Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/394 E. 2023/168 K. 03.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 25/06/2020
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 03/02/2023
İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında imzalanan ve 01/04/2019 tarihi ile 31/10/2019 tarihleri arasında geçerli olan sözleşmeye göre, sözleşmenin 8. Maddesinin Ücret bölümü maddesinde belirtilen işler için çalışacak eleman sayısı ve ücretlerinin gösterildiğini ve belirtilen rakamlara KDV’nin dahil olmadığı sözleşme altına alındığını, davacı müvekkiline ait …’un hizmetin verildiği aya ait faturayı, en geç ayın 30’una kadar muhasebeye teslim edeceğini, ödemenin ise hizmetin verildiği ayı takip eden ayın en geç 10’una kadar … & …tarafından … yapılacağını, taraflardan herhangi biri işbu sözleşmede kararlaştırılan hususlara uymadığı takdirde, diğer tarafın sözleşmeyi haklı sebeple fesih edeceğini ve zararını talep edeceğini, müvekkilinin sözleşmenin belirtilen hükümleri gereğince Nisan ayına ait … seri numaralı ve 30/04/2019 tarih %18 +KDV olmak üzere 22.519,00.-TL Mayıs ayına ait … numaralı 31/05/2019 tarih ve % 18+KDV olmak üzere 33.350,00.-TL Haziran ayına ait … numaralı 30/07/2019 tarihli 35.765,92.-TL olmak üzere bu faturalardan dolayı alacaklı olduğu toplam miktarın 91.634,92.-TL olduğunu davalı şirket tarafından bu alacağın sadece 30.000,00.-TL’lik kısmının müvekkiline ödendiğini, müvekkili şirketçe bu faturaların zamanında düzenlenip teslim edilmesine rağmen, ödeme hizmetin verildiği ayı takip eden ayın en geç 10’una kadar faturada belirtilen miktarların ödenmediğini, bu nedenle sözleşmenin şartlarına davalı tarafından uyulmadığı için sözleşmeyi tek taraflı olarak fesih ettiklerini, sözleşmeyi haklı nedenle taraflarınca fesih edilmesi sebebiyle 2019 Temmuz ayı alacağı 43.350,00.-TL, 2019 yılı Ağustos ayı alacağı 43.350,00.-TL, 2019 yılı Eylül ayı alacağı 43.350,00.-TL, 2019 yılı Ekim ayı alacağı 27.850,00.-TL olmak üzere toplam 157.900,00.-TL müvekkilinin mahrum kaldığı alacağının olduğunu, bu nedenlerle davalı şirket aleyhine sözleşmeden doğan alacakları için Antalya 3. İcra Müdürlüğünün … takip dosyası ile ilamsız icra takibi yapıldığını, 215.627,14.-TL alacağın 56.634,00.-TL’sinin kabul edildiğini (Nisan, Mayıs, Haziran aylarına ait) ve bu alacağın davalı şirket tarafından icra dosyasına yatırıldığını ve tahsil edildiğini, borcun 158.993,14.-TL’sinin tamamına ferileri ile birlikte itiraz edildiğini, takibin 158.993,14.-TL yönünden icra müdürlüğünce durdurulduğunu, davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafından keşide edilen Antalya 22. noterliğinin 19/07/2019 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile taraflar arasındaki sözleşmenin fesih edildiğinin bildirildiğini, feshe gerekçe olarak da davacıya ödenmesi gereken ücretin zamanında ödenmediği iddiasının ileri sürüldüğünü, sözleşmenin 8. Maddesine göre belirlenen rakamlara KDV’nin dahil olduğunun açıkça görüldüğünü, ancak davacının bu rakamın üzerine fazladan bir kez daha %18 KDV ekleyip müvekkiline fatura kestiğini, yani iki kere %18 KDV eklenmesi gibi bir durum söz konusu olduğunu, taraflarınca keşide edilen Manavgat 2. Noterliğinin 26/07/2019 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile taraflarına kesilen faturanın iade edildiğini, iade edilen fatura sonrasında düzeltme yapılarak ikinci eklenen %18’lik KDV’nin kaldırıldığını, bu hususun davacının usule aykırı fatura kestiğinin en büyük delili olduğunu, düzeltilen fatura kapsamında taraflarına yeni bir faturanın da tebliğ edilmediğini, bu ilişkide kusurlu davranan tarafın davacı olduğunu, davacının hizmet vermediği Temmuz ayının sonu, Ağustos, Eylül ve Ekim ayı bedellerini müvekkilinden talep ettiğini, davacının sözleşmesinin fesih edilmesi nedeniyle bünyesinde artık animatör çalıştırmaya son verdiğini, davacının işçilik ve sigorta ödeme yükümlülüğünün ortadan kalktığını, animatörlerin sözleşmenin feshinden sonra müvekkili şirkette çalışmaya başladıklarını, davacı tarafından yapılan fesih işlemi haklı nedene dayansa dahi, sözleşmenin sonuna kadar bütün bedeli talep edemeyeceğini, bu bedellerin tenkisinin gerektiğini belirterek haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı tarafın TBK 125. maddesi kapsamında sözleşmeyi feshederek müsbet zarar seçimlik hakkını kullandığını, taraflar arasında hizmet sözleşmesinin yapıldığını, davacının, davalının sözleşme hükümlerine uygun