Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/772 E. 2023/369 K. 28.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Denizli Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ : 21/01/2021
DAVANIN KONUSU : Kıymetli Evrak İptali (Çek İptali (Hasımlı))
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 28/02/2023
İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
DAVACININ İDDİALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketten 10.000 kg kuru inciri 07/05/2020 tarihinde 160.000,00 TL bedelle satın aldığını, satış bedelinin bir kısmını nakit olarak ödediğini, satış bedelinin kalan kısmı için davalıya ödenmek üzere Vakıf Katılım Bankası … şubesine ait 13/08/2020 tarih, … çek numaralı, 41.800,00 TL Bedelli ve Vakıf Katılım Bankası … şubesine ait 10/09/2020 tarih, … çek numaralı, 41.800,00 TL bedelli çekleri teslim ettiğini, davalının teslim ettiği ürünlerde çıplak gözle herhangi bir sıkıntı tespit edilemediğini, yapılan ticaret öncesi muhataplar tarafından numune olarak gösterilen ürünlerde sorun görülmediğini, ancak 10 ton kuru incirin tek tek açılıp incelenmesi mümkün olmadığı için davalı şirketten numune olarak verilen ürüne güvenilerek alım satım işlemi gerçekleştirildiğini, teslim alınan ürünlerin satışa sunulmak üzere anlaşmalı oldukları … firmasına teslim edildiğini, … firması ürünleri satış için mağazalarında sunmadan önce her bir palet incirin dört bir tarafından rastgele bir paket ürün seçmekte olduğunu ve kalite kontrol uzmanları tarafından incelemeye alındığını, incelenen ürünlerin kurtlu olduğunun ve içinin küflenme ile birlikte kuru olduğunun ve paketlerinin gramajlarının hatalı olduğunun tespit edilerek taraflarına bildirildiğini, müvekkilinin davalı şirkete başvurduğunu, davalı şirketin cevabında gönderdikleri incirde herhangi bir sıkıntı olmadığını bildirdiğini, davalı taraf çeklerin karşılığı olan incirleri sözleşme şartlarına uygun olarak teslim etmediğini, dolayısıyla satılan malın ayıplı çıkması nedeni ile dava konusu çeklerin bedelsiz ve karşılıksız kaldığını ileri sürerek, 13/08/2020 tarihli 41.800,00 TL tutarlı ve 10/09/2020 tarihli 41.800,00 TL tutarlı çekler nedeniyle davalıya borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALININ SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davalı vekili, davacı ile müvekkili şirket arasında incir alım satım sözleşmesinin Aydın ilinde yapıldığını, müvekkilinin ticari adresinin Aydın ilinin olduğunu, bu nedenle yetkili mahkemenin Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, Denizli Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkisiz olduğunu, davacı tarafın satın aldığı ürünlerin ayıplı olduğu dolayısıyla çek bedellerinden sorumlu olmadığını iddia ettiğini, ancak davacı tarafın ayıp iddiasına karşı herhangi bir ihtarname göndermediğini, dava konusu ürünlerin ayıplı olmadığını, müvekkili şirketin hiçbir şekilde ihraç veya alıcı garantili ürün satmadığını, böyle bir uygulamada ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı tarafa ürünlerin 07/05/2020 tarihinde teslim edildiğini, davanın ise 10/08/2020 tarihinde açıldığını, davacının kuru incir paketlerinde noksanlıktan dolayı müvekkili şirketinin sorumlu olduğu iddiası yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, ticari davalar bakımından arabuluculuğun dava şartı olabilmesi için uyuşmazlığın konusunun bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talebine ilişkin olduğu, açılan davanın eser sözleşmesine dayanan istirdat davası olduğu, arabulucuya başvurunun dava şartı olmadığına dair bir düzenleme bulunmadığı, işbu itirazın iptali davasında dava tarihinden önce arabulucuya başvurunun dava şartı olduğunun kabulü ile dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ticaret öncesi muhataplar tarafından numune olarak gösterilen ürünlerde sorun olmadığını, ürünlerin paketlenmesi sırasında gramajında da hata yapıldığını, davalı tarafın ayıplı ürünleri kabul etmediği gibi kendilerine de hiçbir şekilde ulaşılamadığını, tespit yaptırdıklarını, tespit dosyasında bilirkişi marifetiyle ürünlerin ayıplı olduğu ve ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğunun tespit edildiğini, mahkemece verilen red kararının yerleşik yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yetki itirazları hakkında karar verilmesi gerekirken yalnızca arabuluculuk itirazı hakkında karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davalı vekili, yetkili mahkemenin Aydın mahkemesi olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür. Taraflar arasında ticari satım sözleşmesi mevcut olup, davacı satılan ürünlerin ayıplı olduğu gerekçesiyle davalıya verilen çeklerin bedelsiz olduğunu ileri sürmekte, davalı ise davacıya teslim edilen malların ayıplı olmadığını, davacının süresinde yapılmış bir ayıp ihbarının bulunmadığını ileri sürmektedir. Davalı taraf yetkili mahkemelerinin kendi ikametgah mahkemesi olan Aydın mahkemesi olduğunu ileri sürmüşse de, taraflar arasında satım sözleşmesi konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Davacının talebi borçlu olmadığının tespitine yönelik olup konusu para olan davalar alacaklının ikametgahında açılabileceği gibi akdi ifa yerinde de açılabileceğinden davalı vekilinin ilk derece mahkemesinin yetkisiz olduğu yönündeki istinaf sebebi yerinde değildir.
06/12/2018 tarihli, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle TTK’ya eklenen 5/A maddesi uyarınca, “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’ nun 18/A maddesi uyarınca, ” İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.”
Bu hukuki açıklamalar ışığında somut uyuşmazlıkta davacının talebi, menfi tespit istemine ilişkindir. TTK’nın 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Davanın konusu (müddeabih), dava dilekçesindeki talep sonucu esas alınarak belirlenir. Talep sonucunun bir para alacağının tahsili veya tazminat olduğu durumlarda, arabulucuya başvuru yapılmış olması dava şartıdır. Menfi tespit davaları 6100 Sayılı HMK’nın 106. maddesi uyarınca tespit davası niteliğindedir. Dava sonucunda borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde bu hususta tespit hükmüne yer verilir. Menfi tespit davaları sonucunda verilecek kararlar eda hükmü içermeyeceğinden menfi tespit davalarının açılabilmesi için arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmadığından davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmüştür.
Sonuç olarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İlk Derece Mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 179,90 TL maktu istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA, harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince YAZILMASINA,
b-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
2-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN KABULÜNE,
a-6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince Denizli Asliye Ticaret Mahkemesinin 21/01/2021 Tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
b-6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın Denizli Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
c-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince peşin olarak yatırılan 59,30 TL maktu istinaf karar harcının davacıya İADESİNE,
d-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesinde yapılacak yargılama sonucunda dikkate ALINMASINA,
3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
4-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince peşin alınan ve harcanmayan istinaf gider avansının İlk Derece Mahkemesince ilgiliye İADESİNE,
5-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a-6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve HMK’nın 353/1-a. maddesince kesin olarak karar verildi.28/02/2023

….