Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/724 E. 2023/978 K. 23.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

KARAR TARİHİ : 23/05/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 15/01/2021
DAVANIN KONUSU: Tespit
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 23/05/2023

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davacının, davalı şirketin kurucu ortağı olduğunu, bir süre yöneticilik yapan davacının bir takım sağlık sorunları nedeni ile yetkisini devrettiğini, % 34,5 hisse oranı ile şirket ortaklığının devam ettiğini, davalı şirketin 2010 yılından itibaren gayri faal durumda olduğunu, davacının sağlığı düzeldikten sonra şirket işlerinin ne durumda olduğuna ilişkin şirket yetkililerinden bilgi almak istediğini ancak çoğunlukla olumsuz cevaplar aldığını, kendi çabasıyla yaptığı araştırmalarda ise şirketin malvarlığının çürümeye terk edildiğini öğrendiğini, müvekkilinin ortaklıktan çıkmak için Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. esas sayılı dosyasında dava açtığını, davacının ortaklıktan çıkmasının aynı zamanda hissesi oranında sermaye payını da alacağı anlamına geldiğini, diğer ortakların davacının kendi emekleri ile kurduğu şirketten minimum oranda sermaye payı ile ayrılması için hileli yollarla sermaye artışı adı altında davacının hissesini yasal mevzuata aykırı ve suç teşkil eden eylemlerle düşürmeye çalıştıklarını, bu cezai yaptırıma haiz eylemler için Antalya C.Başsavcılığının … soruşturma sayılı dosyasından suç duyurusunda bulunulduğunu, davacının ortaklıktan ayrılmak için 2013 yılında davayı açtığını, davalı şirket ortaklarının ise 2014 yılında usulsüz ve yok hükmünde olan bir sermaye artışı kararı alarak önce şirketi hiçbir sebep olmaksızın ortaklara borçlandırdıklarını ardından da alınan borç parayı diğer ortakların sermaye artışı için kullandıklarını, şirket yetkililerinin 2018.11.2014 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde 18.12.2014 tarihinde şirket adresinde toplantı yapacağını duyurduğunu, toplantı gün ve saatinde davacının belirlenen adrese gittiğinde şirketin mali müşaviri ….ın toplantının iptal olduğunu, iptal tutanağının adrese tebliğ edileceğini bildirdiğini ancak bir süre sonra davacının söz konusu toplantının ortaklardan hiçbirini aslen katılmadan gerçekleştirildiğini, toplantıda sermaye artış kararı alındığının öğrendiğini, davacının ortaklıktan çıkmak istemesinden sonra hileli olarak toplantıya katılması engellenmek sureti ile diğer ortakların şahsen katılımı dahi beklenmeksizin ivedilikle sermaye artışına gidilmesinin 2010 yılından beri gayri faal durumda olan bir şirket açısından açıklanmasının güç olduğunu, söz konusu ivedi toplantının sermaye artışı gibi şirketin temel unsurlarını değiştirmeye yönelik bir gündem maddesi ihtiva ettiğini, toplantı neticesinde toplantıya usulüne uygun olarak çağrılmayan davacının sermaye payının azaltıldığını, 18.12.2014 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında davacının rüçhan hakkını kullanmasının mevzuata aykırı olarak engellendiğini, bir ortağın rüçhan hakkını kullanabilmesi için öncelikle esas sermayenin arttırılacağından haberdar olması gerektiğini, müdürler kurulunun ortaklara en az 15 gün süre vermesi gerektiğini, davacının rüçhan hakkını sınırlandırmak sureti ile alınan sermaye artırımı kararı sonucunda TTK’ya aykırı olarak bazı ortakların hisse oranı düşerken bazı ortakların hisse oranlarının arttığını, davacının öncelikle genel kurula katılma hakkı buna bağlı olarak asgari oy hakkının ortadan kaldınldığını, davacıya 18.12.2014 tarihli toplantıya belirlenen gün ve saatte gittiği halde kendisine toplantının yapılmayacağı bildirilerek sermaye payını koruma ve oy kullanma hakkının ortadan kaldırıldığını, sermaye artışı için yeterli sayıya ulaşmış gibi bir izlenim yaratılmaya çalışıldığını, 26.05.2014 tarihinde verilen düzeltme/cezai şartlı kurumlar vergisi beyannamesinin gerçeğe aykırı bir beyanname olduğunu, önceki beyannamelerde 6.173,67.