Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/108 E. 2022/370 K. 01.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 14/02/2018
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 02/03/2022

İlk Derece Mahkemesinin dava dosyası istinaf yasa yolu incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olmakla, istinaf incelemesi HMK’nın 356.vd Maddelerince duruşmalı olarak yapılan açık yargılama sonucunda dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
DAVACININ İDDİALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili, dava dışı …’ın müvekkilinden zirai ürün satın aldığını ve karşılığında bir çek verdiğini, çekin lehtar kısmını ve keşide tarihini değiştirerek parafladığını, keşide tarihini 29/06/2014 iken 21/07/2014 olarak değiştirdiğini, müvekkili tarafından çekin kendisin iade edildiğini, adı geçen kişinin bu kez yine keşide tarihinde oynama yaparak 21/07/2014 olan tarihi 21/03/2015 haline getirdiğini, çekteki 10 günlük ibraz süresi geçtiğinden müvekkili cirosunun iptal edilmediğini, ancak …’ın çeki yeniden ciro ederek davalıya verdiğini, davalının çeki ibraz tarihi geçtikten sonra aldığını ileri sürerek, müvekkilinin çek nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALININ SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davalı vekili; müvekkilinin iyi niyetli hamil konumunda olduğunu, çek üzerinde davacının cirosunun bulunduğunu bildirerek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, davacının çek üzerindeki sorumluluğunun 21/07/2014 tarihine göre belirleneceği, ibraz süresinin 01/08/2014 tarihi itibariyle davacı yönünden sona erdiği, davalının cevap dilekçesinde çekin müvekkili firmaya 09/08/2014 tarihinde teslim edildiğini söylediğini, bu durumda taraflar arasında temel ilişki bulunmadığı ve sebepsiz zenginleşmeye dayalı hak talep edilemeyeceği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Karara karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacının basiretli davranarak cirosunu iptal etmesi gerektiğini, Yargıtay uygulamasının da bu yönde olduğunu, müvekkilinin yetkili hamil olup iyi niyetli olduğunu istinaf nedenleri olarak göstermiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Uyuşmazlık, ibraz süresinin geçmesi nedeniyle davacının davalıya borçlu olup olmadığının tespitine karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
DELİLLER :
1-Beyan dilekçeleri
2-Çek örneği,
3-İcra Takip dosyası,
4-Dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, çeke dayalı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalının keşide tarihi değiştirilmiş çeki ciro yolu ile devraldığını, ancak devraldığı tarih itibariyle çekin ibraz süresinin geçtiğini bildirerek eldeki davayı açmıştır.
Dairemizin 25/12/2018 Tarih … Esas, … Karar sayılı ilamında özetle, “…Çek üzerinde davacının cirosu yer almaktadır. Davacı ile dava dışı çek keşidecisi arasında düzenlenen tutanak itibariyle davaya konu çekin ibraz süresi geçtikten sonra keşideciye iade edildiği anlaşılmaktadır. Ancak keşideci tarafından davaya konu keşide tarihi yeniden değiştirilmiş ve 21/03/2015 olarak düzenlenmiştir. Davalı vekili çekin müvekkiline 09/08/2014 tarihinde tevdi edildiğini bildirmiştir. Davalı çek hamili olup taraflar arasında temel ilişki olduğuna dair dosya içerisinde herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Çek keşidecisi dosya içerisinde tanık olarak dinlenmiş ve keşide tarihindeki değişikliği kendisinin yaptığını bildirmiştir. Yargıtay uygulaması gereğince; çeklerdeki keşide tarihlerindeki değişiklik keşideci tarafından yapılıp paraf edilmiş ise, davacının cirosunu iptal etmeden çeki iade etmesi karşısında basiretsiz davranışının sonuçlarına katlanması gerekmektedir. Yukarıda da değinildiği üzere, davalı iyi niyetli üçüncü kişi konumunda olup, çek keşidecisi ile davacı arasındaki düzenlenen tutanak ve diğer işlemleri bildiği de ileri sürülüp kanıtlanmamıştır. Bu durumda eldeki davanın reddine karar vermek gerekirken kabul yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiş, davalı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına karşı yaptığı istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar vermek gerekmiştir….” gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmiş olup, davacı vekilinin bu kararı temyiz etmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 02/12/2021 tarih … Esas, … Karar sayılı ilamınde özetle,”…(1)Dava, icra takibine konu çek nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümü, dava konusu emre yazılı bir adet çekin lehdar tarafından düzenleyene yapılan cirodan sonra düzenleyen (keşideci) tarafından düzenleme tarihi usulünce değiştirilmek suretiyle tekrar tedavüle sokulması ve hesapta karşılığının bulunmaması halinde, çekin meşru hamilinin, sonraki tedavülden önceki ciro eden lehdara karşı çeke dayalı başvuru hakkını kullanıp kullanamayacağının belirlenmesine bağlıdır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, 6102 sayılı Kanun’un 788/3. maddesi hükmü uyarınca, lehdarın düzenleyene cirosu mümkün olup yine aynı Kanunun 790. maddesi uyarınca çizilmiş cirolar yazılmamış hükmünde olmakla, davacı ile dava dışı çek keşidecisi arasında düzenlenen tutanak itibariyle davaya konu çekin 21.07.2014 keşide tarihli olarak keşideciye davacının cirosu bulunduğu şekilde iade edildiği, ancak keşidecinin davaya konu çekin keşide tarihini değiştirerek 21.03.2015 olarak düzelttiği temyize konu Bölge Adliye Mahkemesi kararında da kabul edilmiştir.
