Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/61 E. 2022/1521 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 27/10/2020
DAVANIN KONUSU:Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 27/10/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; davalı ile yaptığı ticaret dolayısı ile (fide satışı) borçlandığını, davalının verdiği fidelerin hastalıklı olması nedeni ile yüklü miktarda zarara uğradığını, aleyhine davalar açıldığını, bu davalarda aleyhine karar verilmesi halinde davalıya rücu hakkını saklı tuttuğunu, davalı şirketin kendisinden habersiz sahte olarak yazılan bonoyu Antalya 5 İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyası üzerinden takibe koyduğunu, takibin kesinleştiğini, ancak kendisinin davalı şirkete tüm borcunu değişik aralıklarla ödediğini, davalı şirkette borçlanma makbuzları ile bunlarla ilgili ödemelere ilişkin tediye makbuzlarını dava dilekçesi ekinde sunduğunu, borcumun tamamını ödediğini, davalı şirket yetkilisinin 03.08,2012 tarihli ve … numaralı tediye makbuzunun arkasına “…kalan borcunuz 2011/2012 sıfırlandı” şeklinde yazarak tarafına verdiğini, senet yapmadıkları için senedin iadesini de istemediğini, davalı şirketin gelir-gider defterleri, fiş-dekont- ödemelerin belgeleri celp edilip bilirkişiye tevdii edilmesi ile gerçeğin ortaya çıkacağını, davalı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek, bu nedenlerle davanın kabulü ile davalıya borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, öncelikle takip konusunun bono olması nedeniyle görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davacı … ile vekil eden şirket arasındaki ticari ilişki nedeniyle 17.813,00-TLlik 1 adet bono davacı tarafından imzalanarak müvekkiline verildiğini, vadesimde ödememesi üzerine Antalya 5. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davacıya ödeme emrinin 05.03.2014 tarihinde tebliğ olduğunu ve davacının kötü niyetli bir şekilde imzaya itiraz ettiğini, Antalya 3. İcra Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın 05/05/2015 tarihli raporu ile senet altındaki imzanın davacı eli ürünü olduğu tespit edilerek davanın reddine karar verildiğini, borca konu senette -Bedel “nakit” alınmıştır- ibaresi yer aldığını, bu nedenle davacının fidelerin hastalıklı olduğu iddiasının bononun soyutluğu prensibi karşısında bir değere sahip olmadığını, davacı tarafından Şirket yetkilisi tarafından 03.08.2012 tarih ve … numaralı tediye makbuzunun arkasına “Kalan Borcunuz 2011/2012 sıfırlandı” şeklinde yazarak tarafına verildiğini iddia etiğini, ancak şirket yetkilisi tarafından ne böyle bir yazı ne bir ibra verilmediğini, menfi tespit davasında göre davada ispat yükümlülüğünün senet borçlusu davacıya ait olduğunu, takibe konu senet 03/08/2012 tanzim ve 30/09/2012 vade tarihli olup davacının sunmuş olduğu müstahsil ve tediye makbuzlarının tamamı senedin düzenlenme tarihinden önce düzenlenmiş olan belgeler olduğunu ve senet borcu ile herhangi bir bağlantısının olmadığını, senet tarihinden önce düzenlenmiş olan iş bu belgelerle borcu ödediğini ispatlamasının mümkün olmadığını belirterek, bu nedenlerle davanın reddine, yargılama masraflarının ve vekâlet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacının bu davayı açmakta kötü niyetli olduğu sabit olduğundan kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, Dava konusu bono şekli açıdan unsurları tam olup kambiyo senedi vasfında olduğu, kambiyo senetleri temel hukuki ilişkiden bağımsız bir nitelik taşıdığı ve soyut bir borç ikrarı içerdiği, davacının, tıpkı bonoda yazılı olduğu gibi davalıdan nakit borç aldığını kabul ettiği ve fakat borcu ödediğini belirttiği, ispat yükünün davacıda olduğu, taraflar arasında birden fazla borç ilişkisi var ise yapılan ödemelerin karine olarak muaccel olan borca ilişkin yapılmış sayılacağı, davalının ticari defterlerinde bononun düzenleme tarihi olan 03/08/2012 tarihi itibariyle oluşan borç 17.813,28-TL olduğu, bononun da bu bedelle tanzim edildiği, kural olarak bonodan kaynaklı alacak vade tarihinde muaccel hale geldiği, dolayısıyla vade tarihinden sonra yapılan ödemelerin bono borcuna istinaden yapıldığı, bononun vade tarihi 30/09/2012 olduğu, davacının bu tarihten sonra ödeme yaptığına ilişkin yazılı bir delil sunmadığı, ödemeye kanıt olarak sadece 03/08/2012 tarihli … nolu tediye makbuzu arkasındaki “kalan borcunuz sıfırlandı” yazısını gösterdiği, dava dilekçesine ekli tediye makbuzunun arkasında iddia edilen şekilde yazı mevcut ise de altında herhangi bir isim ve imza içermeyen yazının, kim tarafından ve ne için yazıldığı da belli olmadığı, bu nedenle ödemeye delil olarak kabul edilemeyeceği, davalı defterlerinde de vade tarihinden sonra bir ödeme bulunmamakta, bilakis daha sonradan verilen borç paralar nedeniyle takip tarihi itibariyle daha fazla tutarda davacıdan alacaklı olduğu, davacı yemin deliline dayanmış ise de dava takipten sonra açılmış bedelsiz senedi kullanmak suç olduğundan ve konusu suç olan vakalarla ilgili yemin deliline başvurulamayacağından davacıya yemin hakkının hatırlatılmadığı, vadeden önceki ödemelerin bonoya ilişkin olduğu ispat edilemediğinden vadeden önceki ödemeler bono borcundan mahsup edilmemiş, vadeden sonra yapıldığı ispatlanan bir ödeme de bulunmadığından ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yemin deliline dayanılmadığını, tediye makbuzlarının dikkatli incelenmediğini ve davalıdan aldığı fidelerin hastalıklı çıkması nedeni ile zararı olduğunu, buna ilişkin rücu hakkını saklı tuttuğunu, davalının kötü niyetli olarak icra takibi başlattığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası niteliğindedir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, senet düzenlendiği tarihte davacının senet miktarı kadar borçlu olduğunun tespit edilmesine, vade tarihinden sonra yapılan bir ödeme bulunmamasına ve konusu suç teşkil eden hususlarda yemin deliline dayanılamamasına, fidelerin hastalıklı olması ile ilgili iddianın davanın konusu olmamasına, HMK m. 355/1. gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1. gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA, harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince YAZILMASINA,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi.27/10/2022