Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/454 E. 2023/1470 K. 18.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 06/10/2020
DAVANIN KONUSU : Sıra Cetveline İtiraz (İcra Yoluyla Takipten Kaynaklanan Sıra Cetveline İtiraz)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 18/09/2023

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, Müvekkilinin 01/08/2007-23/10/2013 tarihleri arasında … İnşaat ve San. A.Ş.’de muhasebe elemanı olarak çalıştığını ve iş akdinin 23/10/2013 tarihinde feshedildiğini, müvekkiline herhangi bir ücret ödemesi yapılmadığından işyeri aleyhine Ankara 32. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ile takip başlattıklarını, kıdem, ihbar ve ücret alacaklarından oluşan toplam 85.678,88-TL’lik işçi alacağının … İnşaattan talep ettiklerini, herhangi bir itiraz olmadığından icra takibinin kesinleştiğini, Antalya 10. İcra ve İflas Dairesinin … İflas sayılı dosyasında verilmiş olan 25/04/2017 tarihli red kararının yerinde olmadığını, iptalinin gerektiğini, müvekkilinin müflisten alacağına ilişkin belgeler yeterli olduğunu beyan etmekle iflas dosyasından verilen red kararının iptaline, alacaklarının sırasına işlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı İflas İdare Memuru cevap dilekçesinde özetle; Davacının alacak talebinin iflas idare tarafından Müflis şirket ile ilgili olmamasından dolayı reddedildiğini, Müflis şirket ile davacı tarafından asıl alacaklısı olduğu … Tekstil San ve Tic. A.Ş. Ayrı ayrı tüzel kişiler olduğunu, ayrı ayrı adreslerde mevcut oldukları, birbirlerinden bağımsız şirket oldukları, davacının … Tekstil San ve Tic. A.Ş.’de çalıştığını, bu çalışmasından dolayı ödenmeyen ücret vs. Hak edişleri ile ilgili olarak bu şirket ile protokol imzaladığını, bu durumda davacının alacak konusu iddia hususlarını ispatlaması gerektiğini, davacı tarafın dava dilekçesinin eki olarak sunduğu Ankara 32. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına ilişkin takip talebinden görüldüğü üzere 13 aylık ücret alınmadığı bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğu, buna bağlı olarak davacının diğer alacaklarını da tahsil etme ihtimali de muhtemel olduğu, davacı tarafın iddialarını ispatlayıcı belgeleri ibraz etmesi gerektiğini beyan etmekle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, “Davacının SGK kayıtlarına ve ibraz edilen delillere göre 01/06/1987 tarihi ile 23/10/2013 tarihleri arasında davalı müflis şirkette çalışmasının kayıtlı olduğu, 31/08/2007 tarihinde emekli olduğu ancak 01/09/2007 tarihinden itibaren tekrar davalı şirkette çalışmaya devam ettiği, 23/10/2013 tarihinde ayrılışının yapıldığı, ayrılış kodunun işverence haklı neden bildirilmeden fesih olarak belirtildiği, buna göre 01/09/2007 tarihinden 23/10/2013 tarihine kadar hizmet süresinin 6 yıl 2 ay 22 güne tekabül ettiği, son maaşının brüt 5.481,84-TL olduğu anlaşılmıştır. Her ne kadar davacı iflas tarihinden önce davalı şirket hakkında işçilik alacaklarına binaen takip başlatmış ve takibi kesinleşmiş ise de davalı şirketin iflas sürecinde olması ve devamında iflasına karar verilmesi ve iflasla birlikte müflisin tüm borçlarının muaccel hale gelip hakkındaki icra takipleri düşeceğinden kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle icra takibinde kesinleşen miktarlar hüküm kurmaya elverişli görünmemiş ve alacak kalemleri esastan incelenmiştir. Davacının iş akdinin feshedildiği sabit olup davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin bulunduğu görülmektedir. Kıdem ve ihbar tazminatı hesabında yasal olarak akdin sona erdiği tarihteki giydirilmiş brüt ücretin dikkate alınması gerekir, ancak süreklilik arz eden bir ücret ödemesi ya da sosyal yardım yoksa çıplak brüt ücretin dikkate alınması gerekir. Usul hukuku ilkelerine göre normal ve mutad bir duruma dayanan tarafın bu iddiasını ispatlaması gerekmez. Buna karşılık normal durumun aksini ileri süren taraf bunu ispatlamalıdır. O hâlde iş sözleşmesinin derhal feshinde ispat yükü iş ilişkisinin normal biçimde devam ettiğini iddia eden tarafa değil, istisnai durumu, yani