Gerek ciro edilebilirliğe ilişkin 6102 sayılı Kanun’un 788/3. maddesinde ve gerekse de hamilin müracaat haklarını kullanmasına ilişkin 6102 sayılı Kanun’un 808/1. maddesinde, çekin, geriye ciro suretiyle düzenleyene dönmesi ve özellikle düzenleyen tarafından düzenleme tarihinde değişiklik yapılarak tekrar tedavüle sokulması halinde, son hamilin başvuru haklarını kimlere karşı kullanabileceği konusunda herhangi bir açıklık bulunmamaktadır. Bu bağlamda, 6102 sayılı Kanun’un 788/3. ve 808. maddelerinin, alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi halinde borcun sükut edeceğine ilişkin TBK’nın 135. maddesinin kıymetli evrak bakımından özel istisnai hükümler olarak düzenlendiği yolundaki görüşe itibar edilemez. Çünkü bu görüşün kabulü halinde, yasa maddesinde herhangi bir ayrım gözetilmediği için, lehdarın cirosu ile çekin hamili olan düzenleyenin dahi lehdar hakkında çeke dayalı başvuru hakkı olduğunun kabulü gerekir ki kanun maddesinin bu yönde bir sonucu amaçlamadığı açıktır. Şu halde, lehdarın düzenleyene cirosu konusunda ayrıksı bir hüküm bulunmadığından, lehdar üzerinde alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesine ve buna bağlı olarak lehdarın düzenleyene ciro etmekle kambiyo ilişkisinden kaynaklanan borcunun sona ermesine engel teşkil etmez. Esasen, düzenleyene lehdar tarafından yapılan cirodan sonra düzenleyenin çekteki konumu, lehdara keşide etmeden önceki durumuna döneceğinden artık lehdarın çekin müteselsil sorumluluk zinciri içinde yer alması ve giderek hamilin lehdara karşı müracaat hakkını kullanabilmesi mümkün değildir (bkz. Yargıtay 12. HD., 06.06.2013 tarih ve 2013/12196-21206 sayılı kararı). Bu husus senet metninden anlaşılabilir olmakla çeke sonradan hamil olanlara karşı da ileri sürülebilir niteliktedir.
Tüm bu yasal ve gerektirici nedenler gözetildiğinde, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile davanın reddine dair karar verilmesi doğru olmamış, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükmün bozulması gerekmiştir….” gerekçesiyle Dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Dairemizce Yargıtay bozma ilamı taraflara tebliğ edilip tarafların bozma ilamına karşı açılan duruşmada beyanları alındıktan sonra usul ve yasaya uygun Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Keşideciye lehdar tarafından yapılan cirodan sonra keşidecinin çekteki konumu, lehdara keşide etmeden önceki durumuna döneceğinden artık lehdarın çekin müteselsil sorumluluk zinciri içinde yer alması ve giderek hamilin lehdara karşı müracaat hakkını kullanabilmesi mümkün olmadığından İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, davalı vekilinin istinaf talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Ancak İlk Derece Mahkemesi kararı Dairemizin önceki kararı ile kaldırılmış olup Yargıtay’ın en son içtihatları doğrultusunda davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi ile birlikte yeniden hüküm kurulması gerekmiş olup İlk Derece mahkemesinin kötüniyet tazminat talebinin reddine ilişkin kararına yönelik davacı tarafça istinaf talebinde bulunulmadığı, bu nedenle kötüniyet tazminatın reddine ilişkin kararın kesinleştiği de gözetilerek davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle karar vermek gerekmiştir.
Sonuç olarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-Davacının davasının KABULÜ ile, Antalya 14. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına konu T.İş Bankası … Şubesine ait … nolu, 52.992,00TL tutarlı çek ve Antalya 14. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası nedeni ile davalıya BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
3-Kötüniyet tazminat koşulları oluşmadığından tazminat talebinin reddine, dair karar kesinleşmiş olmakla yeniden HÜKÜM KURULMASINA YER OLMADIĞINA,
4-Alınması gerekli 3.619,88 TL harçtan, peşin alınan 992,38 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.627,50 TL harcın davalıdan tahsiline, hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 992,38 TL peşin harç ile, 27,70 TL başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 106,70 TL tebligat ve posta masrafından oluşan yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 6.179,12 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
8-Saraf edilmeyen gider avansının HMK.nun 333. Maddesi uyarınca davacıya iadesine,
İstinaf yönünden;
9- 492 sayılı yasa gereğince alınması gereken 3.619,88 TL harçtan peşin yatırılan 869,10 TL harcın mahsubu ile bakiye ‭2.750,78‬ TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
10-İstinaf yargılama giderlerinin davalı taraf üzerine bırakılmasına,
11-İstinaf incelemesi Yargıtay bozma ile bir celse yapıldığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına
12-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi uyarınca peşin alınan ve kullanılmayan gider avansının ilk derece mahkemesince İADESİNE
13-Kararın Dairemiz tarafından taraflara TEBLİĞİNE
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 Sayılı HMK’nın 356. maddesi uyarınca duruşmalı olarak oybirliği ile HMK’nın 361/1. maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.01/03/2022