Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/346 E. 2023/38 K. 11.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 15/10/2020
DAVANIN KONUSU : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 11/01/2023
İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile dava dışı asıl borçlu … arasında imzalanan kredi sözleşmesini davalının da müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, kredi geri ödemesinin yapılmaması üzerine hesabın kat edilip ihtarname düzenlendiğini, ihtardan sonuç alınamayınca borçlular hakkında Antalya 8.İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası üzerinden genel haciz yolu ile icra takibine girişildiğini, girişilen takibe davalının yaptığı itiraz üzerine takibin durduğunu,
Asıl borçluya kullandırılan kredinin ticari nitelikli olması sebebi ile sözleşmedeki yetki şartının geçerli olduğunu, İİK 68 maddesi gereğince hesap kat ihtarına itiraz etmeyen davalının takibe konu borcu ödemeden itirazda bulunmayacağını belirtilerek, davalının itirazının iptali ile takip tutarının %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili dilekçesinde özetle; tacir olmayan müvekkilinin ikametgahının Denizli olması sebebiyle takibe yetkisiz icra dairesinde girişildiği gibi davanın da yetkisiz Mahkemede açıldığını, müvekkilinin hakkındaki takibe dayanak kefalet sözleşmesindeki imzasının evli olduğu sırada alınmış olması karşısında eşinin rızasının alınmaması sebebiyle geçersiz olduğunu,
Davacı banka tarafından takibe dayanak iki ayrı kredi sözleşmesinin gösterildiğini 40.000 TL bedelli ilk kredi sözleşmesi 21.11.2014 tarihli olduğu halde buna ilişkin müvek- kilinin kefalet beyanının hayatın olağan akışına aykırı olarak bu tarihten önceki 11.11.2014 tarihli olduğunu, kaldı ki bu sözleşmeye konu borcun da ödendiğini, ikinci sözleşmesi 06.09.2016 tarihli 36.000,00 TL bedelli olup müvekkilinin bu sözleşmede imzasının bulun- madığını, kredi sözleşmesinde ayrıca faiz oranı da gösterilmediğini belirterek davanın reddine ve müvekkili lehine kötüniyet tazminatı hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme istinafa konu kararında özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davaya konu takibe dayanak kredi sözleşmesinin 06.09.2016 tarihli ikinci sözleşme olduğu, davalının bu sözleşmede imzasının bulunmaması sebebi ile bu sözleşmeye bağlı olarak asıl borçluya kullandırılan krediden dolayı sorumluluğunun olmadığı gerekçesiyle davacının itirazın iptali davasının reddine;
davacının maddi hukuk kuralları çerçevesinde alacağının varlığına inanarak icra taki- bine giriştiği, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın iptali isteminin reddedildiği İ.İ.K.nun 67. maddesi anlamında “haksız” ise de, kötüniyetli olarak kabul edilebilmesine olanak bulunmadığı gerekçesi ile davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı ve davalı taraflarca istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; basiretli bir tacir gibi davaranması gere- ken davacı bankanın müvekkili hakkındaki takibe dayanak 06/09/2016 tarihli kredi sözleşmesinde imzasının olmamasına rağmen hakkında takip yapmasının kötüniyetli olduğunu gösterdiği halde mahkemenin tazminata hükmetmemesinin yasal olmadığını belirterek kararın kaldırılmasına, davanın reddine ve davalı müvekkili lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece hükmün, ilk bilirkişi raporuna itibar edilmeden verildiği, 06/09/2016 tarihli 2. Kredi sözleşmesinin 40. Maddesinde bu ikinci sözleşmenin borçlunun daha önceki sözleşme ve taahütlerinin eki olduğunun yazıldığını, aynı maddede yine borçlunun ilk sözleşmeye göre 40.000 TL olan kredisinin bu ikinci sözleşme ile 36.000 TL arttırılarak 76.000 TL ye yükseltildiğinin de belirtildiğini, mahkemenin hükmüne esas aldığı bilirkişi …’nun dava konusu kredinin ikinci sözleşmenin imzalanmasından sonra kullandırıldığı, bu kredinin kullandırılma tarihi dikkate alındığında kredi kaynağının ikinci kredi sözleşmesi olduğu, sözleşme ve kredilerin