Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/3091 E. 2022/34 K. 12.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 27/05/2021
DAVANIN KONUSU: Alacak
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 12/01/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
A-)Açılan dava ve iddia :
Davacılar vekilinin dava dilekçesinde özetle “müvekkillerinin 05/09/2007 tarihinde imzalanan sözleşme ile 120.000,00 TL bedeli ödemek suretiyle davalı kooperatife üye olduğunu, müvekkillerinin 10/11/2010 tarihli yönetim kurulu kararı ile kooperatif üyeliğinden çıkarıldığının yeni öğrenildiğini, müvekkillerine gönderilen ihtarnamelerde ödenen aidatların iade edileceğinin belirtilmesine rağmen 4 yıl geçmesine rağmen ödenmediğini iddia ederek, müvekkillerinin davalı kooperatif davalı kooperatif üyeliklerinin devam ettiğinin tespitini, haksız ve usulsüz kooperatif üyeliğinden çıkarma işleminin mahkemece kabul edilmesi halinde üyelik için müvekkileri tarafından kooperatife ödenen 120.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müvekkillerine geri ödenmesini” talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle “Kooperatifler Kanununa, Kooperatif Ana Sözleşmesi hükümlerine aykırı kooperatif defter ve kayıtlarına aykırı, fahiş talepleri ve haksız davayı kabul etmediklerini, açıklanan savunma, def’i, itiraz ve yetki itirazlarının muvacehesinde hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini, yargılama masraflarının karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini” talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :
İlk derece mahkemesi tarafından “Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde dava öncelikle kooperatifin ihraç kararının iptali ve üyeliklerin tespiti olmadığı takdirde kooperatife ödenen 120.000,00 TL nin tahsiline ilişkindir.
Tefrik yönünden yapılan değerlendirmede şayet ihraç işleminin kesinleşmesi söz konusu ise çıkma payı istenebileceği, ihracın geçersiz olduğu ve üyeliklerin tespitine karar verilir ise üyelere kooperatifin tahsis imkanı bulunup bulunmadığı araştırılarak tahsis mümkün olmadığı takdirde tazminat bedeli hesabı gerekeceğinden öncelikle ihraç iptali kararının kesinleşmesi gerektiği kabulü ile tefrik kararı verilmiştir.
İhraç yönünden yapılan değerlendirmede davalı kooperatifin 10.11.2010 tarihli 11 nolu yönetim kurulu kararı ile davacıların kooperatif üyeliklerinden çıkarılmasına karar verildiği, bu çıkarma kararı Antalya 7.noterliği 24.11.2010 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesi ile davacılara tebliğ edildiği görüldüğü, bu çıkarma kararı davalı kooperatifin 07.08.2011 tarihinde icra ettiği genel kurul toplantısında davacıların üyelikten çıkarılmasının onaylandığı, bu karar Antalya 7.noterliği 14.09.2011 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesi ile davacılara 28.09.2011 tarihinde tebliğ edildiği görüldüğü, bu durumda davacıların üyelikten çıkarma kararının iptali için huzurdaki davayı 03.09.2015 tarihinde açmaları nedeniyle, davacıların ihraç kararının iptali için dava açma süresi olan 3 aylık süre içinde dava açmadıkları için davacıların üyelikten ihraç kararının kesinleştiği anlaşılmakla hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın usulden reddine”karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Kararı davacılar vekili istinaf etmiş ve dilekçesinde özetle “…14/05/2020 Tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde ilk olarak davalı tarafın müvekkillere gönderdiğini iddia ettikleri 23.08.2010 tarihli 1. ihtarnamenin müvekkillere tebliğ edilmediği açıkça görülmektedir. Bu ihtarnamenin müvekkillere tebliğ edildiğine dair Noterlikten gelen herhangi resmi bir belge yoktur. Bu bağlamda 1. İhtarname tebliğ edilmeden 2. İhtarnameyi gönderen davalı taraf usule aykırı işlem yapmıştır ve işlem baştan geçersiz hale gelmiştir. koop. kanunu ve davalı tarafın ana sözleşmesi uyarınca üyelikten çıkarma için 2 haklı ihtar gerekmekteyken davalı taraf bu hususa uymamıştır.. Müvekkillere usulüne uygun tebliğ edilmemiş işbu ihtarnamelere dayanak gösterilerek 3 aylık hak düşürücü sürenin geçtiğine ilişkin mahkeme kararı kanunlara aykırıdır ve bozma nedenidir. Dosya kapsamında bulunan 14/05/2020 tarihli raporda da görüleceği üzere Davalı kooperatifin ana sözleşmesi madde 14 gereği ortaklığa çıkarmaya karar verme yetkisi yönetim kurulundadır. bu durumda Kooperatifler kanunu madde 16/3 gereği müvekkillere ihraca ilişkin yönetim kurulu kararının gönderilmesi gerekmekte iken yazı ekinde 10/11/2010 tarih ve 11 nolu yönetim kurulu kararı veya 15/09/2010 tarih ve 8 nolu kararın bulunmadığı bilirkişilerce de tespit edilmiştir. Bilirkişiler işbu raporlarında ” …..Davacılara gönderilen ihraca ilişkin yazı ekinde 07.08.2011 tarihli Genel Kurul kararının gönderildiği, davalı Kooperatif Ana Sözleşmesi Madde 14 gereği ortalıktan çıkarmaya karar verme konusunda Yönetim Kurulunun yetkili kılındığı, hal böyle iken Kooperatifler kanunun madde 16/3 gereği davacılara ihraca ilişkin yönetim kurulu kararının gönderilmesi gerektiği, yazı ekinde 10/11/20211 tarih ve 11 nolu Yönetim Kurulu kararı veya 15/09/2010 tarih ve 8 nolu karar da bulunmadığı…..,ihraç kararının kanunda belirtilen şekildeki içerikle gönderilmediğinden bahisle hak düşürücü sürenin başlamayacağı yönünde kanaat oluşması halinde davacılara gönderilen 2 ihtarnameden birinci ihtarda borç tutarının bildirildiği 2. İhtarda borç tutarının boş bırakıldğı, bu nedenle ihraç kararının verilebilmesi için Kooperatifler Kanunu M.27 ile Ana Sözleşme made 14.te belirtilen koşulların oluşmayacağı değerlendirilmiştir.” İşbu bilirkişi raporu açıkça Kooperatif Ana Sözleşmesi Madde 14 gereğince ortaklıktan çıkarma yetkisinin Yönetim Kuruluna verildiği , Kooperatifler Kanunu madde 16/3 gereğince müvekkillere ihraca ilişkin yönetim kurulu kararı gönderilmesinin kanunen zorunlu olmasına rağmen yönetim kurulu kararının müvekkillere gönderilmediği açıktır. İşbu nedenlerle ihraç kararının kanunda belirtilen şekildeki içerikle gönderilmediğinden bahisle hak düşürücü sürenin başlamayacağı göz önüne alındığında Yerel mahkemenin işbu tarihten sonra 3 ay içerisinde davanın açılmadığından bahisle davanın usulden reddine karar vermesi hatalıdır. Davalı tarafın müvekkillere gönderdiğini iddia ettiği 30/09/2010 tarihli 2. İhtarnamede müvekkillerin borçlu olduğu iddia edilen borç miktarı yeri boştur. Yani ilk ihtarname kendilerine tebliğ edilmeyen müvekkillere gönderilen 2. ihtarnamede de ne kadar borçlu oldukları yazılmamıştır. Bu hususla ilgili olarak bilirkişilerin sunduğu Yargıtay 23 HD. 2016/6548 E., 2019/226 K. Sayılı karar bu konuda çok açıktır. ” İhraç kararının iptali davalarında ihraca dayanak yapılan İhtarnamenin açık olması, ödenecek borcun ne kadar olduğu, hangi üyelikle ilgisi olduğuhususlarında herhangi bir tereddütte yer vermeyecek şekilde açık olması gerekir. Dosyada örnekleri bulunan 1. Ve 2. İhtarnamelerde yukarıda belirtilen şekilde açıklık bulunmadığı bu nedenle ihraç kararına dayanak yapılamayacağı anlaşılmaktadır.” 