Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/3230 E. 2022/302 K. 25.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 25/10/2021
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 25/02/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Başkanın inceleme raporu değerlendirildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
A-)Açılan dava ve iddia :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle “…davanın 09.09.2020 tarihli Genel Kurul kararlarına karşı,yasanın öngörüdüğü 3 aylık hak düşürücü süre içinde açıldığını, iptali istenen Genel Kurul toplantısına davacıların katılarak olumsuz oy kullandıklarını ve tutanağa muhalaefet şerhi yazdıklarını, genel kurulda sunulan vekaletname ile imza beyannamesideki imzaların uyuşmadığını, vekaletnamedeki imzanın sahte olduğunu, genel kurulda hissedar ….’ı temsilen ….’un katıldığını ve dayanak olarak vekaletname ve Büyükçekmece 6.Noterliğinin 07.09.2020 tarih … Yevmiye nolu imza beyannamesinin sunulduğunu, imza beyannamesi ile vekalet altındaki imzaların uyuşmadığının çıplak gözle dahi tespit edildiğini, vekaletname üzerindeki imzanın başka bir kişi tarafından atıldığının açık olduğunu, sahte imza ile Genel Kurula katılmanın mümkün olmadığını,butlan sebebi olacağını, bu sebeple imzanın …’a ait olmadığı hususunda Adli Tıp’tan bilirkişi raporu alınmasını talep ettiklerini, 09/09/2020 tarihli genel kurulda davalı şirket yetkilisi seçilen … ve …’a TTK 436 maddesine aykırı biçimde, TTK 395 ve 396.maddelenine göre şirketle iş yapma ve rekabet etme konusunda izin verildiğini, çoğunluğun hissesine dayanılarak alınan genel kararının kötü niyetli, eşitlik ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, azınlık hisselerinin yasal haklarını engelmeye yönelik olduğunu, şirket ortaklarının yasal haklarını kaldırmaya yönelik kararların butlan hükmünde olduğunu, genel kurul sonrası şirket yetkililerinin yaptıkları işlemlerin iyi niyetli olmadıklarının ortaya konulduğunu, alınan kararların tarafların daha önce imzaladıkları sözleşmelere de aykırı olduğunu beyanla TTK.449/1 maddesi gereği Genel Kurul Kararının geri bırakılmasını, Genel kurul kararlarının butlanla malul olduğunun tespiti ve iptalini, uygun görülecek tedbirlerin alınması ile davanın kabulününe, dava masrafları ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. ..” talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle “…. Davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkili şirketin Antalya Ticaret Sicil Müdürlüğünün …sayılı sicilinde kayıtlı olduğunu, toplam ödenmiş 900.000,00 TL sermayeye sahip olduğunu, davalı şirketin işletme konusunun turizm olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişilerinde yönetim kurulu üyesi olabileceğini, yönetim kurulu üyelerinin ve tüzel kişi adına tescil edilecek gerçek kişinin tam ehliyetli olmasının şart olduğunu, dava dışı üçüncü kişi …’un yönetim kuruluna seçilmesine kanunen engel bir husus bulunmadığını, davacı tarafın genel kurul kararlarının butlan olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesini ve genel kurul kararlarının uygulanmasının geri bırakılmasını talep ettiğini, butlanın tespiti ile iptali taleplerinin bir arada olmaması gerektiğini, iptali talep edilen kararın …, … ve … arasında alınan bir karar olmayıp bunlar dışında şirket genel kurulunun bir kararı olduğunu, ilgili kişiler arasında böyle bir protokol olmakla birlikte davacılardan …’un haklı nedenlerle yönetime alınmadığını, ayrıca şirket genel kurulunun sadece adı geçen bu kişilerden oluşmadığını, protokolün taraflarca belirsiz bir süre için belirli bir doğrultuda hareket etme, belirli şekilde oy kullanma niteliğinde olduğunu, kişilik haklarına aykırılık oluşturduğu için kesin olarak hükümsüz olduğunu savunarak, davanın reddini ..” talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :
İlk derece mahkemesi tarafından”… Görevsizlik kararı taraflara tebliğ edilmiş ancak taraflardan herhangi birisinin yukarıdaki düzenlemeye uygun olarak, dosyanın yetkili ve görevli mahkemeye gönderilmesi konusunda süresinde talepte bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda dosyanın mahkememize gönderilmeyip, görevsizlik kararı veren mahkeme tarafından, önce kararın (miktar itibariyle kesin olsa dahi) taraflara tebliğ edilmesi ve 2 haftalık sürenin dolmasının beklenmesi, yasal süre içerisinde gönderme talebi gelirse dosyanın Antalya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesi, süresinde gönderme talebi gelmez ise bu kez görevsizlik karar veren mahkeme tarafından davanın açılmamış sayılmasına dair ek karar verilmesi gerekmektedir. Davanın açılmamış sayılmasına dair ek kararı verme görevi de, görevsizlik kararı veren mahkemeye aittir. Açıklanan nedenlerle Mahkememizin görevsiz olduğu sonucuna varılmıştır….. ” denilerek görevsizlik kararı verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Kararı davacı yan istinaf etmiş ve Davacı yan ticaret mahkemesinin görevli olduğunu ve davanın ticari dava olması nedeni ile kararın yerinde olmadığını beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Öncelikle; davaya Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı ile bakan Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasında bir görev uyuşmazlığı bulunmadığı; zira Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının teknik anlamda ve HMK daki dava şartı olarak düzenlenmiş görevsizlik kararı niteliğinde olmadığı, karar niteliğinin “ devir” “ gönderme” niteliğinde bulunduğu kabul edilmelidir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi uyarınca mahkemelerin görevi ancak yasa ile belirlenebilir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkindir.
Anayasa’nın 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Tabii hakim ilkesi gereği yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi belirlenmiş olan mahkemede görülmesi gereklidir.
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul Genel Kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır.
Nitekim karar 07.07.2021 günü alınmış, ancak yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılacaktır
Açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararı yerinde olup, istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan gerekçe ile
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE
2-İstinaf eden taraftan alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın Davacıdan alınıp HAZİNEYE GELİR KAYDINA, buna ilişkin harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince yazılmasına
3-İstinaf eden davacı yan tarafından yapılan istinaf yargılama yargılama giderinin KENDİ ÜZERİNDE BIRAKILMASINA
4-İstinaf incelemesi duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine YER OLMADIĞINA
5-İstinaf incelemesi için yatırılan ve artan istinaf gider avansının yatıranına İlk derece mahkemesince İADE EDİLMESİNE
Dair; dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucu HMK’nun 362/1/c. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 25/02/2022 tarihinde ve oy birliğiyle karar verildi.