Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/436 E. 2023/1149 K. 12.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Denizli Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 01/12/2020
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 12/06/2023

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkili …’in dayısının oğlu …. ile birlikte davalının oğlu olan … dan banka borcunu ödemek için 2008 yılında 35.000,00-TL borç para aldıklarını, karşılığında borçlusu …. olan 40.000,00-TL bedelli diğer kısımları boş bir senet verdiklerini, bilahare dava dışı … in söz konusu borcu ödeyemeyince müvekkili …’in tarlasını satarak tüm borcu … ye ödediğini, ancak … nin çeşitli bahanelerle senedi iade etmediğini, bu olaydan sonra petrol ofisi işleten davalının, müvekkilinin önceden mazot borcu olması nedeniyle 30.000,00-TL bedelli senedi müvekkilinden aldığını ancak müvekkilinin … in borcunu ödediğinden bu senet borcunu ödeyemediğini ancak senette tahrifat yapılarak 180.000,00-TL olarak Denizli 1. İcra Müdürlüğünün …. takip sayılı dosyasında takibe konu edildiğini, söz konusu senet borcuna ilişkin kısmi ödemeleri de bulunduğunu ileri sürerek, 7.696,31-TL dışında kalan miktardan borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, senet üzerinde herhangi bir tahrifat yapılmadığını, söz konusu senedin lehtarının … olup, …. Ürünleri… A.Ş’den veresiye alınan akaryakıta ilişkin borçla ilgili olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, “… dava konusu bono üzerinde ”malen” kaydı bulunmaktadır. Bu durumda borçlunun borcundan kurtulabilmesi için bu nedenin gerçekleşmediğini ispat etmesi gerekecektir. Dolayısıyla taraflar arasındaki ticari ilişkinin konusu olan malların teslim edilmediğinin davacı tarafından ispat edilmesi gerekecektir. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması, şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Zira, bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uymak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi talil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. (Hukuk Genel Kurulu’nun 17.12.2003 gün, 2003/19-781 E, 2003/768 K. sayılı kararı ) Emsal nitelikteki Yargıtay 11. HD’nin 2018/4881 E. 2019/6631 K. Sayılı ilamında da belirtildiği gibi, “..üzerinde malen kaydı bulunan senedi, teminat bonosu olarak nitelendirerek talilde bulunduğunun anlaşılmasına göre, ispat yükünün davacı tarafa ait olduğu kabul edilip sonuca ulaşılması gerekirken, hatalı değerlendirme yapılarak hüküm kurulması doğru olmamış kararın anılan nedenle bozulması gerekmiştir..” Davacı davaya konu senedin 30.000,00 TL bedelli teminat senedi olarak düzenlendiğini, senette tahrifat yapılarak senedin 180.000,00 TL hale getirildiğini, ayrıca aralarındaki ticari alışveriş nedeniyle davalıya yüklü ödemeler yaptığını, bu ödemeler düşüldükten sonra davalıya 7.696,31 TL borcu kaldığını iddia etmiştir. Davaya konu senedin teminat senedi olarak verildiği iddia edilmiş ise de; HGK’nun 14.03.2001 tarih 2001/12-233 ve 20.06.2001 tarih, 2001/12-496 sayılı kararlarında da benimsendiği üzere, dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. Dayanak belgede dava konusu senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesi gereklidir. Taraflar arasında yapılmış yazılı bir sözleşme, bir belge sunulmamış, herhangi bir belgede senede atıf yapılmamış, dolayısıyla davacı bu yönden iddiasını ispatlayamamıştır. Senette tahrifat iddiası yönünden ise; ilgili senet nedeniyle Denizli C.Başsavcılığı’nın …. E. Sayılı soruşturma dosyasında alınan kriminal raporda senet üzerinde tahrifat yapıldığına dair herhangi bir bulguya rastlanmadığı belirtilmiş, ilgili dosyada kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş karar kesinleşmiştir. Davacı ayrıca davalı ile aralarında ticari alışverişler olduğunu, mazot borcu nedeniyle senedi teminat olarak verdiğini borçlarını kısmen ödediğini iddia etmiş ise de; davacının defter ve kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde, hükme elverişli bilirkişi raporu ile, taraflar arasındaki kayıtlı ticari ilişkilerin sadece akaryakıt ve sarf malzemesi alım satımlarından kaynaklandığı, dosya kapsamında sunulan banka kayıtlarının bu akaryakıt ve sarf malzemesi alımlarına ilişkin olduğu, buna karşılık kredi kartı ve banka havalesi şeklinde ödemeler olduğu ancak bu ödemelerin senet ile ilgili olmadığı tespit edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nun “Senede karşı tanıkla ispat yasağı”nı düzenleyen 201. Maddesinde; ” Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.” hüküm altına alındığı gibi, davacı davaya konu senet bedelini senetle ya da senede eş değer yazılı delille ispat edebileceğinden ve mahkememize bu hususta da bir delil ibraz edilmediğinden senet bedelinin ödendiği de ispat edilememiştir. İspat yükü kendisine düşen ve dava dilekçesinde yemin deliline dayanan davacı tarafa mahkememizce son olarak yemin delili hatırlatılmış ancak davacı davalıya yemin teklif etmemiştir. Buna göre davacının ispat olunmayan davasının reddine karar vermek gerekmiştir. 2004 sayılı İİK’nun 72/5. Maddesinde; ” Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez. ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. ” şeklinde tazminat düzenlenmiş olup, davalı cevap dilekçesi ile talepte bulunduğundan, 06/06/2013 tarihli tensip zaptının 21. Maddesi ile tedbir kararı verildiğinden şartları oluşan tedbir talebinin kabulüne” karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; senette bulunan malen kaydı ispat yükünün davalı tarafa yüklendiğini, ispat yükünün davacıda olmadığını, davalı tarafın ticari defter ve kayıtların ibrazından kaçındığını, dava konusu senet taraflar arasındaki ticari ilişkiye dayalı olarak düzenlendiğini, her iki tarafta tacir olduğunu, taraflar arasında yapılan alışverişin ticari nitelikte olduğunu, davalı tarafın malen kaydının neye ilişkin olduğunu ispat edemediğini, istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1. gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, davacının iddiasını yazılı ve kesin delillerle ispat edememesine, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1. gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 179,90 TL maktu istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi.12/06/2023