davranmaması nedeni ile sözleşmeyi haklı olarak feshettiğini, bu nedenle yoksun kalınan kazanç kaybı bedelini davalıdan talep ettiğini, müsbet zarar, sözleşmenin ayakta tutulduğu durumlarda istenebileceğinden bahisle, sözleşmenin feshi halinde müsbet zarar niteliğinde değerlendirilen yoksun kalınan kazanç kaybı talep edilemeyeceğini, somut olayda, sözleşme davacı tarafça feshedildiğini, yoksun kalınan kazanç kaybı talep edilemeyeceğinden bahisle davanın reddine, davalı tarafın kötü niyet tazminat talebine ilişkin de davacının takibinde kötü niyetli oluşu ispatlanamadığından bahisle reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı ve davalı vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde istenilen zararın müspet zarar olduğuna ilişkin bir ifade kullanılmadığını, talebin olumlu zarar olmayıp sözleşmenin haklı nedenle fesih edilmesinden dolayı mahrum kalınan alacağa ilişkin dava olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafından açılan davada kötü niyet tazminatı verilmesi gerekirken verilmediğinden bahisle kararın bu yönden kaldırılmasını, davacının istinaf talebinin reddedilmesini talep etmiştir.
Dava, davacının feshettiği sözleşmeye dayalı olarak talep ettiği müspet zararına ilişkin başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
YARGITAY Hukuk Genel Kurulunun … Esas – … Karar … karar sayılı ilamında belirtildiği gibi Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark müspet zarardır. Başka bir deyişle müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır (Tandoğan, Hâluk: Türk Mesuliyet Hukuku, İstanbul, 2010, s. 426). Örneğin, davacı davalının sözleşme gereği kabul ettiği fiyattan malı alamayınca başkasından ve daha fazla fiyatla almak zorunda kalması hâlinde bu iki fiyat arasındaki fark onun müspet zararıdır. Davacının mamelekinde, sözleşme yerine getirilseydi bulunacağı duruma göre bir azalma olmuştur. İşte müspet zarar bu iki bedel arasındaki farktan ibarettir.
Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi hâlinde söz konusu olur. Bu durumda sözleşme ortadan kalkmamakta, yalnızca alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı almaktadır. Burada sözleşmenin feshedilmesinden değil, borcunun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu göz ardı edilmemelidir.
Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir deyişle, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, s. 427). Bu husus BK’nın 108. maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmaktadır. Anılan madde; “Akitten rücu eden alacaklı, vaidolunan şeyi vermekten imtina ve tediye eylediği şeyi istirdat edebilir. Bundan başka borçlu kendisine hiç bir kusurun isnat edilemiyeceğini ispat edemezse alacaklı akdin hükümsüzlüğünden mütevellit zararın tazminini de talep edebilir” hükmünü haizdir. Görüldüğü üzere burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme feshedilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır.
Borçlunun temerrüdü hâlinde alacaklı-yüklenici yukarıda değinildiği gibi sözleşmenin ifa edilmesi isteği yani aynen ifayı beklemek yerine sözleşmenin geriye yönelik feshi hakkını da kullanabilir. Bu hâlde alacaklı, borçlunun kusurlu olması hâlinde menfi zararını da isteyebilecek ancak müsbet zarar dolayısıyla kâr mahrumiyeti talebinde bulunamayacaktır.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve içtihat uyarınca kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacının istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1. gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Diğer taraftan, her ne kadar davacının sözleşmeyi feshetmesi nedeniyle müspet zararına isteyemeyecek olması kötü niyetli olduğu anlamına gelmediğinden davalı vekilinin buna ilişen istinaf talebinin de HMK m. 353/1-b-1. Gereğince reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı ve davalı vekillerinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 179,90 TL maktu istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA, harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince YAZILMASINA,
3-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 179,90 TL maktu istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA, harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince YAZILMASINA,
4-Tarafların istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
6-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
7-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi
.03/02/2023

….