Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1216 E. 2022/991 K. 05.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 06/10/2021
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 05/07/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davalı taraf ile müvekkili arasında, vekil ve müvekkil ilişkisi mevcutken müvekkilinin davalı tarafın icra dosyasına ve icra dosyasından kaynaklı ihalenin feshi favasına baktığını, dava derdest iken davalı tarafın sözlü talimatı gereği müvekkilinin ihalenin feshi davasından açıkça feragat ettiğini, müvekkilinin bu süreçte ayağı kırık olduğundan tedavi gördüğünü, sonraki süreçte de davalının müvekkilini arayarak ev satışından dolayı eşi ile sorun yaşadığını kendisinin işleri nedeni le gelemeyeceğini ancak eşinin gelip kendisiyle görüşeceğini beyan etmesi üzerine eşi müvekkili ile görüşmek üzere buluştuğunu, buluşma sırasında eşinin kulaklarını çekerek kaç paraya davayı sen diyerek hakaret ve tehdit etmeye başladığını, müvekkilinin her ne kadar davalının talimatı ile davadan feragat ettiğini beyan etse de davalının eşi …. müvekkiline baskı ve tehditlerine devam ettiğini, davalının eşinin müvekkilinin evine giderek ailesinden de evin tapusunu istediğini, bu hususta kendilerini tehdit ettiğini, müvekkilinin hem kazadan dolayı çaresizliği hem de babasının sağlık sorunlarının depreşme riski olduğundan evin muhammen bedeli kadar 28/01/2018 tanzim 01/06/2019 vade tarihli 280.000,00.-TL bedelli bono yazarak müvekkilince imzalanmasının istenilmesi üzerine müvekkilinin baskı ve tehdit alında bonoyu yazıp imzalamak zorunda kaldığını, müvekkilinin davalıya hiçbir borcu olmadığı ve borç doğuran hiçbir hukuku ilişkisinin de bulunmadığını, davalının baskı ve tehdidi altında iradesi sakatlanarak işbu dava konusu bononun düzenlendiğini belirterek sonuç olarak davanın kabulüne söz konusu bonodan dolayı davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, “…Hak düşürücü süre, hakim tarafından re’sen dikkate alınması gereken dava şartlarındandır. Davacı taraf, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 39. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmediği başka bir deyişle davaya konu senedin düzenleme tarihinin 28/01/2018 tarihi olduğu halde eldeki davanın 31/05/2019 tarihinde açıldığı ve dolayısıyla da bir yıllık hak düşürücü süre içinde dava açma hakkının kullanılmadığı anlaşıldığından davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine …” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde de belirttikleri gibi TBK 39/1.maddesindeki hüküm gereği müvekkilinin baskı ve tehdit altında bono tanzim ettiği ve iradesinin sakata uğraması nedeniyle sözleşmeye bağlı olmadığına dair iradesinin karşı tarafa Antalya 22. Noterliğinin 25/01/2019 tarih …. yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide ederek bildirdiğini, böylece kanunun aradığı manada bildirim yükümlülüğünü davacının gerçekleştirdiğini, sözleşmenin feshi için irade beyanı yeterli olduğunu, mahkeme kararına ihtiyaç bulunmadığını, bu hususun dava dilekçesinde açıkça beyan edilmesine rağmen İlk Derece Mahkemesinin hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar vermesinin hatalı olduğunu, davanın esası ile ilgili delillerin toplanmadan karar verildiğini, istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
TBK 39/1.maddesi: “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
TBK 39.madde de, iptal hakkı için tanınan 1 yıllık süre, hak düşürücü süre olup bu süre yanılma ve aldatmada, yanılma ve aldatmanın kesin olarak öğrenildiği andan, korkutmada korkutmanın ortadan kalktığı andan itibaren işlemeye başlar. İradesi sakatlanan taraf sözleşmeyi iptal hakkının 1 yıllık askı süresi içinde kullanmalıdır. İptal hakkı tek taraflı, varması (ulaşması) gerekli bir irada beyanı ile kullanılır. İptal beyanın 1 yıllık süre dolmadan karşı tarafın hakimiyet alanına ulaşması gerekir. İptal hakkı hukuki niteliği itibariyle bozucu yenilik doğuran bir haktır (Borçlar hukuku Genel Hükümler Prof.Dr Fikret Eren Ankara 2018 sayfa 429).
Somut olayda, davacı 28/01/2018 tanzim tarihli dava konusu bononun, kendisine zorla imzalattırıldığını iddia etmiş olup, bu konuda herhangi bir Savcılık Soruşturmasının bulunmadığı gibi tanzim tarihinden sonra bu baskı ve zorlamanın devam ettiğine dair herhangi bir iddiasının da olmadığı, davacı vekili İlk Derece Mahkemesinin her ne kadar bir yıllık hak düşürücü süreyi Noter ihtarnamesinin 25/01/2019 tarihli olması nedeniyle doğru uygulamadığını belirterek istinaf talebinde bulunmuş ise de, dava dilekçesi ekinde bulunan Antalya 22. Noterliğinin 25/01/2019 tarih ….yevmiye nolu ihtarnamesinin tebliğine dair tebligat parçası incelendiğinde karşı taraf davalı …. yurt dışında olması nedeniyle tebligatın yapılamadığına dair 01/02/2019 tarihli şerhin düşüldüğü görülmüş olup, davacının iptal beyanını 1 yıllık süre dolmadan karşı tarafın hakimiyet alanına ulaştıramadığı, dava tarihinin ise bononun tanzim tarihi 28/01/2018 tarihinden 1 yıldan sonrası olan 31/05/2019 tarihi olduğu anlaşılmakla İlk Derece Mahkemesince hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 24,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince davacı tarafından peşin yatırılan ve harcanmayan istinaf gider avansının İlk Derece Mahkemesince davacıya iadesine,
6-Kararın Dairemiz tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1. bendi gereğince aynı kanunun 361/1. maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 05/07/2022