Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1113 E. 2022/928 K. 06.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ALANYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 17/01/2022
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 06/06/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davacı müvekkil şirketin …. ilçesinde faaliyet gösteren bölgenin tanınmış tarım firmalarından biri olduğunu, davacı müvekkil direkt olarak kendisi ihracat yaptığı gibi, büyük firmalara ihracata uygun sebze ve meyve de tedarik ettiğini, bu izahla dava konusu yaklaşık 500 ton 1.kalite dondurulmuş çilek de 2020 yılı temmuz, ağustos, eylül ve ekim aylarında ihraç edilebilmesi için tedarik edilmiş ve satış için teslime hazır hale getirildiğini, bu amaçla davacı müvekkile ait bu ürünler … Ltd. Şti’ne ait soğuk hava deposuna donmuş olarak saklanmak üzere sevk edilerek davalı şirkete teslim edildiğini, davalı tarafın işletmiş olduğu Soğuk Hava deposunda 29-06-2020 tarihinde yangın çıkmış ve müvekkil tarafından teslim edilen donmuş çilekler, plastik kasalar, mukavva kutular da depodaki diğer mallar/malzemeler gibi telef olduğunu, bu aşamada tarafımızca Serik 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin … Değişik İş Dosyasından delil tespiti yaptırıldığını, iş bu tespit dosyasında çileklerin yanmış olduğu açıkça tespit edildiğini, davalı taraf, taraflar arasındaki ilişkiyi kira ilişkisi imiş gibi göstermeye çalışsa da ; fiili duruma bakıldığında müvekkilin taşınır mallarını saklanmak üzere karşı tarafa “saklanmak ve korunmak” üzere teslim ettiği ve istendiğinde eksiksiz ve hasarsız olarak teslim almak olduğunu, belirterek açmış oldukları haklı davalarının kabulü ile borçlunun yapmış olduğu kötüniyetli ve haksız itirazın iptaline ve takibin devamına, davalı borçlunun 20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahküm edilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalı müvekkil firma uzun zamandır merkez adresinde yer alan arazi üzerine kurmuş olduğu soğuk hava tesisinde bulunan ve birbirinden bağımsız ayrı-korunaklı ve kapılı şekilde dizayn edilen soğuk hava odalarını kiraya verdiğini, şirketin bu amaçla kiraya verme işi yaptığı ticaret sicil gazetesinde de tescil edildiğini, kiralama işleminden önce aday kiracılar tesise gelerek gerekli inceleme ve araştırmayı yaptığını, gezdiğini, gördüğünü ve bundan sonra kiraladıklarını, kiracı olanların hepsi tacir olup basiretli tacir sıfatına haiz kişiler olduğunu, somut olay irdelendiğinde gerçekleşen yangının müvekkile haksız fiil olarak atfedilemeyeceği izahtan vareste olduğunu, somut olayda anılan yangın ne müvekkilin kastıyla ne de kusuruyla başlamadığını, müvekkil kasten deposunu yakmadığını, bu yangında kiracılardan daha fazla ve en büyük zarar gören müvekkil olduğunu, müvekkilin mahkemece tespiti yapılabilen zararı 26.938.745,00.-tl olduğunu, belirterek; eldeki davanın hmk 61-62 maddeleri gereğince yangın ve zarardan asıl-tek kusurlu ve sorumlu olan “… şirketi, mersis no:… , davutpaşa vergi dairesi: … , adres:… caddesi no.18 … /istanbul, uets:… ” firmasına ihbar edilmesine, davacı eldeki davayı/takibi dürüstlük ilkesine aykırı olarak-hakkını kötüye kullanarak belirsiz alacak şeklinde açmış oldup davacının hakkını kötüye kullanması korunmayacağından ve de dava konusu hususlar belirli-belirlenebilir olduğundan davacının davasının hukuki yarar yokluğu-hakkın kötüye kullanılmasından dolayı reddine, görevsizlik itirazımız doğrultusunda sayın mahkemeniz eldeki davaya bakmakta görev yönünden yetkisiz olduğundan davanın görev yönünden usulden reddi ile görevli sulh hukuk mahkemesine gönderilmesini, davanın esastan reddini, hmk 326 gereğince yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını, davacının eldeki davasında haksız ve kötü niyetli olmasından dolayı dava değerinin %20′ sinden az olmamak üzere davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, bu tazminatın davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, “…Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih 608 karar sayılı kararı ile asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevrelerinin belirlenmesine; Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin 08/07/2021 tarihli ve 568 sayılı kararı ile de Alanya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/09/2021 tarihi itibari ile faaliyete geçirilmesine karar verilmiştir. Serik 1. Asliye Hukuk Mahkemesi ile mahkememiz arasında yargı çevresinin değişmesinden kaynaklanan bir ilişki bulunmaktadır. Serik 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01/09/2021 tarihinden önce açılan davalar yönünden “Asliye Ticaret Mahkemesi” sıfatının kaldırıldığına dair bir karar bulunmamaktadır. Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararında yargı çevresine ilişkin bu kararın açıkça “01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” karar verilmiş olması, yargılama devam ederken yargı çevrelerinin Hâkimler Savcılar Kurulu kararı ile değiştirilmesi halinde dahi “davanın açıldığı ilk mahkemenin yetkisinin devam etmesi”, yeni yargı çevresinin Hâkimler Savcılar Kurulu Kararından “sonra açılan davalar” için uygulanması gerekmesi, “derdest dosyaların devri ile ilgili herhangi bir ibare bulunmaması halinde ilk davanın açıldığı tarihteki yetkili mahkemenin yargı yetkisinin devam etmesi”; “tabii hâkim ilkesi”; “perpetuatio fori ilkesi”; “hukuki güvenlik ilkesi”; “idari işlemlerin geriye yürümezliği ilkesi”; “hak arama özgürlüğü”; kıyasen uygulanması gerekli “yargı çevresinin değişmesi” başlıklı “5235 sayılı Kanun ek 1. maddesi hükmü” (yargı çevresinin değiştiği gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilemez hükmü); anılan ilke ve esaslar doğrultusunda yüksek mahkemelerce, 01/09/2021 tarihinden önce açılan ticari davalar yönünden ilk davanın açıldığı mahkemelerin görev ve yetkilerinin devam ettiğine işaret eden kararları uyarınca “hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik” ilkeleri ve Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki “mahkemeye erişim hakkı” nazara alındığında, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararında yargı çevresine ilişkin bu kararın 01/09/2021 tarihinden sonra açılan davalara uygulanması gerekmektedir. İşbu dava ise “01/09/2021” tarihinden önce açıldığından mahkememiz görevli değildir. …”şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesinin gerekçeleri tek bir noktada toplanmakta olup HSK kararnamesi yürürlüğe girerken geçişe ve devir ilişkin hüküm bulunmadığından davanın gönderen mahkemece bakılmasına devam edilmesi gerektiğini, İlk Derece Mahkemesinin bir ihtisas mahkemesi olarak kurulmuş olup bundaki amacın hakka ve adalete bu ihtisas mahkemelerince hızlı ve doğru şekilde ulaşılmasını sağlamak olduğunu, İhtisas Mahkemelerinin kurulmasıyla artık genel mahkemelerin davaya bakma yetki ve görevleri kendiliğinden son bulduğunu ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya incelenmesinde, davanın Serik 1.Asliye Hukuk Mahkemesinde 25/08/2020 tarihinde açıldığı, Serik 1.Asliye Hukuk Mahkemesinde Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görülmekte iken Hakimler ve Savcılar Genel Kurulunun 07/07/2021 tarihli 608 numaralı kararına istinaden dava dosyasının Alanya Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, Alanya Asliye Ticaret Mahkemesince de görevsizlik kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi uyarınca mahkemelerin görevi ancak yasa ile belirlenebilir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkindir.
Anayasa’nın 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Tabii hakim ilkesi gereği yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi belirlenmiş olan mahkemede görülmesi gereklidir.
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul Genel Kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır.
Nitekim karar 07.07.2021 günü alınmış, ancak yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılacaktır.
Yukarıdan beri gösterilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar çerçevesinde davaya bakmakla görevli mahkemenin Serik 1. Asliye Hukuk(Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesi olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Sonuç olarak,davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından yeninden alınmasına YER OLMADIĞINA,
3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi.06/06/2022