarının annesi olduğunun bilindiğini, bu bonoların arkasında lehtar sıfatıyla … adına atılı imzaların gerçekte …’ın imzalarına benzemediğini, dolayısıyla davalı alacaklının yetkili hamil sıfatının olmadığını, kaldı ki bu bonoların müvekkiline satılıp teslim edilecek mala karşılık düzenlendiğini, lehtar olan …’ın bir kısım malı teslim etmediği için de kısmen bedelsiz kaldığını, teslim edilen mallara karşılık müvekkilinin 525,00.-USD ödeme yaptığını, yine 705,00.-USD’yi de … isimli 3. Şahıs eliyle davalıya verdiğini belirterek müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, tazminata, hakkındaki takibin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, “… İİK 72/3 maddesi gereğince icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak gecikmeden doğan zararı karşılamak ve alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere borçlunun göstereceği teminat karşılığı icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesine karar verilir. Bu sebeple tedbir talebinin aşağıdaki şekilde takibin durdurulması yönünden reddine, teminat karşılığı icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesine…” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; icra takibine dayanak senedin bedelinin müvekkili tarafından banka dekontlarından da anlaşılacağı üzere alacaklıya ödenmiş olmasına rağmen senedin müvekkilinine teslim edilmediğini, takibe konu senetteki lehtar …’nın vefat ettiğini, ancak senetteki cirosunun …’a ait olmadığını, düşündüklerini, çünkü müvekkilinde bulunan başka bir bonodaki vefat edenin cirosunu karşılaştırdıklarında yazı ve imzaların uyuşmadığını, bu nedenle eski eşi …’ın cirolanmış senedi işleme koymakta yetkili hale gelmediğini, müvekkilinin davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkili aleyhine başlatılan icra takibinin devam etmesi halinde ekonomik olarak yıpranıp iş yapamaz hale geleceğini bu nedenle takibin durdurulmasına karar verilmesi gerektiğini, istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, icra takibinde bono açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, takibin durdurulması isteminin reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İlk Derece Mahkemesince davacının talebi üzerine 06/10/2021 tarihli ara karar ile davacının takibin durdurulması yönündeki tedbir talebinin reddine, İİK 72/3.maddesi gereğince icra veznesine girecek paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verildiği, bu karara karşı davacı vekilinin yeniden icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir talebinde bulunduğu, 15/03/2022 tarihli ara karar ile davacının takibin durdurulmasına ilişkin talebinin reddine karar verildiği, istinaf edilen kararın bu karar olduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay 21/02/2014 tarih 1-1 sayılı İBK’nın gerekçesinde “itiraz, ara kararı vermiş olan aynı mahkemeye (hakime) yapılacağından bu tanım açısından kanun yolu olarak vasıflandırılamaz.” “Yargılamayı sona erdirip mahkemenin dosyadan el çekmesini gerektirmediği (nihai karar olmadığı) için tek başlarına temyiz edilemeyen ara kararları ancak, bir nihai karar olan hüküm ile birlikte temyiz edilebilir.” denmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 396’ncı maddesi “(1) Durum ve koşulların değiştiği sabit olursa, talep üzerine ihtiyati tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına teminat aranmaksızın karar verilebilir.
(2) İtiraza ilişkin 394 üncü maddenin üçüncü ve dördüncü fıkrası, kıyas yoluyla uygulanır.” şeklindedir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/1. maddesi hükmüne göre ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.
Öte yandan, “Durum ve koşulların değişmesi sebebiyle tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasına” ilişkin düzenleme yapan 396. maddenin ikinci fıkrasında, kanun yollarını düzenleyen HMK.’nın 391. maddesinin son fıkrasına veya 394. maddesinin beşinci fıkrasına atıf yapılmamış olduğundan, durum ve koşulların değişmesi sebebine dayalı tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması istemi ile ilgili mahkemece verilecek kararın istinafı olanaklı değildir. Aksi hal, 396. maddenin gerekçesinde de belirtilen “…hal ve şartların değişmesi, hukuki bir değerlendirmeden daha çok, maddi şartlarla yakından ilgili, nispeten sübjektif ve doğrudan mahkemenin takdirine bağlı bir husustur. Ayrıca, aynı yargılama süreci içinde, birçok kez hal ve şartlarda değişiklik olması sebebiyle, tedbirde değişiklik yapılması veya kaldırılması, bu yönde talepte bulunulması ya da talebin reddi söz konusu olabilir. Her talepten sonra verilecek karar hakkında kanun yoluna başvurulması, ihtiyati tedbirler için kanun yoluna başvurulmasında istenen amacı da sağlamayacaktır. Kanun yolunun açılmış olmasının amacı, ihtiyati tedbirlerle ilgili temel hukuki ve prensip hatalarının önüne geçmektir. Bu sebeple, ihtiyati tedbirin reddi ve ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkanı getirilmiştir…” denilmek suretiyle ortaya konulan kanun koyucunun iradesine de aykırı olacaktır.
Kanun koyucunun ihtiyati tedbire dair kanun yollarına ilişkin düzenlemeleri bilinçli, özenli, ayrıntılı ve açık bir şekilde yapması, ihtiyati tedbir talebinin reddi ve ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânını getirmesi, HMK’nın 395. ve 396. maddelerinde ise bilinçli şekilde aynı kanunun 394/5. fıkrasına atıf yapmaması karşısında, durum ve koşulların değiştiği iddiası ile davacı vekilinin icra takibinin durdurulması talebi üzerine ilk derece mahkemesince verilen karara karşı kanun yolu, dolayısıyla istinaf yolu kapalı olduğundan davacı vekilinin istinaf talebinin usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesinin 15/03/2022 tarihli ara kararına ilişkin istinaf başvuru dilekçesinin 6100 Sayılı HMK’nın 352/1-ç. maddesi uyarınca REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar harcı peşin alındığından yeniden alınmasına YER OLMADIĞINA,
3-Davacı vekilinin istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince davacıya İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 346 ve 352/1-ç. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 sayılı HMK’nın 394/5 maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.20/06/2022