karşı tarafın haklı bir fesih nedeni yarattığını, iş ilişkisine devamı çekilmez hâle getirdiğini ileri süren tarafa düşer. Bu durumda işveren iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini iddia ediyorsa bu iddiasını ispat külfeti altındadır. Somut olaya gelince, davacının iş akdinin işveren tarafından haklı neden bildirilmeden feshedildiği, bunun aksinin iddia ve ispat edilmediği, işverenin iflas sürecinde olduğu hususunun da sabit olduğu değerlendirilmekle belirtilen ilkeler ışığında düzenlenen denetime elverişli bilirkişi raporuna göre davacının 20.111,39-TL kıdem tazminatı, 8.620,19-TL ihbar tazminatı alacağı olduğu hesaplanmıştır. Davacının 2012 yılı Eylül ayından akdin feshedildiği tarihe kadar ödenmeyen 51.547,91-TL ücret alacağı olduğuna yönelik iddiası bulunmaktadır. Kural olarak işçinin aldığı gerçek ücretin her türlü delil ile ispat edilebileceği gibi imzalı olsun ya da olmasın banka ödeme kaydı ile uyumlu bordrolar, sahteliği ispat edilene kadar kesin delil niteliği taşımaktadır. Somut olayda ücret miktarını belirlemeye yarar bordro, ücret pusulası vb. Belge ibraz edilmemiş olup SGK kayıtlarındaki sigortalı prime esas kazanç tahakkuklarına ve dava dilekçesine ekli imzasız tazminat hesaplama formuna göre son ay ücretinin brüt 5.481,84-TL olduğu, burdan hareketle davacının emekli olarak çalışmaya devam etmesi nedeniyle aylık net ücretinin 3.744,40-TL olarak hesaplandığı, buna göre 13 ay 23 günlük ücret alacağının talep gibi 51.547,91-TL olacağı; ücretin ödendiğine ilişkin ispat yükünün davalı iş veren üzerinde olduğu, işverenin yazılı belge ile ücretin ödendiğini ispat etmesinin gerektiği ancak banka kayıtları dışında dosyaya bir delil ibraz edilmediği, maaş ödemesinin yapıldığı davacıya ait hesap hareketlerinin incelenmesine maaş ödemesi dışında para transferlerinin tespit edildiği, davacı vekilinin bu paraların şirketin işleri ve ödemeleri için gönderilen masraflar olduğunu beyan ettiği, davacının muhasebe elemanı olarak çalışması nedeniyle iş akdinin feshine kadar olan süreçte maaş açıklaması dışındaki para girişlerinin şirket işleri için gönderildiğinin kabul edilmesi gerektiği ancak iş akdinin feshedildiği 23/10/2013 tarihinden sonra davacının hesabına gönderilen, her hangi bir açıklama yapılmayan ve davacı tarafından nereye harcandığı ispat edilmeyen paraların (yani 2.000, 1.000 ve 1.000 olmak üzere 4.000-TL’nin) davacının ücret alacağına karşılık olarak kabul edilmesi gerektiği, bu kapsamda masraf açıklamasıyla gönderilen 3.000-TL’nin hesap dışı tutulması gerektiği kanaatiyle davacının bakiye 47.547,91-TL ücret alacağı olduğu anlaşılmış ve bu şekilde ücret alacağı kısmen kabul edilmiştir. Davacının talep ettiği alacak kalemlerine ilişkin gerek takip öncesi gerekse takip sonrası işlemiş faiz alacağı isteminde bulunduğu görülmüştür. 4857 sayılı İş Kanununun 120. maddesi yollamasıyla, halen yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasanın 14/11. maddesine göre, kıdem tazminatının gününde ödenmemesi durumunda mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilmelidir. Faiz başlangıcı fesih tarihi olmalıdır. Kıdem tazminatına uygulanması gereken faizi düzenleyen ilgili hükümde özel banka ile kamu bankası ayrımı yapılmamıştır. Yasada, “uygulanan en yüksek faiz” sözcüklerine yer verilmiş olmakla sözü edilen faiz oranının uygulanıp uygulanmadığı tespit olunmalıdır. Bankaların belli dönemlerde T.C. Merkez Bankasına uygulayabileceklerini bildirdikleri faiz oranı filen uygulanmış olmadıkça ücret dikkate alınmaz. Somut olayda davacının da takip talebinde kıdem tazminatına banka mevduat faizi talep ettiği ve kıdem tazminatı alacağı akdin feshiyle muaccel hale geldiğinden akdin feshinden takip tarihine kadar olan dönem için işlemiş faiz talep edilebileceği ve bu yöntemle 20.111,39-TL kıdem tazminatına, iş akdinin feshedildiği 23/10/2013’den takip tarihi olan 24/01/2014 tarihine kadar mevduata uygulana en yüksek faiz oranına göre 559,11-TL faiz işlediği hesaplanmıştır. Ayrıca dava kayıt kabul davası olduğundan takip tarihinden 29/03/2016 olan