birbi- rinden bağımsız olduğu değerlendirmesinin hatalı olduğunu zira hem ikinci kredi sözleşmesinin imzalandığı hem de daha sonra kredinin kullandırıldığı aşamada ilk kullandırılan kredi borcunun henüz ödenmemiş olduğunu, bu yüzden davalının kefalet sorumluluğunun yeni kredi kullandırılması ile sona erdiği değerlendirmesinin hatalı olduğunu, zaten bilirkişinin de sonra kullandırılan kredi ile önceki kredi borcunun kapatıldığını belirttiğini; bilirkişinin uygulanan faiz oranına ilişkin değerlendirmesinin de hatalı olduğunu, müvekkili bankanın Merkez Bankasına uygulayacağı azami faiz oranının %35 olacağını bildirdiğini dolayısıyla talep edilen temerrüt faiz oranının yerinde olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına davanın kabulüne, inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; 06/09/2016 tarihli 2. Kredi sözleşmesinin ilk kredi sözleşmesinden kaynaklanan teminatı muhafaza ederek düzenlendiğini, bu hususun 2. Sözleşmenin 40. Maddesinde de açıkça yazıldığını, aslında borçlunun ilk sözleşmeye göre 40.000 TL olan kredisinin bu ikinci sözleşme ile 36.000 TL arttırılarak 76.000 TL ye yükseltildiğinin de belirtildiğini, davalının ilk sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olması sebebiyle haklı olarak hakkında takibe geçildiğini belirterek davalının tazminat talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, asıl borçluya Genel Kredi Sözleşmesi gereğince kullandırılan kredinin öden- memesi sebebiyle genel haciz yoluyla girişilen takibe davalı kefilin yaptığı itirazın iptaline ilişkindir.
Davacının istinafı dikkate alındığında taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalı borçlu kefil hakkındaki takibe konu kredi borcunun, alacaklı banka ile borçlu ve davalının kefil sıfatıyla imzaladığı 21/11/2014 tarihli GKS kapsamında mı yoksa, davalı kefilin müteselsil kefil sıfatıyla imzalamadığı 06/09/2016 tarihli GKS kapsamında mı verildiği ile bu kredinin davalı kefilin imzasını içermeyen 06/09/2016 tarihli GKS kapsamında borçluya kullandırıl- dığının kabulü halinde davalının yine de sorumlu olup olmadığı noktasındadır. Davalının sorumlu olduğunun kabulü halinde ise bilirkişinin esas aldığı akdi ve temerrrüt faizi oranlarının yerinde olup olmadığı diğer uyuşmazlık noktasıdır.
Davalı tarafın istinafı dikkate alındığında ise uyuşmazlık; davacı banka tarafından davalı kefil hakkında davalı kefilin kefalete ilişkin imzası bulunmayan 06/09/2016 tarihli GKS kapsamında borçluya kullandırılan kredinin tahsili amacıyla davalı hakkında takibe girişmekte kötüniyetli sayılıp sayılmayacağı noktasındadır.
Mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre; asıl borçlu ile davacı banka arasında … nolu 21/11/2014 tarihli 40.000 TL limitli ve … nolu 06/09/2016 tarihli 36.000 TL limitli iki ayrı GKS. İmzalandığı, davalının bu sözleşmelerden 21/11/2014 tarihli olanına müteselsil kefil olduğu, dava konusu icra takibinin dayanağı olan kredi sözleşmesinin ise 06/09/2016 tarihli sözleşme olduğu, bu sözleşmeye dayalı olarak borçluya 35.900 TL kredi kullandırıldığı, bu krediden borçlunun … nolu kredi borcunun kapatıldığını, bu kredi borcunun ödenmesi ile ilgili borçluya 04/01/2017 tarihli ihtarname düzenlendiği fakat kat işlemi yerine getirilmeyerek kredi tahsilatlarına devam edildiği, en son tahsilat tarihi itibarıy- la borcun 30.567,02 TL olduğu, yeni bir kat ihtarnamesi düzenlenmediğinden temerrüdün takip tarihi itibarıyla oluştuğunun kabulü gerektiği, hesabın fiilen tabi olduğu akdi faiz oranı- nın %18,30, temerrüt faiz oranının %27,45 olduğu, en son tahsilat tarihi olan 19/06/2017 tarihi ile takip tarihi arasında işleyen döneme ilişkin akdi faiz miktarının 279,69 TL gider vergisinin 13,98 TL buna göre takip/temerrüt tarihi olan 07/07/2017 tarihi itibarıyla asıl alacak miktarının 30.860,69 TL olduğu, ancak davalının katibe dayanak 2. Sözleşmede müteselsil kefil sıfatıyla bir imzasının bulunmaması karşısında kredi borcundan sorumlu tutulamayacağı belirtilmiştir.
