Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/3152 E. 2022/764 K. 09.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 03/11/2021
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 09/05/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, Kemer 1. Asliye Hukuk mahkemesi’ne sunduğu dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin bir aile şirketi olduğunu ve aile fertlerinin yurt dışında (Hollanda) ikamet ettiklerini, davalı … ’ın diğer ortakların bilgisi ve onayı dışında onların imzalarını taklit ederek genel kurul yaptığını, kendisini tam yetkili yönetim kurulu başkanı olarak gösterdiğini ve kendisini tam yetkili kıldığını, şirket yönetim kurulu başkanı sıfatı ile de kendi imzası ile şirketi kendisine borçlandırdığını, buna göre borçlunun da kendisi, alacaklının da kendisi olduğunu, davalı … tarafından tanzim edilen bonoların diğer davalı … ’a ciro edildiğini, diğer davalı … ’ın da Ankara 31. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile bu senetleri takibe koyduğunu ve takibe konulan bu senetlerden dolayı davacı şirketin Kemer … Beldesi’nde bulunan … isimli otelin satışı için Kemer İcra Müdürlüğü’ne … sayılı dosyada kayıtlı talimat yollandığını, bunun üzerine otelin 03.08. 2007 tarihinde satılacağını, bu satış nedeniyle davacı şirketin telafisi mümkün olmayacak şekilde haksız yere zarara uğrayacağını ileri sürerek icra takibine konu senetler nedeni ile borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili savunmasında özetle; Davacının davaya konu senetlerin sahte olduğunu iddia ederek bu senetler yönünden borçlu olmadıklarını savunduğunu, ancak senetlerin gerçek ve senetler üzerinde bulunan imzaların şirket yetkilisi …’a ait olduğunu, bonoyu imzalayan kişinin şirketi temsil ve ilzama yetkili kişi olduğunu, şirket ortaklarından … ve … ’ın da dava konusu icra takip dosyasında borçlu olduklarını kabul ettiklerini, bahse konu bonoların şirketin diğer tüm ortakları tarafından da ciro edildiğini, diğer ortaklardan habersiz bono keşide olunduğu iddiasının yersiz olduğunu, taraflar arasında borcun sebebinin kambiyo senedi olduğunu, bunların kendi ticari defterlerine kaydedilmemiş olmasının müvekkilinin sorumluluğunda olmadığını ve usulüne uygun tutulmayan ticari defterlerin de kendi lehine delil olmasının imkansız olduğunu ileri sürmekte ve bu nedenle davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili savunmasında özetle: Davacıların başından beri bu işlemlerden haberdar olduklarını, mevcut senetlerin müvekkilinin şirket için yaptığı harcamalar karşılığı olan alacaklarına istinaden düzenlenen senetler olduğunu, davacıların bu senetlerden haberdar oldukları ve onaylarının bulunduğunu, mahkemenin yetkisiz olduğunu, davaya Antalya Asliye Ticaret Mahkemesi’nde bakılması gerektiğini, iş bölümü itirazı olduğunu, müvekkiline tebligat yapılmadan yapılan işlemleri kabul etmediklerini ifade etmekte davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, Görevsizlik kararı taraflara tebliğ edilmiş ancak taraflardan herhangi birisinin dosyanın yetkili ve görevli mahkemeye gönderilmesi konusunda süresinde talepte bulunmadığının anlaşıldığı, bu durumda dosyanın Antalya 2. Ticaret Mahkemesine gönderilmeyip, görevsizlik kararı veren mahkeme tarafından, önce kararın (miktar itibariyle kesin olsa dahi) taraflara tebliğ edilmesi ve 2 haftalık sürenin dolmasının beklenmesi, yasal süre içerisinde gönderme talebi gelirse dosyanın Antalya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesi, süresinde gönderme talebi gelmez ise bu kez görevsizlik karar veren mahkeme tarafından davanın açılmamış sayılmasına dair ek karar verilmesinin gerektiği, davanın açılmamış sayılmasına dair ek kararı verme görevinin ise, görevsizlik kararı veren mahkemeye ait olduğu, her ne kadar Kemer Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından belirtilen usulü işlemler tamamlanmadan dosya mahkemeye gönderilmiş ise de, mahkemece verilen görevsizlik kararının kesin olduğunun belirlenmesi karşısında, mahkemece yapılacak başka işlem bulunmadığından, eldeki davanın 01/09/2021 tarihinden açılmış olması nedeniyle davaya bakma görevinin Kemer Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu gerekçeleriyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kemer Asliye Hukuk ve Antalya 2. Asliye ticaret mahkemesinin karşılıklı olarak görevsizlik kararı verdiğini, mahkemeler arasında görev uyuşmazlığının doğduğunu, görevli mahkemenin istinaf mahkemesi tarafından belirlenmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi uyarınca mahkemelerin görevi ancak yasa ile belirlenebilir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkindir.
Anayasa’nın 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Tabii hakim ilkesi gereği yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi belirlenmiş olan mahkemede görülmesi gereklidir.
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul Genel Kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır.
Nitekim karar 07.07.2021 günü alınmış, ancak yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılacaktır.
Yukarıdan beri gösterilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar çerçevesinde davada görevli mahkeme Kemer Asliye Hukuk (asliye ticaret mahkemesi sıfatı ile) mahkemesi olduğundan Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin görevsizlik kararı isabetli olup davacının vekilinin istinaf talebi yerinde görülmemiştir.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1. gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1. gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA, harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince YAZILMASINA,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi.09/05/2022