iflas tarihine kadar geçen sürede ise aynı yöntemle 5.723,44-TL kıdem faizi alacağı olduğu mahkememizce hesaplanmış ve hüküm altına alınmıştır. Davacının diğer alacak kalemleri yönünden de akdin feshedildiği tarihten icra takip tarihine kadar işlemiş faiz talep ettiği görülmüş ancak icra takibinden önce işverenin bu alacaklar yönünden usulüne uygun şekilde temerrüde düşürülmediği ve bu alacaklara akdin feshi ile temerrüt ihtarına gerek olmaksızın faiz uygulanacağı yönünde ve ne tür faiz uygulanacağı hususunda bir düzenleme de olmadığından bu kalemler yönünde icra takip tarihine kadar işlemiş faiz alacakları yerinde görülmemiş, takip tarihi itibari ile davalının temerrüde düştüğü kabul edilerek, yasal faiz oranları dikkate alınarak ve yukarıda yapılan hesaplamalar ile davacının talepleri doğrultusunda, 8.620,19.-TL ihbar tazminatının takip tarihinden iflas tarihine kadar işlemiş faizinin 1.681,29.-TL olacağı, 47.547,91.-TL ücret alacağının takip tarihinden iflas tarihine kadar işlemiş faizinin , 9.273,80.-TL olacağı hesaplanmış ve hükme esas alınmıştır.
Ayrıca davacının alacağına kavuşmak için icra takibi başlattığı ve takibinde de yukarıda yapılan hesaplamalara göre takip tarihi itibariyle 20.111,39-TL kıdem tazminatı, 559,11-TL işlemiş kıdem tazminatı faizi, 8.620,19-TL ihbar tazminatı, 47.547,91-TL ücret alacağı olmak üzere toplam 76.838,60-TL alacak yönünden haklı olduğu, davalı şirketin iflasına karar verilmekle icra takipleri düşeceği ancak bu miktara yönelik davacının icra için yaptığı giderleri ve icra vekalet ücretini talep edebileceği anlaşılmakla takipte haklı görünen 76.838,60-TL’lik kısma tekabül eden 9.220,63-TL icra vekalet ücreti, 25,20.-TL icra başvuru harcı, 49,80.-TL icra masrafının da davacı alacağı olarak iflas sıra cetveline kayıt ve kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve davanın kısmen kabulüne” karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; ücret alacağı taleplerinin tamamen kabulü gerekir iken mahkemece bu alacak kaleminin kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, müflis şirketin aylık ücretleri “maaş ödemesi” açıklaması ile ödediğini, bunun dışındaki ödemelerin şirket giderleri ve şantiye ihtiyaçları için kullanıldığını, ücret alacağının ödendiği hususunda ispat yükünün davalıda olduğunu, davalının ödemeyi usulüne uygun delillerle ispat edemediğini, eksik inceleme ile karar verildiğini istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; eksik inceleme ile karar verildiğini, itirazlarının dikkate alınmadığını, davacının ücret alacağına ilişkin 01/01/2012- 14/01/2014 tarihleri arasındaki banka hesap ekstrelerinin celp edildiğini, dava tarihindeki dönem ile davacının ilk işe başladığı 01/06/2007 tarihinde 31/12/2011 tarihleri arasındaki hesap ekstrelerinin celp edilmediğini, banka hesap ekstreleri ile SGK hizmet dökümlerinin karşılaştırılması sonucunda rapor düzenlenmesini ve davanın reddine karar verilmesi gerektiğini istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, İflas Sıra cetveline kayıt kabul istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1. gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1. gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekili ve davalı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 269,85 TL maktu istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 215,45 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA, harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince YAZILMASINA,
3-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 269,85 TL maktu istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 215,45 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA, harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince YAZILMASINA,
4-Davacı ve davalının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince ilgilisine İADESİNE,
6-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davacı ve davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
7-Kararın Dairemiz tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi.18/09/2023