Her iki tarafın istinaf talepleri açısından dikkate alınması gereken husus, davacı banka ile dava dışı borçlu arasında imzalanan 06/09/2016 tarihli GKS nin 40.maddesidir. Söz- leşmenin 40. Maddesinde “iş bu kredi sözleşmesi daha önce A.Ş. ile … arasında akdedilmiş … 21/11/2014 tarih ve 40.000 TL limitli kredi mukveleleri … nin eki ve ayrılmaz bir cüzüdür. Bu GKS de yer alan yeni ve farklı hükümler yukarıda tarih ve limitleri yazılı asıl … sözleşmeler için de aynen geçerli olup; … Bu GKS ile yukarıda tarih ve limitleri yazılı … sözleşmelerin toplam limiti 76.000 TL daha arttırılmıştır. … sözleşmelerin diğer hükümleri ve yükümlülükleri arttırılan miktar için de aynen geçerli olmaya devam edecektir.” denilmektedir. Bu sözleşmede davalının imzasının bulunmaması karşısında bu sözleşme hükmüne dayalı olarak davalının sorumluluğundan da söz edilemez.
Yine davalının imzası bulunan 21/11/2014 tarihli GKS nin 41. Maddesinde “… müşteri ve müteselsil kefiller iş bu sözleşmeden başka bir GKS imzalasalar dahi sonraki imzalanan sözleşme tarih itibarıyla önce imzalanmış olan GKS lerin geçerliliğini etkilemeyeceğini, her bir GKS nin hukuken geçerli olduğunu kabul eder” denilmektedir. Ancak burada üzerinde durulması gereken davalının sorumlusu olduğu ilk sözleşmenin geçerliliğini ko- ruyup korumadığı değil, davalının ilk sözleşme kapsamındaki sorumluluğunun sonraki sözleşme kapsamında kullandırılan kredi için de devam edip etmediğidir. Maddede davalının ilk sözleşme kapsamındaki sorumluluğunun sonraki sözleşme kapsamında kullandırılan kredi için de geçerli olacağı yönünde bir hüküm olmadığından ve bilirkişinin takibe konu borcun sonraki GKS kapsamında kullandırılan kredi borcundan kaynaklandığını belirtmesi karşısında davalının sonraki GKS kapsamında kullandırılan krediden sorumlu olmayacağı açıktır.
Takibe konu kredi borcunun sonraki GKS kapsamında kullanıldığının anlaşılması karşısında, asıl borçlunun kullandığı kredi ile önceki kredi borcunu ödenmiş olmasının son- raki sözleşmede imzası bulunmayan davalı kefil açısından sonuca bir etkisi yoktur yani bun- dan davalının sorumluluğunun devam ettiği sonucu çıkarılamaz. Dolayısıyla davacı tarafın istinafı yerinde bulunmamıştır.
Davalının istinafına gelince, davacı alacaklı bankanın takibinde alacağına dayanak ettiği iki ayrı GKS den birinde davalının da kefil sıfatıyla imzasının bulunması, kredinin bu sözleşmelerden hangisi kapsamında kullandırıldığının yargılama konusu olup muhakeme ile belirlenmiş olması karşısında kötü niyetinden söz edilemeyeceği için davalının istinafının da reddine karar vermek gerekmiştir.
Sonuç olarak, davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı ve davalı vekillerinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 179,90 TL maktu istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA, harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince YAZILMASINA,
3-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 179,90 TL nispi istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA, harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince YAZILMASINA,
3-Davacının ve davalının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masrafla- rının kendi üzerlerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf masraf avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgililerine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davacı ve davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi.11/01/2023

……