Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1362 E. 2022/964 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Denizli Asliye Ticaret Mahkemesi
ARA KARAR TARİHİ: 18/04/2022
DAVANIN KONUSU: Şirketin Feshi, Tasfiyesi, Hisse ve Kar Payı Alacağı, İhtiyati Tedbir
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 23/06/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkilin davalı şirketin ortaklarından olduğunu, şirket yetkilisi … 01.09.2017 tarihinde vefat ettiğini, mirasçı olarak eşi ve çocuklarının kaldığını, şirket yetkilisi … … … Şti nin de yetkilisi olduğunu, … karaciğer kanserine yakalandığını ve ölmeden önce şirket hisselerinin tamamını muvazaalı olarak eşi … ’a devrettiğini, şirketin de müdürünün … olduğunu, … Mahkememizden … Esas sayılı dosya ile Konkardato talebinde bulunduğunu, iki şirketin de müdürü olan … aynı adreste eşi … adına … Ltd Şti’yi kurduğunu, bu şirketin de müdürünün … olduğunu, … şirketinin de aynı dosya ile Konkordato talebinde bulunduğunu, şirket müdürünün müvekkilin ortağı olduğu … Tekstil’in mallarını … Şirketine kiralık gösterip yıllardır gelir elde etiğini, Kira bedeli olarak belirlenen bedel ise çok düşük olduğunu, şirket müdürü … eşi adına … isimli şirketi kurduğunu bu şirkette … Tekstil arazisinde faaliyet gösterdiğini, … şirketinin de … Tekstile ait malvarlığını kullanmakta olup, … Tekstile kira ödemesi yapmadığını, davalı … müvekkili şirkete sokmadığını, şirket hesapları ile ilgili bilgi vermediğini, … 2 milyon dolar karşılığında şirkete ortak olacağını, ancak bu bedelin şirkete ödenmediğini, buna rağmen şirketin 3/250 hissesinin … ’ın adamı … ’a verildiğini, şirkete sürekli olarak … ve vekili … gelip gittiğini, onların da müvekkilin şirkete girmesine engel olduklarını, müvekkilin … de hak sahibi olduğunu, Muris … hastalandıktan sonra hisselerini muvazaalı olarak eşine devrettiğini ve şirket müdürü olarak da … atandığını, bu nedenlerle; müvekkil yönünden ortaklığın çekilmez hale gelmesi sebebiyle şirketin fesih ve tasfiyesine, şirketin içinin dava sonuçlanıncaya kadar boşaltılması olağan olduğundan şirket müdürünün yetkilerinin tedbiren durdurulmasına yada şirketin müdürünün yetkilerinin borca sokan eylemler yönünden müdürlük yetkisinin kısıtlanmasına, … A.Ş nin pay sahiplerinin şirket hisselerini bedelsiz olarak devretmelerinin önlenmesi açısından pay devirlerinin ve şirket adına kayıtlı taşınmazın satışının tedbiren durdurulmasına, şirket ortağı olan ve … ’un müdürlükten azledilmesine, … A.Ş. nin yönetiminin kayyuma devredilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece 18/04/2022 tarihli ara karar ile; davacı tarafın iddialarının yönetim kurulunun kişisel sorumluluklarını gerektirmekte olup, kanunda belirtilmiş olan kayyım atanması için gerekli koşulların bu davada oluşmadığı, tüm bu sebeplerin şirkete kayyım atanması için haklı neden teşkil etmediğinin anlaşıldığı, TTK’nun 365. maddesinde, anonim şirketlerin yönetim kurulu tarafından yönetilip ve temsil olunacağının düzenlendiği, davalı anonim şirkette organ boşluğu bulunmadığı,yönetim kurulunun görevden alınması, seçilmesi TTK’nun 408(2)-b gereği şirketin genel kuruluna tanınmış bir yetki olduğu, TTK’nın 364. maddesi uyarınca yönetim kurulunu azil yetkisinin genel kurulun mutlak yetkilerinden olduğu, celp edilen ticaret sicil kaydına göre davalı şirketin 15.03.2024 tarihine kadar yetkili temsilcisinin yönetim kurulu başkanı … olduğunun görüldüğü, asıl olan şirketlerin ortakları tarafından alınan kararlar ile belirlenen yöneticiler tarafından yönetilmesi olduğu, yöneticilerin sorumluluğu davasına konu olabilecek hususların, tek başına şirkete kayyım atanmasını gerektirmemesi, şirketi yönetenlerin şirkete ve paydaşlara verdikleri zararların tazmini için her zaman sorumluluk davası açılabileceği, mevcut delil durumu dikkate alındığında yaklaşık ispat koşulu sağlanmadığından, şirket müdürünün yetkilerinin kısıtlanması, şirkete yönetim kayyımı atanması, şirket hisselerinin devrinin önlenmesi ve taşınmazların satışının tedbiren durdurulması taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Ara karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirketin yetkilisi …’un 01/09/2017 tarihinde vefat ettiğini, murisin vefat etmeden önce şirket hisselerinin tamamını muvazaalı olarak eşi …’a devrettiğini ve akabinde şirket müdürü …’un seçildiğini, devrin ardından şirketteki hisse oranları ve akabinde genel kuruldaki oy hakkı dengesinin değiştiğini, şirket yetkilisi …’un şirket üzerinden gerek kira sözleşmeleriyle gerek şirkete ait eşyaları başka şirketlere bedelsiz kullandırarak haksız kazanç elde ettiğini, muvazaalı olarak yapılan hisse devri sonucu genel kurula ait olan yönetim kurulunu azil yetkisinin de kullanılamadığını istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
İstinafa konu talep, ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
TTK’nın 530/2. Maddesinde dava açıldığında mahkemenin gerekli önlemleri alabileceği düzenlenmiş olup, bu düzenleme özel bir geçici hukuki koruma düzenlemesidir. Tamamlayıcı hüküm olarak da HMK’nın ihtiyati tedbire ilişkin genel hükümlerinden yararlanmak gerekir.
İhtiyati tedbir 6100 Sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup anılan düzenlemede açıkça mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir denilerek tedbirin verilmesi için gerekli şartlar sayılmıştır.
HMK’nın 390/3.maddesinde ” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesi yer almıştır.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1. gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, bu aşamada mevcut delil durumu itibariyle HMK’nın 389 ve 390/3. maddesindeki koşulların bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1. gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar harcı peşin olarak alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
5-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 Sayılı HMK’nın 394/5 maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.23/06/2022