2. htarnamede müvekkillerin ödemeleri gereken borç miktarı bölümü boştur ve bu şekilde gönderilen ihtarname geçersiz bir ihtarnamedir. Sadece bu husus bile davalı tarafın usulüne uygun olmadan müvekkilleri Koop.Üyeliğinden usulsüz olarak çıkardığının ispatıdır. Müvekkillere usulüne uygun tebliğ edilmemiş, Kooperatifler Kanunu madde 16/3 gereğince gerekli şekil şartlarını taşımayan ve usulsüz olan işbu ihtarnamelere dayanak gösterilerek 3 aylık hak düşürücü sürenin geçtiğine ilişkin mahkeme kararı kanunlara aykırıdır ve bozma nedenidir…” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :
Dava ; kooperatif üyeliğinden ihraca ilişkin genel kurul kararının iptali isteminden ibarettir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacılar vekillerinin istinaf gerekçeleri incelendiğinde ; tamamının esasa ilişkin yani hak düşürücü sürede açılmış bir davada nelerin dikkate alınması ve işlemin bu nedenle hukuka uygun olup olmadığına ilişkin gerekçelerdir.
Ancak genel kurul kararı iptali davası hak düşürücü süreye tabi bir davadır. Kooperatifin en yetkili organı olan genel kurul kararı ile yapıldığı ve buna istinaden 10.11.2010 tarihli 11 nolu yönetim kurulu kararı ile davacıların kooperatif üyeliklerinden çıkarılmasına karar verildiği, bu çıkarma kararının Antalya 7. Noterliği ‘nin 27.09.2011 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesi ile davacılara tebliğ edildiği görülmüştür. Davacıların tebliğ tarihinden itibaren 3 aylık hak düşürücü sürede dava açmış olmaları halinde davacı yanın kararın usulsüzlüğü yönündeki iddiaları dinlenebilecektir. Oysa dava hak düşürücü süreden çok sonra açılmış olmakla; artık içerik denetimi yapılamayacak olup, ilk derece mahkemesi kararı yerindedir.
Ancak ilk derece mahkemesinin karara esas aldığı ihtarname numaraları ve içerikleri hatalı olmakla ; kararın kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden hüküm kurmak gerekmiştir.
Buna göre ; davalı Kooperatifin davacılar hakkında
İhtarın 23/08/2010 tarihinde iadeli taahhütlü mektupla
İhtarın 30/09/2010 tarihli mektupla gönderildiği
Ancak yönetim kurulunun 2. İhtardan önce 15.09.2010 tarihinde ortaklıktan çıkma kararı verdiği , Genel Kurulda da 7/8/2011 tarihinde onaylandığı görülmektedir. Yani ikinci ihtar için verilen önel beklenmeden yönetim kurulu ihraç kararı vermiş ve bu karar onaylanmıştır.
Buraya kadar olan kronolojik incelemede işlemlerdeki usulsüzlük görülmektedir.
Usulsüz olarak da olsa alınan karar davacı yana Antalya 7. Noterliği’nin 27/11/2011 tarih ve … yevmiye nolu ihbarnamesi ile ekindeki çeviri evraklarıyla birlikte 8/10/2011 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Kooperatifler Kanunu 16. Maddeye göre- (Değişik 1. fıkra: 3476 – 6.10.1988) Kooperatifortaklığından çıkarılmayı gerektiren sebepler anasözleşmede açıkça gösterilir. Ortaklar anasözleşmede açıkça gösterilmeyen sebeplerle ortaklıktan çıkarılamazlar.
Ortaklıktan çıkarılmaya yönetim kurulunun teklifi ile genel kurulca karar verilir. Anasözleşme, çıkarılanın genel kurula başvurma hakkı saklı kalmak üzere, bu hususta yönetim kurulunu da yetkili kılabilir.