-TL borcu bulunan gayri faal durumdaki davalı şirketin 26.05.2014 tarihli beyanname ile 1.939.038,92.-TL borçlu hale getirilerek sermaye artışı için uygun zemin hazırlanmaya çalışıldığını, şirketin 2013 yılında nedeni belirlenemez bir şekilde şüphelilere borçlandırıldığını, şirkete borç veren bu ortakların verdikleri borcu sermaye artışı olarak kullanarak şirketteki hisselerini arttırdığını, şirketin ne ortakların ne de başka bir kişiye borçlanması için ortada herhangi bir sebep bulunmadığını, cezalı beyanname ile şirket borçlandırılırken bu borcun gerçeği yansıtmadığından kayıtlar da aleni çelişki ve hatalar yapıldığını beyanla 18.12.2014 tarihli genel kurulda hukuka aykırı olarak alınan sermaye artışı kararının butlanının tespitine arar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun tebligat yapılmış olup, davalı tarafça davaya süresinde cevap verilmediği, davalı vekili duruşmadaki beyanında, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, şirketin 18.12.2014 tarihli genel kurulunda davacı dışındaki üç ortağın toplantıya vekaleten katıldığı, toplantıya katılanların paylarının toplam itibari değerinin 196.500,00.-TL olduğu, şirketin toplantının yapıldığı tarihte sermayesinin ise 300.000,00.-TL olduğu, 6102 sayılı TTK.nun 589 ve 621/1-d maddesi gereğince toplantıya katılanların temsil ettiği toplam sermaye miktarının, mevcut sermayenin üçte ikisi toplamı olan 200.000,00.-TL’den az olduğu, böylelikle nitelikli çoğunluk tamamlanmadan karar alındığı, davalı şirketin 18.12.2014 tarihli olağanüstü genel kurulunda alınan 3 maddedeki sermaye artışına ilişkin kararın yok hükmünde olduğu gerekçeleriyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; TTK’nın 589. maddesinin esas sermaye değişikliğine yol açacak önemli kararlar olduğunu, TTK’nın 621. maddesinin istisna tutulduğunu, davada 589. maddenin değil daha özel nitelikte olan 621. maddenin uygulanmasının gerektiğini, kanun koyucunun genel kurul toplantısında mevcut sermayenin 2/3’ünü değil temsil edilen oyların 2/3’ünü esas aldığını, ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, şirket esas sermayesinin arttırılmasına ilişkin alınan genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamının incelenmesinden, davacı şirketin 18.12.2014 tarihli genel kurulunda alınan 3. Nolu karar ile şirket esas sermayesinin arttırılmasına karar verildiği 18.12.2014 tarihli genel kurula ait hazirun cetveline göre davacı dışındaki üç ortağın toplantıya vekaleten katıldığı, toplantıya katılanların paylarının toplam itibari değerinin 196.500,00.-TL olduğu, şirketin toplantının yapıldığı tarihte sermayesinin ise 300.000,00.-TL olduğu, 6102 sayılı TTK.nun 589 ve 621/1-d maddesi gereğince toplantıya katılanların temsil ettiği toplam sermaye miktarının, mevcut sermayenin üçte ikisi toplamı olan 200.000,00.-TL’den az olduğu, böylelikle nitelikli çoğunluk tamamlanmadan karar alındığı anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1. gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1. gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 179,90 TL maktu istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA,
3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın Dairemiz tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1. bendi gereğince aynı kanunun 361/1. maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 23/05/2023