Çıkarılma kararı gerekçeli olarak tutanağa geçirileceği gibi, ortaklar defterine de yazılır. Kararın onaylı örneği, çıkarılan ortağa tebliğ edilmek üzere, on gün içinde notere tevdi edilir. Bu ortak tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde itiraz davası açabilir. Tebliğ edilen karar, yönetim kuruluncaverilmiş ise ortak, üç aylık süre içinde genel kurula da itiraz edebilir. Bu itiraz, ilk toplanacak genel kurula sunulmak üzere, yönetim kuruluna noter aracılığı ile tebliğ ettirilecek bir yazı ile yapılır. Genel kurula itiraz edildiği takdirde, yönetim kurulunun çıkarma kararı aleyhine itiraz davası açılamaz. İtiraz üzerine genel kurulca verilecek karara karşı itiraz davası hakkı saklıdır.
Üç aylık süre içinde, genel kurula veya mahkemeye başvurmak suretiyleitiraz edilmeyen çıkarılma kararları kesinleşir.
Hükmünü taşımaktadır.
Yani alınan kararın usulüne uygun olmaması farklı bir hukuki mesele, bu karar aleyhine yasal sürede yasal yollara müracaat etmeme ayrı hukuki meseledir.
Davacıların 2015 tarihli kendi ihtarnamelerine kadar bu karar aleyhine bir itirazlarının olmadığı ve dava açılmadığı ve bu şekilde usulsüz de olsa çıkarma kararının kesinleştiği görülmektedir.
Bu nedenle tefrik edilen iş bu ihraç kararının iptali istemli davada davacı yanın hak düşürücü süreye riayet etmediği nedenle açtığı davada usulden red kararı verilmesi gerekmiştir.
HMK 355. Maddeye göre yapılan incelemede, mahkemenin görevli olduğu, kesin yetki kuralına tabi bir dava olmadığı, zorunlu arabuluculuk konusunda dava şartı eksikliğinin bulunmadığı, taraf ehliyetlerinde bir eksiklik bulunmadığı, taraf teşkilinin sağlandığı , tarafların teminat yükümlülüklerinin bulunmadığı, vekaletnamelerin dosyada olduğu, davada hukuki yarar bulunduğu, hak düşürücü süre uygulanmasına uygun karar verildiği ,derdestlik veya kesin hüküm bulunmadığı ,harcın dava değerine ve niteliğine nazaran doğru hesaplandığı, gerekçeli karar ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunmadığı görülmüştür.
Yine HMK 355. Maddeye göre yapılan incelemede, reddedilen davada davalı aleyhine harca hükmedilmesinin de hatalı olduğu görülmüştür. Bu husus yeniden kurulan kararda dikkate alınmış, davalı yanın istinafı olmadığından davacı aleyhine yargılama giderinde artış yapılamayacağından ücreti vekalet ilk karar verildiği tarihteki tarifeye göre belirlenmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile
1 -Davacı yanın istinaf başvurusunun KABULÜNE ; İlk derece mahkemesi olan Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas ve … Karar sayılı ve 27/05/2021 tarihli kararının HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca kaldırılmasına
2- İlk derece mahkemesine tefrik edilerek gelen ihraç kararının iptali davasında
Dava hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmış olmakla USULDEN REDDİNE
Alınması gereken 80,70 TL harcın tefrit edildikten sonra ayrıca harç alınmamış olmakla davacıdan tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına
Davalı yan vekille temsil edildiğinden AAÜT ne göre 4.080,00 TL ücreti vekaletin davacı yandan alınıp davalı yana verilmesine
Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına
İSTİNAF YARGILAMASINDA
3- Davacı yan tarafından yatırılan peşin harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde iade edilmesine
4- Davacı yan tarafından yapılan istinaf yargılama giderleri olan ; başvuru harcı gideri 162,10 TL, istinaf dilekçesinin tebliği için yapılan 11,00 TL , dosyanın istinafa gidiş/dönüş giderleri için yapılan 57,20 TL ki toplam 230,30 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı yana verilmesine
5- İstinaf incelemesi duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal sürede Yargıtay’a temyiz yolu olanaklı şekilde 12/01/2022 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.